• hangi kadın ya da erkeğe sorarsanız sorun benzer cevaplar alırsınız.

    erkekler için düşündükleri kadar iyi ya da mucizevi değildir.

    kadınlar için stresli ve bir anlık da olsa acıyı hissettikleri-hissedecekleri anı beklemekten kafayı kırdıkları bir olaydır.

    zamanla kendi bedenini ve karşındaki bedeni tanıdıkça işler güzelleşir.
    hollywoodvari ilk sevişmeli kadın orgazmlarına hep gülmüşümdür. yok öyle dünya.

    ve çikolatanın tadını bilmeyenlerin canı çikolata istemez. mümkünse o tadı almayın, sonra hep istiyorsunuz.
  • benim için ilk ruhsal deneyimle birlikte olmuştur. ilk cinsel deneyimime kadar agnostiktim. ilk cinsel deneyimimle cennet-i âlâ'ya uzandığım için artık gnostikim. teşekkürler bana bu deneyimi yaşatan kişiye.
  • erkek olarak ilk seferinde bir şey anlamamıştım. hatta her sevgilimde ilk sevişmemin etkisi hep en etkisizi olmuştur. güzeldi fakat sonrakiler kadar ateşli ve keskin değildi.

    kısacası seksin psikolojik etkisinin daha önemli olduğunu anlarsınız. oysa ki bilmeyen ergen, sekste bunu bekler. sanır ki bir yapınca mastürbasyondan güzel olacak, havalara uçacağız filan fakat olmaz. çünkü mastürbasyonda sadece fiziksel bir ana ait değildir. kurgulama, hayal etme, anı düşünme ile bağlantılıdır. fantezi ürünüdür. öyle ki çok iyi bir seks hayatı ve birbirine aşık partnerler mastürbasyondan bile önceye göre çok daha fazla keyif alırlar.

    kısacası ilk deneyiminiz b.k gibi olacak beyler, çok bir şey beklemeyin. seks doğru partnerle ve devamlılığı olunca hele ki aşıksanız güzel bir şey. yoksa 31'e devam edin, daha keyifli oluyor. bir de erken boşalanlar var, onlardan bahsetmiyorum bile.
  • cinsellikte kazak yalamamak önemli nokta!!!

    (bkz: https://atsikilopedi.wordpress.com/blog/)
  • polis eşiydi benimkisi. diken üstünde sevişmek gibiydi.

    3 ya da 4üncü seferden sonra polis abi yakalamıştı beni, daha doğrusu telefonumu. telefonumu iptal edip o semte uğramamıştım bir daha.hala da uğramam.
  • *
  • 21 yaşındaydım.
    üniversiteyi kazanalı 4 sene olmuştu ve okulun son senesiydi.
    istanbul'daydım ve hala tık yoktu.
    ciddi bir şekilde bu konuyu kafama takıyordum.
    sebebini bulmaya çalışıyor, kendi kendime çözümler üretiyordum.
    hiç birisi de işe yaramıyordu.
    günümüzde üniversite son sınıfta bir erkeğin, bakir kalması düşünülemez bile biliyorum.
    ama ben biraz yaşlıyım.
    bizim zamanımızda, bekaret çok ciddi bir kavramdı ve şakaya gelmezdi.
    o yüzden hatun kişiler, bu konuda çok tutuculardı.
    öyle haldur huldur seks yoktu.
    böyle yazınca da, 60 yaşımda olduğum sanılmasın.
    90'ların ortasında lisedeydim.
    o kadar da yaşlı değilim ama dediğim gibi bizim zamanımızda bu işler zordu.
    bi çocuk vardı mesela, lisede. bi kızla çıkıyorlardı. o zaman çıkılırdı.
    ve işte o çocuk bu kızın elini tutuyordu aleni bir şekilde. elele yürüyorlardı yani.
    efsane bi şeydi bu ve ben o yüzden hala o çocuğun ismini hatırlıyorum.
    sırf bu yüzden. boru değil, adam kızın elini tutup yürüyordu.

    neyse. konuya dönelim.
    taşradan istanbul'da bi okul kazandığım zaman, sevindiğim iki şey vardı.
    1.beşiktaşın maçlarını canlı izleyebilecektim.
    2. öhömm
    kesin olacak gözüyle bakıyordum yani.
    gel zaman git zaman, bi bok olmadı.
    bi kere çok yaklaşmıştım, onda da, hatun son anda su koyvermişti.
    bu hal, başta söylediğim gibi beni çok üzüyordu.
    kahvede , o zaman kahveye gidilirdi, arkadaşlara bol keseden sallıyordum ama.
    yalan üstüne yalan..
    bardan, yurttan, sokaktan her yerden karı kaldırıyorum. o zaman karı kaldırılırdı..
    ama tabi hep yalan.
    ben son sınıfa gelene kadar, arkadaşlarım askere gitmiş,gelmiş ve evlenmişlerdi.
    aslında hepsi benden tecrübeliydiler ama bunu sadece ben biliyordum.
    neticede, artık ümidi kesmiş bi haldeydim.
    günlerden bir gün, yurttan ismim anons edildi. telefonun var diye.
    o zaman cep telefonu herkeste yoktu ve yurtlarda anons sistemi vardı.
    adın bağırılır ve telefona gelmen, sabit telefon, istenilirdi.
    açtım.
    esengül abla. ( isim tabi ki uydurma. hatta bu hikayede tamamen uydurma )
    bu abla, bizim bi aile dostumuzun kızı, memleketten.
    benden bi 10 yaş büyük.
    uzun süredir istanbul'da yaşıyor.
    evliydi. ama an itibariyle boşanmış durumda .
    6-7 yaşlarında bi oğlu ve annesiyle yaşıyor.
    ben ilk geldiğimde evliydi.
    arada gider, yemek yer, çamaşırlarımı yıkatır, iki çay içer yurda dönerdim.
    uzun zamandır uğramıyordum ama.
    nerdesin hayırsız falan filandan sonra, okuduğum bölümü ilgilendiren bi sorunu olduğunu, e artık benim de son sınıfa geldiğimi, uğrayıp yardımcı olup olamayacağımı sordu.
    tabi dedim.
    yolda, aklıma gelen tek şey, sıcak ev yemeği yiyecek olmamdı.
    ufak çocuğunu pek sevmezdim, annesi de çok kafa açardı şimdi ama olsundu.
    yemeği yer, ha hu eder gelirdim.

    apartmana vardım. akşam saatleri.
    esengül abla kapıyı açtı.
    ilk anda, benden sonra düğüne gidecekler heralde diye düşündüm zira, abla çok makyajlıydı.
    buyur etti.
    girdim.
    oğlan nerde ?
    yok.babasındaymış bu gün.
    teyze nerde ?
    o da memlekete gitmiş, tarla tapan davası varmış.
    allah allah.
    abla karşıma oturdu.
    bacak bacak üstüne attı.
    dizinin yarım karış üstünü görüyorum ama bakmıyorum.
    ayıp lan. bakılır mı hiç ?
    konuşuyoruz. havadan sudan.
    ama başka bi hal var.
    o güne kadar, olur olmaz her şeyi bu hatun bana yazıyor galiba diye değerlendiren ben, hiç işkillenmiyorum. bu da ayrı bi mallık.
    bi saat sonra falan, yemek faslı başladı.
    eh yedik.
    üstüne çay.
    saat 9'u geçiyor.
    abla, beni çağırdığı konuya bi türlü girmiyor.
    girmeye de niyeti yok.
    dedim ki, abla, yurt saat 10 buçukta kapanıyor. o saatten sonra geleni almıyorlar, sen anlat konuyu da, ben yavaştan kaçayım.
    aman dedi, boş ver yurdu.
    çok sıkıntı olursa burda kalırsın.
    dan dan dan..
    ilk kez o an bi laann dedim.
    o andan sonra da, bi şey mi olacak acabanın gerginliği beni sardı.
    havadan sudan konuşmalar devam etti ve abla bana kız arkadaşım olup olmadığını sordu ?
    kahveden alışkanlık, tabi ki var diyecektim ki, dur dedim kendi kendime, var dersem, abla belki olaydan vazgeçer. safa gel safa.
    aa dedi hayatta inanma vardır senin kesin. çekinme benden. anlat.
    ben, çok ciddi bi şey değile evirdim muhabbeti.
    bu arada, alkol devreye girdi.
    evde de, sadece cin tonik varmış.
    içermiyiz ?
    alkol diye sadece birayı belleyen fakir, tabi dedi, ben cin toniği çok severim.
    gerisini tahmin etmek zor değil.
    2-3 kadehten sonra abla önce ağladı.
    hayırsız kocasından ve ettiği zulümlerden mütevellit neler çektiğini anlattı.
    iyi olmuş dedim o zaman boşandığın. (yaptığın muhabbeti sikiyim..)
    bu arada ister istemez, oturma mesafesi kısaldı. mezeler tek sehpanın üstünde zira.
    öyleydi böyleydi derken...

    o kadar yıldan sonra, nasıl bi duyguydu ?
    açıkçası hayal kırıklığı. ben, birleşme anında, korkunç bi zevk alacağımı hayal etmiştim mesala. böyle elim ayağım boşalacaktı falan. ama öyle değildi.
    sonra pozisyonlar.. hiç de öyle göründüğü gibi kolay değildi. bir sürü arıza çıkıyordu her birinde.
    kokular, sıvılar..
    garipti yani.
    o gece, bir kez daha oldu.
    ve sonra okul bitene kadar, abla ne zaman ararsa, ev ne zaman müsait olursa yani.
    sonra da okul bitti zaten, allah kahretsin.
    neyse, bu da böyle bi anımdır.
    buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim.
  • hiç bi bok anlamamıştım herşey çok hızlı olmuştu çünkü sevgilimin (ik sevgilimin) kendini tatmin etmekten başka bir amacı yoktu
  • 3 ya da 4 saniye süren büyük rezilliktir.
hesabın var mı? giriş yap