• (bkz: amanın).
  • (bkz: #1)
  • mesela mesela, günlerden bir gün hayatınızı tamamen iş ve okula adamışken, cuma akşamı biraz rahatladığınızda en yakın arkadaşlarınızdan biri sizi arar.

    +ne var?
    -nerdesin candy?
    +nerde olabilirim evdeyim...
    -iyi. çok trafik var ben kadıköy'e geliyorum, dışarı çıkalım.
    +hmm tamam ya.

    bu diyalogtan sonra boğa'nın orda buluşmaya karar veririz. ve ben tabii ki yürüme mesafesiyle 5 dakika olan yere bile geç giderim...

    -nerde kaldın ya iki dakika yürüyeceksin alt tarafı? ben kaç km yol geldim.
    +yah öyle işte...
    -biliyor musun hayatımda ilk defa boğa'nın orda biriyle buluştum.
    +ahah, ilkin benim yani?
    -evet, böylece bir kadıköy ritüelini gerçekleştirmiş oldum.
    +umarım unutmazsın ilkini... ahaha!
  • çok özel bir şey olmalı / must be.

    eğer kendinizi ayrıcalıklı bir yerde görmek, ezilmiş, paramparça olmuş ruhunuza bir damla nefes aldırmak, kısa bir süre bile olsa "özel" olduğunuzu hissetmek istediğinizde ilk düşüneceğiniz şeyler* bu ilk olma hallerini hatırlamak ve yeniden yaşamaktır.
    başka birisinin hayatında ilk olmak çok zordur, güzeldir ama denk gelmesi neredeyse benim aya gitme ihtimalim kadar reeldir, söz konusu olan başka şeyler, ufacık, adı anılmamış belki, belki de karşı taraf için hiçbir anlamı olmayan şeylerdir.
    karşınızdaki insandan böyle birşey duyduğunuzda, yaşadığınızda "o şeye" tüm gücünüzle tutunuyorsunuz, o an; o ilk olma hali öylesine çeviriyor ki kalbinizi ve ruhunuzu tüm kötülüklerden; öylesine güzel geliyor ki; öylesine huzur veriyor ki; öylesine "gurur" yapıyorsunuz ki içten içe, tüm egonuz isterse 50 yıl boyunca ayaklar altında ezilsin, o andan itibaren tavan yapıyor.
    "beraber" yapılan / en azından yalan olduğu öğrenilene kadar / yaşanan o şeylere, o söylenenlere katıksızca inanıyorsunuz, çünkü ego bunu istiyor ve siz de boyun eğiyorsunuz.
    sonrası hayat; sonrası bahaneler, sonra korkular giriyor işin içine; o size yüklenen / sizin de kaldırıp tepenize çıkardığınız / o şeyler kocaman bir piramitin altında ezilip gidiyor.

    sadece siz kalıyorsunuz geride; bir de "ama ben değil miydim ?" diye mırıldanan, mızıklanan küçük bir çocuk.

    eğer günün birinde birisine bişi diyorsanız "ilk olmakla/bu benim için ilkti / bu bizim için ilkti" diye, lütfen altında ne yatarsa yatsın gerçeği söyleyin. lütfen; ama lütfen...
  • erkeklerde tek çocuk özelliği genellikle ilk kardeşte olurken, kadınlarda tek çocuk özelliği daha çok son kardeşte oluyor. gizli çıkarım: erkekler tek olmak için ancak ilk olmak zorundalar, kadınlar son da olsa tek olurlar..

    "keşke kutup'a* gitmeseydik diye düşündüm. şimdi bile öyle düşünüyorum. ama o zaman bile orada hiç iz bırakmadığımıza memnunum, çünkü bir gün, ilk olmak isteyen bir adam** gelebilir, bıraktığımız izi bulabilir ve o zaman ne kadar aptallık ettiğini anlar ve kalbi kırılır*." ursula k. le guin - the compass rose

    (bkz: ilk adam)
  • ''galiba ilk'ler değil önemli olan, koşullar. bir yaşta herkes dünyayı kendine göre görür, kendine göre yorumlar. bu gördüğü, kurduğu, yorumladığı, genellikle doğrudur, yaratılışı doğrultusundadır... ''her şeyden biraz kalır'' diyor bir italyan atasözü. en inandığım doğrulardan biri. söylemeden edemeyeceğim bir doğru da şu: aşk söz konusu olduğunda, ikinci de, üçüncü de, sonuncu da ilk'tir...''

    turgut uyar
hesabın var mı? giriş yap