• hiç gitmemek istemem. sonra da buzdolabının arkasına saklanışım. bir yarım saat de oradan takmıştım. önlük, büstün önünde sıraya girmek, etrafta koşturan çocuklar. aşırı miğdem bulanmıştı. daha ilk günden nefret etmiştim okuldan. sonraları anladım, sıkıntı bende değil, dünyanın kalan kısmındaydı...
  • ismail. uzun boylu olduğum için beni en arka sıraya atmışlardı. 140cm 1. sınıf için çok uzundu sanırım. yanımda ise ismail vardı, sağır ve dilsizdi. 90lı yıllarda özel eğitime ihtiyaç duyan insanlar da normal okula gidiyordu sanırım. şimdi nedir durum bilmiyorum. neyse, ismail’de biraz da saflık vardı , küçükken ateş hastalık geçirmiş. onunla birlikte yan çizgi dik çizgi falan çizerdik , yardım etmek hoşuma giderdi. bir gün altına kaçırdı. yanımda otururken sol yanakta ( evet popomun solu) bir ıslaklık hissettim. herkes ismail’in özel durumunu biliyordu. 1. sınıf olmamıza rağmen hiç alay konusu olmamıştı. ama yine de ismail’in utanmasını hiç unutmuyorum. adını hatırlamadığım bir arkadaş olur öyle gibisinden bir cümle kurarak ismail’i teselli etmişti, çocukluktan olsa gerek , sonrasında herkes aynı şeyi söyledi. aklıma geldikçe sınıf arkadaşlarımı takdir ederim hep. 2. sınıfta okuldan ayrıldı ismail, mahalleden de. sonrasında ne yaptı bilmiyorum. umarım iyi bir geleceği olmuştur.
  • askeriyenin içinde bir ilkokula gidiyordum. karşıdan karşıya geçeceğimizde askerler trafiği durdururdu.
    sınıfta da subay çocukları ağırlıktaydı, bir tane şımarık çağla vardı ota boka ağlardı, sümük.
    aysun'la da okul çıkışı saat verip buluşmak için randevulaşmıştık ben o yaşımda buluşma yerine gidip onu beklemiştim, insanın o zaman da bir karakteri var işte, anne ben aysun'la şurda şu saatte buluşacam diye çıkmıştım evden aysun gelmedi, karaktersiz aysun, tipi kılığı hala gözümün önünde.
    hocamız da iyi yalaktı sürekli çağla'nın yaptığı resimleri panoya asardı, hala içimde uktedir bir resim dersinde yaptığım bir resim de panoya asılmadı. herkesin resmini sırayla assanıza arkadaş sanki güzeli çirkini mi var.
  • -kaldırımda yayalar her zaman kendi sağlarından yürür.
    -kaldırımda 2'den fazla, 3 kişi/4 kişi vs olarak, aynı yöne doğru yanyana yürünmez.
    -ağız açık esnenmez.
    -tırnak kontrolü
    -mendil kontrolü
    -saç kontrolü
  • önlüklerin neden siyah olduğuna anlam veremediğim için renkli olmak adına üzerine giydiğim sapsarı bir montum vardı.
    minyon bi çitlembik olduğum için bana civciv diyorlardı *
  • 60 kişilik bir sınıf ve oo çok güzel bir sürü çocuk var oyun oynarız demem ve ertesi gün öğretmenin yarın oyuncak getirin demesi.güzel günlerdi vesselam.
  • yerli mali haftasinda (bkz: amasya elmasi) olusum.
    (bkz: travma)
  • o sene 5 tane bot eskittiğim.
  • daha o yaşta bariz bir biçimde eşcinsel olan erkek bir sınıf arkadaşımızın öğretmenler odasında oryantal oynatılması ve öğretmenlerin kahkahaları. bir de sadist öğretmenimiz 4. sınıfta bu arkadaşı kulaklarından havaya kaldırıp kafasını tahtaya vurmuştu ve çocuğun burnundan kan fışkırmıştı. çok travmatik günlerdi.
  • benimki tam travma. okul eve uzaktı. ben de epey ufak tefek bir çocuktum. ilk zamanlar hevesle gidiyordum. sonra beni bir kızın yanına oturttu öğretmen. kız beni sırada sıkıştırıyor, saçımı çekiyor, arada dirseği ile dürtüyor vs yetmezmiş gibi silgi çöplerini biriktirip kafama döküyordu. kimseye de söyleyemiyorum.

    tutturdum "ben okula gitmeyeceğim" diye. hazırlanıyorum, kaşla göz arası üniforma ile yorganın altına saklanıyorum. annemden bazen azar, bazen dayak yiyerek her sabah ağlaya ağlaya gidiyorum okula.

    en son annem dayanamadı okula geldi. öğretmene sormuş "bir sorun mu var, ilk başlarda güle eğlene gelen çocuk her sabah zorla geliyor okula". öğretmen de "yok aslında, ama bu ara mutsuz. ben de evde bir sorun var" diye düşündüm cevabını vermiş.

    neyse o gün okuldan eve geldim. annem bir sıktı kolumu "niye okula gitmek istemiyorsun, anlatmazsan gebertirim" diye. ağlaya ağlaya anlattım derdimi. sonra beni o kızın yanından ayırıp başka bir yere oturttular.

    annemden yediğim dayakların işe yaramadığı tek bir anım yok sözlük:)
hesabın var mı? giriş yap