• doğrusu ilkokulda cuma günleri masa örtüsünü eve götürüp anneye yıkattırmak olan eylem. ilkokulda çoğumuzun başından geçmiştir. küme çalışması yapılan okullarda sıralar dörtlü veya ikili olarak birleştirilirdi. bu sıralara masa süsü vermek için öğretmenler tarafından mavi örtüler örtülürdü. bütün hafta kirlenen örtüler her cuma öğrencilerden biri tarafından evine götürülüp yıkanırdı. her cuma sıra bir başkamıza geçerdi. pazartesi örtüyü evde unutan denyolar da olurdu tabi.
  • içler acısı bir durum! bunun sadece masa örtüsüyle sınırlı kalmaması da söz konusuydu.. kimi psikopat öğretmenler her sıraya bir örtü diktirir* her hafta sonu bunları devasa perdelerle birlikte mini mini bünyelerin sırtına yükleyip eve gönderirlerdi...
  • bunun bir de kankası vardır, ona da örtü tutacaklarını toplayıp saklamak denir. bu örtüler sıra üzerinden zart zurt kaydıkları için, onları tutan bir aparat vardı, plastikten, hah işte onlar. işte bu tutacaklar mütemadiyen birer ikişer eksildiğinden, öğrenciler sırayla bunların sorumluluğunu alır idi ahir zamanda. yani ben sorumluluk hayatıma tutacak bekçisi olarak başladım diyebilirim. hafta sonu bunların eve götürüldüğüne dair hayal meyal hatıralarım var, çünkü evde bir masanın her boş noktasına tutacak sıkıştırdığımı hatırlıyor gibiyim. ve evet yaşlıyım, evet 80lerde çocuk oldum.

    (bkz: seksenler çocuklarının travmatik geçmişi)
  • evlatları pis olan ebeveynlerin haftada birkaç kere yapmak zorunda bırakıldığı eylem. bu gelenek ilkokuldan liseye kadar devam eder. ilkokulda çocuğun temizliğiyle orantılı olarak haftada bir ya da birkaç kere götürülmek zorunda olunan sıra örtüleri sorumluluğu, ortaokul ve lisede öğretmenin güzelim masa örtüsüne sahip çıkmakla süregelir.
    ben ilkokuldayken annemin haftanın 3günü yapmak zorunda kaldığı eylemdir ayrıca. ben -pisliğin başı- annemin ütüleyip verdiği mendilleri sürekli bir yerlere sokar sonra da bulamazdım. o yüzden sürekli akan burnumu masa örtüsüne silerdim. akşam okuldan çıkarken de gayet ciddi sıra örtüsünü alır eve götürür annemin çamaşır makinasına teslim ederdim.
  • yikamaktan* cok eve goturup getirmeyi zor saydigimiz hadiseydi. iki dakika uzakliktaki eve goturene kadar acaip bir yuk olurdu o yuzden. bazen cocukca hainliklerimiz yuzunden bu ortuyu goturme sirasi karisir ve birileri bir defaligina da olsa sirasini savmayi basarirdi. salakliktan midir yoksa sessizligimden dolayi arkadaslarin 'vur sirtina ver ortuyu' taktigini uygulamasindan midir* bir-iki defa iki hafta ustuste ortuyu yikama sorumlulugu alinmis ve anneden 'gecen hafta sen getirmedin mi?' diye baslayan hafif bir fircalamayla karsi karsiya kalma sebebi olmustur bu hain ortu.
  • bu gelenek* sayesinde çok alengirli bir örtümüz olmuştu. o zaman soramadım şimdi soruyorum; mustafa'nın annesi neden çamaşır suyu kullanıp caaanım mavi örtüyü abidik gubidik yandan yemiş batik desenli örtüye benzettin de grup olarak koskoca bir yıl boyunca ezik öğrenciler olmamıza neden oldun?
  • burda önemli bir nokta; her hafta cuma günü bir öğrenci, oturduğu sıranın örtüsünü eve yıkamaya götürürdü tamam da, sınıftan da sıradaki öğrenci, öğretmen masasının örtüsünü yıkamaya götürürdü. bu organizasyonu temizlik kolu yapardı. peki, neden öğretmenimiz masasının örütüsünü kendisi yıkamazdı?
  • (bkz: sıra ortusu)
  • aslında normal masa ortusu yıkama isleminden daha igrenc bir olaydir cunku kucuk cocuklardan burnunu hafta boyu masa ortusune silenler oldugu icin bu ortuleri yıkamak mide kaldıran bir islemdir.
  • hakkında her şeyini özlediğim ilkokulumun , uzak , sevimli bir geleneği. bunun sayesinde örtü katlamayı bilem öğrenmiştim. karşına bir kız arkadaş alınır , başından sen tutarsın sonundan o , ondan sonra ikiye katlar birbirine doğru yaklaşırsın , bu yaklaşma sonucu örtü bir daha katlanır , sonrasında bir daha aynı eylem yapıldığında örtü katlanmış olur. bu yolla kamplarda arkadaşlarıma örtü katlamayı öğretmiştim. büyük marifet! güzeldi ama o günler , aaah ah ...
hesabın var mı? giriş yap