*

  • (bkz: immune)
  • vücudun tanıyamadığına oluşturduğu tepkinin , hücresel düzeyde olması halini sağlayan hücre, sitokin, ortam gibi değiişkenlerden oluşan ve bunları kapsayan vücudumuzun önemli sistemlerinden biri.

    tanıyamadığına yanıt; daha önce görmedim, duymadım, bende reseptörü yok, bende dili , anlayışı , bir yanı, bakışı, özü yok. o halde ben bunu tanıyayım demek için yanıt oluşturuyoruz; " sen kimsin?"

    yanıt ; "ben ahmet, ayşe vs......, " ise tanımaya yönelik ilk hareketi karşıdan aldık demektir.,
    dili, anlayışı,tavrı,bakışı,mimiği, özü, nevrozu belki egoyu bir yanını , bir şeyini ? karşıya kullanmak hareketi gelecektir.

    suskun kalmak ,susturmak ilaçların işidir (bkz: immunsupresyon)

    tanıdığındaki kodu tanınan olarak kodlarsan ,bir daha sana istediği kadar gelecek, istediği kadar görecek, istediği zararı verecek, istediği gibi yanında olacak ama!

    istemediğinde bunun bir ayarı yok ki, bu eskiden iyiydi, şimdi bana kötü desen olmuyor,
    o hem geçmiş bilgisi ile hemde tanıdık olması dolayısı ile bir daha tanımamak gibi bir şansımız olmadığından kodlanmış oluyor.
    bundan tüm sevdiklerimiz bize acı veriyor ,bundan acıyı yakınlarımıza kodlamışız, en sevdiğin senin.

    tanımadığını bilmiyorsun zaten!
  • latince kökenli bi kelime olmasına rağmen her nedense tıp kitaplarında immün sistem olarak geçen sistem.
  • arada kendi kendine sapıtan, ona buna saldıran bir sistemdir kendisi. güzel şeyler yapar, özünde iyi çocuktur. ama geliniz görünüz ki sapıttığı zamanlar da olmaktadır. örneğin, rh uyuşmazlığı dediğimiz, rh- annenin rh+ bebeğe hamileliği esnasında, annenin rh antijenine arşı ürettiği antikorlar bebeğe zarar vermektedir. (aynı sebepten dolayı kan duyurularında rh faktörü konusunda da özellikle bilgi verilir)

    ilk kalp transplantasyonunun başarısız olması yine immün sistem sebeplidir. immün sistemi baskılayıcı ilaçlar üretildiğinde kalp nakilleri başarılı olmaya başlamıştır.

    yine benzer bir şekilde, domuz karaciğerinin insana nakli ilk denendiğide bilim çevrelerinde "o ne amına koyiim" tepkisi uyandırsa da, immün sistemi baskılayıcı ilaçlar sayesinde kısmen başarılı olmuş, bugün bir insanın domuz karaciğeriyle 15 gün yaşaması sağlanmıştır.

    allerjik reaksiyonlar da aynı şekilde bu sistemin tekelindedir. yani örnek vermek gerekirse, arı tarafından sokulduğunda dili şişen ve nefes alamayan şahıs, arı yüzünden değil kendi immün sistemi yüzünden bu hale gelir.

    tüm bunların dışında otoimmün hastalıklar adında ayrı bir vardır ve bu hastalıklar, insanın durduk yere kendi kendine, immün sisteminde gelişen alicengiz oyunlarıyla, kendi bazı hücrelerine karşı savaş açması olarak açıklanabilir.
  • antioksidan
    antioksidan nedir? serbest radikaller ve antioksidanlar. serbest radikaller vücudumuz oksijen kullanırken meydana gelen atık maddelerdir ve bu maddeler yüksek oranda tahrip edici özelliğe sahiptirler. serbest radikaller temas ettikleri moleküllerin yapısını bozucu etki gösterirler. vücut dokularındaki bazı kimyevi reaksiyonlar, belirli koşullarda serbest radikal molekülleri üretir, metabolik sorunlara neden olur ve dokularda hasar meydana getirmede rol oynar. bunlar çok hızlı bir biçimde hücre bileşenleriyle reaksiyona girer ve bunun neticesinde hidrojen peroksit, süperoksit ve singlet oksijen gibi moleküller oluşur. bunların tümü de potansiyel olarak canlı hücrede hasar oluşturabilecek özelliktedirler. serbest radikaller vücudda gerçekleşen her işlemde, her aşamada doğal olarak meydana gelmektedir. fakat normalde vücuddaki doğal antioksidan savunma sistemleriyle bu kararsız elektron yüklü kimyasallar büyük oranda yok edilmekte ya da uzaklaştırılmaktadır. antioksidan savunma sistemi yeterince iyi çalışmıyorsa ve antioksidan gıdalar yeterli oranda yenilmiyorsa veya antioksidan özellikli desteklerden faydalanılmıyorsa serbest radikaller hücrelere zarar vererek birçok önemli rahatsızlığın başlangıcına zemin hazırlar ve de erken yaşlanmaya sebebiyet verir. serbest radikaller vücudun antioksidan aktivitesinden daha yoğunsa olduklarında bir dengesizlik meydana gelir ve hücrelerde oksidatif hasar oluşur.
    antioksidanların oksidanları etkisiz kılmaları;
    1. süpürme etkisi (scavenging): oksidanları daha zayıf yeni bir moleküle dönüştürerek etkisizleştirir. antioksidan enzimler ve mikromoleküller bu yolla etki eder.
    2. söndürme etkisi (quenching): oksidanlara bir hidrojen gökpınar ve diğ. / e.ü. su ürünleri dergisi 23 - ek (1/1): 85-89 87 aktararak inaktive etmesine denir. vitaminler, flavanoidler, timetazidin ve mannitol bu şekide etki eder.

    3. zincir reaksiyonlarını kırma etkisi (chain breaking): hemoglobin, serüloplazmin ve ağır mineraller oksidanları kendilerine bağlar ve inaktive eder.

    4. onarma etkisi (repair): oksidatif hasar görmüş biyomolekülü onarırlar

    serbest radikal oluşumu, yaygın metabolik süreçlerin bir sonucu olarak hücreler içinde sürekli olarak meydana gelir. bununla birlikte, yüksek konsantrasyonlarda, ister endojen ister eksojen kaynaklardan olsun, serbest radikaller oksidatif strese yol açabilir; vücudumuzdaki tüm biyomoleküllerde ciddi hasarlara yol açan zararlı bir süreç dolayısıyla hücre fonksiyonlarını ve hatta hücre ölümüne ve hastalıklı durumlara neden olur. oksidatif yaralanmalar zamanla birikir ve kanser gelişimine, kardiyovasküler ve nörodejeneratif hastalıklara ve yaşlanmaya katkıda bulunur. doğa karmaşık bir ağ-insan vücudu ihsan ettiği antioksidan savunma sistemi enzimatik de dahil olmak üzere antioksidanlarenzimatik olmayan hem de glutatyon peroksidaz ve glutation redüktaz, katalaz ve süperoksit dismutaz gibiantioksidanlar , örneğin tiyol olarak antioksidanlar aşırı serbest radikallere karşı savaşmak için verimli, melatonin, q koenzimi, ve metal şelatlayıcı proteinler. ayrıca, c vitamini, e vitamini, karotenoidler, polifenoller ve eser elementler gibi besleyici antioksidanların , reaktif türlerin zararlı etkilerini en aza indirmeye yardımcı olmak için yüksek antioksidan etkinliğe sahip oldukları bilinmektedir . bağışıklık sistemi , aynı zamanda, oksidan ve son derece hassas olan antioksidan kontrolsüz serbest radikal üretimi işlevini ve savunma mekanizması bozabilir olarak denge. bu makale, vücutta serbest radikallerin oluşma yollarını inceler ve doku hasarının yanı sıra antioksidanların rolünü destekler.savunma mekanizmaları. son olarak, bağışıklık sistemi ile ilgili oksidan ve antioksidanları incelemektir.
    mineraller:
    belirli mineraller osmoregulasyon üzerine olan etkileriyle, ko-faktör ve enzimatik katalist olarak ve hormon fonksiyonunu ayarlayarak bağışıklığın düzenlenmesinde önemli rol oynarlar. sodyum, klor, çinko, selenyum, manganez, bakır, demir ve kobaltın diyetteki konsantrasyonlarının immun cevabı etkilediği gösterilmiştir . genellikle, minerallerin inorganik formları, organik-şelat formlarına göre daha az absorbe edilir. bundan dolayı, şelatlanmış mineraller diyete ilave edildiğinde daha yüksek immun yanıt gözlenmiştir . sodyum ve klor tuz yetersizliğinde, tavuklar diğer plazma bileşenlerine ek olarak sodyum ve kloru da plazmada tuttuğu ve bu durumun düşük sodyum ve potasyum içeren diyetle beslenen kanatlılarda immun yanıtın azalmasına neden olduğu ortaya konmuştur . aynı araştırmada genellikle, diyetteki yüksek düzeyde sodyum ve klorun antikor titrelerinin artmasında önemli rol oynadığı belirtilmiştir.

    çinko bağışıklık üzerine çinkonun rolü periferal t hücre sayılarının artışı nötrofıllerin aktivitesi, makrofaj, antikor, interferon üretimi ve azalan viral penetrasyon vasıtasıyla olduğu bildirilmiştir yapılan bir çalışmada damızlık diyetlerindeki zn yetersizliğinin döllü yumurtalardaki sbrc'ye karşı üretilen antikor titrelerini düşürdüğü buna karşın, damızlık diyetlerine zn ilave edildiğinde yavrularda antikor cevabı önemli derecede artırdığını göstermiştir. aynı araştırma ile çinkonun metiyonin şelatı halinde damızlık diyetlerine ilavesinin bağışıklık sistemi organlarının gelişiminde, ebeveynlerde salmonella enteritis, e.coli gibi spesifik enfeksiyonlarda, yavrularda ise srbc antikor titrelerinin artmasında faydalı olduğu ortaya konmuştur (10). manganez manganezin epitelyal dokuların devamlılığında, yenilenmesi ve gelişiminde önemli rolü vardır. mn-bağlı süper oksid dismutaz (sodm), mitokondride bulunur ve hücre içinde oluşan serbest radikalleri etkisiz hale getirir. bu mineralin inorganik formları damızlıkların sellulitis insidensini azalttığı; infektious bursal disease, infectious bronşitis ve newcastle hastalığı virüsüne karşı antikor yanıtını artırdığı bildirilmiştir (29). bakır bakır, immun yanıtın akut fazında karaciğer hücrelerinde kanatlıları enfeksiyona karşı koruyan app'nin üretilmesi ve salgılanmasında rol oynar. seruloplazmin kanatlılardaki önemli bir app'dir ve ko-faktör olarak cu'a gereksinim duyar. seruloplazmin fagositozis sırasında üretilen serbest radikalleri uzaklaştırarak kanatlıyı korur. bu nedenle, bakır gereksinimi enfeksiyon esnasında artar. cu-klorür barsak sağlığının artırılmasında salmonella ve e.colfye karşı antimikrobiyal ajan olarak bakırsülfata'a göre daha etkili olduğu ve ayrıca aminoasitlerle beraber cu'ın şelat formlarının kullanılmasının daha etkili olabileceği belirtilmektedir (27). demir demirin bağışıklıktaki rolü, enfeksiyonun akut fazı sırasında serumda ani düşüşü ile anlaşılmıştır. demir ilavesinin, etkilenen kanatlıların karaciğer ve dalağında makrofajların bakteriyel aktivitesini artırdığı gösterilmiştir

    vitaminler, uzun zamandır bağışıklık sistemini etkilediği bilinen diyetimizin temel bileşenleridir . vitamin a ve d son yıllarda özellikle dikkat çekmiş olup, bu vitaminlerin bağışıklık tepkisi üzerinde beklenmedik ve hayati bir etkisi olduğu gösterilmiştir . lenfosit aktivasyonu ve proliferasyonu, t-yardımcı-hücre farklılaşması, dokuya özgü lenfosit homolojisi, spesifik antikor izotiplerinin üretimi ve regülasyonu gibi geniş bir yelpazede bağışıklık süreçlerini modüle etmede vitaminlerin temel rollerini anlıyoruz ve tartışıyoruz. bir bağışıklık tepkisi. son olarak, dokuya özgü modüle etmek için vitamin a ve d metabolitlerinin klinik potansiyelini tartışıyoruzbağışıklık tepkileri ve iltihap ve otoimmüniteyi önlemek ve / veya tedavi etmekte önemli rol oynuyor.

    a vitamininin bağışıklık sistemine etkisi :
    bu vitamin, lenfoid organların ve epitelyal dokuların canlılığının devamı; hücresel ve humoral bağışıklığı artırmak için önemlidir. a vitamini b-ıenfositlerinin gelişimini ve farklılaşmasını yönetir. diyetteki a vitamini düzeyinin artırılması ile engellenebilir. a vitamini, dna sentezine yardımcı olduğu ve doku mekanizmasında yer aldığı için bağışıklık sisteminde önemli bir rol üstlenmektedir. a vitamini bağışıklığı düzenleyici bir vitamin olmasının yanı sıra, immün sistemin önemli bir oyuncusu olan lenfosit ve kan hücrelerinin normal büyümesi için gereklidir. a vitamini yetersizliğinde, (doğumda ve sonradan kazanılmış) bağışıklıkta baskılanma görülür. a vitamini yumurta sarısında ve süt yağında bol miktarda bulunmaktadır. a vitaminin öncüsü olan beta karotenin de bağışıklık sistemi üzerinde etkileri vardır. beta karoten; havuç, kayısı, ıspanak, pazı gibi sebze ve meyvelerde bulunur. sebze çorbası yaparken ıspanak, pazı ve havuç kullanabilirsiniz. yaz mevsiminde taze kayısı ara öğün olarak tüketilebilir. beta karoten dondurulma, kurutma, konserve işlemleri sırasında azalır bu yüzden ihtiyacın mümkün olduğunca taze sebze ve meyvelerden karşılanması gerekir.

    e vitamininin bağışıklık sistemi üzerine:
    e vitamini doğal bir antioksandır. vücudumuza aldığımız zararlı maddelere karşı hücrelerimizi koruyan önemli bir askerdir. e vitamini antikorların yapısına girerek hücresel bağışıklıkta önemli rol oynar. e vitamini yağda eriyen bir vitamindir ve zeytinyağı, ay çiçek yağı, kanola yağı ve yağlı kuruyemişler ile yağlı tohumlarda (ceviz, badem, fındık vb. ) bulunmaktadır.

    b grubu vitaminlerinden bağışıklık sistemi üzerinde en etkili olan vitamin b6 vitaminidir. b6 bağışıklık sistemi hücrelerinin yapısında rol alır ve antikor üretimine yardımcıdır. eksikliğinde hücresel bağışıklık yanıtının düştüğü, antikor sayısında azalma olduğu tespit edilmiştir. b6 vitamini et, tavuk, balık, kuruyemişler, sütte bulunur. • folik asit yetersizliğinde, hücresel boyutta bağışıklık sistemi yanıtının düştüğü ve antikor üretiminin azaldığı ispatlanmıştır. folik asit, tahıllarda, yeşil yapraklı sebzelerde, portakal suyunda ve kuru baklagiller de bulunur. • selenyum çok güçlü bir antioksidandır, bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi metal zehirlenmelerine karşı da vücudumuzu korur. selenyum; tam tahıllı ekmeklerde, yağlı kuruyemişlerde, balık ve deniz ürünlerinde, yumurtada, süt ve süt ürünlerinde bulunur.
    ceviz ve fındık selenyum açısından zengindir. • demir yetersizliği büyüme ve gelişmeyi etkilediği gibi, bağışıklık sisteminin çalışması ve devamlılığını da etkiler. demir iki grup olarak bulunur: bitkisel demir kaynakları ve hayvansal demir kaynakları. her iki grup da yeterli ve dengeli olarak alındığında immün sistem yanıtlarını artırır. bitkisel demir kaynakları ıspanak, kuru üzüm, semizotu ve pekmezken, hayvansal demir kaynakları özellikle kırmızı et ve yumurtadır. • çinko yetersizliğinde vücuda enfeksiyon girişi kolaylaşır ve hücresel bağışıklık sistemi yavaş cevap vermeye başlar. çinko serbest radikallere karşı da vücudumuzu korur. kabuklu deniz ürünleri, et, tavuk, balık ve tam tahıllı ekmekler ve kuru baklagiller çinko açısından zengindirler.

    c vitamini:
    kollajen, karnitin ve nörotransmitter biyosentezinde rol oynayan suda eriyen bir vitamindir. güçlü bir antioksidan olan c vitaminin bağışıklık sistemi üzerine de olumlu etkileri bilinmektedir. insanlar c vitamini sentezi yapamadıkları için dışarıdan almak zorunda kalırlar. • c vitamini; bağ doku, elastik doku, kemik dokusunun sentezinde rol alır, yara ve yanıkların iyileşmesini kolaylaştırır, pek çok vitamin ve mineralin vücut tarafından rahatça kullanılmasını sağlar. c vitamini eksikliğinde bağışıklık sisteminin hücrelerinin fonksiyonlarında azalma ve hücresel bağışıklık yanıtlarında bozulmalar belirlenmiştir. c vitamini bir antioksidan olmasının yanı sıra, diğer immün sistem üzerinde rol oynayan vitamin ve minerallerin kullanılmasına da yardımcı olur. taze meyve ve sebzeler c vitamini açısından oldukça zengin kaynaklardır. tüm narenciye grubu (portakal, mandalina, greyfurt), kivi, nar ve elma c vitamini bakımından oldukça zengin meyvelerdir. günde 5-7 porsiyon sebze-meyve-salata tüketmek c vitaminin yeterli alınmasını sağlayacaktır
    antivirüs etkisi ile virüsleri baskılamayı sağlar.
    bakteri toksinlerini etkisiz hale getirir.
    plazma ve lökositlerdeki c vitamini konsantrasyonları, enfeksiyonlar ve stres sırasında hızla azalır. c vitamininin takviyesi, insan immün sisteminin antimikrobiyal ve doğal öldürücü hücre aktiviteleri, lenfosit proliferasyonu, kemotaksis ve gecikmiş tip hipersensitivite gibi bileşenlerini geliştirdiği bulunmuştur
    . c vitamini, hücrelerin redoks bütünlüğünü korumaya ve böylelikle solunum patlaması ve enflamatuar yanıt sırasında oluşan reaktif oksijen türlerine karşı koruma sağlar.

    benzer şekilde, çinko yetersiz beslenmesinin veya eksikliğinin, fagositoz, doğal öldürücü hücre aktivitesi ve oksidatif patlama oluşumu gibi doğal bağışıklık hücresel aracılarını bozduğu gösterilmiştir. bu nedenle, her iki besin de bağışıklıkta önemli rol oynamaktadır.bulaşıcı hastalıkların riskini, şiddetini ve süresini azaltarak işlev ve enfeksiyöz ajanlara konak direncinin modülasyonu. bu besinlerin yetersiz alımının yaygın olduğu popülasyonlarda bu özellikle önemlidir. gelişmekte olan ülkelerde, bu durum düşük ve orta gelirli ülkelerde olduğu gibi sanayileşmiş ülkelerde, örneğin yaşlılarda da alt popülasyonlarda geçerlidir. 1 g c vitamini ve 30 mg çinkoya kadar alımlarla yapılan çok sayıda randomize kontrollü müdahale çalışması mevcuttur. bu denemeler, c vitamini ve çinko alımının yeterli olduğunu belirterek semptomları hafifletir ve soğuk algınlığı da dahil olmak üzere solunum yolu enfeksiyonlarının süresini kısaltır. ayrıca, c vitamini ve çinko insidansı azaltır ve pnömoni, sıtma ve diyare enfeksiyonlarının sonuçlarını iyileştirir,
    c vitamini lökosit fonksiyonlarını kuvvetlendirerek interferon seviyesi ve aktivitesini arttırır, antikor sayısı ve cevabı artar, timus hormonlarının üretimini arttırarak immün sistemi etkiler. c vitamini ayrıca interferona benzer birçok etkiye sahiptir. kimyasal, duygusal, psikolojik, fizyolojik stres durumlarında üriner sistemden c vitamini atılması artar. dolayısıyla böyle durumlarda vücudun c vitamini ihtiyacı artar. kimyasal stres yapan ajanlara örnek olarak sigara, hava kirliliği ve allerjenler sayılabilir. böyle durumlarda immün sistemin uygun çalışabilmesi için c vitamininden zengin besinlerin alınması önerilir. kanser hastaları gibi bazı sağlık sorunları olanların daha fazla c vitamini almaları gerekmektedir.
    antioksidan etki:
    c vitamini hem hücre içi, hem hücre dışında suda eriyen bir antioksidan olarak görev görmektedir. vücudun ilk basamak antioksidan korunmasını sağlar. başka bir deyişle vücudun en önemli antioksidanıdır. onun antioksidan yardımcıları yağda çözünen e vitamini ile karotenlerdir. c vitamini ayrıca glutatyon peroksidaz, katalaz, superoksit dismutaz gibi antioksidan enzimlerde de görev alır. okside e vitaminini yeniden eski haline getirerek, e vitamininin antioksidan etkilerini artırır. sağlık dergileri ve sağlık ürünleri satan mağazalar, müşterilerini antioksidan bombardımanına tutarlar. müşterilerine yüksek fiyatlı bazı süper antioksidanları tavsiye ederler. ancak c vitaminini, süper antioksidanlarla maliyet-etkinliği yönünden kıyaslarsak c vitamini daha başarılı gelir. c vitamini ile n-asetil sistein ve glutatyonu, doku glutatyon seviyesini arttırma kabiliyetleri yönünden kıyaslayalım. e ve c vitamini ile birlikte, glutatyonun serbest radikallere karşı savaşmada önemli bir görevi vardır. glutatyon sentezinde genetik olarak defekt olanlarda, hücresel hasarda artış görülür. en çok eritrosit, lökosit ve sinir hücreleri etkilenir. glutatyon sentezi bozulanlarda, vücudun antioksidan aktivitelerini arttırmak için glutatyon, e vitamini, c vitamini, n-asetil sistein nac) gibi antioksidanlar kullanılır. bunların içinden sadece c vitamini ve nac’ın bazı faydalı etkileri görülmüştür. c vitamini ve nac’ı etkinlik yönünden kıyaslamak için yeni bir çalışma yapılmıştır. glutatyon sentezinde genetik defekt olan,45 aylık bir kıza c vitamini veya nac vermişlerdir. günlük 500 mg.-3 gr c vitamini veya günlük 800 mg. nac bir-iki hafta verilmiştir. c vitamini alanlarda beyaz küredeki glutatyon miktarında dört kat ve plazma glutatyon seviyesinde sekiz kat artış saptanmıştır. nac beyaz küredekini %350 ve plazmadakini %200–500 arttırmıştır. bu sonuçlara göre araştırmacılar c vitaminini günlük 3 gram dozunda bir yıl boyunca 3 verilmesini önermişlerdir, yılsonunda glutatyon seviyesi artmış hematokrit seviyesi %25’den %32’ye yükselmiş ve retikülosit miktarı %11’den %4’e gerilemiştir. bu sonuçlara göre, c vitaminini glutatyon sentezinde genetik defekt olanlarda hücresel hasarı azaltıyor ve c vitamini nac’ tan daha ucuz ancak daha etkilidir. bu sonuçlara göre nac’ın sağladığı faydaları c vitamini biraz daha ucuza sağlamaktadır. bunun biyokimyasal makul nedeni vardır. bazı biyokimyacılar nac’ın glutatyonun prekürsörü gibi davrandığını ve fazladan glutatyon alımı ile doku glutatyon seviyesini arttırdığını düşünüyor. diyetle yüksek doz nac alımı aşırı oksidatif stres olduğu durumlarda faydalı etkiler gösterebilir. ancak sağlıklı kişilerde fazla alımı mantıklı olmaz. neden olmaz? yapılan bir çalışmada, altı sağlıklı gönüllüye dört hafta günlük 1.2 g, iki hafta da günlük 2.4 g nac verildiğinde, nac’ın pro-oksidan gibi davranıp oksidatif hasarı arttırdığı görülmüştür. kontrollü yapılan çalışamalarda nac alan grupta, glutatyon miktarı % 48 azalmış inaktive (okside) glutatyon seviyesi % 80 artmış bulunmuştur. nac alanlarda oksidatif stres % 83 oranında artıyor ancak antioksidan etkisi görülmüyor. bu sonuçlara göre, sağlıklı insanlarda yüksek doz nac’ın pro-oksidan olarak davranabildiği söyleyenebilir. şimdi glutatyon desteğini gözden geçirelim. öncelikle hücre içi glutatyon eksikliği kanser, alkolik karaciğer hastalığı ve aids gibi bazı sağlık sorunlarında tanımlanmıştır. intravenöz glutatyon hücre içi glutatyonu arttırmada umut vaad ediyor gibi görünmekte iken oral emilimi kuşkulu gözükmektedir. oral glutatyon kullanabilirliğini test etmek için yedi sağlıklı gönüllüye günlük 3 g glutatyon verildi. plazmada bakılan glutatyon, sistein ve glutamin miktarında önemli bir artış saptanmadı. buna göre, tek doz 3 g’dan fazla glutatyon alımının sistemik etkinliğinin önemsiz olduğu söylenebilir. araştırmacılar diyetle alınan glutatyonun dolaşımdaki glutatyonun ana belirleyicisi olmadığını ve oral tek doz 3 g glutatyon alımı ile dolaşımdaki glutatyonu arttırmanın mümkün olmadığını söylüyorlar. buna zıt olarak sağlıklı bireylerde günde 500 mg c vitamini alımı doku glutatyon seviyesini arttırma ve sürdürülmesinde etkilidir. çift kör yapılan bir çalışmada günlük 500 mg c vitamini alımı ile eritrositteki glutatyon konsantrasyonu yaklaşık % 5o ye ulaşmıştır. dozu 2 g’a kadar yükseltmek glutatyon konsantarsyonunda sadece % 5 artışa neden olmuştur. bu sonuçlar ışığında bilim adamları doku glutatyon seviyesini arttırmada yüksek maliyetli ‘’super oksidanlar’’ yerine c vitamini kullanmayı tercih etmişlerdir

    diabetes mellitus:
    insülin c vitamininin hücre içine girişini kolaylaştırdığı için, diyabetlilerin çoğunda hücre içi c vitamini eksikliği gelişir. bu yüzden diyabetlilerin çoğunda, günlük diyetle yeterli miktarda c vitamini alsalar bile relatif c vitamini eksikliği meydana gelir. yani, diyabetikler fazladan c vitaminine gereksinim duyarlar. yüksek doz c vitamini desteği diyabet tedavisinde mutlaka gereklidir. kronik, latent hücre içi c vitamini eksikliği diyabetiklerde kapiller geçirgenlikte artış, yara iyileşmesinde bozulma, kolesterol seviyesinde artış, immün sistemde zayıflama gibi birçok soruna yol açmaktadır. diyabet serbest radikallere bağlı oluşan hasar artışla ilişkilidir. c vitamini diyabetiklerde serbest radikal hasarını azaltan, kan şekeri kontrolünü artıran, hücrelerdeki sorbitol birikimini azaltan ve proteinlerin glikozilasyonunu inhibe eden başlıca bileşiklerdendir. sorbitol birikimi ve proteinlerin glikolizasyonu, diyabetin (özellikle göz ve sinir sistemi) birçok komplikasyonu ile ilişkilidir. c vitamini diyabet tedavisinde cost-efektif bir tedavi seçeneğidir. diyabetiklerde etkili c vitamini dozu 1-3 g/gün.

    güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olabilmek için yapılabilecekler:
    • domates yaz aylarında her gün mutlaka tüketilmelidir. hatta yaz domatesleri konserve yapılarak kış aylarında da yemekler, soslar vb. tüketilebilir .
    • brokoli, karnabahar vb sebzeler yemek olarak tüketilebildiği gibi et yemeklerinin yanına da garnitür olarak kullanılırsa tüketimleri artırılmış olur. hatta sarımsakla birlikte tüketilerek iki sebzenin antioksidan etkisinden de faydalanılabilir.
    • nar tüketimi salatalar ve sütlü tatlıların üzerinde kullanılmasıyla arttırılabilir
    • turunçgillerin suyundan ziyade kendisinin tüketimi arttırılmalıdır.
    • kış aylarında çeşitli antioksidanların bir arada alınabilmesi için meyve salataları tüketilebilir.
    • yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem vb.) e vitamini alımı açısından günde 1-2 porsiyon tüketilmelidir
    • kuru baklagiller (kuru fasulye, nohut ,mercimek vb.) haftada 2-3 kez tüketilmelidir. özellikle kış aylarında çorba olarak tüketilebilir. salatalarda kullanılmasıyla farklı lezzetler elde edilebilir ve böylece tüketimleri arttırılabilir.
    • günlük veya uzun ömürlü sütlerin probiyotikli yoğurtlarla mayalanmasıyla ev ortamında sağlıklı yoğurtlar elde edilebilir. her gün 1 su bardağı kefir tüketilmelidir.
    • haftada 2 kez balık tüketilmelidir.
    • günde en az 5-6 porsiyon tam taneli tahıllar (tam buğday , esmer pirinç vb.) tüketilmelidir. bu nedenle beyaz ekmekten ziyade tahıllı ekmekler tüketilmelidir.
    • vücutta gerçekleşen çoğu reaksiyon için su gereklidir. bu nedenle günlük 2-2.5 lt su tüketilmelidir.
    • ekinezya, zencefil, ıhlamur, kuşburnu, zerdeçal çayları çok fazla birbiriyle karıştırılmadan günlük olarak tüketilebilir.

    kaynakça:

    nat rev ımmunol. 2008 eylül; 8 (9): 685-98. doi: 10.1038 / nri2378.
    aslam, s.m., garlich, j.d., qureshi, m.a.: vitamin d deficiency alters the immune responses of broiler chicks. poultry sci., 1998; 77: 842-849.
    bartlett, j.r., smith, m.o.: effects of different levels of zinc on the performance and immunocompetence of broilers under heat stress. poultry sci., 2003; 82: 1580-1588.
    boa-amponsem, k., price, s.e., geraert, .pa., picard, m. , siegel, p.b.: antibody responses of hens fed vitamin e and passively acquired antibodies of their chicks. avian dis., 2001; 45:122-127.
    coskun, b-, ınal f., celik, ı. , erganis, o., tiftik, a.m. , kurtoglu, f., kuyucuoglu, y., ok u. effects of dietary levels of vitamin a on the egg yield and immune responses of laying hens. poultry sci.. 1998: 77: 542-546.
    deng, k., wong, c.w., nolan, j.v.: long-term effects of early life l-arginine supplementation on growth performance, lymphoid organs and immune responses in leghorn-type chickens. br. poult. sci., 2005; 46:318- 324
    digby, s.n., revell, d.k., hughes, b.j.: can nutritional manipulation enhance immune competence in broiler chickens? asia pac j clin nutr., 2003: 12:s58.
    grays, e. , toussaint, m.j.m., niewold, t.a., koopmans, s.j.: acute phase reactions and acute phase proteins j. of zheijang uni. sci., 2005; 11: 1045-1056.
    hale, l.l.. pharr g.t., burgess, s.c.. corzo, a.. kidd, m.t.: ısoleucine needs of thirtyto forty-day-old female chickens: immunity. poultry sci.. 2004. 83: 1979-1985.
    hershko, c. ıron, infection and immun function. proc.of nutr. soc, 1993; 52: 165-174.
    kidd, m.t., ferket, p.r., qureshi, m.a.: zinc metabolism with special reference to its role in immunity. world's poultry sci. j.. 1996; 52:309-324.
    kidd, m.t.: nutritional modulation of immune function in broilers. poultry sci.. 2004: 83: 650-657.
    konjufca, v.k., bottje, w.g., bersi, t.k., erf, g.f.: ınfluence of dietary vitamin e on phagocytic functions of macrophages in broilers. poultry sci.. 2004; 83:1530-1534.
    . konashi, s., takahashi, k., akiba, y. effects of dietary essential amino acid deficiencies on immunological variables in broiler chickens. br. j. nutr.. 2000: 83: 449-456.
    konopatov, ıuv. cobalt and immunogenesis in birds. doklady akadcmi nauk, 1992: 322: 806-808.
    latshaw, j.d.: nutrition- mechanisms of immunosuppression. vet. ımmunol. ımmunopalhol., 1991; 30: 11-120.
    . lessard, m. , hutchings, d., cave, na. cell-mediated and humoral immune responses in broiler chickens maintained on diets containing different levels of vitamin a. poultry sci., 1997;76:1368-1378. 17. lin, h., wang, l.f., song, j.l., xie, y.m. , yang, q.m.: effect of dietary supplemental levels of vitamin a on the egg production and immune responses of heat-stressed laving hens. poultry sci.. 2002,81:458-465.
    nalan karabayır,agülbin gökçaya
    asosyal pediatri ad, istanbul üniversitesi çocuk sağlığı enstitüsü, istanbul

    mmunology of obsessive-compulsive disorder
    psychiatr. clin. north am., 29 (2006), pp. 445-469

    hanks, a.b. lewin, e.a. storch, m.d. toufexis, g.h. dadlani, c.a. rodriguezcharacterization of the pediatric acute-onset neuropsychiatric syndrome phenotype
    j. child adolesc. psychopharmacol., 25 (2015), pp. 14-25

    role of glutamate on t-cell mediated immunity
    j. neuroimmunol., 185 (2007), pp. 9-19
  • immün sistemin organ ve dokuları
    •primerlenfoiddokular
    •-kemik iliği
    •-timus
    •sekonderlenfoiddoku ve organlar
    •-karaciğer
    •-lenf nodları
    •-dalak
    •-gastrointestinal sistemde ve akciğerde yerlesendiğer lenfoiddokular.
  • vücudun iç dengesini korumak için dizayn edilmiş bir sistemdir. algılama, tanıma, öğrenme ve hatırlama yeteneği vardır. iç dengeyi korur. apoptoz ve mitoz arasında dengeyi sağlar.
hesabın var mı? giriş yap