• mutluluğu psikoloji alanının en önemli araştırma nesnesi olarak gören daniel gilbert ve işbirlikçisi tim wilson'a göre tahmin edilen (mutluluk hissi) ile deneyimlenen, bizatihi yaşanan (mutluluk hissi) arasındaki açık, aralık, mesafedir. impact, belli durumların gerçekleşmesine uladığımız hissiyatlarımızın hem yoğunluklarının hem de süreçlerinin tahmin edilmesindeki hata(lara)ya karşılık gelirken "bias" ise hata yapma temayülümüz olarak ifade bulmakta. kavramımız gelecekte yaşanması muhtemel herhangi bir olaya bağladığımız ya da edinmeye güç yetireceğimiz herhangi bir nesne dolayısıyla tahmin ettiğimiz mutluluk hissinin nasıl yaşandığını izah eder. kavram ve parelelindeki varsayımların kılavuzluğunda yürütülen çalışmalar mutluluğun içi boş ve tamamlanması gayri kabil bir proje olduğunu dermeyan etmiştir.
  • tim wilson ve daniel gilbert, uzun süre hayalini kurduğumuz bir şey gerçekleştiğinde çoğu zaman umduğumuz kadar mutlu olmadığımızı öne sürmenin yanı sıra, gerçekleşmesi halinde büyük bir yıkım yaşayacağımızı düşündüğümüz olaylar başımıza geldiğinde de tahmin ettiğimiz kadar ağır bir travma yaşamadığımızdan söz ederler ki bu ikinci durumu psikolojik bağışıklık sistemi adını verdikleri ve insanların bu tür zamanlarda devreye soktukları savunma stratejilerine bağlarlar.
  • gelecekteki olumsuz olaylara duygusal tepkilerimizin yoğunluğunu ve süresini abartma eğilimi.
  • gelecekte olacak/olma ihtimali yüksek olaylar üzerine yaptığımız duygusal atıfların
    genellikle rasyonel değerde olmamasına sebep olan etkidir.

    bu etki gündelik olaylardan tutun da hayatlarımızdaki önemli olaylar üzerindeki duygularımızı tahayyül ederken de karşımıza çıkar. örneğin; final haftasında çok bunalmış bir haldeyken, sınavlar bittiğinde ne kadar çok mutlu olunacağı, hangi partilere gidilebileceği düşünülür, ancak son finalden çıktıktan bir süre sonra asla tahmin edildiği kadar bir mutluluk hissedilmez çünkü yeni duruma çoktan adapte olmuşsunuzdur. bir başka örnek; kariyer planlamanızda en üstte duran hedef sizin için başarıldığı takdirde büyük mutluluk getirici bir olay olarak kodlanacaktır, ancak o noktaya geldiğinizde yine tahmin ettiğiniz kadar mutlu olamayacaksınız.

    olaya diğer açıdan bakarsak, çok sevdiğiniz birinden ayrılmak, sakat kalmak ya da ailenizden birinin ölümü gibi olaylar gerçekleştiği takdirde sizi mahvedeceğini düşünebilirsiniz. bunlar gerçekleştiği anda ise tahayyül ederken belirlediğiniz üzüntü referans noktasından daha düşük bir üzüntü seviyesine sahip olacaksınız.

    ek olarak; yaşamayı beklediğiniz mutluluk ve üzüntü duygularının tahmini süresi de beklediğinizden çok daha kısa sürecektir.

    bu rasyonellikten uzak çıkarımların yüzyıllar boyu yapılıyor olmasının da elbette adaptif bir yanı bulunmakta. hayal ettiğiniz durumların yüksek düzeyde mutluluk getireceği inancına sahip olursanız, başarmak için motivasyonunuz artmış olur. diğer yandan, öngörülen abartılı üzüntü/mutsuzluk/pişmanlık seviyesi ile ilişkilendirdiğiniz durumlardan kaçınmak için daha çok çaba harcar ve strateji geliştirirsiniz. dolayısıyla gerçekleşecek olan daha az ama yine de muhtemelen etkili olumsuz duygulardan kendinizi korumuş olursunuz.

    avantajlarının yanında dezavantajları da yok değil. ilk durumda yani sahip olunacak mutluluk seviyesindeki rasyonel olmayan beklentiler, durum gerçekleşip karşılanmadığı takdirde bireyde hayal kırıklığına sebep olarak, kişiyi hiçbir şeyden memnun olmayan bir insan haline getirebilir. ikinci durumda ise, bireyler aslında baş edebilecekleri olumsuz duyguları öncesinde fazlasıyla abarttıkları ve kaçındıkları için kendilerine zarar veren durumlar içinde kalmayı tercih edebilirler. buna da, mutsuz giden bir ilişkide ayrılırken yaşanacak alışkanlıktan kaynaklı boşluğun ve bunun vereceği psikolojik acının abartılması sebebiyle bireylerin ayrılamayarak mutsuz oldukları durum içinde kalmaları örnek verilebilir.
hesabın var mı? giriş yap