• fikir iyi gibi, film kötü gibi, kız daş gibi.

    entry de bok gibi oldu ama idare edin.
  • divxplanet'tan filmle ilgili yaran bir yorum:

    "zamanın ne kadar değerli olduğunu sizden yaklaşık bir buçuk saat çalarak anlatan film. kısaca ironi."
  • sinema tarihinin en kült ve en efsane olacak fikirlerinden birini sikimsonik bir biçimde sıradan klişeler ve mantık hataları ile sıradan bir aksiyon filmi olarak harcayan, hatta ırzına geçen bir filmdir.

    insana "iyi ki the matrix bu heriflerin eline geçmemiş" diye şükrettiriyor. ulan sizin ananız bacınız var mı?

    oysa fikir birebir hepimizin yaşantısını, en çarpıcı şekilde kapitalizmi eleştirecek bir potansiyele sahip. nasıl bir benzetme, nasıl bir eşleştirme yapılırsa yapılsın aynen cuk oturacak, harika, vurucu diyalogların, sahnelerin potansiyeline sahip. sıçıp tüy dikmişler resmen.

    ***

    "vakit nakittir" ve hepimiz hayatımzı idame ettirmek için ömürlerimden saniyeleri nakit olarak kullanıyoruz.
    farzedelim ayda 2400 lira kazanıyorum. ayda 30 gün çalışıyor olayım, o zaman günde 80 lira kazanıyorum. 8 saat çalışıyorsam 10 lira kazanmak için ömrümden bir saatimi birisine/birilerine hizmet etmek için harcıyorum. ömrümün 1 saatinin değeri 10 liradır. 10 liraya pizza aldığımda ömrümden bir saatini feda ediyorum. başımı sokacak bir yer bulmak için 6-7 günümü veriyorum. bir kilo et yemek için saatlerimi feda ediyorum. örneklemenin sonu yok. bu açıdan film gerçeğin aynısıdır, sadece şimdiye kadar düşünmedeğimiz/farketmediğimiz başka bir açıdan sembolize ederek göstermiştir bunu.

    bana göre bu filmdeki en büyük eksiklik kapitalizm'in en büyük ve en etkili sömürü/kontrol aygıtlarından biri olan "din"e yer vermemiş olmasıdır. yoksa filmdeki o kadar insanın düzene koyun gibi uymasını, hiç kargaşa, başkaldırı olmamasını, sikindirik 3-4 kişilk bir çete dışında kanunsuzluğun olmamasını açıklayamazsınız. filmin konusunun geçtiği zamana kadar hiç anarşi olmamasının bir izahı yoktur. bir kaç saat sonra öleceğini bilen bir kişiyi hiç bir güç durduramaz. sağa sola saldırmasını, hırsızlığı, cinayetleri, kanunsuzluğu nasıl engelleyeceksiniz? ölüm tehdidiyle mi? zaten ölecek adam ulan!, ha krometreyle ölmüş ha polis kurşunuyla, ölecek olduktan sonra ne farkeder ki?

    oysa belli bir zaman süresince (mesala en az 40 yıl) çalışan, otoriteye boyun eğen, kendine bu yaşama hakkını verene ne olursa olsun şükreden insanlara sonsuz zamanlı bir yaşam (cennet) vaad edilirse o insanlar uysal koyunlara dönerler. hiç bir sömürüyü, boyun eğdikleri egemen idareyi, kendilerine dayatılanı sorgulamazlar. bırak sorgulamayı tam tersine o düzeni sahiplenip savunucusu olurlar. sorgulayan herkesi günahkar olmakla, ahlaksızlıkla suçlarlar.

    "şimdi bu dünyada fazla çalışarak fazla bir zaman kazanamıyorsun, dolaysıyla fazla bir şeye sahip olup iyi bir hayat süremiyorsun ama iyi bir vatandaş(kul) olup her istediğimizi 40 yıl boyunca yaparsan seni zaman sınırlamasının olmadığı, çalışmanın olmadığı, her şeyin önüne anında getirildiği, sonsuza kadar, zaman korkusu olmadan yaşayacağın bir bölgeye götüreceğiz, emrine devamlı seninle sevişecek birbirinden güzel kızlar vereceğiz" denildiği zaman bu filmdeki bütün taşlar yerine oturur. gerçek hayatta da böyle değil mi? insanlar böyle teskin edilip kontrol edilmiyorlar mı? din olgusunun uygun sahneler ve diyaloglarla filme yedirilmesi gerekiyor. aksi takdirde yapılan kapitalist düzen eleştirisi her zaman eksik, sakat kalacaktır.

    bir gün ehil birinin bu filmi yeniden çekerek hakkettiği yere getireceğine ve sinemasevereleri mestedeceğine dair inancımı kaybetmeyeceğim. inşallah görürüm. (bkz: inşalla yareppim inşalla).
  • sylvia kizimiza topuklu ayakkabinin 'zaman israfi' oldugunu anlatmadiklari film.
  • bu filmle ilgili olarak, ''senaryosu iyi ama işlenişi kötü'' gibisinden 110-115 yorum okudum geçen bi sitede.
    adres verip siteyi burada rencide etmek istemiyorum ve hemen filmle ilgili yorumuma geçiyorum:

    senaryosu fevkalade fakat işlenişi vasat.
  • iyi konu ve fikre sahip, lakin yine de vasat olan film. baslangic kisimlari iyiydi, sonradan biraz bozuyor.

    --- spoiler ---
    bircok mantik hatasi var.
    - sen o kadar kamera, time zome siniri dose, 2 kisi gelsin hepsini gecsin en zengin adami rehin alsin. bisiktirgit. o kadar teknoloji, kamera falan neye yarar o zaman?
    - time keeper'sin ve saatlik zamanin var, bisiktirgit, polissin sen olum, her zaman arabada olmayabilirsin zaman yuklemek icin.
    - simdi gettoda bir suru adam oluyor. olen adam saatine bakmaz mi? ben 1 saat sonra olecegimi bilsem gidip ordaki banka subesinin altini ustune getirip zamani bulurdum. caresizlikden bunu yapar yani insan. hickimse o bankalari soymayi akil edememis, bu iki kacak kamyonla bankaya dalarak soymus...
    - gettoda pedere bir milyonluk zaman aleti veriyorsun ve kimse de onu alip kacmiyor, hahaha, daha filmin basinda bol zamani olan adama sen buralardan git kaybedersin zamanini falan diyordun.
    - sistem dagilmadi, sacma sapan 3-4 banka soymakla sistem dagilmaz, sadece dengeleri kisa sureligine degistirirsin. bir bolgeden al diger kapali bolgeye yuz milyon para gotur, enflasyon baslar ve o milyonlar bir boka yaramaz. hele o bolge daha ust bolgelerin kontrolundeyse, kolayca bolgedeki para eritilir, sistem normale doner. boktan bir son olmus, banka soyguncusu olmuslar. ben acikcasi equilibriumdaki gibi sistemin cokmesini bekliyordum.
    - arabalari ve led isiklari sevdim. ha bir de amanda seyfried, o zaten default...

    --- spoiler ---
  • bu saatlerden hakan peker almis diyorlar, daha 50 60 yıl boyle gozukucekmis diyorlar.

    (bkz: ben oyle duydum)
  • sadık bir andew niccol izleyicisi olarak, bu filmin orijinal tarafını söylemeyi bir borç biliyorum.

    --- spoiler ---

    şimdi efendim, konu çok klişe değil mi? getto'da yaşayan bir genç. durumdan rahatsız, ancak harekete geçmek için annesinin ölmesi gerekiyor. şaşırdınız mı? sonra bir adam çıkıyor ve hoooop! bir asırlık zamanı oluyor. sonra da "kaynağa" gidiyor. kim gibi? matrix'teki neo gibi. gerçi neo'nun "kaynağa gitme fikri"ne ulaşması bir buçuk film sürmüştü. neyse. zengin adamın kızı, yine çok tipik bir "sistem içi aşk" metaforu. bunu nereden biliyoruz? tabi ki de "kahpe bizansın yiğit güzeli"nden. şaka şaka!

    sonra ne oluyor? tipik bir robin hood'a bürünüyor eleman. ancak ortadaki sorunsal, sadece "ezilmek" değil. zaman gibi oldukça temel bir mesele, insanların "alışveriş"inde yani ekonomik-iletişimde tek geçer akçe oluyor ve zamanına sahip çıkamayan, ölüyor. yani emek-sömürüsünde hep metaforik olarak güdülenen bu fikir, bir anlatı içinde temsil edilmiş oluyor. robin hood, sadece fakirlere zenginlik bahşetmiyor, aynı zamanda onlara "hayat üflüyor". kim gibi? jesus christ!

    buraları da geçelim. finale doğru, esas-oğlan, esas-kızı da alıp, babasına gidiyor. ne için? allah'ın emri peygam... değil tabi! 1 milyon yıllık zamanı ele geçirip, fakirlere dağıtmak için. ne olacak? sistemi bozacaklar. sosyal adalet falan filan. ama bankacı adam orada harika bir laf ediyor: "hadi diyelim ki, bunu yaptınız. ancak bir ya da iki nesil kurtulur. sonra? yine aynı hikâye olacak." adam haklı beyler. zaten esas-oğlan da dayanamayıp silahı kafasına dayıyor adamın.

    demek ki neymiş? andrew niccol, troçkist olmuş. "sürekli devrim!" diye dolanacakmış. finaldeki, "daha büyük banka" esprisi de bu zaten. sistemi böyle operasyonlarla çökertemezsiniz. sürekli devrim! tabi troçki'nin de, başkalarının da gözden kaçırdığı şu: insanları da değiştirin lan! bu insanlar böyle bencil, sahtekar, yapay, ikiyüzlü olduğu sürece, bu sistem gene kendini yaratır...

    --- spoiler ---
  • vasat bir film. sanki yarım kalan bir şey var. hızlı ve güzel başlayıp sonrasında sıçıp sıvamak. konu güzel fakat işlenememiş. film başlar başlamaz izleyiciyi içine çekiyor, meraklandırıyor fakat yarım saatten sonra dağılıyor. toparlanamıyor.

    --- spoiler ---

    will salas hesabım var diyerekten yola çıkıyor ama bambaşka konulara sapıyor. babam babam diyor fakat babası ile ilgili pek bir şey yok ortada.
    sylvia weis iyisin hoşsun ve tatlısın. ama o baban olacak adam sana bin yılı çok gördü ya ah ulan ah.
    raymond leon denen pezemeng kasasında bir milyon yıl saklarken will ve sylvia baskın basanındır diyerekten gelip kasayı patlatıyor ve bir milyon yılı alıp kendi gettosuna dağıtmak üzere yola çıkıyorlar. fakat will salas zaman tutucu tarafından yakalanmak üzereyken bir milyon yılı küçük bir kıza vererek halka dağıtmasını istiyor, kız bir milyon yıl ile uzaklaşıyor. işte tam burada will'e küfürü bastım, lan arkadaş kıza o kadar zamanı vermeden önce üç beş yıl aktarsana kendine neden bu kadar heyecan yapıyorsun. boş yere heyecan gerilim yarattılar.
    ayrıca will ile raymond'un poker sahnesi güzeldi. yiğidi öldür hakkını ver demişler. will ortada duran bin yıllık potu kendine aktarmak üzereyken üç saniyesi falan vardır ama adamımız will çok cool'dur ve yavaşça aktarımı gerçekleştirirken esas kız sylvia will'in bu serin kanlılığı karşısında adeta boşalmıştır. denize girdiklerinde will ile syllvia eğer sevişseydi inanın kız bu kadar tatmin olamazdı.
    ayrıca bu baş zaman tutucu arkadaşa da üzüldüm. adamlar sınırlarda yaşıyor. merkez yalnız günlük aktarım yapıyor. koskoca zaman tutucu olmuş her gün bir günlük zamanı var olacak iş değil. bu durum bana vakti zamanında toros ile devriye gezen polisleri hatırlattı. söylentiye göre o zamanlar polislerimiz çeyrek depo benzin ile devriye atarlarmış. full depo gezen pek yokmuş.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap