• bu tip çıkarımlar bence manasız:

    1) zeka testi zaten pozitivist kafayı ve seküler eğitim seviyesini ölçüyor, ne bekliyorduk ki?

    zekanın tüm boyutlarını ölçen ve kültürler arası farklılıkları hesaba katabilen bir test yok. geçen gün neil degrasse tyson ın komik bir tweeti vardı: "araştırmalar gösteriyor ki iq seviyeniz ile iq testlerinde alacağınız puan arasında ciddi bir ilişki var"

    *

    2) dinsizlik bir amaç değil, doğal bir sonuç olmalı (o da belki).

    kimse sovyetlerin zorla ateist yaptığı bir sürü eğitimsiz insandan iyi bir ülke çıkarmalarını bekleyemezdi. asıl amaç sorgulayıcı düşünceyi ve dinlere kıyasla daha sağlam temellere oturmuş, daha kapsayıcı ahlak değerlerini yaymak olmalı. (öte yandan dinin devlet işlerine veya birey haklarına etksinin sıfıra yakınsaması kesin ve sürekli bir amaç olmalı)

    *

    3) kimse kendisine aptal diyen birini dinleyip dinini sorgulamaz.

    aksine daha çok sarılır. ortada kalmış insanlar için dahi çekici bir yaklaşım değil bu. eğer amaç sorgulayıcı düşünceyi yaymaksa, dini aptal ve eğitimsiz insanların sığınağından ibaret görmek yerine, akıllı ve vicdanlı insanların da dahil olup evrilttiği ve zamanla değişen (islamın bile) bir oluşum olarak görmek gerek.

    bu şekilde uzun vadede, ingiltere'deki monarşi gibi, insanların kimliklerinin bir parçası olarak şakayla karışık saygı duyduğu ve pratikte işlevsiz bir kurum haline gelmesi daha olası.

    *

    4) din, inançtan ibaret değil.

    belki de bu en önemlisi. bir dizi ayetin saçmalığını göstermek, yahut bir üst seviyeye çıkıp o dinin temel ilkelerini elestirmek, yahut onun da üst seviyesine çıkıp insanlara karışan tanrı inancına * sahip tüm dinlere saydırmak dini bitirmez.

    çünkü din, felsefe kitaplarına gömülü bir dizi tez değil, toplumsal bir kurum. somut bir şekilde insanların hayatlarında her gün veya her cuma. bizler sürü hayvanlarıyız ve din, sürüyü oluşturan bireyleri bir arada tutan bağlardan biri olmanın da ötesinde, bu biraradalığın yarattığı en büyük sinerji. sürü, parçalarının toplamından fazla bir hale geliyor. okul ve hastaneler, kültürel aktiviteler, iş anlaşmaları, bankalar, sosyal yardım, akraba ilişkileri...din aynı zamanda bunlar demek birçok insan için.

    şehirlerde yaşayanlar bu ihtiyaçlarını başka yollardan giderme imkanına sahip ama şehir, seküler beyaz yaka hayatından ibaret değil. göçmen işciler, azınlıklar, sistemin ezdikleri, bir nesilde büyük paralar kazanıp ne yapacağını bilemeyenler, nostallji...binbir türlü nedeni, gereği, habitatı var dinin bu hayat içinde de.

    ve tabii kritik eşiği aşmış olduğu için, sadece sosyal açıdan değil bireysel ölçekte de kendi kendini devindiriyor, çünkü sürekli tekrar ile kendi ruhsal ihtiyacını yaratıyor.

    dinin böyle dayanakları olmasaydı, ortadoğu dinleri kopernikten sonraki 100 sene içinde bitmiş olurdu, darwin'in de adını biyologlar dışında kimse bilmezdi. tıpkı genetik biliminin milliyetçiliği bitirmesi gerektiği gibi (milliyet de başka bir bağ ve askerlik gibi kurumlarla hayatımızda somut yeri var)

    bu ihtiyaçlar toplumun birçok kesimi için şimdilik başka şekilde karşılanamayacağından, yukarda, dini bitirmeye çalışmak yerine evriltmek gerekliliğinden bahsetmiştim. dinleri topyekün aşağılamak yerine gerekirse belli inançları aşağılamak (örneğin kadın hakları bağlamında) ve dini, modern şehir hayatında dahi ciddiye almaya devam etmek gerek.
  • enteresan bir araştırma konusudur. bu konuda yapılan araştırmalar da gerçekten vardır. elbette doğrulukları, kullanılan yöntemler sorgulanabilir.

    ortalarda dolaşan sonuçlar kimilerini rahatsız edebilir. fakat bunların her biri sadece araştırmadır; ne dindar insanların kendilerini sonuçlar yüzünden kötü hissetmesi ne de kendisini ateist olarak görenlerin kendilerini sonuçlar yoluyla iyi hissetmesi mantıklı olur. inanç bambaşka bir şeydir.

    çok merak ettiğim için kendi çapımda araştırdım ve değişik şeyler buldum, bir iki tanesini paylaşmak istedim. belki örnekler zaman içerisinde çoğaltılabilir. son olarak bu sonuçlar bireyin zeka seviyesi ile dindar/agnostik/ateist olma olasılığı olarak da ele alınabilir.. fakat herhangi bir tartışmada "zaten araştırmalar da dindarların aptal olduğunu gösteriyor, fazla konuşma" demek puştluktur ve bu verilerin bu amaçlarla kullanılması katiyen yasaktır.

    **

    2008 yılında helmuth nyborg isimli bir profesör amerika'daki ulusal istatistiklerden faydalanarak bir araştırma yapmış ve bu araştırma sonuçlarını da "intelligence" isimli bilimsel bir dergide yayınlamış. vardığı sonuçların ortalamalarına göre ateistler agnostiklerden 1.95 iq puanı, açık fikirli (liberal) inançlılardan 3.82 iq puanı, dindarlardan ise 5.89 iq puanı daha zeki çıkmışlar [1]. kendisine araştırması ile ilgili yöneltilen bir soruya da şu şekilde cevap vermiş: "tanrıya inanmak insanları aptallaştırır demiyorum. benim hipotezim, düşük zekalı insanların bir takım şeylere kesin yanıtlar veren dinler içerisinde kendilerine daha kolay yer buldukları, daha zeki olanların ise sorgulayıcı oldukları" [2].

    [1] http://tinyurl.com/6bngsf
    [2] http://tinyurl.com/d8rnde

    --

    öte yandan istatistikler bir kişinin ateist olma olasılığı ile eğitim seviyesi arasında doğru bir orantı olduğunu gösteriyor (örneğin nature dergisinde yayınlanmış bir istatistiğe göre amerika'daki ulusal bilim enstitüsü'ndeki insanların %93'ü bir tanrı olduğuna inanmıyor [3]. fakat bununla beraber amerika'daki ateist'lerin toplam nüfusa oranı sadece %0.4 [4]. bir bilim kurumundaki ateistlerin bilim kurumundaki tüm nüfusa oranının, ülkedeki ateistlerin tüm ülke nüfusuna oranı arasında neredeyse 235 kat fark olması çok şaşırtıcı. elbette bunu mevzuya bağlamak için eğitim seviyesi ile zeka seviyesi arasında bir doğru orantı olduğunu göstermek lazım..

    [3] journal nature, larson & whitham, 1998 (cilt 394, sayı 6691, sayfa 313) (internet'te bulamadım, merak eden ve erişimi olan journal'e bakabilir)
    [4] http://tinyurl.com/c2vam

    --

    uluslararası kamuoyu yoklamaları yapan bir şirket olan pew global[5]'in verilerine göre hazırlanmış olan bir grafik ülkelerin ortalama zeka seviyeleri ile dine verilen ortalama önem arasında ters bir orantı olduğunu ima ediyor [6].

    [5] http://pewglobal.org/
    [6] http://hypnosis.home.netcom.com/…vs_religiosity.htm

    elbette ülkelerin ortalama zeka seviyelerinin nasıl belirlendiğine dair çok ciddi eleştiriler var. ben de mesela bir türk olarak zeka seviyesi itibarı ile 81 ülke arasından 42. sırada olduğumuzu gösteren araştırmayı [7] eleştiriyorum (yunanistan bile 37. sırada, dikkatinizi çekerim).

    [7] http://en.wikipedia.org/…ions#national_iq_estimates

    --

    vesaire, vesaire.

    edit: şuna rastladım bugün, buraya not düşeyim dedim:

    http://www.psychologytoday.com/…sts-have-higher-iqs
  • bu dinsizler neden sürekli islama veya dine saldırıp dururlar? şöyle biraz tefekkür edelim, ihtimalleri sıralayalım:

    1-bunlar tamamen şeytan olmuşlar, şeytanlık yapmaktan zevk alıyorlar.

    2-bizim tespit edemediğimiz bir hakikat görmüşler ve bizi de ona çağırıyorlar, direnince de saldırmaktan başka seçenekleri kalmıyor.

    birinci ihtimal bana pek iç açıcı gelmiyor. öyleyse bu adamlar ne bulmuşlar da, tabii bir insan temayülü olan "hakikatın hatırı dostun hatırından üstündür" prensibine sadık kalarak, bizimle kavga etmeyi göze alıyorlar?

    temel argümanları batı'nın dini terkedip aklı ön plana çıkarmakla başarılı olduğu yönünde. evet batıda aydınlanma süreci büyük ölçüde kilisenin tasfiyesi ve rasyonel düşünceye ağırlık vermekle alakalı.

    tamam, belki bir hakikat görmüşler ama o hakikatı yersiz bir genellemeye tâbî tutmaları son derece saçma hatta komik görüşlere de varmalarına yol açmış.

    adama, o zaman sen izah et,

    insan niçin var?

    bu alemde ne yapıyoruz?

    nereden geldik, nereye gidiyoruz?

    görevimiz veya amacımız nedir?

    vs. gibi sorular yöneltince, sadece kocaman bir "hiç" le cevap veriyorlar. yani insan yalnızca bir tesadüfün ürünüymüş ve varlığının bir gayesi yokmuş.

    biz her şeyi "hep"e, "tüm"e, "mutlak"a irca ederek açıklamaya çalışırken, onlar da her şeyi "hiç"le izah etmeye çalışıyorlar.

    insan şuurunun ilerleyişi zıttını absorbe edip aşmak yoluyladır, yani diyalektiktir. ben de şimdi dinsizliği, imansızlığı kendi bünyeme eklemeyi deneyeceğim.

    hz. peygamber, "lâ ilâhe illallah" diyerek her daim bize imanımızı yenilemeyi tavsiye etmiştir.

    niçin? iman eskiyen bir şey mi ki?

    şimdi bakalım!

    lâ ilâhe= reddediyorum, inkar ediyorum, nefyediyorum!

    neyi?

    şimdiye kadar bildiğim, inandığım, benimsediğim, kabul ettiğim ne varsa ki, buna her şey dahil. peki iman ve islam da dahil mi? bana zahir olan yüzü itibariyle evet. ama mutlak vechesi itibariyle zaten onlar benim ötemdedir.

    o zaman dinsiz olmam mı?

    evet olursun! çünkü her şeyi reddettin.

    bir anlık bir dinsizlikten sonra hemen "illallah" deyip tekrar imana geliyorum. ama artık bu imanım öncekinden çok farklı. tıpkı yeni elbiseyi giyebilmek için öncekini çıkarmak zorunda olmam gibi. ama yeni elbisem de eskimeye başladı bile...

    evet bu nefy* ve ispatı* sadece kendi iç alemimde gerçekleştirmiş oldum. eğer bunu dış aleme de çıkartabilirsem, günlük hayata da uygulayabilirsem, iki zıttı birleştirmiş olur ve hakikat alemine uçmak için iki kanat elde etmiş olurum.

    zülcenaheyn* olurum.

    not: klasik tasavvuf ehli "ispata" önem verip, "biz hakkı bulduk" derken, imam-ı rabbani hazretleri "nefyi" esas kabul etmiş ve "o ötelerin ötesindedir" demiştir. şimdi niçin o zatın, her türlü donmaya karşı çıkan öğretisi ile, kurtuluş anahtarımız olduğu anlaşılıyor mu?
  • 9 hatta 10 (ruhsal zekayı da işin içine sokarsak) zeka türü olduğu göz önüne alınırsa yeterli düzeyde cevaplanamayacak sorudur. tarih boyunca bir çok zeki insanın ciddi şekilde inançlı olduğu hatta muhakkak okült ve metafizik konulara giriş yaptığı göz önüne alınırsa, yeterli düzeyde bir korelasyonun tüm zeka türleri arasındaki ilişki çözümlenmeden ortaya konamayacağı kesindir.
    (bkz: zeka türleri)
  • sıfıra yakınsar amına koyim.

    doğuştan gelen doğrularmış gibi küçüklüğümden beri dayatılan öğretilerle büyüdüm. kutsal olduğu varsayılan kitabın olduğu odada nefes alırken bile ürperirdim. bir gün, sadece yolu düşenlerin öğrenebildiği ve bugünlerde hemen hemen herkesin izlemiş olduğu; ünlü düşünürlerin dinler hakkındaki sözlerine denk geldim. insan neye meylederse o çıkarmış karşısına. belki de kaderim buydu bilmiyorum. o güzel insanlar o güzel sözleri söyleyip gitmişti, fakat arkalarındaki insanlarda derin izler bırakacaklarının farkında değillerdi belki.

    o sözleri ilk okuduğumda içimde bir kıvılcım patladı. ne yani, en azından sorgulamaya değmez miydi? sonra allah'sız geçen ilk günün tedirginliğiyle devam ettim kalan hayatımın ilk gününe. mandalina suyu hala orgazmik bir keyif veriyordu, kemal sunal hala gelmiş geçmiş en komik insandı ve hollanda ligi maçları hala hunharca üst bitiyordu. bir şeyler dank etti. belki de bir yaratıcı vardı ama bize empoze edildiği gibi herhangi bir inanış şeklini seçmemiz gerekli değildi. üstelik, "bir yaratıcıya inanmamanız sizin inançsız olduğunuzu göstermez, aksine her şeye inandığınızı gösterir" gibi gayet barışçıl cümleler de vardı. ancak dünyada, hayatta kalabilmek gibi bir öncelik de vardı ve kimileri felsefeye zaman ayırabilecek kadar şanslı değildi.

    velhasıl-ı kelam;

    "bir şeye sadece duyduğunuz için inanmayın. bir şeye sadece konuşulduğu için inanmayın. bir şeye dini kitabınızda yazılı olduğu için inanmayın. bir şeye öğretmenleriniz veya büyükleriniz söyledi diye inanmayın. geleneklere veya törelere inanmayın çünkü onlar yüzlerce yıldır uygulanır; fakat gözlemlerden ve analizlerden sonra, bir şeyin akla uygun olduğunu, hem bireye hem topluma faydalı olduğunu bulursanız, o zaman onu kabul edin ve onunla yaşayın."
  • inançsız bir adam olarak saçma bulduğum ilişki.

    bugün inanmayan insanlar,beyinleri farklı çalıştığı için ya da zekaları ön yargı kırmaya daha yatkın olduğu için inançsız değiller. bunların çoğu fazla dindar olmayan ailelerde ya da dindar olsa bile baskıcı olmayan çevrelerde yetişmişler. çocukluk ve gençlikleri bu şekilde geçmiş ve belirli yaşa gelince de inançsız olduklarını iddia etmişler.

    mesela bugün,dine karşı aşırı sert bir yaklaşım içinde,tutucu ateist bir ailede yetişip ileride kendi iradesiyle bir dine inanan insan,sırf çevresinden aldığı ön yargıları kırabildiği için diğer aileden görme inançsız bireylere oranla daha zeki olarak değerlendirilebilir. *
  • zeki insanlar inanabilirler de inanmayabilirler de. ama aptal insanlar kesinlikle inanirlar. der ve işin içinden çıkarım.
  • bu zeka veya zekasızlığın genetik kaynaklı olabileceğini belirtmek abesle iştigal olsa da mantığınızı biraz kullandığınızda neden böyle bir genellemenin var olduğunu anlamanız çok kolay olacaktır. açıklamak gerekirse; her hangi bir inanç sistemine ve onun yarattığı ahlak çerçevesine sıkışmış bir bireyin, düşünceleri ve yaratıcılığı için kendi eliyle belirlediği bir sınır vardır. bu birey, karşısına çıkan sorunları hızlı çözmek yerine (ki zeka dediğimiz şeyin asıl tanımı budur ve buradan türlere ayrılır.) bu problemin çözümünün sonuçlarına ve bu sonuçların inandığı ahlak sistemiyle çelişip çelişmediğine bakmak eğiliminde olacaktır. öte yandan, ateist,deist diye tanımladığımız kitle (ki inanç olarak dipte tanımlamamız gereken kitle budur), bilimsel veya sanatsal ürünler ortaya koyarken sınır olarak sadece pragmatizme ve yeteneklerine sahiptirler. bu da inanç sahibi olmayan kitlenin, yaratıcı zekasını kullanırken sonuçlarını bir ödül-ceza sistemine göre değil, yarar-zarar ilişkisine göre değerlendirmesine yol açar. sonuç olarak da inançsız veya inançsızlığa meyilli insanların, budizm'den tutun da islam'a kadar her hangi bir dine mensup olan türdeşlerine göre, yaratıcı bir zekanın ürünü sayılabilecek şeyleri ortaya çıkarma olasılığı daha yüksektir.

    bütün bunların yanında, bir kişinin sadece bir dine veya inanç bazlı bir kültüre mensup olması yüzünden zekasının az olacağını belirtmek veya bunu ispatlamaya çalışmak gülünçtür. 5000 yıllık gelişimimiz içinde hatırı sayılır ölçüde inançlı bilim insanımızın, sanatçımızın, şairimizin, yazarımızın olduğu gerçeği tek başına bütün bu saçma önermeyi yıkmaya yetecektir. o yüzden zeka ile inanç arasındaki bağıntıyı bulmak yerine, zeka ile sosyal çevre ve bu çevrenin oluşturduğu tabular arasındaki ilişkiyi incelemek daha sağlıklı olacaktır.
  • inanç yerine bağnazlık demenin daha doğru olduğunu düşündüğüm önerme
  • iq, zekanın en büyük ürünü olan bilim ve bunlardan hareketle modern çağ dikkate alınırsa, açıkça görülebilen ilişki. zira, 20. ve 21. yüzyıl bilim insanları çok yüksek bir oranla ateist, agnostik ya da deist.

    elbette, ateist, agnostik ya da deist olunca zeka "default" olarak gelmiyor, ama modern çağın insanlığa sunduğu bilimi anladıkça ateist, agnostik ya da deist olmak "default" olarak geliyor.

    (bkz: bana rabb'in varlığını kanıtla inanayım/@aran suildur)
    (bkz: mars'ta namaz sorunsalı/@aran suildur)
    (bkz: kuran'da miras bölüşümü/@aran suildur)
    (bkz: hz. muhammed'in ay'ı ikiye bölmesi/@aran suildur)
    (bkz: görünmeyen uçan zürafalara inanma eğilimi/@aran suildur)
hesabın var mı? giriş yap