• abd'li psikanalist stephen grosz tarafından kaleme alınmış kitap. grosz, kitabında 25 yıllık meslek hayatından derlediği gerçek hikayeleri anlatıyor. bunu yaparken de hastalarından izin almayı ve onların kişisel bilgilerini değiştirmeyi ihmal etmiyor.

    grosz'un, asıl mesleği yazarlık olmayan birine göre, başarılı bir anlatımı olduğu kesin. sade anlatımıyla sıkılmadan ve en önemlisi sindirerek okumanızı sağlıyor.

    insana dair her konuya bir parça da olsa dokunmayı başarmış kitabında. grosz, övgünün çocuklar üzerindeki etkisinin aslında sandığımız kadar iyi bir şey olmadığından tutun da öfkenin üzüntümüze nasıl ket vurabileceğine kadar bir çok noktaya değinmiş.

    okurken kendinizi psikanaliz seansının bir köşesindeki izleyici gibi hissediyorsunuz ve hemen hemen her hikayede kendinizden bir şey buluyorsunuz. neden yaptığınıza ya da size neden yapıldığına anlam veremediğiniz davranışların temelindeki sebepleri de öğrenmiş oluyorsunuz bir yandan.

    kanımca kendini bulmak isteyen her insanın okuması gerekli kitaplardan biri. kesinlikle tavsiye edilir.
  • cocuklugumuzda yasayip hatirlamadigimiz olaylarin nasil travmatik etkileri olabilecegini gozler onune seren kitap. her ne kadar herseyi travmatik olarak tanimlamayi dogru bulmasam da kitaptaki hikayeleri okudugumda ve hayatimdan kesitler dusundugumde seytan ayrintida gizlidir demeden edemiyorum.
  • bir solukta okunan kitap. "kendimizi nasıl yitirir, nasıl buluruz."
  • felsefeci simon weil, hapishanede bitişik hücrelerde kalan ve uzun zaman içinde duvara tık tık vurarak konuşmayı öğrenen iki mahkumun öyküsünü anlatır. “onları ayıran duvar aynı zamanda iletişim kurma araçlarıdır,” diye yazar. “her ayrılık bir bağlantıdır.”
  • çok beğendiğin bir deneme kitabı. kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. her hikayenin son paragrafında resmen şok oluyorsunuz. ayrıca kendinizden de bir şeyler bulacaksınız. psikoloji ile ilgilenen veya iç bunalım yaşayan insanların ufkunu açacağından eminim. ayrıca hbo dizisi olan in treatment'ı da izlemenizi öneririm.
  • son on yılda gerçekleştirilen özgüvenle ilgili bir dizi çalışma, bir çocuğu ''zeki'' olduğunu söyleyerek övmenin okul başarısına yardımcı olmadığını söylüyor. tam aksine, başarısının düşmesine neden olabiliyor. çocuklar övgüye genellikle vazgeçerek karşılık veriyor - ''en iyisini'' zaten yaptıysam niye yeni bir resim yapayım?
    1998 tarihli, bugün epey bilinen bir araştırmada, psikologlar carol dweck ile claudia mueller, on ve on bir yaşlarındaki 128 çocuğa bir dizi matematik problemi verdiler. ilk ve basit problemleri tamamlayan çocukların her birini, tek bir tümceyle övdüler. bazı övgü tümceleri doğrudan zekayla ilgiliydi - ''çok iyi sonuç aldın, ne kadar akıllısın''- bazıları da çalışkanlıkla -''çok iyi iş çıkardın, ne kadar gayretlisin.'' arkasından çocuklara daha zor problemler verdiler. bu seferki test sonuçları dramatikti. çabaları için övülen çocuklar, yeni yaklaşımlar denemeye daha hevesliydi. ayrıca daha dirençliydiler, başarısızlıklarını zeka noksanlığına değil, yeterince çaba göstermemiş olmalarına bağlıyorlardı. zeki oldukları için övülenler başarısızlık karşısında daha fazla kaygılanıyor, problem çözerken zaten bildikleri konuları seçme eğilimi sergiliyor, problemler zorlaştığında çaba göstermekten daha çabuk vazgeçiyorlardı. ''çok zekisin'' tümcesini duymanın başta verdiği heyecan nihayetinde kaygının atmasına, özgüven, motivasyon ve performansta düşüşe neden oluyordu. araştırmaya katılan öğrencilerden başka okuldaki öğrencilere mektup yazarak deneyimlerini paylaşmaları istendiğinde, ''akıllı'' çocuklardan bazıları aldıkları puanı yükselterek yalan söylemişlerdi. kısacası, tek bir övgü tümcesi çocukların özgüvenini yıkmaya, onların yalan söyleyecek kadar mutsuz etmeye yeterli olmuştu.
  • "bir öyküye yerleştirilmek veya öyküsünü anlatmak bütün üzüntüleri katlanabilir kılar"

    kendi sesimi kitabin sesinde buluyorum, bunlar başkasının yaşantısı ama ayni zamanda benim muhtemel yaşantılarım. onlarin derdi benim derdim, onların arınması benim arınmam.
  • (bkz: yky)
  • kitabın arka kapak yazısı ile kitabın kendisi arasındaki uçurum nedeniyle nefret edip bıraktığım kitap. kitabın arkasına bakarsanız kitap bir öykü kitabı. açıp baktığınız zaman gayet didaktik bir psikanaliz anıları kitabı. internetten kitap almanın zararları işte bunlar. alıp eline şöyle bir karıştırmadan anlaşılamıyor kitabın gerçek niteliği.
  • bir süredir psikoloji ağırlıklı kitaplara merak sardım. övgüler üzerine merak edip sipariş ettiğim ve bir gün içinde bitirdiğim kitap.

    zaman geçtikçe insana dair yaşanmışlıkların şaşırtmadığını deneyimlesek de incelenen hikayelerin birçoğuna şaşırdım. özellikle yetmişlerinde bir doktorun cinsel kimliği üzerine yaşadığı karmaşa beni epey şaşırttı.

    siz de benim gibi terapi öykülerine meraklıysanız seveceğinize eminim. karantina günlerinde okuma listemi zaman zaman paylaşacağım, sizlerden de öneriler varsa beklerim. kalın sağlıcakla!
hesabın var mı? giriş yap