• yanlış bilgi. karen'lardan evvel tee 90'larda britiş adalarında sharon'lar ve garry'ler vardı. kendileri bizdeki kezban ile kamildir. kısaca stereotipleri özetleyeyim:

    sharon'lar genellikle çok genç anne* olmuş, at kuyruklu lepiska sarışın, parlak şişme mont, bol paçalı kot veya adidas eşofman altı, leş makyaj, minimum üç santim tabanlı beyaz spor ayakkabı, önünde bebek arabası, içinde 1 ila 3 bebe, ağızda mütemadiyen yarım sigara, hangover, ağız yayarak konuşan yüksek ses, bozuk aksan, nevroz ve psikoz.

    garry'ler yani kamiller ise yine şişme parlak mont, sinekkaydı traş, tek kulakta tek küpe, aşırı jöleli kısa saç, kot, beyaz spor ayakkabı, takım forması tişört, modifiye subaru imprezza, ford fiesta veya skoda araç, daimi olarak üç bira iki cigara bir hap kafası, parmak uçlarında yaylanarak yürüme, alayına atar gider ama sürekli dayak yiyen, bozuk aksan bol bol oi/fuck/mate/in' it?, akşam pub gece kulüp, sabaha karşı döner kebap, roundabout'larda* drift, mcdonald's ta yemek...

    bu ikilileri özellikle taşrada o kadar çok görürsün ki fabrikasyon sanırsın. sgfffgf.

    kamiller
    kamil2
    kezbans1
    kezban2

    adettendir debedibi:
    daha düne kadar adını veya nick'ini hiç duymadığım suya kaçan kulak'ın anısına bir rica ve türkiye'nin toplumsal bir ayıbı olarak yıllar evvel kapanan intihar danışma ve destekhattı'nın yeniden kurulup hizmete girmesi gerekiyor. bu hükümetten bir şey talep edecek değilim. her şey çok güzel olacak programı çerçevesinde öncelik verilmesini temenni ederim. intiharı düşünen insanların anonim bir şekilde arayıp uzmanlarla ücretsiz olarak konuşabilecekleri, danışabilecekleri bir kaynak olmalı. gencecik ve parlak bir insan, böylesine yalnız hissetmemeliydi.
  • bizde de karen, snob, salty, pretentious yok. her toplum kendi problematik kitlesine diger toplumlarda olmayan isimler takiyor.
  • kezban, sadece türkiye ile sınırlı değildir.

    19.yy'da sanayi devrimi olur. kırsaldan kentlere nüfus akını başlar. bu kent nüfusunun artmasına neden olur. artık kentlerde, grift ilişkiler ağı vardır. bu grift ilişkiler ağı için yeni düzenlemeler yapmak gerekir. mesela geleneksel ailede ortak mekan olan avlunun kullanımı, kaynana-büyük gelin- küçük gelin hiyerarşisi ile çözülür. ancak kentte artık apartman vardır. bunun için de apartman yönetmelikleri vardır.

    batıda kentli ve modern birbiri yerine kullanılan kelimeler halini alıyor. batı dışında kalan coğrafyada ise kentli-modern-batılı kelimeleri birbiri yerine kullanılıyor. bu kelimelerin yer değiştirmesi, gerek rus modernleşmesinde gerek japon modernleşmesinde de karşımıza çıkar.

    --- yahudi aydınlanması haskala ---

    ortaçağ'da kudüs'e doğru yola çıkan haçlı orduları ilk önce batı avrupa'daki yahudi mahallelerinin üstünden geçiyordu. doğu avrupa'daki fakir toprak ağaları vergi toplayabilmek için kendi topraklarını yahudilere açıyorlar ve böylece ren nehrinin doğusundan rusya'ya doğru tesbih boncukları gibi yahudi kasabaları kuruluyor. bu kasalar stehlt olarak anılıyor.

    stehlt: bu yarı kırsal kasabalarda ekonomi küçük esnaf üzerinden döner. hristiyan köylüler, alışverişe yahudi kasabalarına gelir. ancak sanayi devrimi ile birlikte, el tezgahlarında üretim yapan küçük esnaf ters köşeye yatar. kasabaların nüfusu artmış, ancak ekonomi dibe vurmuştur.

    şimdi geri dönüp baktıklarında herkes kendi meşrebine göre shtelt hayatını hatırlıyor. bir kamp, shtelt hayatına, biraz böyle umut sarıkaya’nın sobalı ev, gadın anam romantizmi ile yaklaşıyor. diğer kamp ise pogromlar olmasaydı bile shtelt’lerin 19. yüzyılda yahudiler için güvenli liman olma misyonlarını tamamladığını savunuyor. stehlt'in sinemadaki en ünlü temsili, sütçü tevye efendi ve kızları romanından uyarlanan damdaki kemancı filmidir. öykünün geçtiği kurgusal kasaba olan anatevka, anadolu'daki kasabalardan zerre kadar farklı değildir.

    çünkü gelenek

    kaba saba ama temiz kalpli tevye efendi, 19. yüzyıl yiddiş edebiyatında sık tekrarlanan bir figürü haline gelir. bir yandan modernizmin, tevye efendi’nin küçük dünyasını başına yıkması karşısında bir üzüntü duyulur ama bir yandan da shtelt eleştirilir. tevrat okullarının cahil bıraktığı kuşaklar, batıl inançlar, küçük çıkarları için havada beş takla atan şark kurnazları, kısacası kasaba sıkıntısı ağır bir kara mizah ile hicvedilir.

    batıdaki yahudi gettolarında aydınlanma hareketine paralel olarak başlayan yahudi aydınlanması haskala, doğudaki kasabalara doğru yayılıyor. unorthodox filminde izlediğiniz hasidik yahudiler, yahudi aydınlanması haskalaya karşı geliştirilmiş olan bir reaksiyondur.

    --- arsit ve freha ---

    israil'in kurulmasının ardından, 1948 savaşı oluyor. arap ülkeleri, arap yahudileri olan mizrahileri sürüyorlar. mizrahiler israil'e sığınıyor. ama avrupa'dan gelen aşkenaz yahudiler, mizrahileri ezikliyorlar. çünkü artık modernleştirilmesi gereken pre modernler mizrahilerdir. sütçü tevye efendinin şapkasını artık mizrahiler takıyor.

    ars, arap argosunda pezevenk demek. ibranice’de ise mizrahi erkekleri aşağılamak için kullanılıyor. meali, klas davranmasını beceremeyen, lümpen, gösterişçi, kaba-saba, gürültücü demek. ars adamları, bileklerindeki künyelerinden ve boyunlarındaki gemi halatı kalınlığındaki altın zincirlerinden tanırız. aslında türkçe’de de benzer bir tabir var: pezevenk gibi giyinmek.

    ars tek başına kullanılmaz, dişi eki alarak kadınsılaştırılır ve o şekilde kullanılır: arsit. aslında türkçede de erkekler için kullanılan kelimeye dişi takı ekleyerek kadınsılaştırıp hakaret için kullanmanın çok popüler bir örneği var: ibne.

    ama ibraniceyi güzel türkçemizle kıyaslamak türkçe’ye haksızlık. biz de repartuar daha zengin: maganda, apaçi, kıro, çomar, zonta, hanzo, barzo, dızo, arizona kertenkelesi diye liste gider.

    gerçi doğu blokunun dağılmasından sonra israil’e giden rus yahudilerin sayesinde mizrahiler biraz rahat etti. çünkü artık yeni bir tabir var: rus kırosu.

    freha: körpe, neşeli anlamında kadın ismi. türkçeleşmiş hali feriha.

    ibranice’de ise mizrahi kadınları aşağılamak için kullanılıyor ve eğitimsiz varoş gülü demek.

    freha’yı, cart kırmızı ruju, uzun takma tırnakları, abartılı takıları, röfleli saçı ve leoper desenli kıyafetleri ile tanımlıyorlar. ama bu şablon çok seksenler.

    kezban:

    gey argosunda, ortamlara yeni girmiş ve usul adap bilmeyen, cemiyet hayatı içerisinde nasıl davranması gerektiğinden bihaber olan kişi demektir. kezban paris'te filminden gelmektedir. kezban ismi köyü işaret etmektedir.

    katina
    kezban'ın rumcası. yine aynı motif. katina da köylü ismidir. yunanistan'da da gey ortamlara yeni girmiş eşcinsellere katina denir.

    katina'nın önünde makina sikemez ah sikemez

    kezban-katina-feriha her üçü de köyden indim şehire şaşırdım birden bireyi işaret eder.

    ***

    israil'e geri dönelim. vakti zamanında ofra haza henüz toyken, hatuna “ben bir varoş gülüyüm” diye boş beleş şarkı söyletiyorlar. feministler aynı şarkının sözlerini değiştiriyorlar ve freha’yı politize ediyor.

    kezban'ın şarkısı

    şimdi bir de mizrahi gey şov grubu arişa'nın klibini izleyelim. arsit ve freha klibi nasıl yapılır görelim:

    arişa’nın klibinde, sahile iğne topuk ayakkabı ile inmekten, plaja takıp takıştırıp full makyaj gitmeye, “kürküm var ama adana’da giyecek ortamım yok” hayıflanmasından, denizde karpuz yemeye; erkeklerin künyeleri ve zincirlerinden, dayılanmalarına kadar her türlü kıroluk ve rüküşlük şelale olur akar.

    istidrak: kendisini gömüyor gibi yapıp övme sanatı. misal lubunyaların ayna karşısına geçip: “allah kahretsin! bugün yine çok orospuyum.” demesi gibi.

    arabada beş evde onbeş
  • (bkz: white trash)
  • (bkz: betty)
  • tam kezban anlamına gelmesede (bkz: angry karen) diye tabirleri var.

    öfke krizinde olan huysuz kadınlara söyledikleri bir söz.
  • (bkz: ratchet)

    http://www.urbandictionary.com/…ne.php?term=ratchet

    "a diva, mostly from urban cities and ghettos, that has reason to believe she is every mans eye candy. unfortunately, she's wrong."
  • yeniler bilmez, kezban kelimesinin ilk defa "hakaret" olarak kullanımı, ekşi sözlük yazarlarından author'un tanımlamasıyla oldu.

    author, yazar cem şancı'nın sözlükte kullandığı kibirli bir karakterdi. yazılarında cinsiyetçi bir dil kullanırdı. dikkat çekmek için cesur yazılar yazardı.
    ilk tanımlandığında sadece şehre inmiş 'köylü kızı' olarak ifade edilmiş olan bu kelime,
    zamanla, kendini geliştirmemiş, yetersiz, eğitimsiz, cinsellikten korkan ve özgüven eksikliği yaşayan kız, olarak genişletildi. bu açıdan kadını aşağılayan ilk tanım yapılmış oldu.

    bir ara 'fiziksel özelliklerini maddi manevi çıkar elde etmek için' kullanan flörtöz kızlara söylendi.

    fazla meziyeti olmadığı halde her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünen kadınlara söylendi.

    zamanla tanım kontrolden çıktı, ve kadınlardan istediğini alamayan her erkek, kendisini reddeden her kadına 'kezban' demeye başladı.

    seneler önce bir adamın arabada beni öpmesine izin vermediğim için arkamdan bana 'kezban' dediğini de duydum mesela. fiziksel olarak çekici bulmadığımı kendisine söyleyip kalbini kırmak istememiştim sadece oysaki. ben bu tarz konularda biraz hassasımdır. her şeyi söylerim ama beğenmediğimi söyleyemem karşımdakine. belki aile terbiyem bu yönde. kimseyi fiziksel özelliklerinden dolayı dışlamama gibi bir zihniyetim var, bu kodlanmış beynime küçüklüğümden. o yüzden dışarıdan da ifade edemem. kimseye çirkinsin, seni beğenmedim de diyemem, böyle olduğunu düşündürmemek için kırk takla atarım hatta.

    belki iyi niyetli başladı, ama tek cinsiyetin üzerine yıkılan her tanımlama gibi zamanla boku çıkarıldı ve itici oldu.

    sevmekten ve sevişmekten zevk alan, yaptığı hataların arkasında duran, cinsel açıdan özgür kadınları hedefliyordu belki ilk tanımlayan. biz ortadoğu kadınlarına özgürlük vaadediyordu belki kim bilir. yani iyi niyetle yola çıkmış olabilir.

    insanların cinselliği özgürce yaşamasını istiyordu. ama hatası şurada, sadece kadını yaftaladı. erkeğe laf etmedi. cinselliği salt kadını eleştirerek özgürleştirmeye çalıştı.

    'bakir olmayan erkeğin bakire kadın isteme hakkı'nı eleştirmedi mesela.

    veya, 'her seviştiğim versin, ama karım bakire olsun' anlayışını da halının altına süpürdü.

    dile getirilmese de, ortadoğu'da çoğu erkeği en çok tahrik eden şeylerden biri olan 'masumiyet'i ve masumiyetin nasıl korunabildiğine değinmedi.

    ortadoğu zihniyetine sahip erkeklerinin avrupai kadınlar istemesine yol açtı dolaylı olarak.

    haliyle köyden şehre inmesek de, yani şehirde doğup büyüsek de ortadoğu bataklığında hepimiz 'kezban' olduk.
  • (bkz: karen)
    *
hesabın var mı? giriş yap