• işte yıllardır paylaşmak istediğim kin. işte ingilizce'nin karanlık yüzü...

    flammable ve inflammable kelimelerinin eş anlamlı olmasıdır canlar bu saçmalıklardan biri. önce flame* kelimesini, sonra ondan türeyen flammable* sıfatının anlamını öğrenen bir yiğit üzerinde inflammable yazan bir sıvıyı "tamam ulan yazıyor işte üzerinde yanmaz diye" son sözleri* eşliğinde ateşin üzerine falan dökerse hali nice olur ha sorarım size?

    dur daha neler var bende. başlığı bulmuşken kusayım şu kinimi.

    --- spoiler ---

    inflammable'ın başındaki in- olumsuzluk öneki değil. "aşırı derecede" anlamında kullanılan başka bir önek. aynı önek invaluable'ın başına da gelmiş. bak sinirlendim yine.

    --- spoiler ---
  • sıfatları yüceltirken bir standardın olmaması.

    hızlı.
    daha hızlı.
    en hızlı.

    bak bir türkçede "daha ..." ve "en ..." diye bir standart getirmişiz.

    ingilizcesine bakalım:

    fast.
    faster.
    fastest.

    tamam. iyi. iyi?

    good.
    gooder?
    değil.
    ya?
    better.

    goodest?
    o da değil.
    ya ne?
    best.

    peki, güzel. haa güzel?

    beautiful.
    beautifuler.
    değiiil.
    ne ulan?
    more beautiful.

    beautifulest da değildir kesin.
    evet.
    ne peki?
    most beautiful.

    hasiktir lan ordan.

    hadi "beautiful" gibi kelimeler için "bir heceden uzun olan kelimeler -er, -est şeklinde değil, başına more most şeklinde yüceltilir" diye kural getirdik. öyle de öğrettilerdi bize yanlış hatırlamıyorsam.

    peki good niye gooder olmuyor da better oluyor ulan?
  • resmi belgelere atilan tarihin yazim sekli yine bir ingiliz bencilligidir.

    gun / ay / yil
    yil / ay /gun

    sirasi neden
    ay / gun / yil
    oluyor?

    hadi bunu kabullendik kurallastirdik.
    anglosakson saksaganlar bunu bellemis dedik, ama bunu ingilizi ayri, amerikalisi ayri esnetince isin icinden cikilmiyor.

    metne yazdiginizda da bir kural yok.

    14 mart 2018 tarihini nasil yazacagiz?

    ingilizi ne der
    "the fourteenth of march, 2018" veya "14th march 2018"
    amerikali bos durur mu
    "march the fourteenth, 2016" veya "march 14th, 2018"
    ile durumu bok eder.
  • turkcede -mis -mus ile fiillere eklenen rivayet manasinin ingilizcede bir benzerinin olmamasi sacmaligin onde gidenidir.

    turkcede lafi yuvarlamak istediginde sak diye yapistirirsin bu ekleri fiilin sonuna olur biter. kastirmaz konusani. soyledigi yanlis ciksa bile kip sayesinde kurtarir mesuliyetini.

    peki ya ingilizce. kat'iyen yoktur boyle bir sey. auxiliary'lerden bile cikmaz bu anlam. illa 'as far as i know', 'from what i was told' gibi bilimum ciddiyetsiz soz obegini adverb yapip eklettirir bu ecnebi dili. yorar adami. bir de rivayet uzerinden uzunca bir malumat verecekseniz o zaman tam senlik olur. ucuncu cumleden sonra adverblerin sonu gelir mal gibi kalirsiniz konusmanin ortasinda.

    artik cambridge mi olur oxford mu olur bilemem. biri ciksin dur desin bu ise. duzeltsinler kardesim bu grameri. bozuk bu dil. yenisini yapin lan madirfakirlar!
  • bence, "siz" ve "sen" kelimelerinin aynı olması büyük bir saçmalıktır. tabi benim ana dilim türkçe olduğu için bana öyle geliyor olabilir ama mevki olarak çok üstteki birine "sen" diye hitap etmek garip geliyor.

    edit: tamam biliyorum, birine resmi olarak hitap etmek her zaman mümkün ama yine de "siz ve sen"in aynı kelime olması ters geliyor bana.
  • e$tikce daha da fazla ortaya cikan abukluklardir bunlar.

    misal past participledan turetilmis sifatlar:
    batman is gone.
    simdi ici ingiliz dili ve edebiyati sevgisi ile dolup tasan guzel kardesime sesleniyorum. bu pasif gorunumlu cumle aslinda syntaxcilarin type ii diye ifade ettigi alalede dandik bir predicate adjective. gone burada past participledan turetilmis bildigin sifat.

    sadece bu kadar mi? al sana devami:
    muharrem is done with the arab-sabunu. (dikkat! ayni ingilizler gibi arap yazarken 'b' kullandim. o derece yaladim yuttum ben bu dili.)
    bu cumlede muharrem efendi'nin arab sabunu ile isini bitirdigi soyleniyor. soyleniyor ama nasil! sifat gorevindeki done ile. nedir simdi bu? hangi vicdan sahibi insan evladi bunun bana sacmalik olmadigini soyleyebilir. yok muydu kardesim baska adam gibi bir kelime? her yerde "do" her yerde "get". stupidler.

    bize de yazik ama. yurt disinda derdimizi anlatmak icin cekmedigimiz cile kalmiyor. dem it!

    in ediysin tu abov editi:
    gorev edindim kendime.
    bu dilin tum caprasikliklarini, kirli camasirlarini ortaya koyup ingiliz kralicesini bir daha satosundan cikamaz hale getirecegim.

    past participle'da boyle falso bir durum varken present participlelari masum zannediyorsaniz cok yaniliyorsunuz. onlar da ayri bir dalavereci, sam kurnazi ve hatta bir lisan bir insan, iki lisan iki insanci.
    buyurun:
    the referees are charming boys.

    nedir simdi bunun turkcesi?
    1) ..ne hakemler korpe cocuklarin aklini basindan aliyorlar.
    2) hakemler gayet parlak cocuklar.

    present participleimiz yuklem mi yoksa sifat mi? yoksa tam bu noktada bilingual olmadan ingilizce dusunulemiyecegini idrak etmis ingilizce magduru turk gencimiz bu sacma dilde syntax'in semantic'i desteklemedigi sahane bir noktaya mi parmak basmistir?

    kralice ciplak!
  • neymiş efendim bir şeyin olacağı eğer kesin ise going to hayır kesin değilse will kullanacakmışız. kahinmiyiz yahu biz. gelecekle ilgili konusurken bu kadar kasmaya ne gerek var. olursa olur olmazsa olmaz.

    birde perfect tenseler vardır ki belirli bir zamandan öncesini sonrasını arasını falan ifade eder *. kullanımı street fighter da perfect çekmekten zordur. adını oradan almış heralde. kullanımını anladığın zaman tamam sen oldun, perfect çektin manasındadır
  • guinea pig kelimesi. zira bu hayvan ne gine'den gelmiştir, ne de domuzdur.
hesabın var mı? giriş yap