• köklü bir yayınevi olmasına rağmen, çevirmenlerin haklarını asla gözetmeyen bir işletmedir. zira verecekleri üç kuruş parayı süründüre süründüre alırsınız kendilerinden. iki üç günde bir telefon edersiniz, paramı yatırın diye bas bas bağırırsınız. bu ara nakit sıkıntısı yaşıyoruz gibi doğruluğu olmayan cevaplarla karşılaşırsınız, üstüne üstlük size hiç de kibar yaklaşmazlar. inkılâp kitabevi profesyonellikten uzak, neyi ne kadar geç ödersem o kadar yırtarım mantalitesine sahip bir ticarethaneden başka bir şey değildir. ayrıca böyle giderse itibarını ciddi biçimde kaybedecek yayınevidir, kaybetmelidir de.
  • türkiye'de dijital ürün yönetiminin ne kadar yanlış yapıldığını bir kez daha gösteren şirket... dünya bu sektörde amazon, kindle, nook, self publishing falan almış yürümüş. bizde de işler o kadar ilerde olmasa da idefix-d&r, babil.com falan sektörü öyle ya da böyle değiştiriyorlar. belki bir amazon kadar devrim yapacak kadar değil ama klasik yayınevlerini rahatsız edecek kadar var. sonra herhalde döngü şöyle başlıyor:

    1. adım) bu böyle olmaz, çağa ayak uydurmak lazım. bir internet sitesi kurup biz de kitap satalım.
    2. adım) e kimse yok buraya gelen, bir kampanya yapmak lazım. enpara hedef kitlemize uyar, onunla görüşelim.
    3. adım) enpara kampanyası süper, 15 günde 25000 yeni üye kazandık.
    4. adım) aaa çok yoğunluk oldu, bu kadarını beklemiyorduk, siparişlere yetişemiyoruz!
    5. adım) kampanyayı bitirelim zira sürdürülebilir değil, baya bir üye kazandık zaten.
    6. adım) kampanyayla üye olan kişilerin tekrar sipariş verme oranı %0,1! neden böyle oldu ki?

    yahu e-ticaret'in temelinde lojistik var. sen adama gayet popüler, her yerde bulunabilen ve senin muadillerinin taş çatlasa siparişin ardından 2. iş gününde ulaştıracağı kitaba 8. günde "tedarik bekliyor" notu düşersen o adam bir daha sana neden gelsin? ondan sonra e-ticaret yaparsın ama anca hobi olarak yaparsın.
  • önemli bir yazarın (önemini bilecek biri yoktur, başka ciddi yayınevlerinde kitabı çıkınca bir tane de biz çevirtelim demişlerdir) önemli bir araştırma kitabını yayımlarken şöyle şeyler yapmışlardır:

    700 küsur sayfalık kitap çevrilmiştir.

    kitap editörü (yayına hazırlayanı) olarak birinin adı vardır.

    kitabın orijinalinde topu topu iki bölümde sekizer sayfalık (yani yarımşar formalık) renkli ve önemli fotoğraflar/kaynaklar vardır.

    700 sayfalık bir kitapta araya iki kuşe (vazgeçtim kuşeden, birinci hamura bile razıyım) renkli yarımşar forma atmamayı tasarruf saymışlardır.

    (kaç kuruş fark eder ki 700 küsur sayfada toplam 16 sayfalık kâğıt ve baskı farkı? zaten hepsini bir seferde basacaksınız ve ikiye bölüp katlayıp araya atacaksınız. -hem ve de üstelik kendi matbaanızda basıyorsunuz, dışarıya matbaa bedeli vermiyorsunuz.)

    orijinal kitabın renkli sayfalarından tarayarak siyah-beyaza çevrilmiş sayfalar -kaçınılmaz olarak- çamur gibi basılmıştır.

    bütün bunları bari gizleseydiniz:

    ama kitabın sonunda, kitabın içindeki "renkli sayfalar"ın açıklamaları diye bir de notlar var.

    (orijinal kitap aynen çevrilince oraları kontrol eden bile yoktur. orijinal metin çevrilerek aynen kalmıştır.)

    e, hani, o açıklamalardaki renkli sayfalar?

    nerede?
  • çok güzel bir şekilde ayıp ediyorlar.
    127 sayfalık kitap nasıl oluyor da 30 liradan satılıyor anlamıyorum. uzun bir süredir reşat nuri güntekin'in acımak adlı kitabı için biçilen fiyatının düşmesini bekliyordum ve sahaflarda bu kitabı arıyordum. bir ara "70 yıllık telif hakkı süresinin dolmasını bekleyeyim, şunun şurasında 7 sene kalmış!!!" dedim, ama sonunda elim titreye titreye bu parayı vererek kitabı satın aldım heyhat! ağzım torba olmadığı için büzemediniz, haberiniz olsun. insaf biraz yavv. rotatifleriniz geberir inşallah.

    bir daha mümkün olursa mezkur yayınevinin kitaplarını tercih etmeyeceğim.
  • merkez binasına gidilip de kitaplarda herhangi bir indirim söz konusu olup olmadığı sorulduğunda "kaç paralık kitap alacaksınız?" sorusuyla karşı salvoya geçilen, işin artık yalnızca ticarete döküldüğü anlaşılan kitabevi. az yukarıdaki iletişim yayınlarına arada bir uğrasalar iyi olur sanırım.
  • kitapları yalnızca basan, ama haberdar etmeyen yayınevi. iki tane jeffrey eugenides kitabı (boktan kapaklarla da olsa) yayımlayıp, yıllar içinde iki kitabın da ucuz kitaplar (stoktan çıkaralım da yeter kafası) arasına girmesi müthiş bir yayıncılık başarısıdır. altın kitaplarla beraber eşek yüküyle para kazanıp da, yenilenmek gibi derdi olmayan bir yayınevi daha.
  • is gorusmesi sirasinda sigara icen elemanlari nedeniyle bogulma tehlikesi gecirdigim, "sen onu da yaparsin bunu da yaparsin" gazindan sonra istedigim ucreti duyup beni dogrudan sepetleyen sirket... yani neymiiisss???? alaninda isim yapmis olsa da kus kadar parayla eleman calistirmak isteyen sirketmisss...
  • herkes gibi ben de temin magduruyum.

    enparaya guvenip cumartesi siparis verdim. hala teminde bekliyor.

    şaka gibi.
  • asıl işi yayıncılıktır.
    günümüzde kitabevi kavramı, d&r gibi gezilen, oturulan bir yapıya dönüşünce anlam karmaşası oluşmaktadır ancak eskiden yayınevleri de (bkz: yayınevi) kendilerine kitabevi derlerdi.
    yani günümüz anlamıyla kurdukları kitabevlerinden ziyade inkılap kitabevi denildiğinde akla yayınlar gelmelidir. firmanın tam ticari isminde de şu ibare geçiyor zaten: inkılap kitabevi yayın

    asıl diyeceğim şudur ki: bu yayınevinin bastıkları etiketler sattıkları kitapların değerlerinin çok üstündedir. ben çoğunlukla sanat-fotoğraf vs. hobi yayınları üzerinden konuşuyorum çünkü sanırım farklı branşlardan kitaplarıyla pek karşılaşmadım. özellikle eski tarihli ve hatta eski basımlı, hala satmakta oldukları kitapları bir yana yeni baskı daha çağdaş baskılı-görünümlü kitaplarında da aynı sorunlar mevcut. önceki entrylerde de belirtilmiş olduğu üzere ticari yaklaşımları ve çalışanlarıyla ilişkileri kitaplarına da yansıyor. çevirmenlerinin kalitesinden midir (ya da kalitesizliği), para ödemediği için midir nedir, hep bir çeviri sıkıntısı mevcut. çeviri sıkıntısı demek, yanlış bilgilendirme de demek olduğu için böyle köklü ve büyük bir yayınevi için büyük risktir. okuyucu için ise çok daha büyük risktir. neticede kalitesiz çevirmen seçimi de, düşük maliyet gözetimini öncelik belleyen bir kurum için, kurumun sorumluluğudur.

    çok eski teknik kitapları ise güncellemeden satmaları, güncellemeyi bırak baskı gözden geçirmesi, tapaj düzenlemesi bile yapmadan yeniden basmaları ayrı bir takdire şayandır.

    bu yayınevinden teknik bir kitap alacağınız zaman basım yılının 10 yıldan eski olmaması hayrınızadır.
  • o degil de parayi bastiran herkesin kitabini yayimliyormussunuz;
    (bkz: asli kizmaz)
    bu kadar mi das kapital?
hesabın var mı? giriş yap