• bazı tanımlar yapılmış ama kendisinin tipleri vardır. bir nevi beyin krizi. damarda kanama, tıkanma vs. ile tetiklenen beynin oksijensiz kalıp işlevinden kopması ve uzun süreli oksijen ulaştıramama noktasında mevzubahis bölgelerdeki nöral networklerin ölmesi hali.

    gerçekleştiği beyin bölgesine bağlı olarak felç, görme engeli vs. gibi problemlere varan bir hastalık. çok ciddi bir problem. tam bir layf çeyncır.

    bunu üzerinden biraz daha zaman geçince daha hikayevari, daha ilginizi çekecek biçimde yazıcam çocuklar ama şu an sadece uyarı mahiyetinde kısaca yazıp geçmek istiyorum. çünkü hastanın kendisine olduğu kadar etrafı için de inanılmaz zor bir sürece gebe bir durum erken müdahale yapılmaz ise.

    babam birkaç ay önce baş dönmesi, hafif mide bulantısı, elde hafif uyuşma vs. gibi şikayetlerle hastaneye gidiyor. özel-ve hatta tanıdık-hastane yüksek tansiyon var sadece diye dil altı verip eve gönderiyor.

    babam o gece önce konuşamamaya, sonra dengede duramamaya ve en son bilincini kaybetmeye kadar gidiyor. 112 aranıyor. acile yetiştiriliyor. teşhis inme. beyincikteki sanırım 3 ve bir diğer bölgedeki 2 damar yüksek tansiyon sebebiyle pıhtı oluşturuyor ve bu semptomlara sebep oluyor. babam, çocuklar, sıfatını siktiğimin ibni sina hastanesinde pislik içindeki bir hasta odasında bilinci kapalı mr sırası bekliyor. 7 saat. kimbilir kaç milyon nöron daha çalışmayı durduruyor bu süre zarfı içinde. önce tomografi sonra mr'a alıp inme olduğunundan emin olduktan sonra başka bir yere sevkediliyor. ankara'nın tam olarak diğer ucunda 1 saatten fazla yol isteyen bir yere.

    her neyse, macera uzun sürüyor. 5-6 gün yoğun bakım, gördüğüm 2 ölüm, psikolojik olarak harap olmuş, sağ tarafı tamamen felç olmuş ve suratı tamamen düşmüş babamı günde 15 dakika görebilme sürecinin sonunda, bir hafta da odada yattıktan sonra fizik tedavi başlıyor.

    3 ay fizik tedavi alıyor. 52 yaşında hala benden güçlü olan adamın dingilde yürüyebildiği için bana gururla baktığı zamanları yaşıyorum. asla eskisi kadar çevik ve dengeli olamayacak. her ne kadar oldukça iyileşmiş, yüzde 90 seviyesinde geri kazanım gerçekleşmiş olsa da. fizik tedavinin ilk zamanlarında buna inanıyordum. artık biliyorum ki birebir eski hal imkansız. içim parçalanıyor. artık kabul etmiş ve buna şükrediyor olsam dahi bazı zamanlar aklıma aniden gelince yoğun bakımdaki hali, gözlerindeki korku, ben sizi hayal kırıklığına uğrattım bakışı, gönlüm sıkışıyor.

    sizin sıkışmasın.

    mide bulantısı ve baş dönmesi en ufak bir uyuşma ile eşlik ediliyorsa, ki buna gerek dahi yok, koşarak iyi bir hastaneye gidin, sikerler, para yoksa da çıkışır bir şekilde, bundan önemli değil kesinlikle. hastanızı müşahade altına aldırın. iyi bir hastanedeki iyi bir doktor zaten inme'den şüphelenecektir zira benim sandığımdan çok daha sık olan bir arkadaşmış kendisi.

    erken oksijen/kan açıcı müdahalesiyle damarlar tamamen tıkanmadan açılıyor, herhangi bir kalıcı hasar olmuyor. yok benimkine olduğu gibi eve yollanıp, herhalde çok da kötü bir şey yok diye artan baş dönmesine vs.'ye yatayım bari sabaha geçmiş olur herhalde diye yaklaşırsanız dünyanız tepetaklak olabilir bir anda.

    olmasın çocuklar. buraya denk gelip sadece şu birkaç paragrafı bilin ki, çok basit bir müdahaleyle size böyle olmasın.
  • anlaması zor, anlayınca sindirmesi zor, tedavisi zor, tedavi sonraki süreci ayrı bir zor; tüm bunların dışında psikolojik gücü yitirmemesi çok zor olan bir hastalık. beyin travması da diyorlar. tıp literatüründe yabancı telaffuzları var ancak insanlar buna inme diyor diye bu başlığa yazacağım. birkaç ufak bilgi de vereceğim.

    beş ekim cuma günü:
    nöbet çıkışıyım. evde uyuyorum. saat yaklaşık 19.30. annem koşarak odaya giriyor "babanız düştü. çabuk gelin." diyor. koşuyoruz içeri. babam koltukta oturuyor. annemin söylediğine göre koltuğun yanına düşmüş. kolları asılı vaziyette kalmış. annem bir kuvvetle koltuğa oturtmuş. ama babam söylediklerimizi anlamıyor. yüzümüze boş boş bakıyor. başta şaka yapıyor sanıyoruz. neden sonra zatımın aklına bir fırtınayla "damarlar... tıkanıyor. sıkışıyor. konuşamıyor. felç başlamadı. sesleri algılıyor. ayağa kaldırma. ara. ara çabuk."
    "anne ambulansı arayın." diye bağırırken kendim aramış ve çağırmış oluyorum ambulansı.
    bilgi 1: şehir içi ambulanslara 10 dakika zorunluluğu getirilmiş. istasyon sayısı fazla olduğu için ambulans on dakika içerisinde kapınızda olmak durumundaymış.
    beş dakika içerisinde ambulans geliyor. hemen ufak testler yapılıyor ve koordine merkezinden pendik medical park'a yönlendiriliyoruz. saat 20:00.
    doktor babamı acilen mr'a alıyor. ben hasta girişi yaptırırken o cümleyi duyuyorum: "inmeli hastayı soruyor hanımefendi. nöro-koddan mı alıyorum?"
    kollarım uyuşuyor...
    kardeşim geliyor: "abla babamın durumu çok ciddiymiş. 3 damarı tıkanmış. yoğun bakıma alıyorlar." tabi bu cümle kendisi tarafından beş dakikada zar zor kuruluyor. yarım yamalak... feryat figan... ölümüne korkmuş bir ses tonu... üç ay önce intihar girişimi olmuş bir ergen çocuğun babasını kaybetme korkusu...
    olduğum yere oturup kalıyorum. ayağa kalkamıyorum. doktorun yanına koşuyorum: "doktor bey aynısı bana da olmuştu. damar açıcı kullandılar. bir aya geçti." diyorum. doktor üzgün bir ifadeyle yüzüme bakıyor. tereciye tere satma demiyor. kibar adam. korkudan ölmek üzere olan insanın halinden anlıyor. babamı yoğun bakıma alıyorlar. derhal tedavi başlıyor. saat 20:45.
    doktor bir saat sonra açıklama yapıyor: "tablo çok ağır. şah damarlarının biri %95 tıkalı. biri %90. beyne pıhtı atmış. bir damar tıkanmış ve hemen getirmişsiniz. beyindeki damarı açtık. şah damarına stent takılabilir. ama hayati riski yüksek. hazırlıklı olun." diyor. tabi hemen hazırlanalım. gözümü kırpmadan canımı vereceğim babam ölebilirmiş, hemen hazırlanıp geliyorum...
    bilgi 2: medical park hastaneleri inme merkezi. bavim diye bir oluşum. araştırın mutlaka. adamlar yapmış. acil girişi ve yoğun bakım müdahalelerinden para alınmıyor. devlet ödüyor.
    bu süreçten sonra tedirgin bekleyişimiz başlıyor. benim güçlü prensim hemen tedaviye cevap vermeye başlıyor. soldan atan pıhtının sağ tarafa verdiği uyuşukluk 5/4 oranında çözülüyor. ertesi gün babamı gösteriyorlar. özel hastane özeni diye bir şey keşfediyorsunuz. yoğun bakım odaları ayrı ayrı. zaten inme hastaları için ayrı bir bölümleri var. ve size çok yardımcı oluyorlar. babam şanslı güruhtan. felç hiçbir organını kilitlemiyor. iki sebebi var: evvel allah. sonra erken müdahale.
    bilgi 3: erken müdahale hayat kurtarır! yakup krespi hocanın söylediğine göre her yarım saat vücudun % 15 geri gitmesi demek.
    babam altı gün yoğun bakımda kalıyor. kollar açılıyor. bacaklar açılıyor. kelime çıkışları başlıyor. bilinç büyük oranda yerinde. doktorlar şah damarlarına müdahalenin zorunlu olduğunu söylüyor ve medical park'ta yapılması halinde 26 bin tl; istinye üniversitesi hastanesi'nde yapılması halinde 15 bin tl tutarında bir işlem olduğu bilgisini veriyorlar. stent işlemini prof. dr. yakup krespi gerçekleştirecek. güzel insan. bu durumda bir avucunuzda canınız bir avucunuzda varınız yoğunuz olsa iki kolunuzu toptan verirsiniz. allah kimseye dert verip derman aratmasın. stent işlemini araştırıyoruz. devlet hastaneleri beyin stent uygulamasında kasıkta iğneyle özele hasta yolluyor bilgisi bize bir kardiyolog dostum tarafından verilince aman çekip istinye üniversitesi'ne hasta naklini gerçekleştiriyoruz.
    bilgi 4: özel üniversite hastaneleri devlet denetiminde. özel hastane statüsüne girmediği için belli bir miktarın üzerinde para alamıyorlar. aynı doktor aynı uygulamayı özelde 11 bin tl daha farkla yapıyor.
    babamın tam bir hafta sonra sol şah damarına stent takılıyor. sağ tarafın açılmasının riskli olduğunu söylüyorlar. tali yollardan çok güzel beslendiği bilgisi aktarılıyor ve babam bir gün sonra taburcu ediliyor.
    bilgi 5: anjiyo uygulamalarında kum torbası kader değil! yeni bir uygulama varmış. içten yapıştırıyorlar sanırım. devlette 300 tl farkla yapıyorlar ama mutlaka belirtin. kum torbasız anjiyo istediğinizi mutlaka söyleyin. atar damarın kanama riskini ortadan kaldırıyor.
    babamınki öyle oldu. bir buçuk saat içerisinde şah damarına stent takılmış durumdaydı. yarın taburcu edileli bir hafta olmuş olacak. günden güne şoku atlatıyor. günlük bir buçuk paket sigara rutinimiz bitti. ben de sigarayı bırakalı yarın tam bir hafta oluyor. çünkü sigara içerken hepimiz birer katiliz aslında. hiç tanımadığımız kaç insanı öldürdük kim bilir... damar tıkanıklıkları için yalnızca içmek değil içene maruz kalmak da çok büyük etken. hipertansiyon inme konusunda çok büyük etken. ara sıra mr kontrolleri yaptırmalıyız.

    babamın şu anki durumu: vücut fonksiyonlarında kayıp yok. yemeğini yiyor. tırnağını kesiyor. ihtiyaçlarını görüyor. okuyabiliyor. anlıyor. namaz kılıyor. sureleri okuyor. yalnızca konuşma başlatamıyor. ve yazamıyor. ve ara sıra unutkanlıkları olabiliyor. doktor "şoku atlatmasını bekleyin. bir ay sonra hala konuşamazsa ben sizi dil konuşma terapistine yönlendireceğim. " dedi. tedavinin en önemli ayağı bol moral. hastanızı kollarınıza alın ve depresyondan koşarak kaçın. gelişmeleri buradan güncelleyeceğim.

    velhasıl; geçirene ayrı, yakınlarına çok ayrı bir travma inme. altı saatte müdahale başlarsa hasta kurtulabilir. ama siz elinizden gelen en yakın zamanda mutlaka hastaneye yetiştirin. belirtileri; ani kusma, kol ve bacaklarda güç kaybı, konuşma bozuklukları, ağızın kayması, ani bilinçsizlik vs.
    bizim avantajımız; damar daralmasını ben yaşadığım ve stentin kıyısından döndüğüm için bu durumlara aşinayım ve babamın yaşadığını anlamam çok uzun sürmedi. acilen hastaneye koştuk. burayı okursanız eğer; 55 yaş üstü sigara içen ve tansiyon hastası erkekler büyük risk grubu. tabi herkeste görülebiliyor ama bu sınıf biraz daha flaş. allah yaşamak üzere olanlara aydınlık, yaşayanlara sabır, atlatmaya çalışanlara bol bol moral versin.

    ekleme 1: babam inme geçireli tam 36 gün oldu. konuşmamızda kalan sekel dışında bir problem yok. o da yavaş bir seyirde açılıyor. dün yakup bey gelişmelerin güzel olduğunu, beynin zamanla bu durumu tolere edeceğini söyledi. ancak karakterde önemli bir değişiklik oldu. babamın davranışları bi saflaştı. altılı yaşlarına geri dönmüş gibi...

    ekleme2: bu salı itibariyle tam dört ay oluyor. konuşma epey ilerledi. b12 seviyesi düşermiş bu durumlarda. o da konuşmayı çok etkiliyormuş. konuşma bozukluğu yaşayanlar b12 seviyelerine de baktırsın bence. doppler ultrasonçekildi. stent iyi durumda. ilk üç ardından altı ay pek önemliymiş. araba kullanmaya başladı yavaş yavaş. örtük belleğimiz aktif.
    bugünlerimize şükürler olsun.

    ekleme3: bu ay iki yılı geride bıraktık. az evvel bir arkadaşımın durumunda yardım içeriği görünce güncelleyeyim dedim. babamın konuşması tamamen akıcılaşmadı ama açıldı. konuşuyor, yazıyor ve hatırlıyor. eski halinden en büyük farkı sinir stres katsayısı düştü, daha affedici ve umursamaz bir insan oldu, tat alma durumları zayıflaştı - çılgın gibi acı biber yiyor bana mısın demiyor - ve zaten komik bir adamdı, iyice komikleşti. zor ve uzun bir süreç. yine diyorum; allah bol sabır versin. bu sürecin başındakileri gördükçe içim daralıyor. stenti en son pandemiden önce kontrol ettirmiştik ona tekrar baktıracağız. ilaçları düzenli kullanıyor -bunu ona kabul ettirmek çok zor oldu ama şimdi alıştı kendi hazırlıyor haftalık ilaçlarını - bir de bazı alanlarda bilgisi azaldı. teknoloji canavarıydı, hala sever ama eskisi kadar anlamıyor. falan filan. bunlar kişiye göre değişen özellikler hep. siz umudunuzu kaybetmeyin. burayı okuyan kişiler bir amaca binaen okuyordur. allah acil şifalar versin diyorum o yüzden.

    ekleme4: soranınız olmuş; babam şu an iyi. yalnızca konuşurken hal takılıyor. biraz daha içine kapanık bir adam oldu. karakteri değişti daha sabırsız ama sempatik biri haline geldi. iki doz sinovac ve bir doz biontech aşı oldu. turp gibi maşallah. allah başımızdan eksik etmesin. bu entryi okumak zorunda kalan herkese de bol bol sabır versin.

    ekleme5: 4 yil oldu. babam allaha sukur iyi. ısparta’dan istanbul’a kadar araba surdu gecen hafta. yaslilik mi hastalik mi her ikisi mi bilemem ama bencillesti biraz da. kendi isteklerini cok onemsiyor -nihayet-. konusma hicbir zaman tam eskisi gibi olmadi olaun buna da binlerce kez sukur. ılk yasadigimiz gunleri hatirliyorum ve hala gozlerim doluuor. o korkuyu unutamiyorum hic. allah herkesin kaderini babam gibi cizsin.
  • timur selcuk'un besteledigi bir faruk nafiz camlibel $iiri, $oyledir:

    bir gün, uzak bir yolculuktan sonra, nefes nefese
    kalbimin çarpışını sofranda sayacağım
    ömrümü vermek için ağzından çıkan sese
    kapını sol elimle aralıklayacağım

    yabancı bir fısıltı söyleyecek adını
    tanıdığım bir gülüş kıvrılacak içerde
    vurur vurmaz duvara kapının kanadını
    karşımda ürperecek halı, sedir ve perde

    korkma! sana ne dil uzatır ne de el kaldırırım
    gözümü kan bürümüş diye benden çekinme
    nasıl birden düşerse bir ağaca yıldırım
    beni baştaan aşağı çarpar o lahza inme

    sakın kalkma köşenden, ısıttığın yerde dur
    yine öpsün o dudak... sarsın o kol belini!
    eşiğinde canımla ödüyorsam ne olur
    bir kadına inanmış olmanın bedelini
  • babamın geçirip beynin arka damarlarını tıkayarak gorme ve denge bozukluğuna sebep olmuş rahatsızlık. kan sulandırıcılarla açmaya çalışıyor doktorlar. umarım biraz da olsa kendini toparlayabilecek kadar gorme yeteneğini kazanabilir. allah butun hastalara şifalık versin.
  • yaşlılar arasında yaygındır. yüzün yarısında düşüklük, kollar ve bacaklarda hakimiyet kaybı, konuşmakta zorlanma en belirgin semptomlarıdır. bu semptomlar gözlendiğinde acilen hastaneye gitmek gerekir. beyindeki hasar yeterince küçükse, uzun süreli terapi ile hasta eski haline geri dönebilir. tedavi süresince sabırlı olmak gerekir. beyindeki hasarın yerine ve büyüklüğüne göre anlama ve konuşma bozuklukları, demans, görme bozuklukları, işitme bozuklukları, kısmi felç ve karakter değişimi yaşanabilir.

    diğer yazarların belirttiği gibi ülkemizde uzmanlaşmış hastane ve personel konusunda sorun yaşanmaktadır. halkımız da bu konuda yeteri kadar bilinçli olmadığından bu vakalar hastaneye geç ulaştırılır. bu nedenle çoğu ölümle sonuçlanmaktadır. pek çok hastane ve doktor da yaşlı hastalar için sorumluluk almak istemediklerinden hastane kapısından geri döndürülür. hastaneye gitmeden mutlaka arayıp, anlaşma sağlanmalıdır.
  • dün sabah peder bey'in yaşadığı durum. daha önce başından geçen sözlük yazarları bilgilendirebilirse çok mutlu olurum. sol tarafını vurdu. sol kolunu hiç kıpırdatamıyordu, sol bacağını da zorlukla kıpırdatabiliyordu. konuşmasında hafif bir kayma vardı. kendisinin iyi olduğunu düşünüyordu, hastanede filan yanında olduğum süre boyunca bana bir omuz versen ben kalkarım deyip durdu. ama bir yerden sonra farketti kolunu kıpırdatamadığını. insanın babasını o farkındalık anında görmesi çok zor. yani kolunu gözüyle görebileceği bir yere koymamı istiyor ki hareket ettirip ettiremediğini görsün filan. neyse işte beyin anjiyosu yapıldı, sağ tarafta bir damar tıkalıymış, açıyoruz yine tıkanıyor filan dediler. dün öğleden sonra yoğun bakıma aldılar, bana da eve git dediler. bugün halihazırda sokağa çıkma yasağı var, o yüzden yarın gitmemi söylediler hastaneye. böyle evde oturup bekleyince insan doldukça doluyor. dediğim gibi daha önce benzer bir şeylere şahit olmuş sözlük yazarları tecrübelerini yazarsa sevinirim.

    edit: ödem oluştuğu için o taraftaki kafatasının bir kısmını aldılar ve tekrar yoğun bakıma. artık kötü ihtimalleri düşünmemek zor.

    edit 2: babam, yukarıdakileri yazdığımdan bu yana yoğun bakımdaydı. maalesef hayatını kaybetti. çoklu organ yetmezliği ortaya çıktı. önce akciğerler sonra böbrekler makineye bağlandı. ve nihayetinde kalbini vurdu.
  • babamın başına gelmesiyle öğrendiğim hastalık. şükür babam şimdi hastanede serviste hayati tehlikeyi atlattı. sözlüğe bilgi almak için girdiğimde yeteri kadar yazı yazılmamış o yüzden ben şimdiye kadar başımdan geçenleri anlatmak istiyorum. daha sonra durum güncellemesi de yaparım.
    babam 68 yaşına yeni girdi. çarşamba sabah saat 9'da sol kol ağrısıyla uyanıyor ama üzerine yatmışımdır diye düşünerek önemsemiyor ve bize söylemiyor. saat 11.30 gibi bir gözü görmememeye başlıyor anneme bahsediyor, annem telaşlanıyor kızı arayalım diyor ama yok babam inat geçer diye bekliyor. 12.30 gibi tesadüf o ki ben arıyorum annem hemen bana söylüyor hatta babam kızıyor neden söylüyorsun diye. 1de babamı alıyor 1.20 de doktora gidiyoruz ama önce babam göz tansiyonu olduğu için onunla bağdaştırıp onu ölçtürüyor ama normal çıkıyor. hemşire tanıdık olduğu için abi tansiyonunu ölçelim üst katta diye kardiyolojiye yönlendiriyor. tansiyon 16 ya fırlamış hemen kardiyoloji doktoruna görünüyoruz. muayene oluyoruz doktor bize anjiyo öneriyor. babam ben kasıktan olmam koldan yapın pazarlığı yaparken doktor bizi hastanenin büyük merkezinin olduğu yere acile yönlendiriyor. biz orada mr çektirip anjiyo olmayı konuşurken babam fenalaşıyor. apar topar tomografi çekiliyor ve doktor hiç tereddüt etmeden alanya'dan antalya araştırma hastanesine ambülansla sevk ediyor. 2.5 saat işinde ameliyata alınıyor ve başarılı bir operasyon ile babam ölümden dönüyor. zaten bu gibi durumda ilk 4 saat çok önemli. çünkü robotik bir teknoloji olan girişimsel radyoloji sadece bu ilk 4 saatte kullanılabiliyor. bu süreyi geçerse hastanın felç kalma durumu çok yüksek.bizim şansımız krizin hastanede başımıza gelmesi ama aynı zamanda da şanssızlığımız alanya'da 2.5 saatlik yoldan gitmemiz. babamın beyne giden şah damarından bir parmak kadar pıhtı çıkartılıyor. 3 gün yoğun bakımdan sonra odaya alındı ve hala hastanede. bu süreçte sol ayak, kol ve ağzının sol tarafında hareket kabiliyeti sınırlı. ilaçların etkisi ile halüsinasyonlar görüyor. 2-3 güne çıkmasını bekliyoruz. bundan sonra ki süreç fizik tedavi ve konuşma terapisi. allah tüm sevdiklerimizi korusun`:sonraki süreçlerimiz başarılı geçti. önce beyne giden damarlardan birisinin genişlemesi için operasyon geçirdi ve her şey çok güzel ilerliyordu ancak kalp kontrolü yapıldığında kalbe giden ana damarların yüzde 85 tıkalı olduğu acil bypass edilmesi gerektiği söylendi ve 9 ay sonra da bypass ameliyatı oldu babam. ancak bu ameliyatta başarılı geçmesine rağmen toparlanma çok daha uzun sürede oldu. hem vücut hem de akıl sağlığı için `
  • aslında iki türü vardır. ilki hemorajik inmeler; halk arasında beyin kanaması olarak geçer ve ikincisi asıl konumuz olan iskemik inmeler yani halk arasındaki adıyla beyne pıhtı atması.
    bir kaç yıl öncesine kadar tedavisi olmayan bir hastalıkken artık eğer zamanında hastaneye yetiştirilebilirse hastanız mekanik trombektomi isimli oldukça başarılı ve etkili bir tedavi mevcut.
    türkiyede daha çok girişimsel radyologlar tarafından tatbik edilmekle birlikte gerekli eğitimlerini tamamlayarak başarılı bir şekilde bu işlemi uygulayan nörolog-kardiyolog ekiplerde mevcut.
    sanıldığının aksine özel hastanelere para ödemek de zorunda değilsiniz, istanbulda benim bildiğim en az 3 tane eğitim ve araştırma hastanesi rutin olarak oldukça başarılı şekilde bu tedaviyi uygulamaktadır. özel hastanelerin bir önceki entryde bahsedilen kasık kapama cihazını bile para ile satmaları gerçekten düşündürücü.
    basitçe anjio yöntemi ile kasık atardamarından beyindeki tıkalı damara ulaşıp özel cihazlar ve stentler yardımı tıkayıcı materyalin dışarı alınıp kan akımının yeniden tesis edilmesidir, eğer bir kontraendikasyon yok ise ıv yolla verilen pıhtı eritici ilaç ile bu işlem desteklenir. ölen beyin dokusu için yapılabilecek bir şey yoktur maalesef, tedavide amaç henüz ölmemiş olan ve tabiri caizse can çekişmekte olan beyin dokusunu kurtarmaktır.
    hemen her evde, yakınınızda inme riski taşıyan yaşlılarınız büyükleriniz vardır, yapacağınız tek şey yakınınızdaki aktif inme merkezi olan eğitim ve araştırma hastanesininin ismini öğrenin ve inme geçiren hastanızı o merkezlerden birine zamanında yetiştirin gerisini de merak etmeyin.
  • anasını yedi sülalesini sikeyim 3 gün önce 18 yaşında, sigara alkol kullanmayan spor yapan kuzenimin başına geldi. yanında bilinçli insanlar olduğu için anında ulaştırılmış allahtan hastaneye. şu an hafif bir konuşma bozukluğu var. ayağa kalkamıyor sağ kolunu kullanamıyor. umarım eskisi gibi olabilir yeniden.
  • bu konuda tip çok geri.
    25 sene önce nasıl kalp krizlerine doğru düzgün müdahale edilemiyorsa bugün inme için de durum aynı.

    doktorlar bize "inme ile buraya 100 kişi geliyor, 100 tanesi de farklı şekilde buradan çıkıyor. kimisi bir tarafı felçli, kimisi konuşamaz, kimisi hiçbirşey olmamış gibi yürüyerek, kimisi de vefat ederek"

    bildiğim kadarıyla cerrahpaşa'da çapa'da inme merkezleri var. ancak pıhtı atan birisi bu merkezlere götürülüyor mu, buralarda yeterli yer var mı bilemem. çünkü her 3 kişiden biri bu şekilde ölüyor.

    bu durumda olan bir yakını, aynı gün 4, 3 aylık hastalık sürecinde de toplamda da 8 hastane gezerek vefat etmiş birisi olarak söyleyebileceğim şey sabırlı olmanız, dua etmeniz ve doktorlara pek de inanmanızdır. zira hastalığı yakından takip eden birisi olarak günümüzde de bir ilerlemenin olmadıgını görüyorum. hastalığın seyri 4-5 farklı faktöre ve tamamen ahmet, hasan, fatma, naci o kişiye bağlı.

    tıp beyin konusunda halen çok çok geri.
hesabın var mı? giriş yap