• "elde kalan daireler alıcı bulamıyor. daire satamadığı için yeni işlere başlanamıyor."

    demek ki arz fazlası var amına kodumunun sektöründe. yapma kardeş yenisini. her tarafta inşaat, her tarafta ev var. ve hala öküz gibi pahalı hepsi. para hırsıyla, bu açgözlülükle dilerim ki hepsi batar. e madem iş dönsün istiyorsun 3 katı kar etme, daha ucuza ver. para dönsün. her türlü zibilyon kat kar ediyorsunuz siktiminin sektöründe zaten.
  • 2000 öncesi mahalle kültürüne sahip insanlar kendi evlerini kendileri yaptırmaya gayret ederdi. projesini çizerken eşinin, çocuğunun fikrini alır terasını bahçesini ona göre ayarlardı. bütçe ona göre oluşturulur hiç öyle vadeli borçlara girilmeden, sarsılmadan, dolandirilmadan herkesin mutlu olduğu bir yuva oluşturulurdu.

    peki 2000 sonrası ne oldu ?

    medeniyet kavramı; etik değerlerle, eğitimle, bilimle, hoşgörü ile değilde betonla eşdeğer tutuldu. insanlara bu şekilde empoze edildi. tek katlı müstakil evde büyüyen çocuklar, hayallerini kat kat samimiyetten uzak sitelerle süslemeye başladılar. borçlandılar, ödeyemediler. ödediler, daha fazlasını istediler. peşinat verdiler, dolandirildilar. herşey yolunda gitse bile kültürel değerlerden uzaklaştılar. ekranlarda peygamber efendimizin mütevazı sahabe hayatı üzerinden yayın yapanlar, hemen ardından boy boy site reklamları yapıp halka bir güzel yutturdular. halkımızda para bitene kadar, bankalarda sicil bozulana kadar bunu bir güzel yedi. ama şimdi halk tıkandı, sektör tıkandı.

    iki tarafa da acımıyorum ne yalan söyleyeyim.

    edit: yukarıda yazdıklarımdan bile mağdur olanlar olmuş. allah için bir tane siyaset içerikli bir şey yazdım mı? genel bir değerlendirme yaptım sadece. hemen özelden yardirmislar, '' hastane kuyruğu-tüp yoktu-emekli perişandı v.s'' neler neler. ne diyeyim allah zihin açıklığı versin.
  • çok sevindiğim haber.

    bir inşaat mühendisi olarak krize girmeden önce de iş bulamıyordum çünkü, şimdi en azından bir tek iş bulamayan ben değilim, müteahhitler de bulamıyor.

    madem politik ve yönetimsel hatalar ile acı kaçınılmaz hale geldi, o zaman niye sadece biz teknik elemanlar olarak bu acıyı omuzlayan taraf oluyoruz, bizimle birlikte onlar da acı çeksin. çeksinler ki iş güvenliği masrafından, teknik elemanın maaşından, işçinin sigortasından vs çalarak düşük fiyata ihale kapma peşinde koşmasınlar, beyinleri bir şirket nasıl yönetilir, şirketlerde sürdürülebilirlik kavramı nedir, bu sürdürülebilirliği sağlamak için uzun vadede stabil kazançlar neden kısa vadede değişken kazançların önünde tutulur bunları bir düşünüp sorgulasınlar.
  • bir arkadaşım var. inşaatla uzaktan yakından alakası yok. yani yoktu. amcası malum partiden vekil olduğu yıl inşaat şirketi kurdu. bin liralık borcunu ödememek için it gibi ağlayan adam, bir yılda 1 milyon liralık mercedes çekti altına. ikinci yıl da bir vakıf mı dernek mi ne kurdu. orada ne bok yediklerini bilmiyorum. dini sohbetler ediyorlarmış. bana kalırsa malum troll çetesine adam yetiştiriyorlar. 5-6 yıldır keyfinden neşesinden geçilmiyor. hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. semire semire yiyor ama sürekli şükretmekten, israf etmemekten, rızkı allahın vermesinden falan bahsediyor. anlayacağın, boş zamanlarında amcasına şirk koşuyor...

    bu aralar biraz dertli. etrafta çok yalaka var diye şikayet ediyor. belli ki malum şahsın mabadına kendisi gibi yapışan yeni sineklerden rahatsız. geçenlerde sosyal medyada bir paylaşıma yapılan "ankara'da dayın olacak arkadaş bu ülkede işler böyle yürüyor" yorumuna pişkin pişkin "hiç sorma kardeşim aynen öyle" diye cevap yazdığını gördüm. ankara'da amca yetmedi demek ki, ankara'da bir de dayı istiyor o'nun s'tığı!

    yani sözün özü, geçenlerde yine bir müteahhitle sohbet ediyoruz. yine ağlıyor yine ağlıyor. vay efendim demirin fiyatı g*tümüze girdi de, sektörde %31 daralma var da, dilimiz %69 zımparaya döndü de, falan da filan da... kafamızı bir güzel skti, hesabı da bize iteledi. biz de arkadasından "vay be inşaat sektöründe daralma varmış abi, hesabı ödetmek olmazdı tabii" diye üzülürken, son model mercedes'ine bindi ve sktirolup gözden kayboldu...
  • orta-uzun vadeli çözümü (bkz: bilim ve teknoloji), uzun ve sağlam çözümü (bkz: eğitim sistemi) olan krizdir.

    not: finans spor
  • ev alma planımı biraz daha ötelesem mi diye düşündürten durumdur.

    biraz da ben alttan toplayayım yani.

    geçen yıldan bu yana bir sürü ev baktım. hâlâ daha satılık ilanı duran evler var. favoriye aldığım evlerin fiyatları da bir bir düşüyor. bence de var bir şeyler emlak piyasasında.

    edit: gelen mesajların %99'u alma yönünde. sözlüğün sesini dinlemeye karar verdim. bir süre daha bekleyeceğim ama bir yandan da elim rahat durmuyor ve boş kaldıkça ev ilanlarını geziyorum, yapmamam lazım.

    edit: 2019 mart ayında aldım, içinde oturuyorum. iyi ki de almışım.
  • bazı firmalar batmış diye duyuyorum. biçimsiz zevksiz mimari estetikten uzak (yazar burada kendini mimar sananlara giydiriyor) binalar yapıp ikinci el range, cayenne falan binen (kürt müteahhit arabası diye bi kavramı sektöre kazandıran) tiplere gıcığım
  • sorun inşaat sektörü degildir.asıl sorun kaynak tahsisinin bozulmasıdir.

    1) ayakkabıcılık, beyaz eşya , marketçilik vs. nasıl bir sektör ise , inşaatta öyle basit bir sektördür. her sektörün beslediği ve beslendiği damarlar vardır. beyaz eşya sektörü mesela, bir sürü ham ve yarı mamule ihtiyaç duyar. öncelikle şu sadece inşaatın ekonomiyi en çok harketlendirdigi savina dayanan uber özelliği kafamizdan silelim.ne yani inşaatta çalışan amele istihdam sayılıyorda , ayakkabı fabrikasında çalışan adam işsiz mı sayılıyor?

    2) misal bu memlekette herkes bir gece rüya görse ve her gün yeni bir ayakkabı almayı kendine kutsal bir görev olarak adletse. ayakkabı fiyatları en az x 10 yapar değil mi? bir çift ayakkabının 1000 tl olduğu bir yerde ne yapardınız? elde avucta ne varsa bir tezgah- iki makine bir de ufak atölye açıp ayakkabı üretmek isterdiniz değil mi? işte inşaat olayında da yaşanan tam olarak bu. bir ekonomik çıkar biriminin,kârın olduğu yere hücum etmesi kadar doğal bir şey yoktur.

    3) ancak sizin ayakkabı üretmenizin ülke ekonomisi için bazı fırsat maliyetleri vardır. mesela siz senede 100 kg. peynir üreten birisiniz. ayakkabida var olan karlılık sızı cezbetti ve yeni bir işe girerek 50 adet ayakkabı urettiniz. bu işlemin ülke muhasebesinde karşılığı sadece pozitif olarak 50 çift ayakkabı olarak çıkmaz, birde negatif yönü vardır ki o da 100 kg peynirdir.

    4) işte türkiye'nin yaşadığı asıl sıkıntı yukarıdaki 3 madde de özet olarak yer almaktadır. bu örnekleri inşaata evirirsek;

    herkes işi gücü bırakıp insaate başlamıştır. ülkede var olan sektörler ya yok olmuş ya da uluslararası rekabet düzeyini sürekli artan bir hızla kaybeder hale gelmiştir.ulke üretim dinamiğini yitirmiştir. niteliksiz nüfus, tarım ve hayvancılık yerine insaatte çalışarak büyük şehirlere zaten var olan göçü epey bir hızlandırmış, bunun yanında artan sulama olanaklari ve makineleşmeye rağmen türk tarımı biter hale gelmiştir. üstüne bir de kur baskısı ve ucuz ithalat eklenince ülkede tarım ve hayvancılık üretimi yapmak boş bir uğraştan öteye gitmemektedir. değerin kontrolsüz artışı, spekülatif yatırım olarak değerlendirilmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır. belediyeler rantiye yuvası haline gelmiştir. rantın fazla oluşu rüşvet, mafyalasma gibi problemleri beraberinde getirmiştir. bir de şehircilik yönü var ki o zaten bambaşka olumsuz bir konu. kısacası sektöre olan büyük bir hücum , ülke ekonomisinde var olan diğer sektörleri yavaş yavaş bitirmiş, geçici olarak sağlanan istihdam faydası yanında büyük bazı zararlarda ortaya çıkarmıştır. unutmayın, başta da dediğim gibi burada sorun olan inşaat sektörü değil. bu dediklerim , ülke bir bütün olarak ayakkabı, mutfak masası, selpak vs. üretmeye başlasa da aynen geçerli olacaktı. yani sektör o olmuş, bu olmuş sorun değil. asıl sorun , arzı oluşturan üretim gücünün dengesiz ve riskli bir biçimde bozularak yapılanmasıdır.

    takip edenler varsa , geçenlerde bu sözlükte " mara nehrinden geçmeye çalışan bizon-gunu sürüleri için köprü yapılması" fikri ortaya atılmıştı.tabiki tinsahlardan korumak için. çok alakası yok demeyin aslında tam da bizim konumuzla alakalı. sonuc olarak herkes karşı çıkmış ve ortak kanı şu olmuştu;

    "köprü yapılırsa; timsahlar ölür, timsah olmayınca bizon ve gunu sayısı artar, sayı artınca otlaklar kurur ve çöl olur, otlaklar kuruyunca tüm gunular ve bizonlar da ölür."
  • arsa sahipleri goygoyuyla sinirlendiren giriler içeren başlık.

    şimdi arsa sahibinin ne kadar payı var anlatalım.

    dedemin fikirtepe'de yeri vardı. 2015 yılında bugünlerin geleceğini her şeye rağmen özgürce yazan ekonomistlerin yazılarını takip eden birisi olarak fark ettiğim için, ailemi satmaya ikna ettim. herkesin de paraya ihtiyacı vardı ve kabul edildi.

    bize ilk teklif edilen ve fikirtepe'de ilk başlarda satanların hepsinin aldığı para metrekare başı 5 bin tl'ydi.

    fikirtepe'nin emsali 4'dü. yani 1 metrekare arsa üzerine 4 metrekare kapalı alan yapılabilecekti.

    böl 5 bini 4'e. kaç etti?
    1250 tl.

    peki bu fiyatlardan arazileri toplayanlar evleri ne kadardan okutacaklarını söylüyorlardı?
    https://www.projepedia.com/…bin-tl-olacak,6197.html

    https://emlakkulisi.com/…eci-devam-ediyor-mu/398554

    https://emlakkulisi.com/…in-lira-seviyesinde/561192

    http://fikirtepem.com/…a-fiyatlar-7-000-tlye-cikti/

    http://imarpanosu.com/…re-fiyati-10-bin-tlye-cikar/

    kimse arsa sahipleri goygoyu yapmasın. temelsiz saçmalıklar.

    esas inşaat şirketlerinin siyasete verdikleri rüşvet ve bunun maliyeti ne kadar arttırdığını konuşalım. sonuçta bu ülkede şişli belediye başkanını rüşvet almadığı için makamında vurup, öldüren müteahhitler oldu.

    adamsanız bahsetsenize şirketlerin inşaatların ne kadarını rüşvet olarak verdiğinden.

    daha durun gitmeyin arsa sahibi goygoycuları. karpuz keseceğim.

    şükrü saraçoğlu stadının yanındaki lise için fenerbahçe'den metrekaresine 33 bin tl'yi devlet istedi. hem de nabi avcı açıkladı. müteahhitle 2015'de yaptığımız görüşmede bu teklifi söyleyince kendisi ve adamları morarmışlardı. ulan statla fikirtepe arası ne kadar?

    yürüyerek 20-25 dakika.

    http://www.hurriyet.com.tr/…um-a-kaptirmadi-6082373

    zorlu kaç para vermiş zincirlikuyu'da ki arazinin metrekasresine iyice oku.

    fikirtepe konum olarak zincirlikuyu'ya on basar. çünkü adalar, topkapı sarayı, galata, karaköy, kabataş sahillerini net görür o yükseklikte yapılan binalar. ama bizim inşaat şirketleri yaptıkları ruhsuz, estetik yoksunu binaları fore kazık gibi art arda çaktığı için hepsi birbirinin manzarasını kapatıyor. ne kadar ruhsuz, hanzo adamlar olduklarını anlamak için bu bile yeter. güzel bir şeyi alıp içine edip bırakıyorlar.

    senelerdir ev almak siteyen garibanı söğüşlediğiniz yetmedi, şimdi arsa sahibinin malına göz diktiler.

    zorla değil. müteahhitte yüksek fiyat veya pay isteyen toprak sahibinin teklifine evet demesin. işinize geldi mi serbest piyasa, işinize geldi mi devlet müdahale etsin.

    sizler karaktersiz, omurgasız, onursuz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlarsınız.
  • bu krizi daha iyi analiz etmek için banka çalışanlarına sorabilirsiniz. ne mütahitler ne de ev sahibi olmak isteyen vatandaş bankadan içeri adımını atamıyor . belirsizlik nereye kadar sürecek bilmiyorum .
hesabın var mı? giriş yap