• şeyh edebâli’nin osman gâzi’ye nasihati

    "ey oğul, artık bey’sin! bundan sonra öfke bize, uysallık sana. güceniklik bize, gönül almak sana. suçlamak bize, katlanmak sana. âcizlik bize, hoş görmek sana. çatışmalar, anlaşmazlıklar bize, adâlet sana. kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana. bölmek bize, bütünlemek sana…

    güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın! amma bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen, öfken ve nefsin bir olup aklını yener. sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. daima sabırlı, sebatlı ve irâdene hâkim olasın.

    unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. bütün sırlar; bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin şecaat, fazîlet ve irfânınla fethedilip gün ışığına çıkacaktır.

    ey oğul! sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın!

    ey oğul! ananı, atanı say! bereket büyüklerle berâberdir.

    bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.

    azminden dönme, çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil.

    her işin gereğini vaktinde yap. insanları yaşat ki, devlet yaşasın!

    açık sözlü ol. her sözü üstüne alma. gördün söyleme, bildin bilme.

    sevildiğin yere sık gidip gelme. muhabbetin kalkar, îtibârın olmaz.

    üç kişiye acı: cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken îtibârını kaybedene.

    unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

    ululanma, düşmanı hor görme, düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle. haklı olduğunda mücâdeleden korkma! bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.

    ey oğul! işin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı. allah yardımcın olsun…"

    `kaynak`
  • anadolu'dan söz açarken, artık klişeleşmiş bir şekilde bu coğrafyanın bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar yüzünden sayısız kan ve gözyaşıyla sulandığından dem vurmak vakai adiyeden sayılır. ancak bu olgu anadolu'nun antik çağlardan bu yana insanlığa çok kıymetli bilgi ve kültür birikimi aktarmış olduğu gerçeğini örtememiş. bilakis bu ikiliğin birbirinin tamamlayıcısı olduğu görülüyor.

    bilimsel bilgi üretiminin ve icatların ilk basamağı, yaşantımızda bize zorluk çıkaran şeyin üstesinden gelinebileceğine inanmakla başlar. böylece problematik haline getirdiğimiz şeyin, sözgelimi bir yükün bir yerden başka bir yere taşınmasının veyahut da nehrin her mevsim taşkınlara yol açarak zarara yol açmasının üstesinden gelebilmek için tekerlek imal eder ve nehrin etrafına set çekeriz. siyaset biliminin araştırma konusu olan çeşitli yönetim organizasyonlarının, dünya tarihinde ilk kez -mezopotamya'yı da içine alacak şekilde- bu coğrafyadan başlayarak gelişmesi süpriz olmamalı. sözkonusu bölgenin başından geçen sayısız felaketin neticesinde bu kadar devletin yıkılıp yeniden kurulmasıyla çeşitli siyasi örgütlenme biçimlerini geliştirmesi, toplumsal ve ekonomik çalkantıların oluşumunda katkı sağladığı çok çeşitli dinler ve mezhepler skalası, insanın sorun çözmedeki potansiyelini hayret verici biçimlerde göstermekte. buna binaen, yani bu denli yıkıma ve acıya tanık olmuş bir bölgenin, tüm bunlara rağmen yüksek kültür ve düşünce üretimine de tezgah olabilmesi takdire şayan. esasında bu tezatlık, yukarıda anlatılmaya çalışıldığı üzere bir ayrışmanın değil; bir sentezin neticesinde karşımıza çıkıyor.

    edebali de bu coğrafyada (nihat genç yüzünden bu topraklar lafına ipotek kondu da) adeta kardelen gibi zuhur etmiş bir mucizedir. bu arada, şu 'tezatlığa' bakın ki "insanı yaşat ki devlet yaşasın" sözü edebali'nin istirahatgahı olan bilecik'te konuşlanmış büyük bir askeri birliğin* tam yanıbaşındaki caminin mahyasını süslemektedir. insanların ölmek ve öldürmek üzere programlandığı bu yerde bu yazıyı pankart yapıp assan anarşist derler ama, edebali en anlamlı protestoyu yapmış.
  • türkiye cumhuriyeti devletinin yıkılma sebebi olacaktır.

    insanı yaşatmamak için elinden geleni arkasına koymayan bir devletin vatandaşları, hiç şüphesiz ki yeri gelir o devleti yaşatmamak için ellerinden geleni arkalarına koymazlar.

    müslümanlar-gayrimüslimler, kürtler-türkler, aleviler-sünniler, solcular-sağcılar… bu devletin yaralamadığı, ah almadığı, dışlamadığı, ötekileştirmediği başka kimse kaldı mı?

    sayın başbakanın da sıkça dediği gibi 'tarihte hiçbir zalim zulümle abad olmamıştır'. olmayacakta. son sözü yine sayın başbakandan duyalım:

    'er ya da geç bir musa çıkar ve zulmün hesabını sorar' .

    bir zamanlar sen birilerine musa idin, birileri de olur sana musallat.

    (bkz: keser döner sap döner gün gelir hesap döner)
  • akp'nin kuruluş felsefesi olduğunu öğrendiğim dini söz.

    çok güzel yaşıyoruz valla, mayın tarlası gibi.
  • zamanın bilgesi edebali'nin
    zamanın türk devletinin başbuğ'una hitaben söylediği:

    "ey oğul, artık bey’sin!
    bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
    güceniklik bize, gönül almak sana.
    suçlamak bize, katlanmak sana.
    acizlik bize, hoşgörmek sana.
    anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
    haksızlık bize, bağışlamak sana...
    ey oğul, sabretmesini bil,
    vaktinden önce çiçek açmaz.
    şunu da unutma;
    insanı yaşat ki devlet yaşasın......."

    şeklindeki nasihatlerden bir tümcesi..
  • malumunuz şeyh edebali, 13-14. yüzyıllarda yaşamış bir zattır. o zamanlar arapça ve latince'de devlet kelimesinin anlamı, bugünkü gibi state anlamında belirli bir toprak parçasında kurulan egemenliği değil; status anlamına gelen talih, baht, döngü, devran ve iktidar gibi toprakla bağlantılı olmayan kişi veya toplumdaki soyut nitelikleri ifade ediyordu. toprak üzerindeki iktidara konu olan devlet kavramı batıda ve ülkemizde yakın zamanlı olarak, 16-17. yüzyıllarda yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. bu durumda bahse konu özdeyişin, hele ki 13. yüzyılda dile gelen bu kelamın, toprak üzerindeki iktidara konu olan devletin yaşaması anlamında kullanıldığını iddia etmek pek doğru olmayacaktır.
  • bir "şeyh edebali" beyanıdır. özellikle tırnak içine aldım biz osmanlıyız diyen birilerine duyurulsun. adam yüzyıllar öncesinden vasiyet etmiş "dur sinirlenme sen beysin" sinirlenmek bize sabır sana düşer" demiş bizimki de firavunluktan başka bir şey bilmez. ağzında bir koca ben yaptım ettim yapacam edecem . yap bakalım bu devletin bana hiç bir yararı yok yakında insanlar da anlayacak bunu zaten artık tek beklentimiz anne babalarımızın neslini bi öldükten sonrasındaki türkiyesinde bakalım kimlelerin sesi yükselecek ona bakacağız. (bkz: eğitim seviyesi yükseldikçe akp oylarının düşmesi)
  • 17 yılda insanı yaşat ki devlet yaşasından akp yi yaşat ki devlet yaşasına evrilmiştir.

    iktidar bunu öyle güzel işliyor ki sanırsın ki akp den önce türkiye cumhuriyeti yoktu, onlarla var oldu ve eğer akp giderse türkiye cumhuriyeti yine yok olacak.

    aslında beka sorunu derken tam da bunu kastediyorlar, yani akp nin beka sorunu. mazallah akp giderse bir daha geri dönüşü olmayacağını bildiklerinden gitmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. her türlü çirkeflik, bel altı vurma, yalan dolan allah ne verdiyse artık.
  • inşaatı yaşat ki devlet yaşasın diye okuduğum başlık şu durumda haksız da sayılmam (bkz: yaran yanlış okumalar)
hesabın var mı? giriş yap