• bendeki karşılığı ameliyat için hastaneye yalnız başıma gidip yatış işlemlerimi yapmamdır. iki kere başıma geldi. 2004, 2005, belki 2006, işte o yıllar. hastayım, işsizim, internetim yok, bilgisayarım yok. daha buralarda* kimse varlığımdan haberdar değil. annemin hapisten çıkacağım günlerde alıp "sürpriz" yaptığı ikinci el takoz bir telefonum var ama onu da annemden başka arayan yok. hastayım ya, az geciksem neredesin iyi misin veya gelirken ekmek al, maydanoz al falan filan işlerine yarıyor. hapisten çıkmışım evet. içerideyken örgütten ayrılmışım. ayrılmış ve görmüşüm ki yıllar içinde benim sosyal çevrem dahil bütün dünyam zaten örgüt(ler) olmuş. onlarla bozuşunca da aile ve akrabalar dışında kimsem kalmamış. babacığım bağ-kur emeklisi maaşından bana 30 (yazıyla otuz) lira ayırabiliyor, 37-38 yaşındayım, tek gelirim bu.

    bu kendi başına gidip hastaneye yatmaların birinde ameliyat sonrası odaya çıkarıldıktan sonra kızkardeşim ve o gittikten sonra kuzenim geldi. diğerinde o da olmadı. öncesinde de sonrasında da. üstelik cebimde para da yoktu. taburcu olacağım gün adımı -taburcu olacak diye- listeden çıkarmışlar. sabah ve öğlen bana yemek gelmedi. 24 saattir açım. o açlık siniriyle o gün orada nöbetçi olan genç kadın doktorun kalbini kırdım, tanımam etmem, hâlâ içimde yaradır. bu ameliyatların ilki bakırköy'de, ikincisi haseki'de oldu. ola ki burayı okuyor ve olayı da -belli mi olur- hatırlıyordur, haseki'deki o kızcağız lütfen beni bağışlasın. "beyefendi yemek yemenizde sakınca yok, dışarıdan getirtebilirsiniz" deyip duruyor. ne bilsin cebimde sadece 2 (yazıyla iki) lira var. ben diyorum ki hanımefendi lütfen işlemlerimi yapıp taburcu edin, yemek de vermediniz, çok açım, o diyor ki işlemleriniz daha sürer, siz bir şeyler yiyin. iki liraya ne yiyeyim aq. o da herhalde ıyy ne cimriymiş it filan diyor içinden. "yemek yiyebilirsiniz"i kaçıncı söyleyişiydi hatırlamıyorum, bi şarladım, omuzları çöktü zavallının. param yok, karnımı doyurmak için ta sefaköy'e eve gitmeliyim de diyemiyorum, dersem dileniyormuşum gibi hissedeceğim. ikide bir önünü kesip madem işim bitti, niye oyalanıyorsunuz, beni taburcu edin deyip duran kıl hasta görünümündeyim.

    dört yılını tek başıma bir odada olmak üzere on yıl hapis yattım, kendimi hiç o hastanelerdeki kadar yalnız hissetmedim. ailem çok olmasa da düzenli para gönderiyordu, ama istanbul'dan afyon'a ziyarete üç ayda bir gelebiliyorlardı. ona da alışmıştım. hastane ve yalnızlık ikilisi hapishane ve yalnızlık ikilisinden daha zalım olabiliyormuş. ben bunu gördüm. ameliyat olmaya bile yalnız gitmek. ben bunu yaşadım.
  • şehirlerarası bir yolculuk esnasında telefonun şarjı bitmesi, yaklaşık 7-8 saat sonra telefonun açılması ve telefon kapalıyken gönderilen mesajların gelmesini, arayan kişilerin sms ile bildirilmesini vs. umarken gelen tek mesajın operatör tarafından gönderilmiş olması...
  • hastaneye tek gidip tek başına ameliyat olup tek başına hastanede yatıp tek başına taburcu olup eve tek gelmektir...
    edit: düşünsene ameliyat masasında ölüyosun ve aileni arıyorlar kızınızın ölüsünü morga kaldırdık cenaze işlemleri için gelin dıyolar...
  • herkesin kendinden yana olduğunun, kişinin söz ve davranışlarıyla önceliğinin siz olmadığını anladığınız veya ihtiyacınız olduğunda gerçekte kimsenin de umurunda olmadığınızın farkına vardığınız andır.
  • konuşacak bir sürü kişi olsa da.
    annenle bir daha asla konuşamayacak olmak.

    anne demeyi özlemek.

    anne..
    ben senin kıyafetlerini, eşyalarını kimseye veremiyorum.

    bakamıyorum da. ne yapacağımı söyle. yine aklına ihtiyacım var.
  • hastanenin birinde; bir elinde kan tüpleri diğerinde de idrar tahlili için verilen boş bardak, koltuğunun altına sıkıştırdığı eski tahlil ve ultrason sonuçlarını düşürmemek için çaba harcadığı andır, üstüne üstlük yapılan tahlili de infertilite polikliniği istemişse; yanında en yakını olsa da yalnızdır zaten.

    allah yalnızlık vermesin kimseye, verirse de tez zamanda şifasını versin.
  • bi gün olur evden hiç çıkmazsın, saat 12ye geldiğinde ağzından tek bir kelime çıkmadığını farkedersin. tek bir insan görmeden, tek kelime edilmeden geçirilen o gün..
  • telefonun da onlarca numara olmasına rağmen arıyacak kimsesi kalmadığı andır.
  • evliliğimizin çoktan bitmiş olmasına, artık konuşmaya, birbirimizi görmeye bile tahammül edemememize rağmen, 2 yaşındaki kızıma bakıp, her şey çok normalmiş, hiç bir sorun yokmuş gibi davranmak ve bunları anlatacak kadar kimseyi yakın göremediğim her an.
  • birini aramak için telefonu eline alıp, yüzlerce kişi arasından arayacak kimseyi bulamadığın andır.
hesabın var mı? giriş yap