• nefis bir hareket bu. yapa yapa kanıksadığım için bana öyle görünüyor da olabilir tabii. insanlardan kaçma kasım var bacağımda. yeri geldi miydi o kas atmaya, seğirmeye, kaşınmaya başlıyor, koş diyor koş, en yakın trene atla, en hızlı uçağa bin, en uzak diyara kaç! şaka bir yana, depresyonla filan ilişkili olmadığını düşünüyorum bu temayülün. karşıdakinin hasletleriyle de ilişkili değil. e neyle alâkalı a canına yandığımın dersen okuyucu insanı, vallahi ben de tam bilmiyorum. bana sorsan kasla ilgili. kas pırpır edince, bacak eli mahkum hareket ediyor.

    sanırım biraz da kendindekini bilmeyle ilgili. eyvah şimdi bir şey söyleyeceğim canı yanacak, o da benim canımı yakacak, eyvah işler çığırından çıkacak. sonra gelsin işkil, gelsin kuruntu, gelsin gereksiz bir sürü tantana. ne gerek var, kaç gitsin. kaçmak da denmez aslında, yerine dönmek bunun adı. koy kendini yerine, kapa telefonu, ver uzleti, kes ülfeti. bir insana yapılabilecek en güzel şeyi yap, afiyetine dua et. oh, sen sağ ben selamet.

    yahya kemal ne demiş: "ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı"
    ne güzel demiş, sıkıntıyı belâya tercih edenlere gelsin.

    o değil de asıl şu söz için yazıyorum. ebu süleyman darani buyurmuş:
    "dünyada tek dileğim, ne kimseyi tanımak, ne de kimse tarafından tanınmaktır."

    ben okuyunca bir tuhaf oldum. gözlerim doldu. şad olsun.
  • e kaçırtıyorsunuz çünkü.

    sürekli sıkboğaz ederek, cevabını bildiğiniz soruları inadına sorarak, başkalarının hayatlarını didik didik ederek bıktırıyosunuz. boğuyosunuz insanı, yıldırıyosunuz, sıkıyosunuz.

    uzaklaşıyoruz ister istemez. çoğunuzun hayat amacı, ne yaptığınızı birbirinize göstermek, kendinizi başkalarına kanıtlamak olduğundan, bizim böyle olmamamız size bizim hayatımızı sorgulama hakkı tanımıyor. önce bir bunu öğrenin.

    size sormadan öğüt vermeseniz, kendinizde hep bir söz söyleme hakkı bulmasanız, yaftalamasanız, yargılamasanız, yadırgamasanız, arkamızdan konuşmasanız, herkesin kendiniz gibi yaşamasını/düşünmesini/istemesini beklemeseniz, sıkmasanız, bıktırmasanız, huzursuz etmeseniz...

    bakın bakalım kimse kimseden kaçıyor mu?
  • uzun uzun nedenini açıklamaktansa, tek cümleyle özeltleyebiliriz: "cehennem başkalarıdır"

    (bkz: jean paul sartre)
  • sosyal aktivitelerden nefret etmek. telefonla konuşmaktan, eve misafir çağırmaktan çekinmek. dertlerini insanlarla paylaşmaktan korkmak. insan yönetemeyecek şekilde pasif davranmak
  • insanlarla konusmak, bulusmak, program yapmak ve onlari dinlemek, onlara anlatmak gibi iletisim ve paylasim barindiran aktivetelerden yorulmak, tum bunlari yapmaya usenmek ve az biraz da kendi kendini eylemek ozlemi ile yapilan kovalamaca.

    cogu zaman bunu yapanin kotu durumda oldugunu gosterse de, bazen insanlar yalniz* daha mutludur, sakindir, huzurludur, sagliklidir, dingindir ve yaraticidir.*
  • 3 gündür yapmakta olduğum, kanaatimce yalnız kalma isteğinden çok daha farklı olan eylem.

    bazen insanın yaşamak istemediği günler oluyor. kimse ile konuşmak istemediği, kimsenin yüzünü görmek istemediği günler. 3 gündür bunu yaşıyorum. hayatımda bu duygu ilk defa bu kadar net.

    öylece yatmak istiyor insan. yataktan çıkmak istemiyor. depresyon değil bu. başka birşey. garip bir duygu. insan sesine bile tahammül edemiyor insan. telefonunu cevaplamak, hatta balkona çıkıp insan yüzü bile görmek istemiyor. müzik dinleyip, boş boş duvarı seyretmek istiyor. hatta o kadar deliriyor ki 3 saat kesintisiz doktorlar izleyebiliyor.

    biliyorum ergen tribi gibi geliyor okuyunca. 23 yaşıma geldim, insanlardan ilk defa bu kadar soğuyorum. en yakın arkadaşım bile itici geliyor. geçmişte yaptığı saçmalıkları hatırlayıp kendi kendime delirdim evin içinde. tüm eski sevgililerimi düşündüm. yaptığım hataları, yapmakta olduğum hataları. ama hiç bir ders çıkarmadım. kendime acıdım. sadece kendime acıdım 3 gün boyunca.

    anlamsız geliyor yaşadıkların veya yaşayacakların. düşünüyorsun... her şeye yeni bir heyecanla başladığını görüyorsun. hepsinin tadı ayrı. hepsinin heyecanı farklı. ama bir süre sonra onlar anlamsız geliyor. düşünüyorsun... bakıyorsun geçmişe "neden?" diye soruyorsun kendine. hakikaten neden yaptım, yaşadım bir ton şeyi ? hiç bir cevabı yok. anlık düşünceler, hevesler. peki o an o kadar heyecanlı gelen, olmazsa delireceğim şeyler şimdi neden anlamsız ? işte 3 gündür bunu açıklayamıyorum kendime.

    bu salak halimden çıkmaya çalışıyorum, kendime kızıyorum. balkona çıkıp bakıyorum. evli bir çift hamakta sallanıp sigara içiyor. hemen içeri kaçıyorum. düşünüyorum... onlar zor birşey mi başardı ? yoksa ben miyim olayları bu kadar zorlaştıran. düşünüyorum... eski sevgilimi düşünüyorum. ilk aşkımı düşünüyorum. onunla mutlu olduğumuz anları. ona sımsıkı sarıldığımda hissettiğim duyguyu düşünüyorum. neden o an ki heyecanı, o beyin karıncalanmasını tekrar hissedemiyorum anlamıyorum. biz o kadar mutluyken neden bitti o günler hiç ama hiç anlayamıyorum. mutluluk geçici birşey mi ? o insan benim hayatımın merkezindeyken ve ben onun yerinden mutluyken o oradan neden çıktı ki ? kalsaydı hayatımın merkezinde. birlikte hamakta bizde sigara içseydik.

    insanlar insanlar için her gün, her an değişiyor sanırım. ergenliğimde özleminden camları, telefonları parçaladığım kızı şu an özlemiyorum. neden özlemiyorum ki ? o insan benim için o kadar çok önemli iken şimdi ne oldu da değişti ?. görmeden, sesini duymadan nefes alamadığım insanı nasıl özlemez bir insan, birinin bana bunu ciddi bir biçimde açıklaması gerek. artık o kızı neden özlemediğimi bilmem gerek.

    gözlerinin içine bakıp beni bırakma diyecek kadar küçüldüğüm kızı artık neden özlemediğimi bilmem gerek. neden onunla hamakta olmadığımı bilmem gerek.

    belki de feridun düzağaç haklı.

    kimse kimsenin herşeyi olamaz.. mış......
  • bir de normalde gün içinde gördüğün iş arkadaşlarından, okul arkadaşlarından, bu mekanlardan uzakta iken karşılaşıldığında kaçmak filan vardır. nedense insanları sivilde görmek istememek gibi bir huyum var. herkesi yerinde karşılamak ve ağırlamak ve sadece orada iken konuşmak istiyorum. genelde de bunu sadece eziklikle ilişkilendirip kestirip atarlar. halbuki her yerde farklı biri olmak zorunda kaldığım için sosyal hayatım da böyle parçalanmış durumda.
  • bazı zamanlarda dünyanın en güzel olayı. kendinize böyle bir özgürlük verin. nasılsın diyen herkes aslında nasıl oldugumuzu merak etmiyor neticede. sırf bu samimiyetsizlik bile kacmak icin yeterli. az insan öz insan. ki insan bazen kendine bile dayanamıyor. ama iste kendinden kacmak en zoru. onu basardığımda alplerde heidi gibi kosacagım.
  • sokak kedileri, müzeler, kaldırımlar ve kitaplara sığınmak.
    yıllardır bir zararını görmedim.
    insan sevmiyorum.
  • samimiyetsizlikten bıkmak, insanlardan yorulmak sebebiyle kendini koruma altına almaktır.
hesabın var mı? giriş yap