• kategorize etmek kavramının sadece insanlar üzerinde uygulanan bir dalı.
  • hastalıktır bu hem de kategorizasyon hastaligi.
  • en sevdiğim spordur. her yerde aklıevvellerden taktikler, metodlar duyabilirsiniz kategorizasyon için. yok eline bakılır, poposu ovaldir, kafası yumurtadır, sakalı pistir, bıyğı yamuktur, rimeli akar ruhu duymaz, tırnaklarında kir vardır ıvırı vardır ama zıvırdır. bunların hepsi bir yerinden fire veriyor, "yanlışlardaymışım" dedirtiyor. ama ne zaman ki bir insana "kesici alet fobim var benim, bırak şu çakıyı/bıçağı/makası elinden allasen sürtüp durma orana burana rahatsız oluyorum" diyorum; işte bu kritik sürecin gong sesi oluyor. eğer "aa öyle mi pardon" diyip bırakıyorsa elinden; alnından öpesim, içime sokasım, gözümde bir damla yaşla elimdeki yarabandını sallayıp "bu ülkenin senin gibilere ihtiyacı var genç" diyesim geliyor. ama kahramanımız elindeki çakıyı sağa sola savurup "ehoheheerey korkuyon mu şimdi bak boğazıma da sürtüyom bak elime saplıyom bak elimi cam masanın kenarlarında gezdiriyom allasen bak!! ah!!! kesti!! ühühü ehehe fena mı oldun len şimdi? sana saplıycam ehheheh" diyorsa o adamdan cacık olmuyor. özünde iyi bir insan da olsa, bi kaç aya burhan altıntop stili eğlence anlayışıyla karşınıza dikiliyor.
  • demirbaş tasnifi yapar gibi.. klasifikasyon kriterleri sıralayanlar bile var.. garip.

    yalnızca tanrılara izafe edilebilecek hastalıkta bir kibir içinde, kendi algı dünyasının yeknesak açılamalarıyla moment alarak, hemcinsinlerini kendi fikrince gütme gayreti gösteren, hep kendi gölgesine sücut halinde bulduğumuz; insanı tanımayan, kendini bilmezliğinden yüz bulan bir aymazlıkla, insanı salt bir insan olarak göremeyen, anlayamayan, içindeki binlerce yıllık kunt kalıntılardan dirilen o kırık tanrıyla meselesini, o kırık atalarla yüzleşme işini, binlerce kuşak boyunca gelmeye devam edecek olan nesebine bırakmaya fena halde meyyal; kendi yakasında yorulmamış elleriyle, kendi göğsünde denenmemiş yumruklarıyla, kuvvetle, hırsla, iştiyakla, başkalarının yakasını toplayan, başkalarının göğsünü yumruklayan; 50-60 yıllık sikindirik hayatının evreni kuşatmak iddiasındaki projeksiyonuyla o adam bu adam diyerek yapıştırdığı yaftalarının keyfini, anlatarak, yazarak, sızlanarak, inleyerek, bıkmadan, usanmadan, utanmadan, ürpertici bir istikrar üzere sürebilen; otoriteyle kuvvet bulmuş, hız almış doxalarını, şifaya muhtaç gördüklerinin kulaklarına, beyinlerine, yetinmeyip kemiklerine, kaburgalarına, omurgalarına, bağırarak, olmazsa zerk ederek, yemezse dağlayarak, tutmazsa yok ederek, işlemeye çalışmaktan geri durmayan; kendi nam-ı hesabına, kendi ihtiyaçları kadar, ayalinin emniyetini tesise yetecek kadar ve elbette daima pozisyon icabı insan olabilen insanların dünyasında, diğerleri yalnızca demirbaş, yalnızca dekor. gereklisi var gereksizi var. ulan ama, allah var?

    sikeyim cetvellerinizi, terazilerinizi ve nihayet bütün sartre’larınızı…
  • çoğu kişi tarafından yadırgansa da tarafımca yapılması elzem olandır.
    çünkü bu sayede gerekenle gerekmeyeni ayırd edersiniz ve gerekene hak ettiği değeri verirsiniz.
    (bkz: eşeğin buyugunu ahirda unutmak)
  • hayattaki tüm sorunlarını çözmüş kişilerin uğraşıdır.
  • bir de böyle bir şey var, kesin alakalıdır:

    (bkz: beni kategorize etme)
  • bir çeşit tembelliktir

    empati yapmama tembelliği.
  • çok eğlenceli ve arkadaş toparlayıcı eylem. özellikle kadın arkadaşlarım konusunda çok yapıyorum ben bunu.
    aylardır görüşmediğiniz, kendisi tatilden dönen biri, size "ay sen ne beyaz kalmışsın" diyorsa, onu kategorize eder kenara koyarsınız. az muhattap olunacaklar rafına.
    ıssız adamın sonunda hönküre hönküre ağladığını anlatan bir kadın arkadaşınızı hemen -özel hayatla ilgili hiç bir şey paylaşılmayacak bununla- kategorisine dahil edersiniz.
    bir yiğit özgür karikatürünü canlandırarak anlatan, sizi kahkahalara boğan kadın arkadaşınızı da -canım ayol- kategorisinde pamuklara sararsınız.
    her bişeyinizi paylaşabildiğiniz arkadaşınızı da başınızın tacı edersiniz.

    ve bu liste böyle sürüp gider.
hesabın var mı? giriş yap