• kapitalizmin yaptığı şeydir.

    bugün dünyada mutlu bir insan neredeyse yoktur. en fakirinden en zenginine, en muhafazakâr yaşayanından hiçbir değer yargısı olmadan her şeyi deneyim edene, her şeyi okuyandan hiçbir şey okumayana, büyüğünden küçüğüne, evlisinden bekârına, bankacısından doktoruna, tüm dünya insanları mutsuzlukta eşittir. insanları hemen hiçbir şey mutlu etmiyor, gizlemeye, saklamaya çalışıyoruz ama öyle.

    bunun tek bir açıklaması olabilir, o da içerisinde yaşadığımız ekonomik sistemin maksadının insanları mutlu etmek olmadığı, bilakis gayrı fıtrî (hümanistik dışı) bir şekilde kurgulandığıdır. çünkü eğer böyle olmasaydı, belli bir kesim mutlu iken diğer bir kesim mutlu olmazdı. fakat öyle değil. dünyanın en müreffeh yerlerinde bile, gabon'dan filan daha fazla intihar oranı görebiliyorsunuz.

    şimdi dünya tarihinin son asrına baktığımız zaman, insanlığın on binlerce yıllık tarihinde olmayan değişimlerin, sadece bir asırda yaşandığını görüyoruz. insanların üretim şekli değiştiği için (kapitalizme geçiş), siyasî (parlamenter demokrasilere geçiş) ve sosyal (yaşayış tarzı) hayatı da büsbütün değiştirdi. çünkü marksistler hakikaten haklıdır, üretim altyapısı, diğer üstyapıyı belirler. bugün insanların binlerce yıldır çok normal bulduğu ve uyguladığı şeyler (erken yaşta evlilik, zinaya kötü gözle bakma, çocukları okula değil de bir yere zanaat öğrenmesi için çırak verme vesaire) insanlara çok garip gelirken, geçmişteki insanların asla katlanamayacağı onlarca şey de çok normal ve yapılması gereken bir şeymiş gibi geliyor (en basiti homoseksüel evlilik filan misal).

    e bu bir asırda ne oldu? insanlık erdi mi? evrimleşti de beyin kütlesi mi büyüdü? çok daha erdemli ve yüce bir canlı oldu da binlerce yıllık bu kâideler değişti? yoo, yaşayış tarzın değişti. kapitalizm geldi ve sana bazı şeyleri dikte etti: artık böyle yaşayacaksın. erken yaşta evlenmek yok, okula gideceksin, yoksa işsiz kalır açlıktan ölürsün. hepinize köpek gibi cinsellik pompalayacağım ki alın verin, ekonomiye can verin bakalım. hem zaten evlenmeniz 30 seneyi bulacak, kariyer yapacaksınız önce, ne yapacaksınız o vakte kadar? artık evlenmenize gerek yok. ama homoseksüeller evlensin, neden, benim canım istiyor... dini filan da boş verin, o yasaklıyor her şeyi, tüketiminiz düşer sonra, n'apar kapitalizm böylece?

    yani aslında ''olduğunuz sandığı''nız kişi, siz değilsiniz. kapitalizm böyle emretti, böyle oldunuz. öyle ermediniz, bazı şeyler aşmadınız. yaşadığı gibi inanan, sizin gibi milyonlarca kopya insandan birisiniz; hiçbir mesele hakkında zerre orijinal bir fikriniz yok, bundan sebep, bir değeriniz de yok. bir fotokopi makinesinden alınmış çıktılarsınız yalnızca, kapitalizm sizi niçin mutlu etmek için uğraşsın ki? açlıktan ölseniz umrunda olmaz.

    olmuyor da zaten...

    dolayısıyla kapitalizm, kendi kabul ettiği default yaşam tarzı dışındaki insanlara adeta soykırım uyguluyor. bugün kapitalizmin emrettiği yaşam tarzı dışında yaşayan adamlar delirir. türkiye'de insanların delirdiği gibi. ya da ölür. arakan'daki müslümanların katledildiği gibi. en son ihtimal radikalize olur, amerika'daki amishler gibi. en nihayetinde varılacak nihâî nokta, insanların ''yaşadıkları gibi inanacağı'', yaşanılan yaşam tarzının, zihinlerde müstahkem mevziler ve düşünceler oluşturacağı, ''yaşamın kendisinden gelen ideoloji'' olması hasebiyle, kapitalizmin kendi kendisini meşrulaştıracağıdır.

    yani, ''daha başka nasıl olacaktı ki...'' veya ''başka türlü nasıl yaşayabiliriz ki...'' soruları kafada endâm etmeye başladığı vakit, kapitalizm nihâî zaferini kazanmış demektir ve kazanmıştır da.

    kapitalizm, fıtrî bir yaşam tarzı sunmaz, tüketime dayalı bir yaşam tarzı sunar. bu sebeple, insan fıtratını zerre kâile almadığı için insanlar mutlu olamıyor. kapitalizmin default tarzını yaşayanlar da böyle. zira hedonist zevkler de en nihayetinde kendi acısını yaratıyor. bugünün insanlarının sadakat, bağlanma sorunları yaşadığı aşikâr. neden böyle? önüne gelenle düşüp kalkıyorsun da ondan. bu keyifli mi, evet keyifli. ama insan fıtratıyla çelişkili bir durum olduğu için bu devirde böyle bi anomali yaratmış; insanlar hiç olmadıkları kadar müptelâ böyle şeylere, asla doymuyor ve hiçbir şeye de sadakat besleyemiyorlar...

    sanılanın aksine, insanları sadece para pul, tüketim mutlu etmez. insanı ne mutlu eder biliyor musunuz? aşkınlık mutlu eder. bir şeylerin üzerinde olma, bir şeylere superior olma hali tatmin eder onu. kendini gerçekleştirmek mutlu eder ve insan ancak teklik'ten çokluk'a çıkarıldığı, rabbin ona kendi sûretinden bir ruh üflediği noktaya geri dönerek kendini gerçekleştirip, bir şekilde ''aşkın'' olabilir.

    bu aşkınlık da kapitalist yaşam stiline karşı şahsî bir direnişle mümkün olabilir sadece. ben bu konuda çok şanslı değilim. ermek için fazla yakışıklıyım.
  • kısa vadeli olan ego tatmini temelli haz dalgalanmalarını ve sevdiklerimizin kaybı, yıkılan hayaller, bozulan planlar tarzı ani hüzünleri düşersek, uzun vadede hepimiz kendi mutluluk-mutsuzluk katsayımıza dönüş yaptığımızdan (ki bu katsayı çok derin bilinç aydınlanmalarının kazandırdığı perspektif yükselmeleri harici değişmez) insanları bu dünya planında tek bir hisse sabitlemek olanaksızdır.
  • olasılıkta deneme sayısı arttıkça teorik orana yaklaşma diye bişey varya mutluluk/mutsuzluk oranı da yaşanılan olaylar arttıkça eşitleniyormuş gibi geliyor bana. ya da kendimi kandırıyorum.*
hesabın var mı? giriş yap