• bugüne kadar yaklaşık 20000e yakın hasta baktım ve elimden geldiğince hastaların, özellikle de cocukların radyasyon almaması için çabalıyorum, muayene etmeden röntgen çekmemeye, "hocam bı röntgen çeksek cocuğa" diyen aileleri, bütün o yoğunluğa rağmen ikna etmeye uğraşıyorum...
    dünde aynı şey geldi basıma, baktığım 380 hasta arasında, 10 yasında kolu agriyan bı cocuk getirdiler, muayenesi, anormal degildi, cocuğun neresine dokunsam, bir ağrısı olmadıgını söylüyordu, "iğne yapmicam bak, dogruyu söyle" dedim kaç defa hatırlamıyorum. annesi; hocam evde çok huzursuzdu deyince, siz de dokunun dedim hatta, cocuk hala tepki vermiyordu. bosuna isin almasın, birsey olursa buraya getirin ben sabaha kadar buradayım, yardımcı olurum demistim.. bugün aynı hasta, başka bir arkadasıma gelmiş ve röntgenine bakıp kırık var demis, hasta yakinlari kızmış tabi bana; onca şey soylemisler ve muhtemeln diğer nöbetimde de gelip konuşacaklarmis...
    bu başlığı gördüğümde bunları düşünüyordum. bu kadar hastadan ilk defa böyle bı kötü dönüş oldu, çok iyi bı hekim oldugumu soyleyemeyecegim ama "hocam siz varsınız inşallah diye dua ederek geldim" diyen hastalarım bile var... sizin hiç kanserli bir yakınınız var mı bilmiyorum ama ben cocukların ileride benim fazladan istediğim bir tetkik yüzünden madur olmalarına az da olsa katkımın olmasını istemediğimden çabam, bosuna devletin parasını harcamak istemediğimden bu yoğunluğun arasındaki uğraşım... insanın ve bu alemdeki herseyin saygıyı hakettiğini ve acimasizca kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum ve bu uğurda yapıyorum yapacaklarımı. ama her zaman dediğim gibi insanlar, yaptıklarınıza değil, yaptıklarınızın sonucuna bakıyor, ona göre yargılıyor ve karar veriyor. eğer dün ve bundan önceki nöbetlerinde bunları dusunmeyip, bana ne seydim sanırım hiç bı sorun olmayacaktı, o zamanda bı farkım kalmayacaktı, toplumun her kesimindeki sorumsuz insanlardan...
    sonuc olarak, zordur insanı sevmek, basınıza is de acsa, doğru olandan sapmamak gerek, saptigini hissettiğin anda da yasamayı daha fazla düşünmemek.
  • "hadi size bir genelleme daha, bir insanı anlamak için onu sevmek gerekir. peki ama sevmek için ne gerekir? işte tam bu noktada nedensizliğin arsız kuşları üzerinize pisler. ciddiyim, bir de bakmışsınız, seviyorsunuz. biri çıkar karşınıza, balkon yıkamanın çok güzel bir şey olduğunu söyler, seversiniz. bir başkası çıkar, çocukluğundan beri bir gülümsemenin dudaklardan, yüzden nasıl silindiğini takip ettiğini söyler, seversiniz. bütün çocukların okuldan koşarak çıktığını fark edip etmediğini sorduğunuzda, "evet, üstelik kışın, paltolarını giymeden yalnızca kapşonlarını başlarına geçirip öyle koşarlar." yanıtını veren genç bir kadını, güzel domates kesen orta yaşlı bir adamı, oktay rifat'ın "bir uykuda" şiirini çok seven birini, ispirto ocağını cezvesini ve fincanını yanından ayırmayan bir kahve tiryakisini, kızının saçlarını tarayan bir babayı, "bal kavanozu" diyemeyip "bal kavanözü" diyen bir anneyi, herkesi herkesi sevebilirsiniz. insan sevilecek bir canlıdır. gezegenimizdeki en güzel şeydir."**
  • özüdür aslında hemen her şeyin. severek sevilirsiniz çünkü. sevildikçe sever olursunuz kendinizi. kendinizi sevdikçe, onlar için daha güzel şeyler yapmak istersiniz. daha güzel şeyler yapmaya başlarsınız. değeri bilinir, bilinmez. fakat siz, güzel şeyler yapan güzel bir insana dönüşürsünüz.

    bilinenin aksine bazı kavramlar vardır ki güzeli, paylaşıldıkça büyür. kötüsü paylaştıkça küçülür. bir gülüştür mesela, sırf sevdiğiniz için o insanları gülüşünüzü paylaşmak istersiniz. hem de safi, çıkarsız sevgidir size bunu yaptıran. mesela bir acıdır karşınızdakinin yaşadığı, bilirsiniz ki ummanın damlası olsun, ne olursa olsun, ama yükü taşıdığı o ummanın bir damla eksiği olsun. üstelik seversiniz bunu yapmayı. çünkü o insanı seversiniz. yükü, yük gelmez.

    onları sevdiğiniz için kötü olursunuz. mesela sırf onun iyi olması, iyi hissetmesi için yoktur sizin o çok sevdiğiniz arkadaşınız hayatınızda artık. ne değer vermiştiniz halbuki, ne güzel günleriniz geçmişti. ona iyi arkadaş olarak verebildiğiniz yetmemiş miydi? nedendi fazlası? neden feda etmek zorunda kalmıştınız şimdi kendinizi? neden bu belki de en çıkarsız sevginiz dönüştürülmek istenmişti bir diğerine? bu kadar mıydı...

    susarsınız. söyleyecekleriniz olmadığından değil, kırgın olmadığınızdan da değil. çünkü susmanız, yok olmanız hayatınızdan sevdiğiniz bir insan daha eksilterek, onun için iyi olandır. üstelik varlığından haberiniz bile olmadığı bir şeyin suçlusu ilan edilerek.

    sonra yok olursunuz. hiç olursunuz. vazgeçilirsiniz. nefret bile ederler sizden. bu duyguların çekirdeğine indiklerinde ise siz, orada olmazsınız. ya da onların gördükleri, siz değilsinizdir.

    ufacık bir karıncayı bile öldürmeye çalışırken kaçmıyor mu? kim ölümsüz olmak istemez?

    işte daha iyi yaşaması uğruna bir insanın nezdinde ölmeyi kabul edebilmektir o insanı sevmek. insanları sevmek.

    sırf bu bile olsa sebep, en azından kendinizi seversiniz. ki en güzelidir.
  • koşul gerektiren eylem.

    takılmış notlarıma, sanırım kemal tahir söylemişti, şöyle:

    " insanları toptan sevdiğini söylemek, namusluyla namussuzu, ihanet edenle ihanet etmeyeni, ayıramama zayıflığındandır. bütün insanları sevdiğini ileri sürmek, sevilmesi gereken namuslu insanların sevgi payına namussuzları, hiç de hakkımız olmadığı halde, ortak etmektir."
  • zor olan insanları sevmek değil; kendilerinden soğutacak şeyler gördüğünüzde filmi başa sarıp herşeye rağmen insanları yeniden sevebilmek.

    agresif orta yaş üstü ve de yaşlı insanları bu kapsamda değerlendirmek gerek belki de. darbeler yendikçe, güvensizlik arttıkça insanları sevmeye dair o içgüdüsel filmi her defasında başa saracak gücü kendinizde bulamayabiliyorsunuz çünkü.
  • "canım insanlar."
    (bkz: oğuz atay)
  • hayattan keyif almanın ön koşulu gibi bir şeydir. lakin tüm güzel şeyler gibi emek, çaba ve disiplin ister. hoppadanak sevmek olmaz öyle. sevgi neydi? sevgi emekti. başarıldığında ise her şey güzel olur. erich fromm'un da sevme sanatı isimli kitabında belirttiği üzere sevmek insanın içindeki bir yetenektir. ve tüm yetenekler gibi sabırla çalışarak geliştirilir. sadece duygusal bir patlama değildir yani. bir düşünme biçimi, hayata karşı bir tutumdur.

    son olarak herkesin bildiği gibi: (bkz: sevgi içimizde)
  • çok zor ve çok çabuk yıkılan bir kumdan kale gibi. tam insanları sevmeye başlamışken yere tüküren o adamla göz göze gelirsiniz. kaleniz ıslanmıştır artık ayakta duramaz.
  • bunu yapmak icin once kedini sevmeli kisi. kendine zerre sevgisi, hosgorusu olmayan birinin, insanlari sevmesini beklemek basta o insana haksizlik olur. ben, bana verileni benimseyememisken kim benden bir digerini herseyiyle sevip kabul etmemi bekleyebilir ki?
  • bu sevgi olayını anlamak zaten çok zor. ne kadar somutlaştırılırsa ben o kadar anlamayacağım. uzundur bunu sorguluyorum kafamda. içgüdüsel bir şey olduğu kesin ama mekanizma nasıl işliyor? nerede başlanıyor bir insan sevilmeye? kan bağı mı? paylaşmak mı, anlaşmak mı?

    birinin beni sevmesini de anlayamıyorum. annemin dayısının karısı mesela. beni çok seviyor. neden anlamıyorum. ciddi ciddi seviyor, hediyeler alıyor. kararlarımı destekliyor, arkamda duruyor. gerçekten şaşırıyorum.

    sevmek çok değişik irdeleyince. ikili ilişkiler de, birini anlamak da. sevmek zor mesel..
hesabın var mı? giriş yap