• birey olarak varlık gösteremediği için.
  • nerdeyse temel bir memeli icgudusel davranisinin sekillerinden biri. "bir gruba ait olursan hayatta kalma sansin daha yuksek olur" esasina dayanir. baskalari ile mucadelede one gecme sansi tanir kisiye. basitce anlatmak gerekirse, cikar saglar kisi bu isten. cikarin maddi manevi olmasi kismi kisinin davranislarini nasil ve ne kadar rasyonalize edebildigi ile cesitlendirilebilir.
  • nemalanma da bir sebeptir, freud'un"insanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar" açıklaması da.
  • bade seviyordur.
  • allah’a inanıp, güvenmemek. tek mesele bu.
  • maddi ve manevi menfaat ve tabi ki daha güçlü görünmek için.

    güçlü bir lobinin parçası olup, daha iyi yerlere gelebilmek için. sosyal statü kazanıp, maddi açıdan refaha ulaşmak için.

    genelde tek başına adım atmaktan yoksun insanlar, tarikatların parçası olmayı tercih eder; hatta bazıları bu tarikat ve örgütlerin kölesi haline gelebilir. belki çok azı kendince inanç kavramını destekleyecek bir maneviyat arayışında olabilir.

    tıpkı bazı gençlerin, kavga esnasında adam çağırabilmek adına ülkü ocaklarına üye olması gibi.
  • ''din etrafında verilen ahlak oldukça bozuk, çağa ayak uyduramamış, zavallı bir toplum yaratır.'' demiş üstte biri.

    sorbonne hukuk, dünyanın en iyi hukuk fakültesi kabul edilir ve üniversite yerleşkesinin içinde kilise bulunur. aynı durum oxford ve cambridge üniversiteleri için de söyleniyor ancak bunu net olarak okumadığım için var diyemiyorum, söylenir diyorum. bizim insanımızın batıyı yanlış anladığı en önemli nokta şu ki, batı, ilerlemeyi dini tasfiye etmekte bulmamıştır. aydınlanma çağı düşünürleri içinde kiliseyi eleştirenlerin önemli bir bölümü yine din adamıdır. onların düşman olduğu uydurulmuş, yozlaşmış dindir; yoksa inanç sisteminin özü değil.

    bizim insanımız batıyı anlamak istediği gibi anladığından, dinin, insanı suç işlemekten alıkoyabileceğini de göremez. görmek istemez. insanların dini öğretileri nasıl anladığından yola çıkarak bir din tanımı yapamazsınız. yaptığınız tanım kitaptakine uymuyor çünkü. türkiye özelinde, tarikatlarda tövbe kabul ediliyor. şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır deniyor. şirk koşuluyor! kuran zaten bunu yıkmak için gelmiştir. kuran bu safsatalardan münezzehtir. biraz önce münafık-müşrik ayrımını buradaki bir yazara anlatmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim, islam adına yaşanan dinle kuran'ın alakası yok. insanlar islamiyet'i anlamak için kuran'ı okumayı tercih etmemişlerdir. türkiye'de yaşanan din gelenek dinidir. biz atalarımızdan böyle gördük dinidir. ataları da kuran'dan bihaber oldukları için ortaya bugünkü tarikat belası çıkmıştır. (yaşananın kuran'la alakası yok dedim diye alakası olanın ışid olduğunu yazacakları ciddiye almıyorum. onlar gerçek islam bu başlığında tatmin olabilirler. onlarla tarikat müritleri arasında fark görmüyorum. ha inkarcı yobaz, ha dinci yobaz. benim için ikisi de bir.)

    aidiyet duygusu deniyor. geçin bunları. bunlarla bu oluşumları yumuşatamazsınız. 3 bin dolara seyitlik belgesi düzenliyor adamlar! kitabın neresinde yazıyor bu? bununla mı sağlanıyormuş aidiyet? hak hukuk bilir mi bunlar? çoluk çocuk ayırt etmeksizin saldırmaktan imtina ederler mi? milli varlığa düşman değil mi bunlar?! hangi aidiyet? kuran ibadetini ne kadar gizli yaparsan o kadar makbul demiş. ne aidiyeti?

    muhammet ikbal boşuna dememiş, müslümanların islamiyet'e yapacağı en büyük iyilik, dünyaya kuran'ı müslümanların yaşamadığını söylemektir. 1920'lerde söylüyor bunu...

    neden tarikatlara giriyorlar... hiç şu bu diye liste yapmayın. tek bir sebebi vardır: kuransızlık! maddi karşılık beklemenin sebebi de bu, aklını kiraya vermenin sebebi de bu, namussuzluk yapmanın sebebi de bu... alayının sebebi bu!

    sen kitabı umursamayıp ''allah ile aldanmayın'' ayetini hayat tarzı yapmazsan, ''aklını işletmeyenler üzerine pislik indiririm'' ayetini aynen yaşarsın. ülkenin içinde bulunduğu durum tam olarak budur. gökten pislik başka türlü inmez. şu uğraştığımız tarikat belası bu pisliğin âlâsıdır. yazık ki şu ülkeye ne yazık...
  • network oluşturmak için, kolay yoldan insanlara ulaşabilmek için bu tarz topluluklara girilir.

    ailemin hiç çevresi yok. tek başlarına yaşamışlar ve bir şekilde hayatlarını idame etmişler. ben ne bir burs alabildim ne birine bir şey danışabildim. çok dar bir çevrede buldum kendimi. siyasi olarak bir düşüncem yok. dini olarak standart bir insanım. bu oluşumlarda çok iyi menfaat elde edebilirsiniz. mesela bir market açıyorlar diyelim, herkes oradan alışveriş yapıyor. herkes aynı mobilyacıdan, aynı esnaftan alışveriş yapıyorlar ve maddi olarak güçleniyorlar. tabi büyük parçayı götüren götürüyor. kırıntılarla idare edenler de yollarına bakıyorlar.

    ben bir şekilde nasıl yaşanır bir yolunu buldum ama zor oldu. buna daha çok hayattan korkmak diyoruz. insanlar hayattan korkuyorlar ve bir sığınılacak liman arıyorlar. dünya'daki en kötü şeylerden birisi sahipsizliktir. belki bir sahip çıkacak birilerini buluruz diye bu oluşumlar destekleniyor. genel olarak üst düzeydekiler hariç geri kalanı bu oluşumlardan zarar da görse, alternatif bir sistem olmadığı için, insanlar bu bataklığa giriyorlar.

    ben çoğu insanın kendisini geliştirdiğini ve bir şekilde bilgiye ulaşabildiklerini düşünüyordum. orduya katıldıktan sonra acemilikte gördüm ki cumhuriyet başarılı olamamış. bizler insanımıza ulaşamamışız. kendisini kurtaran, karanlıktan kaçmış. çok fazla okumamış, yol yordam bilmeyen gençler gördüm. bizler başaramadık, insanımıza ulaşamadık. her bozuk sistem bir alternatif doğurur. bu da en kolay yol olan ve geçmişten beri içimizde olan tarikat sistemi oldu.
  • aptal olanlar ahirette çıkar için, kafası çalışanlar maddi çıkar için.

    kısaca çıkar için.

    sorun insanların çıkar için bir şeyler yapması değil, bu dünyanın her yerinde var, öyle değil mi?

    sorun şu,

    nasıl 2020 yılında türkiye'de çıkar için kurulan örgütler böyle tarikatlar oluyor ve kendine bu kadar rahat kaynak bulabiliyor?

    sebebi şu:

    kemalist yıllarda da yeterince laik bir devlet değildik.

    tarikatları kaldırmak, takke zaviyeyi vs yok etmek yeterli olmaz. onları var eden etmeni yok etmek gerekir.

    o etmen şudur: halkın dinle yönetilmesi.

    şimdi siyaseten geriye gidiyorsunuz bakıyorsunuz herkesin ağzında allah, din muhammed falan.

    halka doğru ve yanlışı, ahlakı din üzerinden verirsen ( ki kenan evren bile bunu yapmıştır ), tepeden tırnağa halk bu olursa,

    çıkar örgütlerin de din etrafında kurulan örgütler olur.

    annesiniz, babasınız mesela, çocuğunuz var. anneannesi dedi ki sizin ufaklığa böyle yapma allah çok kızar falan.

    hah işte orada müdahale etmiyorsun ya, aman ne gerek var tadımız kaçmasın diyorsun ya, sen bile buna sebep oluyorsun sayın ebeveyn.

    çocuklara ahlakı din etrafında öğretirseniz, kafası da basmazsa, çocuğunuz günün birinde sırlar odasında nur çeşmesine ağzını dayayabilir...

    ahlak, laik bir şekilde öğretilmek zorunda. tepeden tırnağa bu böyle olmak zorunda.

    din etrafında verilen ahlak ( ki çok küçük yaşlardan itibaren.... ) oldukça bozuk, çağa ayak uyduramamış, zavallı bir toplum yaratır.

    insanlar ahiret çıkarlarını düşünerek değil, toplum faydasını düşünerek ahlak eğitimi almalıdır.
  • birlik olup güçlü bir şekilde istediklerini topluma kabul ettirmektedir. asil amaçları kişilerin sadece onlara bağlı şekilde ibadeti temel alarak fikir aşılama politikasıyla çalışırlar. yeterli sayıya ulaştıklarında ise yönetim alt temelde temiz saf müslümanları kendi amaçları ile kendi amaçlarını yaptırırlar, oysa arkada ve yukarılarda başka işler döner. dinimiz sorgulama açık bir yapıda oldugu içinde bu insanlara sorgulamadan nasil daha iyi ibadet edeceklerini söylemlerle ifade ederek kişilerin bağnazlık safhasına getirirler, yönetim mutlu olur, kişiler ise sorgulamadan ibadet ederek, sevap point kazanırlar.
hesabın var mı? giriş yap