• konuşmayı matah bir şey sanınca yokluğu da böyle dert oluyor herhalde diye düşündüren yoksunluk..

    durmaz lisanın dilin vır vır konuşursun deli.
    sanırsın bilgi tufanı, kükreyen irfan seli...
    "ya hayır söyle veya sus" demişti kutlu nebi;
    boş lakırkdıyla bu tembih asla çiğnenmemeli.
  • oluyor öyle genelde.

    konuşurken yoruluyorsundur, dinlerken yoruluyorsundur, düşünecek çok şeyin vardır, çok fazla hayal kurarsın, düşündüklerin ve hayal ettiklerin sana göre normal ama karşındaki insana absürt gelir, o nedenle anlatmak istemezsin.
    karşındaki insan sana ilginç gelmiyordur, anlattıkları ilgini çekmiyordur, zihnin dağınıktır, cümle kurmakta zorlanıyorsundur, senin ona anlatacakların onun ilgisini çekmeyecektir, zaten seni dinlemeyecektir, dinliyor gibi yapıp sana ne cevap vereceğini düşünmektedir, bu senin hevesini kaçırmaktadır.

    en çok da small talk denen sohbet türünde zorlanıyorum.

    kurstayız, kahve molası verildi.

    - nasılsınız?

    + teşekkürler iyiyim (şimdi benim de ona nasılsınız demem lazım, iyiyim diyecek, kötü olsa anlatır mı sanki? anlatsa benim elimden bir şey gelecek mi? gelmeyecek kesin, zaten sorun dinlemek istemiyorum, neden o zaman nasılsınız diye soruyorum? çünkü kibar insanlar böyle yapar, ama ben kibar olmak istemiyorum? olsun, sor sen yine de.)
    + siz nasılsınız?

    - iyiyim ben de çok merci.
    - nerede oturuyorsunuz?

    + (sana ne, ne yapacaksın nerede oturduğumu?) yakınım buraya. (şimdi senin ona nerede oturduğunu sorman lazım, neden sorayım ki, ilgimi çekmiyor nerede oturduğu, evli olup olmadığı, çocuklarının olup olmadığı.)
    + siz de mi bu civarda oturuyorsunuz? (al, sordum işte.)

    - ay evet, bıdı bıdı bıdı....
    + ay haha, ne güzel, allah bağışlasın, efendim? ha hayır benim çocuğum yok...( sözlükte bir tarif okumuştum, muzları hindistan cevizi yağında soteleyip üstüne tarçın döküyorsun, hangi yazarındı, keşke favlasaydım ama tarif kolay, yaparım, tekrar okumama gerek yok. göktaşı yağmurları ne zaman başlıyordu, bugün bir şey vardı sanki, neydi? hatırlayamıyorum. kedilere pire ilacı almalıyım, şu minibüs şimdi virajı alamayıp binaya ve üstümüze uçuyormuş. minibüs girdi bize ahahaa. bu coyote de çok eziliyor hakeza tom.)
    -pardon? minibüsün sesinden duymadım, çocuğum neden yok? uzun hikaye, anlatmasam olur mu?
  • her sözcük sessizlik ve hiçlik üzerinde gereksiz bir leke gibi cümlesini akla getirir, samuel beckett.
  • siz yunus emre'yi çiçeğe içini dökmek zorunda bırakan toplum değil misiniz ?
    ne konuşayım sizinle.
  • bunca yıl konuşup bitirmişim konuları. bir daha bir daha neden anlatayım. dinlediklerimi neden bir daha dinleyeyim.
    çok anlatmak istediğim bir şey olunca sözlüğe yazıyorum zaten.
  • adam fikrini belirtmiş zeka diye, diğeri bence zeka değil sosyallik yazacak ama cümleye küfür ederek başlıyor.

    can sıkıntısı sabrı öğretir.güzeldir.
  • toplumda rol yapmadığının göstergesidir. toplumda insanların hepsi rol yapar. birbirleriyle efen püften boktan konular hakkında konuşurlar. buna uymayan kişiler rol yapmayan kişilerdir. ve bu kişiler insanlar tarafından itici bulunup dışlanır ne yazık ki.
  • benim de sorun yaşadığım bir şeydi bu.

    hayatımda uzun süre, bunun gerçekten zeka ile alakası olduğunu düşündüm.

    kendimi çok zeki, her konuda konuşabilecek, iletişim gurusu olarak görüp, başkalarının sohbetinden keyif almadığımı öne sürdüm.

    30'lu yaşlarımın başındayım. ve bunun kocaman bir yalan olduğunu düşünüyorum.

    gerçek sebep, çok daha derinlerde yatıyor. yalnız bir çocukluk, alışkanlık yaratıyor.

    en doğru limanın yalnızlık olduğunu düşünüp, insanlar tarafından anlaşılmadığını/anlaşılmayacağını önyargıyla kabul edip, kimseye o şansı tanımıyorsun.

    biraz daha üzerinde düşünürsem, çözümünü de bulacağım. biraz işler yoğun bu ara.
  • zeka belirtisi değildir. tersi durumda sosyallik belirtisi değildir. sadece aynı frekansta insanlarla karşılaşamama durumudur.
    bugun birsürü kişiyle karşılaştım, konuşulanlar parfüm, ayakkabı, onu nerden aldın, bunu nerden aldın. hiç ilgimi çekmiyor. misal aynı ortamda parfümlerin kimyasal yapısı yahut ayakkabının tarihsel süreci konuşulsa muhabbete her yerinden dahil olurdum. konu konuyu açardı. "o parfümü nerden aldın, onun markası ne" gibi muhabbetler benim için cevabı ile bitiyor. bu benim asosyal olduğumu değil , o çevrenin benim için yanlış olduğunu gösteriyor.
  • insan konuşmak istediği kişiyle kaldırım taşlarını bile konuşabiliyor. mevzu bulamamak değil içimizde tükeniyor olmamız. herkesin içinde anlatmak için biriktirdiği cümleleri var, bekledikçe çürüyor içimizde. anlatacak kişilerse hep uzağımızda ve bu uzaklığın mesafelerde ilgisi yok.
hesabın var mı? giriş yap