• sokaklarda yerlere tükürenlerin dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde bunlardan birine rastladım sokakta yürürken.. önümde yürüyordu.. gayet gırtlağını temizleyerek, tam anlamıyla balgam denilecek bir şekilde laps diye kaldırımın ortasına tükürüverdi.. o anda bir şey demedim.. bunu takip etmeye başladım.. akşam saatleri olduğu için evine gittiğini tahmin etmiştim.. nitekim bir otobüs ve bir minibüs yolculuğundan sonra bunun mahallesine geldik.. markete de uğradıktan sonra evine ulaştık.. kapının zilini çaldığı için birileriyle birlikte yaşadığı sonucunu çıkardım.. nitekim tahminime göre eşi ve iki çocuğuyla yaşadığı ortaya çıktı.. kendisini karşılayan aile fertleriyle selamlaştıktan sonra kapıdan içeriye girdi, tam kapıyı kapatacakken elimle tuttum.. şaşırdı.. kapıyı elimle ittirerek ardına kadar açtım ve aynen onun yaptığı gibi kocaman bir balgamı evinin içine doğru savurdum.. noluyo lan lun demeye kalmadan fırladığım gibi tabanları yağladım.. durup neden böyle bir hareket yaptığımı anlatmaya gerek görmedim çünkü sonuçta anlaması mümkün değildi.. kaldı ki büyük olasılık tekme tokat girişip beni bir güzel pataklayacaktı da.. neyse.. tek üzüntüm o balgamı yerden eşinin temizleyecek olma ihtimalinin yüzde bin beş yüz olması..
  • dolmuşta, otobüste, minibüste yani kısacası toplu taşıma araçlarında yanında oturana saygısızlık derecesinde yayıla yayıla oturanların dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde geç vakit beşiktaş'tan motorla üsküdar'a geçmiş oradan da talimhane minibüsüne binmiştim.. ben bindiğimde her nasılsa bir kişilik oturacak yer kalmıştı.. her nasılsa dedim çünkü genelde bu gibi durumlarda ayakta kalan ilk kişi ben olurum.. gerçi nedeni daha sonra anlaşıldı.. kader beni bir insansı ile daha muhatap etmek için o koltuğu boş bırakmıştı.. koltuğa oturmaya hamle ettiğim anda da kaderin bu oyununun farkına vardım.. insansı hayrabolu mandası gibi koltuğa yayılmış durumdaydı ve benim oturma hamleme rağmen istifini hiç bozmadı.. bu arada bu tip insansıların genelde erkeklerden çıktığını hatırlatmam gerek tabii ki.. ya da her zaman erkeklerden çıkıyor sanırım.. neyse.. ben kendi adıma toplu taşıma aracında yanım boşken oturuyorsam, yeni biri kapıdan girip oturacak yer var mı diye şöyle bir etrafına bakındığında zaten derli toplu oturmama rağmen şöyle hafiften bir toparlanır gibi yaparım ki yanıma oturduğunda yayılma problemi ile karşılaşmayacağını anlasın o kişi ve rahatlasın diye.. ama benim insansım pek ince düşünceli biri değildi doğal olarak.. yanına oturdum diyemeyeceğim, şöyle bir iliştim.. aslında böyle durumlarda ayakta durmayı da tercih ettiğim olur ama bel fıtığım nedeniyle son zamanlarda öyle ayakta yolculuk yapmak bana pek yaramıyor.. ilk önce bacaklarım mini etekli olup frikik vermek istemeyen bir hanım gibi bitişik ve dışa dönük durumda bir süre oturdum ki belki insansılığının farkına varıp biraz toparlanır diye.. ama bana mısın demedi.. öyle olunca ben de sol dizimi onun sağ dizine dayadım ilk etapta.. işte artık yaptığı saygısızlığı anlaması ve bacağını kendi misak-ı milli sınırlarının içine çekmesi gerekiyordu.. ama ne gezer.. biraz bastırmaya başladım dizimi.. neden "beyefendi biraz toparlanır mısınız?" diyerek adamı uyarmadığımı soranlarınız vardır şimdi.. yapmadım çünkü insansılar laftan anlamazlar.. o an için belki toparlanır ama bir sonraki sefer yine yayılır.. hatta toparlanmayı bırak ben öyle deyince o da bana "toparlanmazsam nolcak lan!" da diyebilir.. o yüzden en güzeli benim yöntemlerimdir bana güvenin.. neyse dizimi bastırmayı bırak ittirmeye başladım ufaktan.. ama tık yok.. işte o anda günah benden gitti ve bacağımı geri çekerek hanım hanımcık oturuşuma geri döndüm.. inşallah benden önce inmez diye de dua etmeye başladım bir taraftan.. inseydi de ben yapacağımı yapardım ama inmedi neyse ki.. minibüs benim ineceğim durağa yaklaştığı sırada çantamdan scrikss 35 serisi parlak krom tükenmez kalemimi çıkarıp kapağını açtım.. insansıya dönüp "insanlarla beraber yaşamak istiyorsan birazcık görgü kurallarına uymalısın, insanlara hatta senin gibi başka insansılara bile saygı duymalısın" dedim.. suratıma bön bön baktı.. "iki kişilik yerde böyle yayılarak oturamazsın" diye devam ettim.. "oturursam nolur lan!" dedi.. ben size demiştim değil mi? o sırada minibüs benim durağıma geldi, durdu ve kapıyı açtı.. ben de insansıya "bu olur!" diyerek tükenmez kalemimi dizinin biraz üstüne olanca gücümle laps diye sapladım.. gacırt diye de kemiğine kadar saplandığını hissettim.. adam şaşkınlıktan çığlık atmaya bile başlamamıştı ki kapıdan fırlayıp ara sokaklara daldım.. kemerden sonra güzelim kalem de gitti.. ama neyse.. amaç insanlığa hizmet sonuçta..
  • çocuklarına kötü davranan, onların ihtiyaçlarını karşılamaya, onları mutlu etmeye çalışmayan, onları döven anne babaların dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde belediye otobüsündeyim.. üsküdar'a gidiyorum.. çengelköy'de bir baba - oğul bindi otobüse.. çocuk olsa olsa 5-6 yaşlarında ya var ya yok.. sessiz sessiz, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.. geldiler tam önüme oturdular.. adam söylenip duruyor.. çocuk ağlıyor.. arada da sesi biraz yükselir gibi olunca herif laps diye çocuğun kafasına vurup "ağlama!" diyor.. aralarındaki konuşmalardan anladığım kadarıyla da çocuğa dondurma almışlar, çocuk da dondurmayı yere düşürmüş.. ancak çocuk dondurması yere düştü diye ya da yenisini istediği için ağlamıyor.. olay tamamen dikkatsizlik edip dondurmasını düşürdüğü için babasından dayak yiyor oluşu üzerine kurulu.. neymiş efendim bir sürü para vermişler dondurma almışlar o para kolay mı kazanılıyormuş neden dikkat etmemiş çat! arkadan ben de adamın kafasına bir tane patlatmamak için zor tutuyorum kendim.. anladığım kadarıyla adam sadece çocuğun kafasına vurmakla da kalmıyor arada alttan bacağını falan çimdikliyordu ki çocuk arada sesini yükseltip tepki veriyordu.. sesi yükselince de adam tokadı yapıştırıyordu susması için.. neyse ben kendimi zor tuttum.. neden tuttum? ne olursa olsun çocuğun yanında babasına sağlı sollu girişmek doğru olmazdı.. bekledim.. üsküdar'da indik.. ben bunları takip ediyorum.. ne dondurmaymış ama bitmedi adamın çocuğa çemkirmesi.. motor iskelesinin orada bir kadınla buluştular.. uzaktan anladığım kadarıyla çocuğun annesiydi.. adam ona da biraz verdi veriştirdi.. büyük olasılık anasının oğlu işte ne olacak falan demiştir.. kadın çocuğu aldı motora doğru yürüdüler.. ve ne yazık ki kadın da çocuğu ittirip kaktırdı o sırada biraz.. neyse.. benim hedefim adamdı.. çocuk gittiğine göre artık ben hareketimi yapabilirdim.. üstelik bu seferki avım ufak tefek olduğu için dayak yeme korkum da yoktu.. üzerinde kot pantolonun içine sokulmuş kısa kollu gömlek olduğu için de tabancaydı, bıçaktı gibi aletlerle karşılaşma durumu da yoktu.. otobüs duraklarına doğru yöneldi.. arkasından gittim yetiştim.. bunun ense köküne öyle bir osmanlı tokadı çaktım ki herhalde sonrasında boyun fıtığı olmuştur.. ne oluyor demeye kalmadan da yere yapıştı zaten.. daha sonra "ne oluyor lan" falan diye geveledi ağzında.. "ebenin körü oluyor" dedim.. "nasılmış iyimiymiş küçücük çocuğa dayak atmak.. madem ki onu dünyaya getirdin o zaman ondan sorumlusun, onun mutlu olmasını sağlamak zorundasın, elbette dikkatli olmak konusunda tavsiyelerde bulunabilir nasıl yapılacağını ona öğretebilirsin, ama dondurmasını yere düşürdü diye dövmek yerine üzülmesin diye teselli edip yenisini almalısın, çocuğuna aldığın dondurma parasının hesabını yapacaktın madem, hele de ikincisini alacak paran yoksa mesela ne diye çocuk yapıyorsun, senin gibilere çocuk yapma ehliyeti vermemesi lazım devletin, senin görevin o çocuğu sevmek, onu mutlu etmek, o kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar onu desteklemek, kendini ona sevdirmek, ona yanlışı doğruyu, iyiyi kötüyü öğretmek, maddi manevi bütün ihtiyaçlarını karşılamak, sen buna mecbursun, ona yeri geldiği zaman usulünce kızabilirsin, yeri geldiği zaman makul ve mantıklı cezalar verebilirsin, ama dövemezsin......" işte böyle şeyler söyledim falan filan..
  • şehir içi toplu taşıma araçları başta olmak üzere kalabalık ortamlarda kadınları taciz eden ve "fordçu" diye nitelenenlerin dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde metrobüsteyiz.. akşam saatleri, iş çıkışı, kalabalık.. zincirlikuyu'dan bindik kadıköy'e gidiyoruz.. yanımda iş yerimden bir arkadaş var.. yanımda dediysem metrobüse binerken kalabalık ve itiş kakış yüzünden birbirimizden birkaç metre ayrı düştük ve bir araya gelemedik.. neyse, altunizade'de kalabalık azalıncaya kadar böyle idare ederiz babında birbirimizle işaretleştik ve yola çıktık.. zaten akşam bir yerlerde oturup muhabbet etme niyetimiz olduğundan çok da önemli değildi metrobüste de bir arada olmak.. ben bu tip yolculukları ne kadar kalabalık olursa olsun boş boş geçirmektense kitap okuyarak geçirmeyi tercih ederim.. çantamdan kitabımı çıkardım bir elimle tutunup diğer elime de kitabımı aldım okuyorum.. tam önümde birinin kocaman valizi durduğu için de rahatım, kitabım başkasının sırtına omzuna değmiyor.. ama o anda fark ettim ki tam yanımda duran bir insansı önünde duran bir kadıncağızı sıkıştırıyor.. kadın rahatsız rahatsız kıpırdanıyor ama o kadar kalabalık ki yerinden kıpırdayamıyor bile.. ben ayağımla önümdeki valizi hafif yana kaydırıp kendim de adama sırtımı dönüp onu biraz ittirdim.. kadın benim solumda kalacak şekilde hafif yana kaydı ama adam bu sefer diğer tarafına doğru hareket ederek yine vücudu kadına sol taraftan bitişecek bir pozisyon aldı.. manevra pek işe yaramamıştı.. bu gibi durumlarda insansıları uyarmanın pek işe yaramadığını daha önce söylemiştim.. o anda yapmasa daha sonra tekrar yapacaktır.. zaten hemen öyle bir şey yapmadığını söyleyip üste çıkmaya çalışacak ağız dalaşı yaratacaktır.. gerçi bazen araçtaki kalabalık tarafından ciddi dayak yedikleri de olur ama her zaman değil.. kadın da çekingen biri olmalı ki sesini çıkarmıyor, çıkaramıyor.. böyle manevralar, ittirip kaktırmalarla altunizade'ye geldik.. epey inen olduysa da kalabalık adama fırsat verecek kadar varlığını korudu.. ben arkadaşın yanına geçtim.. kadın biraz ilerledi ama adam peşini bırakmayarak tekrar dibine sokuldu.. ben arkadaşı dürtüp durumu gösterdim ve "ne dersin?" babında göz kırptım.. zeki çocuktur durumu anında anladı ve "olur" anlamında başını salladı.. insansılarla olan maceralarımı ona anlatmıştım ve o da böyle bir deneyim yaşamak istediğini söylemişti.. işte fırsat ayağına gelmişti.. çantamı açtım ve içinden "saplı çuvaldızımı" çıkardım.. bu alet benim kendi imalatımdır.. bıçak ya da tornavida gibi yaralamayı değil daha çok can yakmayı amaçlayarak tasarlanmıştır.. bir çuvaldızın sap kısmını üzerine yuva kazılmış iki tahta arasına sıkıştırıp sonra da koli bandıyla bantlamak suretiyle elde edilmiştir.. neyse, aleti arkadaşa verdim.. adama doğru ilerledik.. arkadaş arkasında kaldı ben de biraz iteleyerek kadınla arasına girdim.. yüzüm de adama dönüktü.. yüzlerimiz birbirine değecekti neredeyse.. başına gelenin nedenini öğrenmesi gerektiği prensibiyle fısıldayarak "yaptığın ayıp değil mi? kadıncağızı rahatsız ediyorsun?" dedim.. inkar edecek sanırsınız değil mi? nerdeee.. "sana ne lan?" diye fısıldadı o da bana.. "sana da mı yapmamı istiyorsun? o zaman arkanı dön," dedi. ben adamın omzunun üzerinden arkadaşa işareti çaktım.. arkada bir hareket oldu ve insansının önce gözleri fal taşı gibi açıldı ve arkasından bağırmaya başladı.. arkasına dönmek istiyordu ama ben "beyefendi neyiniz var iyi misiniz?" diyerek kollarından tutmuş dönmesine izin vermiyordum.. arkadaş arkadan bir kez daha çalıştı.. adam anırmaya devam ediyordu.. başkaları da bize doğru döndü.. arkadaş da beni taklit edip "beyefendi, beyefendi iyimisiniz?" gibisinden sorular soruyordu.. arkadaş üçüncü kez çuvaldızı saplamış olmalı ki adam bu kez can havliyle kollarını benden kurtarıp arkasına döndü.. bir taraftan da bir eliyle kıçını, diğer eliyle bacak arasını tutuyordu ama görünürde hiçbir şey yoktu.. arkadaş aleti çoktan cebine atmıştı zaten.. o sırada söğütlüçeşme'ye ulaştık.. kapılar açıldı.. adamla ilgilenmeyi başka yardımsever insanlara bırakıp indik biz.. arkadaşın sonra söylediğine göre önce kaba etine çalışmış.. ama hıncını alamayıp ikinci darbeyi laps diye anüs bölgesine sallamış hatta üçüncüyü mümkün olduğu kadar testis bölgesine yönlendirmiş.. tevekkeli değil adamın gözleri yuvalarından çıkacaktı neredeyse.. sonra bir yerde oturduk işte.. patronu çekiştirdik bütün gece..

    bu arada önümüzdeki yılbaşı gecesini arkadaşla beraber taksimde geçirmeye karar verdik..
  • hayvanlara eziyet edenlerin dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde bir akşam geç vakitte eve dönüyordum.. on beş yirmi metre önümde biri yürüyordu.. tuttu ilk falso olarak yere tükürdü.. daha o anda kendisinden nefret ettim.. bununla da kalmadı asıl insansılığını birkaç saniye sonra yaptı.. bir sokak köpeği çöp kutularının dibine konulmuş poşetlerin birinden ilgisini çeken bir koku almış olmalı ki poşetin ağzı bağlı olduğu için kendi imkanlarıyla açmaya çalışıyordu.. ufak tefek, kemikleri sayılan bir köpek.. ben poşetin ağzını açmasına yardım etmeyi aklımdan geçirirken bu insansı olanca gücüyle laps diye köpeğin poposuna bir tekme attı.. hayvancağız o darbeyle ileri fırlayıp bir de kafasını çöp kutusuna sertçe çarptı iki büklüm yığıldı.. son gücüyle ayağa kalkıp viyaklayarak ve yalpalayarak kaçtı.. köpek kaçarken ben de çoktan koşmaya başlamıştım.. insansının arkasından hızla yaklaşıp tam beline taban girdim.. o kadar hırsla ve hınçla vurmuşum ki herif resmen havada uçarak iki üç metre havada süzülüp sonra yerde de bir metre falan sürüklendi.. çöp kutusundan ağzı açık bir poşet alıp yanına gittim.. hala yüz üstü yatmış ne olduğunu kavramaya çalışıyordu.. sırtına oturup yarısına kadar dolu çöp poşetini kafasına geçirdim.. saplarını ensesinin üzerinde sıkı sıkı düğümledim.. bu arada debelenmeye başladığı için de kafasını birkaç kez yere sertçe vurdum.. debelenmeyi kesti.. sonra kemerimi çıkardım ve ellerini arkadan güzelce bağladım.. boğulmasın diye de poşetin bir yerini yırtarak hava deliği açtım, dallamayı öylece bırakıp ıslık çala çala eve gittim.. kemer çok güzeldi ama daha yeni almıştım.. eskisi artık dar gelmeye başladığı için karaciğerimin olduğu bölgede karıncalanmaya neden oluyordu.. eğer böyle bir şikayeti olan varsa elbette doktora da gitsin ama öncelikle son zamanlarda kilo aldıysa beli sıkan pantolonlarını ve kemerlerini değiştirmeyi ihmal etmesin..
  • hominin'ler, taksonomideki hominoid üst ailesinin alt ailelerinden biridir.

    hominin'ler, insanın evrim çizgisine çok yakın olduğu konusunda şüphe olmayan 4 cins ile temsil edilir: ardipithecus, kenyanthropus, australopithecus ve homo.

    modern insanın, bizim, taksonomideki yeri şu şekildedir;
    primatlar > antropoidler > hominoidler > hominidler > homininler > homo > sapiens
  • sözlükte bir şahısa yönelik kullanıldıgında kendinizi çaylak olarak bulmanızı sağlayan tabir.

    götümüze girebilir olarak bulunuyor yani aklınızda olsun.

    (bkz: gammaz olunca hassaslaşan yazar)

    #14954858
  • neandertal özelliklerden hala kurtulamamış, o duyguları baskı altına alamamış günümüz modern insanı da bu gruba sokulabilir.

    bencillik, abazalık, herkes beni sikebilir korkusu, başkasının mutsuzluğundan mutlu olma dürtüsü, sürekli güvensizlik,... devam eder gider bu.
  • araba ya da motorsikletle kapkaç yapanların dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde bana rastladı bu insansılardan ikisi.. bana rastladı derken kapkaçı bana değil kaldırımın kenarından yürüyen yaşlıca bir kadına yaptılar ama o sırada ben de motorsikletle oradan geçiyordum tesadüfen.. olay minibüs caddesinde gerçekleşti.. ben psikiyatrımla görüşmüş eve dönüyordum.. yamaha vmax'ime kurulmuş yolun sağından sağından, acele etmeden, etrafa bakına bakına ilerliyordum.. bu iki hıyar bir mobilete binmiş olarak yanımdan geçtiler.. epey de hızlı gidiyorlardı.. hafta içi öğle saatleri olduğu için caddedeki trafik ve kaldırımlardaki insanlar fazla kalabalık değildi.. bunlar yanımdan hızla geçince ben de gayri ihtiyari hızımı biraz artırdım.. amacım tabii ki bir mobiletle kapışmak değildi ama aradaki mesafeyi koruyarak arkalarından ilerlemeye başladım.. olacakları hissetmiş olmalıyım.. göztepe civarında bunlar kaldırıma iyice yanaşarak çantasını tedbirsizce yol tarafında tutmuş yola yakın yürüyen yaşlıca bir kadına hamlede bulundular.. arkada oturanın çantayı yakalayıp laps diye çekmesiyle birlikte zavallı kadın da o yöne doğru sendeleyerek dengesini kaybetti ve çanta kolundan kurtulana kadar biraz sürüklendi ve yerlerde yuvarlanmaya başladı.. neyse ki çanta kolundan çabuk kurtuldu da daha fazla sürüklenmeyerek daha büyük bir tehlikeden kurtulmuş oldu.. ben hemen hızlanıp kadının yanına geldim, durdum.. tam yardım etmek üzere inecektim ki kadın doğruldu ve "çantam," dedi "içinde emekli maaşım var." o sırada etraftan başkalarının da yardıma koştuklarını görünce kadını bırakıp iki insansının peşine düştüm.. ben kadının yanına yaklaşırken gözucuyla sağa çevreyoluna doğru döndüklerini görmüştüm.. ben de dönüşümü yaptım ve gazı kökledim.. tam tahmin ettiğim gibi e-5 göztepe köprüsüne varamadan bunları yakaladım.. kendi motorumu bunların sol tarafına yaklaştırdım ve tam hizalarına gelince sağ ayağımla mobiletlerine tekmeyi yapıştırdım.. bunlar ben tekmeyi yapıştırır yapıştırmaz yalpalamaya bile fırsat bulamadan kaldırıma çarptılar ve uçuşa geçtiler.. insansılar bir tarafa, mobilet bir tarafa, çanta başka bir tarafa... hemen kenara çekip durdum.. o kadar kötü düşmüşlerdi ki ayağa kalkıp bana saldırmalarına imkan yoktu.. nitekim ikisi de kafa göz dağılmış, kol bacak kırılmış vaziyette ahlaya vahlaya kendi köşelerinde inliyorlardı.. eğilip çantayı aldım.. bunların yanına gittim.. "tekrar kapkaç yapacağınız zaman etrafınıza iyi bakın dedim, eğer ben yine oralardaysam bu kadar ucuz kurtulamazsınız." birkaç dakika sonra da yaşlı kadının çantasını teslim ettim.. psikiyatrım o günkü seansımızda bana bu gidişle yakında birilerini öldürmemin yakın olduğunu söylemişti.. kısmet o güne değilmiş demek ki..
  • trafikte sıra beklemeyip yandan ilerleyerek en öne giren şoförlerin dahil olduğu insana benzeyen ancak insan olarak değerlendirilemeyecek bir canlı türüdür..

    geçenlerde beylerbeyi köprü girişindeki trafikte neredeyse yarım saat bekleyip tam köprüye dönen viraja ulaşmak üzereyken bu insansılardan biri altunizade'ye giden yoldan rahat rahat gelip laps diye önüme kırdı ve sıraya girdi.. hemen sıradan çıkıp bunun solundan geçip ben de onun önüne kırdım.. dikiz aynasından bakıyorum şimdi.. çekti el frenini indi aşağıya.. yürüdü geldi benim arabamın yanına.. eskiden araba camlarını açmaya yarayan çevirme kollarına gönderme yapan el işaretiyle camı açmamı işaret etti.. açtım.. napıyorsun lan sen dallama diye girizgah yaparak böğürmeye başladı.. ben de elimle bir saniye işareti yaparak yan koltukta duran çantama uzandım.. uzun zamandır kullanmak için fırsat beklediğim biber gazı kutusunu çıkararak bunun gözüne ağzına burnuna boca ettim.. herhalde gezi parkı direnişçilerinden değildi ki hemen etkilendi ve acı içinde kıvranmaya başladı.. sonra arabadan indim ve bunun apışarasına sert bir diz darbesi oturttum.. bir eliyle yüzünü diğer eliyle malzemelerini kavramış bir şekilde yerde sürünmeye başladı.. yetti mi yetmedi.. bagajı açarak hiçbir zaman kullanmak zorunda kalmamayı umut etiğim ingiliz anahtarını aldım.. merak etmeyin herife bununla vuracak değildim tabii ki.. onun arabasına doğru ilerledim.. ön camdan başlayarak bütün camlarını tuz buz ettim.. farları da çatırdattıktan sonra birkaç darbe de kaportaya indirdim.. indirmek demişken lastiklerini de indirmek aklımdan geçti ama yanımda delici ya da kesici alet olmadığından bu iş eksik kaldı.. ilk fırsatta böyle bir alet de edinip bagaja atmam lazım demek ki.. tabi o sırada diğer arabalardaki insanlar ve insansılar da ilk şaşkınlıklarını atıp yanımıza geldiler.. kimi beni sakinleştirmeye çalıştı kimi yerdeki herifle ilgilenmeye girişti.. gerçi ben sakinleşmiştim artık.. herif de biraz kendine gelir gibi olmuştu.. yanına gittim şikayetçi olacak mısın dedim.. olacaksan hadi acele et dedim öğleden sonra önemli bir toplantım var.. kafasını iki yana sallayarak göz yaşları içinde şikayetçi olmayacağını söyledi.. iyi o zaman deyip arabama bindim ve yoluma devam ettim.. bu arada bazen araba kuyruğunun en arkasına girmeyi yanlışlıkla ya da bilmeyerek es geçip mecbur kaldıkları için sıraya daha ileriden girmeye çalışanları ya da hayati bir aciliyeti olduğu için önlerden girmeye çalışanları ayrı tutuyorum.. ama onlar da bunu yapacakları zaman kaş göz el hareketleriyle önüne geçecekleri arabanın şoföründen izin isteseler iyi olur..
hesabın var mı? giriş yap