• kıskançlık demiş bir arkadaş ve debe'ye girmiş #100463755
    ancak doğru bir şeyi çok zorlayarak başka bir yönünden ele almış..

    bu sadece instagram değil, sosyal medyadan, sözlükten, toplumdan, insandan nefret etme eşiğidir..
    belki biraz uzun olacak ama gelin tarhicesini kendimce şöyle anlatayım;

    instagram ilk hayatımıza girdiğinde böyle değildi.
    insanlar çektikleri güzel fotoğrafları atıyordu. manzara fotoğrafları, doğa fotoğrafları, hikayesi olan fotoğraflar ve daha bir çokları.. sanatsaldı..
    hatta sırf bu yüzden bir dönem fotoğraf makinesi sektörü büyük bir atılım yaşadı..

    sonra her şeyi piç eden, parasıyla mutluluğu satın almaya çalışan gösterişçi tayfa peydah oldu.
    boyunlarında kocaman kocaman fotoğraf makineleriyle, nerede bir yaşlı, sümüklü çocuk, martı görseler soktular makineyi burunlarının dibine...
    önceleri "ehh" dedik, "varsın böyle olsun yeter ki toplum sanata yanaşsın ısınsın" dedik..

    bu da bir müddet böyle devam etti ki ünlüler girmeye başladılar instagram camiasına, yedikleri içtikleri gittikleri mekanları paylaştılar.
    hemen akın akın bunların fanları yerleşti instagram hesaplarına..
    sonra bu ilk tayfa attı fotoğraf makinelerini aldı ellerine telefonu, birlik oldu bu fanboylarla... böylelikle yeni bir kelime girdi hayatımıza; selfie.....

    sonra özentiler geldi..
    12 ay taksitle 3 günlük her şey dahil otellerde konaklayan, tatilden çok, kaldığı otelin, yediğinin içtiğinin fotosunu çeken tayfa...
    instagram deniz kenarındaki bacak ve bacağı kalın olanların da ayak fotoğrafından geçilmiyordu.
    eğer fetişist değilseniz dayanamıyor kusuyordunuz...

    tam bunlar bitti derken spor salonu tayfası geldi bu sefer de...
    kıllarını jiletle tıraşlamış öküz boğan adamlarla, dar taytlarından götlerini fışkırtan escort tipli estetikli ablaların storyleri sardı ortalığı...
    gözümüz göte de ete de doydu maşallah bu dönem.
    nice koç yiğitler bu yolda heba oldu..

    bu da tam bitiyordu ki, twerk modası başladı instagramda..
    gözümüze gözümüze girdi o koca koca sallanan götler. beyine kan gitmez oldu.
    benim için şahsen bu dönemdeki en büyük travma, komşumuz 55 yaşındaki menopoz bir teyzenin, değirmen taşı gibi götünü, şalvarıyla çalkalaması ile son buldu.

    twerk çılgınlığı biterken nargile kafeciler bastı ortalığı....
    bmw marlboro iphone nargile muhteşem 4'lüsü yer aldı instagram sayfalarında...
    uçları yukarı doğru kıvrılmış battalgazi bıyıkları, dar gömlekler kıllı döşler, bilekte yarım biten skinny pantolonlar, ellerinde tespihle poz veren babet çoraplı "delikanlılar"...
    içlerinde dev gibi gay uyuduğuna inandığım bu gençlere maruz kaldık uzun bir süre...
    işin garibi kendi halinde efendi efendi evli barklı adamlar bile bu tipe evrildi bir müddet sonra..
    ve instagram ülkede yeni bir sektör doğurdu. (bkz: nargile cafe sektörü)

    tam nargile kafeye alışmıştık ki bu sefer de rakı masası fotoğrafları doluştu instgrama..
    ilk başlardı hoştu güzeldi açıkçası. tür sanat müziği, elbet bir gün buluşacağız storyleri, ve fonda yarım bir rakı kadehi..
    sonra bunun da boku çıktı...
    "vur kadehi ustam"a "2 kuruşluk adamları musallat ettik ömrümüze" arabeskine bağlandı instagram..
    rakı öyle içilmez böyle içilir, rakı adabı konuşulmaya başladı..
    rakı içen kadın yüceltildi. sanki kadınlar hiç rakı içmezmiş gibi..
    kadehlere kırmızı ruj izleri bırakılıp fotoğrafları çekildi.
    rakı sofraları instagram filtrelerinden geçti...
    çok zor günlerdi...

    ohh be dedik rakı da bitti..artık rahatız bundan sonra derken bu sefer de rümeyselar'ın yeni gelin evleri, düğünleri, altın varaklı koltukları ile gözümüz kamaştı..
    çekin şunu gözümüzün önünden dedik.
    kişi listesinden çıkardık trip yedik, olmadı...
    üniversitedeki pelinsu'lar hemen birer sümeyye'ye dönüştüler. ortamlara akan pelinsu'lar nagile kafe storysi atan, müteahhit çocukları furkanlarla evlendiler, ipek başörtülerine bürünüp sanki hiç bar çıkışı küsküyü köklememişler gibi, mumlarla çevirdikleri seccadelerde "namaz pozları" verdiler...

    bu arada facebook ise 60 yaş civarı sözcü gazetesi okuyan ve her ne hikmetse 80'lerde kafalarını kuma gömen emekli amcaların, siyaset arenasına dönüştü...
    viagra'yı atan amcalar, sağda solda emekli teyzelere, angelina jolie'ye, rahmetli marlyn monroe'ya falan yürüdü..

    dahası paylaşılan türk kahvesi fotoları, yeni alınan arabada verilmiş pozlar, satın alınan çakma yada orijinal ürünlerle verilen pozlar, baby showerlar, diş buğdayları, rabia'nın 40 kınası, ebesini damı gibi şeyleri, et tokatlayan manyakları, alt tarafı esnaf olan adamların mal mal showlarını yazmadım bile..

    twitter deseniz sabahtan akşama kadar, siyaset, futbol, escort hesapları ve kesin yaşanmıştır diyeceğimiz yalanlarla ve ilgi orospuları ile doldu taştı...

    sözlüğe geldik tekrar geri döndük baktık ki burayı önce aktroller basmış, sonra tam gaz cahil futbol kavgaları devam ediyor..
    bir de üzerine new inci tayfası amgötmeme başlıkları ile coşturmuş burayı..

    şimdi diyeceksiniz ki, takip etme kardeşim kapat hesabını..
    madem bu kadar rahatsızsın kapat hepsini defol git..
    evet yaptım..
    ekşi hesabımı 3 yıla yakın süre kullanmadım. öldüm sandılar..
    facebook hesabımı kapattım, arkadaşlıktan çıkardım sandılar küstüler,
    instagrama hiç bakmadım, foto atmadım asosyal dediler,
    twitter'da bir şey yazmadım tepkisiz, oportünist dediler....

    dediler de dediler....
    yani yapacak gidecek hiç bir şeyim yok. dahası zaten bu insanların hepsi gerçek ve hepsi çevremde..
    işe geliyorum nargileci tayfa,
    komşum baby showercı tayfa,
    patronum rümeysa'nın babası altın varakların sahibi,
    müdürüm bmw'si ile yol stroysi atan mal tayfa,
    karşı masamdaki hande hanım, spor salonundan storyci tayfa,
    yan masadaki mustafa amca facebookta sözcü gazetesi temsilcisi,
    çaprazımdaki sibel hanım, kahve fotosu atan abla,
    diğeri rakı masacı tayfa,
    çaycı zehra abla da yüzünü gizleyip, fake hesaptan twerk atıyor olabilir bilmiyorum ama zaten kaçamıyorum.
    zaten sağım solum önüm arkam bunlarla dolu..
    nereye gideceğim..

    hani kıskançlık demiş ya, en başta bahsettiğim entrydeki arkadaş.
    evet kıskançlık ama benim değil.
    bu insanların birbirini kıskanıp, birbirinin kopyası şeyleri yapması...
    her şeyin içini boşaltması..
    instagram'dan da sosyal medyanın her türlüsünden de nefret etme sebebi..

    antipatim instagram'a değil dostlar.
    insanlara.....
  • linç için ben gönüllü olayım: (bkz: kıskançlık)

    kullanmak zorunlu değil,
    takip etme zorunlu değil,
    ekleyeni kabul etmek zorunlu değil,
    açık profil zorunlu değil
    vs. vs.

    ama herkes başkalarının hayatını yaşayış şeklinden şikayetçi.
    kendisi hariç herkes sahte, her şey yalan.

    sizin gibi her boka karışan insanlar yüzünden belimiz doğrulmuyor. çünkü sizinle aynı şekilde düşünmeyen herkese karşı nefret dolusunuz. fotoğraf paylaşma uygulamasından bu kadar tiksinebilen bir insan herkesten ve her şeyden tiksinir muhtemelen. ama asıl kendini sevmiyor, haberi yok.
  • yeter yahu bu başlık sözlükte hiç açılmadıysa en az bin defa açıldı. instagram diye arayınca 2 bine yakın başlık çıkıyor: (ara: instagram*). dönüp dolaşıp her gün aynı başlığı açıp aynı boktan muhabbetleri yapıp, aynı saçma sapan tespitleri kusmaktan bıkmadınız.

    altı üstü bir uygulamaya bu kadar ağır anlamlar yükleyip depresyona giriyorsunuz. tamam anladık instagram'da her şey sahte, siz instagram kullanmıyorsunuz, süper insanlarsınız. instagram kullananlar da çöp. günde 20 tane birbirinin aynısı başlık açarak sözlüğü çöpe çevirdiniz.
  • hepiniz çok güzelsiniz. çok yakışıklısınız. muhteşem hobileriniz var. muhteşem meslekleriniz. olağanüstü tatiller yapıyorsunuz. mizah anlayışınız arşa ermiş. çok samimi dostlarınız var yorumlardan anlayabileceğimiz üzere. her anınız mutlu, her anınız paylaşılmaya değer.

    ama yordunuz be canım. çok yordunuz. karşıma geçip ağladıktan sonra paylaştığın fotoğrafla yordunuz. ne kadar mutsuz olduğunu anlattıktan üç dakika sonra paylaştığın mutlu fotoğrafla beni yordunuz. ağlanacak halinizle verdiğiniz havalı pozlarınızla beni tükettiniz. sevgilinizden ayrılmanın doğal travmasını yansıtmama çabanızla bıktırdınız. sen bu değilsin aşkım. sen hiç bir zaman buradaki insan olmadın bebeğim. sen beylik lafları hikayesinde paylaşacak kadar pişmedin be gülüm. sen bu değilsin. sen mutlu değilsin.

    ilgi çekmeyi bir kenara bırak. insanın doğası gereği yaşaması gereken şeylerle barış. mutsuzluğu da dibine kadar yaşa. yaşa ki insan olduğunu bil, kavra. acziyetini bir fotoğrafla insanlardan gizleyemeyeceğini öğren.

    sen insansın. anla.

    epeydir kullanmıyorum. üzerine çok fazla kafa yorduğum şeylerden birisidir bu sosyal medya. insanlardan uzaklaştırdığını idrak ettiğim anda uzaklaştığım şeydir. biraz genelleme gibi oldu ama, bahsettiğim şeyleri yaşayan sensin, benim, biziz. ben sadece faideli sayfalar takip ediyorum diyenler takibine devam etsin. nihayetinde insanoğlu ruhundan tamamen arınmış birer makineye doğru evrilmekte.

    hepimiz zayıfız. hepimiz aciziz. hepimiz sosyal medyada ne isek o değiliz.

    editos: ben bunu sarhoşken yazmıştım, şimdi tekrar okudum da, dil bilgisi hak getire. demek ki sarhoşken çok da şaapmamak lazım. lakin, düşüncelerim sabittir.
  • çirkinlik amk
    kendimden biliyorum
    çirkinim diye hiç paylaşım yapmıyorum.
    paylaşım yapan arkadaşlarımı kıskanıyorum imreniyorum filan
  • instagram başta olmak üzere sosyal medyanın insan grupları üzerinde garip bir etkisi var. debe’ye giren üstteki entrylerden biri de döngü şeklindeki bu etkiden bahsetmiş. bu bağlamda bence sosyal medya genel olarak deneyimleri ürüne dönüştürerek bunların etkilerini yavanlaştırıyor.

    biraz daha detaylandırmak gerekirse; insanları mutlu eden şeylere bakıldığında yeni bir şey satın almak ile yeni bir şey deneyimlemek arasında ciddi bir fark var. örneğin yeni bir elbise almak kısa süren bir tatmine ve mutluluğa yol açarken aynı paraya arkadaşlarla geçirilen güzel bir akşam daha uzun süre mutluluk sağlıyor. ancak sosyal medya tüketici tarafında “güzel bir şey yapıyoruz, hadi bunu paylaşalım” ile başlayıp “hadi paylaşılacak güzel bir şey yapalım” şekline evriliyor. bu süreçte üreticiler de boş durmayıp “bu ürünü/deneyimi öyle bir hale getirelim ki herkes paylaşsın” dürtüsüyle ediyor. dolayısıyla;
    ya zor kazandığın paranla güzel bir deneyim yaşayacakken sosyla medyanın gazına gelip güzel gözüken ama içi boş bir deneyim satın alıyorsun,
    ya da özünde güzel olan bir deneyimi zihninde kıymeti aldığı beğenilerle ölçülen bir ürüne dönüştürüyorsun ve kendi mutluluğundan çalıyorsun.
    bu durum o kadar absürd bir noktaya geldi ki “instagrammable” ya da “shareworthy” diye kelimeler türedi. yemek yemeye gittiğiniz yerde yemekten çok tabaktaki süse, mekanın dekoruna para ödüyoruz, tatile gittiğimizde “aha burası selfie point” diye işaretlenen yerlerde sıra bekleyip fotoğraf çektirip o güzel manzaraya bir dünya gözüyle bakamadan dönüp gidiyoruz.
    işin kötüsü her türlü “paylaşılabilir içerik” çok hızlı bir şekilde eskidiği için bu “paylaşılacak bir şey bulalım” – “bu ürünü/deneyimi insanların paylaşabileceği bir hale getirmeliyiz” döngüsü sürekli daha saçma trendler, konseptler, karakterler çıkmasına neden oluyor.
  • en büyük sebebi ; içtiği her alkolü, dinlediği her canlı müziği paylaşmak zorunda hisseden kesim.

    acı kısmı ise yalnızca kendilerinin canlı müzik dinleyip alkol aldıklarını zannediyorlar.
  • kıskançlık diyerek debeye girmeyi başaran entry içeren başlıktır. instagram'da gösterilen hayatların büyük çoğunluğu gerçek hayatlar değil. bunu fotoğraf paylaşan da fotoğraflara bakan da biliyor zaten. instagram; anlık yaşanan güzelliklerin, başkalarına hava atmak için kullanıldığı bir uygulamaya dönüştüğü için sevilmiyor.

    turizmciyim. normalde oda tutup konaklama yapmayı geçtim, yanından bile geçemeyeceği otele davetli giden kişiler anında instagram'da paylaşım yapıyor. bakın bilmem ne otelindeyim, partideyim şu an, boğaz elimin altında, her şey çok güzel diye paylaşılan fotoğrafların ardından, bağcılar metrosuna binip evine giden adamları biliyorum. yapay hayatları paylaşıp bundan ego tatmini yaşayan insanlarla dolu bir ortamdan bahsediyoruz. 9000e yakın paylaşım yapmış kadın gördüm. nasıl bir hayatın olabilir ki 9000 fotoğraf/video paylaşabiliyorsun?

    bu tiplerin bol olması ve bunların da biliniyor olması instagram'ı itici yapan detaylar. yoksa insanların hayatlarının aynı olmasını beklemiyoruz zaten. milletin güzel hayatının olduğunu görüp bunları kıskanmamız için instagram'a da bakmamız gerekmiyor. her an her yerde bunu görebiliyoruz. ama hayat, instagram kadar antipatik gelmiyorsa, bunu kıskançlık ile açıklamak doğru olmaz demektir.
  • herkesin sporcu, zengin olmasi ve eğlenceli bir hayat yasamasi ancak gercekte hic ama hic oyle olmamasi.
  • beğenmiyorsan kapatırsın instagramını kimseyi görmezsin. millete bakıp bakıp kıskançlıktan çatlayıp delirip gelen ekşide boşalmaya çalışıyor. tekrarda fayda var kapat abi instagramını kimseye bakma bu kadar basit yani.
hesabın var mı? giriş yap