• bir sebep arıyor olmandan, daha geçerli bir sebep mi var?
  • bilim ve teknoloji.

    20 yıl sonra nasıl imkanlara sahip olacağız neleri bileceğiz kim bilir. resmen anlamanın ve eğlenmenin altın çağını yaşıyoruz. her yıl daha güçlü daha enerji verimli işlemciler ortaya çıkıyor.

    hologram ve sanal gerçeklik araçları hemen kapımızın önünde. programcılar akıl uçuklatacak uygulamalar için çalışmaya başladılar bile.

    üç boyutlu yazıcılar giderek daha hızlı ve daha kaliteli olmaya başladılar. belki 20 yıl sonra ihtiyaçlarımızın bir kısmını evde basmaya başlayacağız.

    biyoloji astronomi kimya bilmemenin karanlığını her gün biraz daha geriye itiyor. yeni gezegenler, yeni yıldızlar, yeni tıp uygulamaları yetişemeyeceğimiz hızda bulunuyor araştırılıyor yayımlanıyor.

    genetik heyecan verici bir hızla gelişiyor. organların oluşum mekanizması çözülmek üzere. yazıcıdan böbrek basılmasına bir adım uzağız.

    hayatta tutunacak hiçbir şeyim kalmasaydı bile yarını görmek için direnirdim. nasıl olsa kesin öleceğiz. en azından buranın tadını çıkaralım.

    playstation 20'yi merak etmiyor musunuz lan.
  • hele bir kis gecsin. sogukta milleti cenazeyle ugrastirmayalim.

    toprak sert kolay kazilmaz. hava soguk kazma kurek tutulmaz. ayaz var cemaat toplanmaz. cenazeye uzaktan gelecekler karli buzlu yollarda kaza yapip olurler falan. kronik hastalar falan varsa agirlasip hakkin rahmetine kavusabilir.

    bu kadar da egoistlik olmaz. hele bir yaz gelsin.
  • bazıları için tek olan sebeptir.
    (bkz: annenin varlığı)
  • arkanda bırakacağın insanları üzmemek
  • 2023 genel seçimlerinde 1 oy
  • annemin hayatta olması dışında benim için geçerli bir sebebi bulunmayan konudur. depresif, intihar eğilimli falan değilim de, ne zaman "intihar benim için bir seçenek mi" sorusunu sorsam, "ama annem hayatta, o çok üzülür ben ölürsem" düşüncesi ilk aklıma gelen düşünce oluyor. herkes nasıl da yük aslında birbirine. (bkz: neden yaşıyoruz/@istenc)

    the haunting of bly manor'da güzel bir benzetme vardı. roadrunner'ı kovalayan coyote'nin uçurumun üstündeyken aşağı bakmadığı sürece düşmediğine, ama bir kez aşağı bakınca artık bütün oyunun kurallarının değiştiğine ve artık düşmenin kaçınılmaz olduğuna atıf yapıyordu. aşağı bakmamızı engelleyen sevdiğimiz ve bizi seven yüklerimiz aslında. öyle boşluktayız, zaten eninde sonunda düşeceğiz. sevdiklerimiz de düşecek. herkes düşecek. boşluğa bakmadıkça boşluğu yok sayıyoruz.

    gerçi benim bununla da sorunum yok. bojack horseman bakış açısını benimsemiş durumdayım: "the universe is a cruel, uncaring void. the key to being happy isn't search for meaning. it's to just keep yourself busy with unimportant nonsense, and eventually, you'll be dead."

    bazen birileri hayatın anlamı şudur budur diye sıkarken uzaklaşıp hayalimde saçlarını okşuyorum onların. aşağı bakmama çabası. haklılar. bakacağız da ne olacak, geç olacak olan erkene gelecek. "tabi tabi, çocuklar hayatın anlamı tabi" diye onaylıyorum, "ileride yük olacaksınız sırtlarına" diye düşünerek. annemin bana olduğu gibi. o kadar iyi anne olabilseniz bari, kimsede o beceri de yok, anca kuru gürültü. aman ben kimseye yük olmayayım da inşallah. imana geldim dikkat ettiyseniz.

    öte yandan adamın biri de, geride üç çocuğunu bırakıp intihar edebiliyor. demek ki seni sevenleri, arkandan üzülecekleri değil; bayağı bayağı perişan olup sürünecekleri bile düşünmediğin bir an gelebiliyor hayatta. büyük konuşmamak lazım.
  • eninde sonunda gideceğin yere gitmek için bu acele neden? düzeltebildiklerini düzelt hayatında, düzeltemediklerini de umursama.
hesabın var mı? giriş yap