• mutsuz olmaya mahkum olduğunu ve intihar diye bir seçenek bulunduğunu kavradığı yaştan itibaren(ki bu dokuz da olabilir ellibeş de) bu konuyu düşünmekten kendini alamayan,geceleri kafasından intihar mektupları yazarak uykuya dalan ve kendini öldürme üzerine bu kadar çok düşünmüş olmanın verdiği bilinçle direnen,beraber yaşadığı insanlara ne kadar kızgın olursa olsun onların hayatını mahvetmek istemeyen insan.intihar etmemesinin sebebi korkaklık değil hayata direnme gücü olan insan.kalbi her acıdığında aklına çekmecede biriktirdiği ilaçları getirmesine rağmen derin bir nefes alıp yoluna devam etmesi gerektiğinin farkında olan insan.intihar eden değil de intihara meyilli insan olarak kalmak için elinden geleni yapan yine de hiçbir zaman ne kadar dayanabileceğini kestiremeyen insan.
  • yaşamayanın anlayamayacağı bir durumdur. öyle sürekli hüzünlü depresif olmak değildir. tam aksine, son derece canlı, sıcakkanlı, arkadaşlarına neşe saçan bir insanken, gecenin bir saatinde, el ayak çekildiğinde, kendinle kaldığında, sigara içmek için çıktığın balkondaki korkulukların ne kadar alçak olduğunu, ilaçlarına elini attığında şundan bir değil de on tane alsam ne olur düşüncesini, bileklerini kestiğinde fışkıracak kanı, cenazene kaç kişinin katılacağını, kimin ağlayacağını, kaç kişinin günler sonra, kaç kişinin aylar sonra öğreneceğini, ne kadar insanı üzebileceğini düşünmek.. sonra ölümün nasıl olduğunu, ne kadar acı ya da tatlı olduğunu, o bilinmez ara dönemde neler hissedilebileceğini düşünmek... gracias a la vida'yı defalarca dinlemek. ağlamak.. ağlamaktan yorulmak.. sonra vazgeçmek.. hayata tekrar ve daha iyi dönmek. daha iyi döndüğün hayattan daha kötü olarak bir süreliğine yeniden kopacağını bilmek. sıçramak.. ve yere dönerken ayağını burkmak. burktuğun yerden tekrar acıyla sıçramak... ve sıçradığın yerden dönerken ayağını kırmak.. kırdığın yerden sıçramak istemek, becerememek.. sonra sürünmek... sürünmek... dönememek.. ölememek..ama yaşayamamak da..
  • 5nci kattan yüksek binaların balkonlarına çıktığınızda korkuluk demirlerinin üzerine çıkıp ayaklarınızı bitişik hale getirip kollarınızı yana açarak bir süre durduktan sonra gözlerinizi kapayarak rüzgarı soluyup milim milim öne kaykıldığınızı ve bir yerden sonra da ayaklarınızın korkuluklardan kurtulduğunu havada süzülüşünüzü ve o sırada dertlerinizin sıkıntılarınızın düştüğünüz her santimetrede asılı kaldığını hayal ediyorsanız ve korkuluklara yaklaşmak sizi gerçekten korkutuyorsa intihara eğilimli kabul edilir mi insan?
  • kişi için bunu yapmayı neyin engellediğini sık sık düşünüyor olmak, bana göre intihara eğilimli olmak demektir. hayatı boyunca intihar edemeyeceğini bilen birisi, bunu deneyip başarısız hatta başarılı olmuş birisinden bile daha fazla eğilimli olabilir intihara.kendisini hiç intiharın eşiğinde hayal etmez bile. ikna olmaktan korkar. bu bir anlık bir gaflet olamayacak kadar içselleştirilmiş bir şeydir.

    hani insan komik bir şey görünce güler ya, ben bu kadar salak değilim diye, işte o da, intihar lafını duyunca, kaçar; düşünmek bile istemez.
  • intihara meyilli olmak gibi bir durum yoktur,bu sadece sürekli mutsuzluk duymak ancak gel gör ki kelleyi sallandıracak yada bilekleri jiletleyecek göte sahip olamamak durumudur,bu kisi aranır durur ha simdi cıktı ha cıkacak bana bir sebep yasamaya dair diye bekler durur.ben ölmek istiyom,bunalım,hayatın anlamı yok modunda gezer durur ama pek bisi yapamaz.cunku aslında kokten,bu kokde ruh olur galiba,baglıdır hayata ve bu hayatta oldukca realist,kapitaliz,şu kızım,şu arabam,bu da paralarım turu bi hayattır..ki bu turden intihar meyli tasımayan ama harbi olayı asmıs derecede mutsuz olanlar atarlar bedenlerini köprülerden beton sulara,ya da yoksa köprü yaşadıkları kentte,, bir köprü yaparlar...
  • bana öyle geliyor ki iki tür insan var: intihar haberi aldıklarında buna akıl sır erdiremeyenler ile her intihar haberini kendine bir teklif olarak algılayanlar. ikinci türdeki insanların çoğu bu teklifi ömür boyu reddediyorlar, bazen büyük bir kararlılıkla, bazen çok mutlu oldukları için, bazen hırçın bir "git başımdan" ile. yine de "intihara meyilli" denen insanların bunlar olduğunu düşünüyorum. tabii bu birinci gruptakilerin eğilimi atlayıp direkt aksiyona geçmeyecekleri anlamına gelmez.
  • hüseyin rahmi gürpınar'a ait bir laftır şu: "intihar bir karasevdadır. kapkara (...) bir kere insanın yüreğine geldiği yere gitmek iştiyakı uyanınca dünya gözüne görünmez olur."

    bir gün fark edersin ki bıçağın sivri kenarıyla kesişiyor, önünden geçtiğin uzun binaların çatısına göz dikiyorsun ya da en ufak bir stres altına girdiğinde acaba temelli kaçsam mı diye düşünüyorsun. tek başına kaldığın her fırsatta bir sessizliğin içinde bu ne zaman böyle oldu diye düşünmeye başlıyorsun. o anlardan birinde de yüzleşiyorsun düşünce dünyana kendi canına kıyma dışında başka bir şey koymadığını.

    zor bir durumdur kısacası intihara eğilimli insan olduğunu fark etmen. senin tercihin de değildir bu. çok fazla acı yaşamamış olabilirsin ama içindeki o boşluğu, o mutsuzluğu dolduracak bir şeyin yoktur, hiç olmamıştır. daha da kötüsü bu boşluğunu anlatabileceğin hiç kimse olmamasıdır. onu da bulamazsın daha da büyür, devasa bir şey olur o boşluk. bazen sözlüğe yazarsan biraz biraz rahatlatır.

    gülersin ama. aldırmazsın hiçbir şeye. enerji dolu olursun. hal böyle olunca kimse sormaz nasılsın diye. sen gülüyorsundur çünkü. gülüyorsan iyisindir. kimse ağlamaktan içine taştığını bilmez.

    kimsenin fark etmediği bir durumdur intihara eğilimli olmak. herkes sana derdini anlatıp çare ararken bir kere de sen nasılsın demedikleri içindir belki de.
  • aslında herkeste bir parça olan eğilim. zaman zaman yoğunlaşır. süreklilik arz ediyorsa ve artık hayatınızı yaşanmaz kılıyorsa, bi uzmandan yardım almak gerekir. her insan hayatında en az bir kez öldüğü zaman neler olacağını hayal eder, yaşamdan sonrası olarak değil, örneğin; kendi cenazesini düşünür. ailesinin, sevdiklerinin verecekleri tepkileri vs. işte herkeste bulunan duygu durumu, tam olarak budur. bunun sık düşünülüyor olması ve tabi depresyon, intihar eğilimini arttırır.
  • diğer insanlara "yaşamaya eğilimli insanlar" diye bakarlar.
    toplumun geneli bunlardan oluşsa biz azınlık olacak ve anlatmaya çalışacaktık aysel gürel in yaşama hırsını.
  • intihara meyilli olmak; beyninin içinde her defasında küllerinden yeniden doğan şaki bir yaban arısıyla yaşamaktır..!

    bal arılarının kovanına saldıran bir yaban arısı aymazlığıyla bu düşünce benliğinizi ele geçirir bazen..her zaman içinde korkaklık,çaresizlik ve kabullenmişlik barındırmaz..tam tersi ; kimseye eğilip bükülmeden,bu dünyaya kandilli bi selam sarkıtmanın,'' eyvallah'' diyebilmenin tek çaresi gibi dolaşır beyninizin kıvrımlarında..diğer tüm düşünceleri ele geçirip susturmaya başlar..

    ama insanoğlunun sahip olduğu en güçlü içgüdü;hayatta kalma içgüdüsüdür..bu içgüdünün peşine taktığı pek çok anı,kişi ve amaç;bal arılarının yaban arısının etrafında hızla hareket edip bir süre sonra yaban arısını yakmaları gibi yakar intihar düşüncesini..her şey bitti sanırsınız,oysa sadece kısa bi moladır yaşanan..bir süre sonra o yaban arısı küllerinden yeniden doğar,yeniden saldırır kovana..yeni bir savaş,bir savaş daha sonra..bu böyle sürer gider..bazen, ''yaşamak direnmektir' der ve içinde barındırdığı en güçlü içgüdünün peşine takılır insan..bazen de ana rahmine düştüğü zamandaki o tüy hafifliğinin özleminin peşine..belki de yazarın ; ''insan yaşama gücünü bünyesinde barındırdığı çelişkilerden alır'' derken kastettiği bu tarz bi şeydi..
hesabın var mı? giriş yap