• her dinleyişte insanı tarif edilmez duyguların içine sokan inanılmaz parça. yumruğu boğazınıza düğümler, aklınızla yüreğinizi de orta dünyaya. acı verse de bir defa dinlediğinizde sürekli aynı hisleri tatmak istersiniz; her dinleyişte sanki o hüzünlü bitişi tekrar yaşıyormuş gibi hissettirir. ben ki zaten kralın dönüşünü üzülmemek için genelde sonuna kadar izleyemem, bu destanın bitmesine katlanamadığımdan ama izlersem bir de üstüne into the west le gerçekten ağır duyguların altına giriyorum. kitabı bitirdiğim ilk gün, kralın dönüşünün bittiği anlar geliyor aklıma. belki de şarkıyı bu kadar etkileyici yapan şey biraz da bu destanın sonuna konulmuş olması.
  • beyaz adamin bir baska gunah cikartma deneyimi. ha veriyor musunuz topraklarini geri? hayir. anca film cekin, dizi cekin bu arada cebinizi de doldurun.
  • her dinleyişimde gözlerimden yaşlar süzülmesine neden olan return of the king'in kapanis şarkısı. özellikle de şarkının bitişinden (4:35 sn.) sonraki senfonik kısım, insanın içini buruk bir sevinç ile doldurmakta.
  • insanları bu kadar aç gözlü, bu kadar bencil, bu kadar ön yargılı, acımasız, onursuz, duygusuz yapan para, güç ve iktidar hırsını ve bunca kötülüğe onuru ve cesaretiyle karşı koyan insanları anlatan ve saatlerce ağzı açık izlenen dizi.

    kızılderililerle beyazlar arasındaki anlaşmanın bir inek, bir sarhoş ve önyargılı bir subay yüzünden bozulması 12 saatlik dizinin özeti adeta
  • yıllardır izleyicilere abd'nin her kesim, yöre, yaş kuşağı ve sosyal sınıfının cehaletini, çelişkilerini, beceriksizliğini, belden aşağı espri (!) ve sorunlarını ezberlettiren saçmalıkları yayımlayan cnbc e adlı tv kanalının özür dilercesine gösterime koyduğu belgesel - dizi karışımı yapım. bugünkü paranoyak, "inançları (!) uğruna ıraklarda kan akıtan", ömrünü kredi kartı taksitlerine bağlamış, günde 4 saat tv seyreden, bir gerizekalıya (bu hafta itibarı ile) % 36 oranında destek veren, "were proud cuz we own the world" diye övünüp kendilerinkinden başka hiçbir ülkeyi tanımayan, önyargılı, kararsız, şaşkın, beceriksiz, kafası kızdığında silahını çekip bir düzine masum insanı katleden şahıslar işte bu dizide anlatılan inançlı, özverili, cesur, idealist wheeler'ların torunları. peki ama ya o toprakların gerçek sahipleri; sürekli ruhlara yakarıp doğanın dengesini korumaya çalışan kızılderililer, onlar bugün neredeler ?
  • steven spielberg'in dreamworks adina executive producer'lugunu yaptigi ve gecen cuma'dan itibaren tnt* adli kanalda gosterime girmis 6 bolumluk oldukca genis kadrolu ve buyuk butceli western dizi.
    amerikan tarihinin 1825-1890 yillari arasindaki 65 yillik uzun bir donemine, degerlerini geleneklerini ve topraklarini korumaya calisan yerlilerin ve o topraklarda yeni firsatlar arayan, altin arayan, macera arayan ya da sikildigi hayatina renk arayan oncu yerlesimcilerin gozunden iki tarafli ayna tutma cabasindaymislar dizinin yapimcilari ve yonetmenleri ve bi de spielberg.
    hikaye anladigim kadariyla virgina'li tekerlekci wheeler ailesinin ve lakota kabilesi uyesi bir yerli ailenin bir kac kusaginin gozunden anlatilacak. toplam 12 saati bulacagi soylenen dizi boyunca altina hucum*, wounded knee katliami, transcontinental railroad insaati gibi donemin amerikasinin onemli olaylarina da kendince ayna tutma iddiasinda bir dizi. tamamini izlemedik henuz, tam yorum yapmak icin erken ama haftasonu denk geldigim "wheel to the stars" adli ilk bolumu basariliydi bence. yerlilerin ilginc ve etkileyici bufalo avi ve wheeler'larin oglu jacob'un virginia'daki sikici hayatina bakip "talihsizligim kasvetli bir cagda dogmam. hep missisipi'nin ote yaninda daha iyi bir hayat oldugunu hayal ettim" diyerek yollara dusmesiyle baslayan bir hikaye.
    ben "missisipi'den ote yan kimin yurdu lo" diye dusunurken kahramanimiz da lakota kabilesi mensuplarina tekerlek yapmayi ogretiyordu. ama ogrendigi seyler de vardi; "we had the wheel that takes you from here to there. but they have a wheel that takes you to the stars."
  • hayat döngüsü ve tekerleği ilişkilendirmesi güzeldi.. bi de mevsimle birlikte göç eden kabilenin geride bıraktığı dede ve ninenin diyaloğunda "iyi bir hayat yaşadık" diyip öleceklerini olgunlukla karşıladıklarını görmek beni etkiledi. merakla yeni bölümlerini bekliyoruz..
  • tek kelimeyle inanılmaz bir şarkı, başyapıt. altın küresinden oscarına kadar aldığı her ödülü hak etmiştir.
  • müziğin nasıl bir değer olduğunu gösterir nitelikte şarkı. nasıl yani demeyin, bu şarkıya oscar'ı az buluyorum. böyle muhteşem bir şarkıyı böyle tarif edilmez ölçüde seslendiren annie lennox'a söyleyecek söz bulamıyorum. biliyorum çok bayık bir entry oluyor ama başka türlü anlatamadım duygularımı. canlı performansının kayıttan daha etkili olduğuna kalıp bile basardım ama basmadım ve bunu sadece bu şekilde dile getirdim.
  • the return of the king ile birlikte üçlemeyi sonlandıran muhteşem parça. isterseniz filmi yüzüncü kez izlemiş olun, kendisini mutlaka dinlettiriyor. hatta bütün üçleme 5 dakika 47 saniye içinde bir kez daha aklınızda beliriyor. tabi bunda parçayla birlikte ekrandaki görsellerin de etkisi büyük. sonunda ise belirttiği üzere valinor'a doğru yola çıkıyoruz.
hesabın var mı? giriş yap