• hayatımda ilk e-mail attığım ve bana ilk e-mailimi gönderen kişidir.

    nietzsche ağladığında'yı okumamdan hemen sonraya denk düşen internet ile tanışmamın ilk dakikalarında bir şekilde kendisinin stanford üniversitesindeki e-mail adresini bulmuş ve hemen "ben sizin hayranınızım" yalakalığında bir yazı döşenmiş, varoluşçu psikoterapi ile ilgili önerebileceği kaynakları sormuş idim. ertesi gün gelen cevapta bir adet teşekkür satırı ve kitabının türkiye'de yayınlandığını bilmediğini, sevindiğini ve mümkünse bir kopyasını gönderip gönderemeyeceğimi sorusu vardı. neticede orjinal kitabıma yeni bir orjinal için ödeyeceğim paraya kıyamadığım için, "gurbet ellerde yaşam savaşı veren öğrenci" sıfatıma güvenerek korsanını göndermekte bir an bile tereddüt etmemiştim, az şerefsiz değilmişim. ha ne oldu, onca yıl geçti, bir arama, bir hatır sorma, bir "bir şeye ihtiyacın var mı güzelim" dediğini duyamadım buna karşılık, üzülüyor insan.

    (bkz: entrye anı serpiştirmek)
  • kendisi bir psikoterapist. en meşhur kitabı nietzche ağladığında’dır ama ben onu okumadım. diğer en iyi kitaplarından olan aşkın celladı ve divan’ı okudum. aşkın celladını çok yıllar önce okuduğum için hatırlamıyorum ama divan’ı yakın geçmiş zamanda okumuş birisi olarak bayıldığımı söyleyebilirim. bir psikiyatristin hastalarıyla yaptığı seansları içeriyor. kitaptan bir kaç kesit ise;
    -‘ amacınız öyle bir hayat sürmek olmalı ki, bundan 5 yıl sonra dönüp geriye baktığınızda pişmanlık duymamalısınız.’

    -‘yaşanılan olumsuzlukların önceden belirlenmiş bir yazgı değil, kendi seçimlerinin sonucu olduğunu görmen lazım. kendi durumunu kendinin yarattığını kabul ettikten sonra, kendini bu durumdan kurtarma gücünü elinde tuttuğunu görürsün. yaptığın seçimler sayesinde bu duruma düştün, yapacağın seçimler sayesinde bu durumdan çıkacaksın.’

    psikoloji sevenlere kesinlikle okumalarını tavsiye ettiğim bir kitaptır.
  • ustad irvin d. yalom’u gunun birinde abd’nin guneyinde dinleyecegim aklima gelmezdi. yalom, gecenlerde hilton head, sc’da "innovation and tradition in psychotherapies" baslikli nefis bir konusma yapti.

    son soylesilerinden oldukca pessimist dogada huzursuz bir insan bekliyordum ama yalom kitaplarindaki fotograflarinin aksine aydinlik bir yuze, umut dolu bir ses tonuna sahip. yalom, bilindigi gibi "grup psikoterapileri" uzerine yazdigi eserler psikiyatri camiasinda kutsal kitap kabul edilen onemli bir isim. 1980’lerin sonunda grup terapilerini birakarak romanlar yazmaya karar verdi. arka arkaya verdigi eserler tum dunyada ozellikle ulkemizde cok buyuk kabul gordu. yalom, "turkiye’de nedendir bilmem eserlerime cok ilgi var, ne dersiniz" diye soracak derecede mutevazi bir bilgin, yazar. "belki de insana ozgu sorunlara holistik yaklasiminizdandir" diye yanitladim.

    sevenleri icin duyuralim: yakinda "schopenhauer’s cure" adinda nefis bir romani cikacak. nefis dedim, cunku konusmasinin son bolumunu yeni romanina ayirdi. baslik bile iki anlam barindiriyor, hem schopenhauer'in tedavisi hem de schopenhauer'in tedavi edici olusu. ilk kez bir romanda grup terapisi denedigini ve romanin yarisinda mental ketlenme yasadigini -romanda 7-8 karakteri kurgulamanin zorlugundan, o arada romani birakip "the gift of psychotherapy" adli eserini aradan cikardigini ve sonunda gecenlerde romani tamamladigini anlatti. "schopenhauer’s cure" bugunlerde once arjantin’de ispanyolca olarak piyasaya cikiyormus.

    yalom, gunumuz amerikan psikoterapi pratigini elestirdi, hastalarina dokunmayan, onlarla tokalasmaktan bile korkan, gunun en son saatinde bayan hasta kabul etmeyen (!) mekanik terapi anlayisina elestiri getirdi. ayrica hastalariniz eger seansa getirirlerse dini konulari konusmaktan, onlari anlamaktan kacinmayin dedi ki, bunlar guzel seyler. yalom'un 2000 yilinda psikiyatri ve dine olan katkilarindan dolayi the american psychiatric association tarafindan "oscar pfister" odulu ile onurlandirildigini da vurgulayalim. "aslolan ve iyilestiren terapist ile danisani arasindaki iliski seklidir" dedi, yani bir anlamda "dunyanin en iyi hekimi, terapisti olsaniz bu konuda ozen gostermezseniz basarili olamazsiniz" diyordu. gozlerimin onunden ulkemizde kendi yarattiklari fildisi kulelerinde oturan, mesafeli, soguk terapist ornekleri gecti.

    yine konusmasindan aklimda kalanlar: kisiligin insanin ruhsal yapisinda tum guclerin vektoru oldugu, catisma ve guclerin bilincdisi oldugu, insanin ozgurlugu, hayatin anlami, izolasyon, yalnizlik ve duyarlilik (sezgide incelik) gibi kavramlarin varolussal psikoterapinin konulari arasina girdigi, terapinin her kosulda "iliski yonelimli" olmasi gerektigi ("therapy should always be relationship oriented"), aslolanin bu iliski sekli oldugu ("relationship heals the people, cures the people"). yalom, “fully analyzed therapist” myth’inin altini oydu ("there is no therapists or patients immune to the existence, interestingly clients change but therapists remain constant, therapists should change too").

    hastalarinin zihninden hic kaybolmadiklarini, e-maille yazismanin da bir nevi terapinin surdurulmesi oldugunu vurgulamasi bana ilginc geldi. bireysel terapi hastalarindan daima gelecege odaklanmalarini, gecmiste yaptiklari pismanliklari nasil olur da gelecekte tekrarlamayabilirler bunun uzerinde calismalarini istediginden sozetti. gunumuzde "terapist" yerine "user provider", "fellow traveler" gibi kavramlarin yayginlasmaya basladigindan sozetti.

    ozel sohbette ise, evinde esiyle hep hayali aksam yemekleri verdiginden ve bu yemege narsisistik felsefecileri, mutlu felsefecileri, karamsar felsefecileri davet ettiklerini ve nietzsche’nin ustadi schopenhauer’in cok onemli bir konuk oldugunu anlatti. bilindigi gibi, schopenhauer, nietzche'yi derinden etkileyen felsefede karamsarligin ve kotumserligin zirvesi olmus bir dusunur. annesiyle derin catismalar yasadigi biliniyor, felsefesinde bu catismalarin derin izleri var. temelde hayatin cile cekmek icin varoldugunu savunur, amac da cileyi en aza indirgemektir. hayati nasilsa sonucta kaybedilecek bir caba olarak gorur ve cile cekmenin, aci cekmenin insani ozgurlestirecegine inanir. yalom'un schopenhauer'i nietzche'yi okurken kesfettigine ve giderek icsellestirdigine inaniyorum. bu arada yalom’un esinin marilyn yalom oldugunu ve "the history of the wife" adli gorkemli bir eseri oldugunu belirtmeden gecmeyelim.

    yalom’a cagdas yazarlardan eserlerini varolussal temalarla kurgulayan yazar olarak kimleri begendigini sordum. milan kundera ve paul auster’i begenerek okudugunu soyledi. ustada, "acaba hastalariniz bir gun kitaplarinizdan birinin bir bolumunde isimleri degistirilmis sekilde de olsa oykulerinin yazilmasindan rahatsiz oluyorlar midir" seklinde bir soru sormayi cok isterdim ama serde nezaket var, ustada saygi geregi o soruyu kendime sakladim. yine de ben yalom'un izinden gidip hasta oykulerinden romanlar kurgulamak yerine, ayfer tunc gibi insanin ruhsal yapisinin en karmasik egilimlerini, en karanlik yonelimlerini, en anlasilmaz korkularini, en sasirtici coskularini, hep bir bilinc haritasi cikartircasina anlatan el degmemis oykuler yazmayi tercih ederdim.
  • "pek cok evlilik ya da dostluk insanlarin birbiriyle iliski kurmasi ve birbirini sevmesi yerine, kisinin baska bir kisiyi yalnizliga karsi kalkan olarak kullanmasi nedeniyle basarisizliga ugramistir."
  • "… bir şeyin korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar veren zihindir, dolayısıyla değiştirilmesi gereken şey sadece ve sadece zihindir." yazmış spinoza problemi isimli kitabında.
  • romanlari bir takim çevrelerde çok begenilse de klinik psikoloji alemlerinde pek hos karsilanmaz, özellikle gizlilik konusundaki etik kurallari çignedigi düsünülür. varolusçu psikoterapi yöntemini kullanir; kafayi gerçekten de aktarim ve karsi-aktarimla bozdugunu söylemek mümkündür. tip olarak sean connery'e benzer, musevidir.
  • annesiyle ilişki kuramaması ve bunun bıraktığı hasarlar, şişman insanlara karşı önyargısı, büyük göğüs takıntısı, hastalarıyla ilişkiye girmek istemesi, megalomanlığı gibi sorunlarını okuyucuyla açık açık paylaşan, tüm kitaplarını okuyunca çok iyi rüya açıklaması yaptırabilen psikiyatr
    http://www.yalom.com/
  • ideal evlilik ilişkisi, her iki insanın da yaşamını sürdürmesi için bu ilişkiye muhtaç olmadığı zaman kurulandır. biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki kurabilmelisin. eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız. yalnızca bir kartal gibi yaşayabilen insan, kimsenin kendisini seyretmesine ihtiyaç duymadan başka birine sevgisini verebilir. bu yüzden, insan evliliğini bitiremiyorsa o evlilik zaten bitmiş demektir.

    irvin d. yalom

    nietzsche ağladığında
  • psikoterapist,yazar.kült romanı nietzsche ağladığındadır.aynı
    zamanda divan,aşkın celladı kitaplarınında yazarı...
  • hastasiyla iliski olayina bi miktar kafayi takmis psikiyatrist.
hesabın var mı? giriş yap