• hegel de bu konuda john lennon'a katılıyor.

    diyor ki, aslında isa'nın niyeti ortaya doktrinler sıralamak sonra da "aha da bunlara uyun gerisini düşünmeyin" demek değildi. o aslında içimizdeki vicdanı ve rasyonel ahlak anlayışını* ta derinlerden sondalamak amacındaydı. gel gör ki yahudi toplumunun fizibilitesi böyle bir kendiliğinden ahlak sistemini götürür gibi değildi.* tanrının seçkin kullarından menkul bu toplum yalnızca tanrı sözü dinlerdi. bu koşullar altında onların aklına akıl yoluyla hitap etmek hegel'in deyimiyle "balıklara vaaz etmek" gibi bir şeydi. ayrıca adamların inancında hazır bir mesih fikri varken zorlamanın anlamı yoktu. "evet arkadaş sizin tanrı gönderdi beni. elimde sizinkinin daha da bir pozitifi var" diyerek dinletti kendini.

    yine aynı şekilde, o mucizeler de hiç bizim isa'ya göre şeyler değildi. yani hakikaten düşününce, akla uygunluk ve evrensel ve zorunlu olduğu iddiası taşıyan ahlak ilkelerini sıralaman adamlara tanrısal ve ilginç gelmiyor, ama evrensel ve zorunlu doğa yasalarının akla uygunsuz şekilde bir kereliğine de olsa değişmesi adamların aklını alıyor. tamam şaşırsınlar da sonra o ahlak ilkelerini bu akıl dışı olan ikna sürecinin üzerine inşa etmek nedir peki? işte böylesi bir din, yani pozitif din insanının pasifliğinin, dolayısıyla imgeleminin zayıflığının, inancının cansızlığının temelidir. yani allah'ın oğlu gelse inanmayacaksın, diyor, hiç olmazsa bir evde giyip bakacaksın, bir durum olursa getirip değiştireceksin.

    _____________________________________________________________________________
    *sıkılmayanlar için geri plan bilgisi verelim. hegel erken dönem yazılarında öznel din nesnel din ayrımı yapıyor. din eğer tarihsel toplumsal benliğinizden kaynaklanmıyor da size dışsal kurumsallaşmış bir otoritenin elinize tutuşturduğu bir reçeteden ibaretse, dil aracılığıyla aktarılabilecek yazılı bir ödevler bütününe indirgenmişse, bir nesnel dinden, dinin pozitifliğinden* bahsediyoruz demektir. pozitif dedik diye iyi bir şey sanmayın. nesnel din dışsal bir otoriteyi karşınıza koyar, yani pozit eder. diğer taraftan öznel din kişinin kendi duygu ve edimlerinin deneyiminde kendini gösterir. yaşama ve hissetme ve aklın birleştiriciliği esastır. öznel din etkisini öznenin kendinden alan, yaşayan dindir. canlıdır çünkü öznel din öznenin duygu ve ediminde sürekli yeniden yaratılır. nesnel din ise soyut ve belli bir tarihe özgü ilkelerle sınırlandığı, o ilkeler bütünü kendisine yabancı bir tinselliğe dışarıdan formüller olarak dayatılacağı için ölüdür. birisi doğadaki canlılığa benzerken diğeri bir doğa bilimcinin belli bir amaca yönelik olarak sınıflandırılmış cansız numunelerle dolu çantası gibidir.
  • isa'nın ağız tadıyla neden son bir akşam yemeği yiyemediğini
    açıklayan önerme.
hesabın var mı? giriş yap