• kesinlikle bos bir vakit bulup, ya da o vakit yaratilip en azindan derdinizi anlatacak veya birinin derdini anlayacak kadar ogrenmenizi siddetle tavsiye ediyorum.
    bir suredir devam ettigim kursta, aslinda bizim gunluk hayatta kullandigimiz el isaretleri ile buyuk benzerlikler de var.
    aslinda bu lisani ogrenmek, bisiklet kullanmayi ogrenmek gibi. dengeyi bi tutturdunuz mu devami geliyor.
    hos biz kurscak isin emeklemek kismindayiz. halk egitim merkezi bunyesinde devam ettigim kursta, oldukca da eglenerek vakit geciriyorum/geciriyoruz.
    bunun yanisira oldukca karizmatik bi sey isaret dili.
    bizim hoca isaret dili ile bir seyler anlatirken; biz ne zaman boyle konusabilcez diye de pek kahirlaniyorum. o kadar olamasa bile, en azindan bunun gayretinde olmak bile cidden insana iyi bir seyler yapiyor olmanin hazzini yasatiyor.
    bu aksam da odev var. hocam burayi okuyorsaniz, aksama azicik iltimas reca ediyorum.
    saygilar ^^
  • seneler önce, sabahın erken saati bakırköy'de yol sormak için yanaştığım kişinin, konuşamamasından işitme engelli olduğunu anlamış, gülümseyerek ve pardon anlamına geldiğini düşündüğüm bir jestle bir başkasını aramaya başlamıştım. utanmış ve üzülmüştüm o insanı "farklı" hissettirdiğim için. sonra birçok şey oldu, zaman geçti ve, unuttum.

    çocuklara moritanya'nın bitki örtüsünü veya örümceklerin kitapsı akciğere sahip olduğunu öğretmektense, her türlü kazanın gündelik yaşamın parçası haline geldiği bir ülkede, işaret dili ve braille alfabesi öğretilmeli.

    her an bir duyumuzu veya uzvumuzu yitirebilecek olmamız, klişe bir sosyal mesaj değil. ankara katliamı'nda uzuvlarını kaybeden insanları düşünüyorum. gözlerini kaybeden bir kaynak işçisini veya kompresörün başında kulaklıksız durmaktan duyma yetisini yitiren başka bir işçiyi.

    ara ara, dönüp bir harf daha ezberliyorum braille alfabesinden. işaret dilini, başka insanlarla etkileşim içinde öğrenmek daha kolay ve bunun için de onu öğrenen iki yakın dostuma güveniyorum.
  • dogal olarak, tum sagir, dolayisiyla seslerden olusan dillerden yoksun insanlar, bir takim hareketlerle anlasirlar. sozgelimi duyan/konusan bir aileye dogmus sagir/dilsiz cocuk, ailesiyle bazi hareketlerle iletisim kuracak ve zaman icinde aile ici sembollerin kullanildigi bir isaret dili olusacaktir. bu dil, son derece geliskin ve incelikli bir hale gelebilse de genel anlamiyla (gramer, syntax, vs.) bir ‘dil’ degildir, cunku islerliginin sinirlari aile ici ile tanimlanmistir. ancak sagir/dilsiz bir topluluk icinde, (bu insanlarin birarada yasadiklarini ve cogaldiklarini dusunelim bir an) zamanla, kuskusuz, son derece ayrintili, bugun kullandigimiz egemen anlamiyla bir dil olusacaktir, zaten vakt-i zamaninda olusmustur da. fakat bu olusan dillerin hic biri konusan dunya tarafindan kaale alinmamis, belgelenmemis, hatta farkina bile varilmamistir, ta ki 1750’lerde charles-michel de l’epee adli bir rahip* kendini sagir ve dilsiz cocuklarin egitimine adayana ve bu egitimi onlara zorla egemen dili ogreterek yapmamaya karar verene kadar. l’epee paris’te yasamakta olan sagir ve dilsizleri, komunitelerini inceleyip, onlarin zaten kendilerine ozgu bir dil kullandiklarini farketmistir.

    simdi belirtmek gerekir ki, daha onceden uygulanagelen method, sagir ve dilsiz insanlara, once seslerle isleyen bir dil ogretip (misal fransizca) ardindan da bu dili kendi sessiz imkanlariyla nasil ifade edip kullanabilecekleri ogretme idi –ki bu bahsettigim insanlar da aristokrat ya da zengin ailelerin cocuklari filandir, halk arasindaki sagir/dilsizlere aptal muamelesi yapilmaktadir, hatta aydinlanma* dusunurleri de bu konuda, yani bu insanlarin bir zekasi olup olmadigi hatta gercekten insan olup olmadiklari konusunda bayagi kafa yormuslardir- tabii ses, alfabe gibi kavramlardan arinmis bir dunyalari olan sagir/dilsizlerin egitimine alfabenin harflerini el isaretlerine dokup ogretmeye kalkismak hem cok mesakkatli hem de uzun bir yoldur, zira konusma/yazma dili ve bunlarin sembolleri olan harfler bu insanlar icin cok soyutturlar. bu durumda egitmenler dillerinin yeterince ‘dogal’ olmadigi, harflerin dogal seslere tekabul etmedigi gibi sonuclar cikarmislar, tabii biraz da sucu duymayanlara atip onlarin zeka ozurlu oldugu gibi bir kaniya varmislardir. isin ilginc yanlarindan biri de isaret diliyle ugrasip, sagirlarin egitimine gonul koyanlarin genelde bir sekilde kilise baglantisi olmasidir. hatta bu dilin (burada bahsettigimiz yine hatirlatalim, ilk cabalar, yani alfabenin isaretlere dokulmesi) ilk yaraticilarindan olan ispanyol dilbilimci juan pablo bonet, kendi isaret alfabesini olustururken, 16.yy da bir el isaretleriyle dua kitabi yazmis olan kesis melchor yebra’dan esinlenmistir. yine bir adim geriye gidecek olursak, yebra’nin da bu el hareketlerini, aslinda duymayanlara yonelik degil de, olum doseginde olup konusamayacak kadar gucsuz dusmus hristiyanlarin son dualarini edebilmeleri icin gelistirmis olan st. bonaventure’den aldigini goruruz.

    uzunca bir geri donusten sonra konumuza gelelim… l’epee’nin yaptigi ise, salt isaretlerden –harf olmayan isaretler, jestlerden- olusan bir dille ogrencileriyle anlasmak, boylece kopru kurulduktan sonra, onlara sesli dilin nasil birsey oldugunu anlatmak, dunyada olup bitenlerden bahsetmek, ve de tabii kendince en onemli emeli, katolik kilisesi hakkinda bilgi vermek idi. yani efendim, l’epee ne yapiyor? kendisinden once bu isle ugrasmis insanlar gibi sesli dilin alfabesini hareketlere dokmek ve bunu isaret dilinin temeline koymaktansa, salt isaretlerden olusan bir dili one cikariyor, digerini ise okuma/yazma ve sesli dili isaret diline tercume etme sirasinda kullan(dir)iyor. ve sagir/dilsizlere yonelik ilk egitim-ogretim kurumu olan institution des sourds et muets’i 1755’te kuruyor. bu tarihten onceki uygulama daha once de belirttigim gibi asil ya da zengin aile cocuklarina ozel ders araciligiyla okuma ve konusmayi ogretmeye yonelik bir takim cabalardan ibarettir.
  • konuşmak sadece ses çıkartmak mıdır? iletişim için belirli kabiliyetlere illa gerek var mıdır? sorularını kendime sormakla başlayıp, duyguların sadece kelimelerle ifade edilmediğine inanarak devam ettiğim ve eğitimini aldığım dildir.

    işin içine girdikçe bakış açınız değişiyor. iletişim kavramına ait farklı tezler üretiyorsunuz ve bu tezleriniz hoşunuza da gidiyor. ufkunuz genişliyor. mutlu oluyorsunuz ayrıca duymayanlara sesinizi duyurarak. bir kaç el kol işaretini bildiğinizi anlayan işitme engellilere yaşattığınız sevinci tahmin dahi edemezsiniz.

    ayrıca bu dilde kelime ekleri denen şey yok. kelimeler ancak çok belirgin ekleri alabiliyor, onun dışında yalın haliyle yani sadece kelime kökü olarak kullanılıyor. işitme engellilerin ekleriyle, dil bilgisi kurallarıyla çok doğru edebi cümleler kurmaları çok zor. çok büyük çalışmalar sonucunda mümkün olabilir.

    bence öğrenilesi öncelikli dillerden biridir. bildiği tek dil işaret dili olan ve anlanmayı bekleyen insanları düşündükçe daha da önem kazanıyor bu dil.
  • okullarda zorunlu ders kapsamında okutulması gereken dildir. daha kendi insanımızla iletişime geçemezken, onlarla konuşamaz, dertleşemez, onlardan yardım isteyemez ya da onlara yardım edemezken, bildiğimiz yabancı dillerin ne önemi kalır?

    iletişim kurmamızın ön koşulu onların bizim anlayacağımız dilde iletişime geçiyor olmalarıymış gibi işaret dilini öğrenmeyerek ister istemez işitme engellileri dışlıyor olmuyor muyuz? aramızdaki engellerden birini yıkmak, işaret dilini öğrenmek istiyorum. konuyla ilgili bilgisi olanlar olursa yeşillendirirlerse sevinirim.
  • bugün bir kez daha iyki öğreniyorum dediğim dildir. gittiğim kurs vesilesiyle bir sürü saygıdeğer insanla tanışma olanağım olmuştu ama bugün eğitim merkezindeki bir miniğin bana gönderdiği yeni yıl mesajı ve birlikte yaptığımız boyamaların kolajı beni o kadar duygulandırdı ki hayatta bazen gerçekten iyki dersiniz ve iyki! herkesin basit derecede de olsa öğrenmesi gereken dil.
  • öğrenmeye başladığım ve biraz daha pratikle daha da geliştireceğim dil. herkesin öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü etrafımızda birçok sağır ve dilsiz olup, bizlerle anlaşmaya çalışan ve bizim yetersizliğimiz yüzünden çok da başarılı olmayan bireyler mevcut.
  • sianin canli bir performansinda sarkinin sozlerini, onlarin da anlamasi icin kullandigi dil.

    http://www.youtube.com/watch?v=cddw5zwu6ye

    harikulade olmus.
  • öğrenmesi çok eğlenceli bir dildir. bir dönem istanbul belediyesinin düzenlediği işaret dili kurslarına katılmış olan biri olarak söylüyorum ki öğrenin, öğretin bu dili de toplum içinde engelli bireylere karşı bir bilinç gelişsin. bir kişi bile büyük fark yaratabilir.
  • öğrenmeye karar verdiğim ama nasıl yapacağımı bilemediğim dil. küçük bir yerde yaşıyorum burada kursu mevcut değil, kitaptan öğrenilebilir mi acaba? bir de internet üzerinde bu .izmeti sunan bir site muvcut mudur?

    şu sözlük çok yardımcı oluyor. ilgililere duyurulur.
hesabın var mı? giriş yap