• 10-15 dakika gecikmek bu kapsama girmez, hatta üstüne "bugün geç kalmadım ehehe" diyerek başın dik gururla ofise girebilirsin.
    2-3 saat gecikmek de bu kapsama girmez, akşam yaptığım fazla mesailere saysınlar ne be diyerek başın dik gururla ofise girebilirsin.
    4-5 saat gecikmek belki biraz, ama "geçen bayramda gelip çalıştığıma saysınlar" diyerek yine başın dik gururla ofise girebilirsin.

    başın dik gururla ofise giremeyeceksen işte o zaman işe geç kalmışsın demektir. o durumda da zaten "bu saatten sonra gitmek hakaret sayılır" deyip geri yatağa gömülürsün. dolayısıyla pratikte işe geç kalmak diye bir şey yoktur.
  • günlük hayatımın şaşmayan rutinlerinden bir tanesi. bazen abartıp 5'te 5'i tutturduğum da olabiliyor ama genel olarak daha geniş aralıklarla tekrarlıyorum. aynı şekilde, çoğunlukla 15-20 dakikayı aşmayan daha ufak tefek, daha afacan gecikmeler yaşıyorum ama bugünkü gibi 1 saati yakaladığım şampiyon sabahlarım da oluyor.

    ben artık tamamiyle emin oldum ki bir insanın hayat boyu sürecek tek bir biyolojik saati, yaşam döngüsü vs ne zıkkımsa ondanı var. herkesinki de belli, dünyaya geldiğinizde belirlenmiş siz de ona göre takılıp duruyorsunuz. bir de üstüne bu düzeninize taban tabana ters bir yaşam şeklini kendinize monte etmeye çalışıyorsunuz ki, asıl erör verdiğiniz nokta o oluyor işte benim gibi.

    kendimi bildim bileli geceyi sevdim, potansiyel çocuk ismi olarak gece'yi seçecek kadar. ki çocuk sahibi olma noktasında da hep özgürlük hissim ağır bastı, kendimi pek de anaç bir insan olarak görmedim. neyse kendi tuhaflıklarımla konuyu dağıtmayayım. ömrüm boyunca geç yatıp geç kalkmayı sevdim. 12'de yatıp sabah 8'de allahım al canımı bitsin bu çile diyerek uyanırken, 04.00 itibariyle yatıp öğlen 12'de çiçek gibi kalkarım yataktan, pirupak. zaman geceyse eğer, yapacak, vakit geçirecek ve halimden memnun olacak bir şey mutlaka bulurum ben, sabahlarıysa ayarları bozulmuş bir oyuncak gibiyim, sağa sola savrulmaktan hiçbir şeye yetişemiyorum, mendebur bir insana dönüşüyorum.

    ve ömrüm boyunca erken kalkmak zorundayım, işe gelmem ve mesaimi bitirmem lazım ki akşamlarım bana kalsın. haftasonları hayatımın en gerçek amacı haline gelmeye başladığında ilk yapmam gerekenin bunu olabildiğince hasarsız şekilde kabullenebilmek olduğunu düşünmüştüm. öyle de yaptım, işimle de ilgili büyük bir problemim yok. ama yine de isyanım var, her sabah o yataktan ağlayası kalkmak zorunda olmaya. tek istediğim zorunda olmamak, belki dayatma olmayınca yine kalkar gelirim çoğu zaman, mecburiyettir belki her zamanki gibi beni bozan. belki de yalancının önde gideniyim, bırakaslar danalar gibi uyurum her sabah, sıfır vicdan azabı. haha evet ikinci şık daha mantıklı geldi, kimi yiyorum.

    belki de epeydir ertelediğim profesyonel şans oyunu kariyerime yoğunlaşmalıyım. neyse, yine kaldı üç.
  • yuzyilin en overrated sorunlarindan biridir. calisanlar uzerinde halen baski unsuru olmasi cok enteresan bir durum. herkes ise gec kalabilir. normaldir. insaniz. ise isinlanma ile gelmiyoruz. kendi elimizde olmayan pek cok zorlugu asip ise geliyoruz ve bunu her sabah yapiyoruz. aksam uyku tutmadi uyuyamadim, sabah calar saatin sesini duymamisim uyanamadim. olamaz mi? ne yapayim bir de adam mi tutayim uyanamayinca balyozla kafama vursun.
    gec kalinca bir stres hali, dil disarda kostururken bahane bulmak icin yaraticiligin sinirlarini zorlamak. hatta belki bir aylik otobus parasini taksiye vermek. ise gelince sanki tecavuz sucundan yargilaniyormussun gibi diger calisanlar tarafindan atılan bakışlar. sanki hicbiri hayatinda gec kalmamis gibi bir ruh hali icinde. sanki dunyaya hizla bir meteor yaklasiyor ben de o meteoru durduracak son kisiyim, ama onu yerine evde kicimi devirip yatmisim. tuhaf birsey.
  • her gün bir önceki gün uyuduğum kadar uyurum. aslında hep x saat uyuyormuşum gibi, lakin ki öyle değil. böyle ardışık, aritmetik ve ritmik bir uyku düzenim var. bugün misal, bir önceki gün kadar uyuyup uyandığımda, çalar saatten önce uyandığımı düşünerek nasılsa daha erkendir sanısıyla uyumaya devam ettim. ardından hayal meyal hatırladıklarım: annemin mutfağa yürüyen adımları, sanırsın çay suyu koyan tavırları, belli belirsiz kızartma sesleri, babamın yüz yıkama sekansı, en az iki çay karıştırma sesi, ardından neşeli günlerinde söylediği bir şarkı, annemin "şş keyfe uyuyor, yavaş." uyarısı, babamın "bu saatte neden uyuyor, işe gitmeyecek mi?" sorusu, "gitseydi kalkardı, baktım uyuyor." cevabı... laan?!! bi dk.
  • bende artarak sürüyor. işte size beş günlük işgünü bazında geç kalma grafiğim:

    pazartesi: biraz geç kaldım sanki. (08.55)
    salı: geç kaldım. (09.05)
    çarşamba: abi çok geç kaldım ya. (09.25)
    perşembe: çok acayip pis geç kaldım. (09.55)
    cuma: acaba hiç gitmesem mi? (zaten yarım gün)

    zaman arttıkça genleşme katsayım artmış. çok doğru bi orantı. insan kendine dışarıdan bakabilmeyi bilmeli bence. aha bak ben hiç görünmüyorum mesela. -.-. yeap.
  • sabah 08.30

    dülülülülülü... arayan büyük patron.

    r: * efendiğğm..
    b.p: eee şey..rialto, uyuyor musun yoksa hasta mısın?
    r: öhm..şey..uyuyakalmışım.
    b.p: iyi çabuk gel hadi bekliyorum.
    r: bi beş dakka daha?
    b.p: ...

    çat!
  • david brent'e gore eger basa gelecekse, tadinin cikarilmasi gereken eylem. soyle diyor:

    "if you're gonna be late, then be late and not just 2 minutes - make it an hour and enjoy your breakfast."
    (bkz: office wisdom)
  • işe gelmek için 2 saat yol teptiğim zamanlarda neredeyse hiç başıma gelmeyen şey.ne zaman ki yürüyerek 20 dakikada işe gidebileceğim bir eve taşındım, haftada en az 1 gün geç kalıyorum. devlet buna bi açıklama getirsin.
  • şöyle oluyor:

    superego : siktir geç kaldım.

    id: kaldınsa kaldın a.k. ohhh ne güzel uyumuşuz be.

    superego : ulan bu hafta da hep geç kaldım.

    id: daha önce zamanında gittin de plaket mi verdiler.

    superego : gece yatmıyorum ki sabah kalkiim:(((((
    sıçacam şimdi trafiğine de, tam tıkanacak yeri buldu.

    id: ben valla taksinin camından denize bakıyorum ohh.
  • insan sevmediği yere / kişiye / davete geç gider. bu kadar net.
hesabın var mı? giriş yap