• muazzam incelikli bir film.
    uzun zamandır izlemekten bu denli keyif aldığım bir film olmadı. hele ki bu denli iyi bir türk filmi izlemeyeli baya olmuştu. tam kararında, yeterince derin ve olabildiğince akıcı. bi' nevi yol filmi ve türkiye'de yapılabilecek en iyi yol filmi mekanlarından biri mavi tren seçimi de çok hoş.

    pelin esmer ve barış bıçakçı ortaklığından çıkan senaryo, karakterler, diyaloglar ve kareler o kadar iyi ki. dramı da komediyi de çok iyi ayarlayıp, geçişleri o kadar iyi yapmışlar ki acaba şurası şöyle mi olsaydı denebilen bir yer bırakılmamış.

    özellikle bazı sahneler ve diyaloglar o kadar muhteşem ki insan o diyalogların arasında kayboluyor.

    gözetleme kulesi ve 11'e 10 kala 'nın üstüne çıkmış bir pelin esmer ve bence kendisinin en iyi filmi.

    işin ilginç yanı, filmi çok fazla kişinin izleyeceğini düşünmüyordum hatta yolda inşallah seans iptal falan olmaz diyerek filme 20 dk kala rexx sinemasına gelip bilet aldım ve salon baya doluydu ki bu umut verici. vizyonda deli gibi reklamı yapılan filmlere inat böyle güzel ve özel filmleri izleyenler olduğunu bilmek hoş :)
  • ah bir ataş ver...

    göğsüme saplandı.
    adamı bile sevdim. o sarhoş adamı...
    şiirler ve şairler,
    işte böyle hoş ediyor insanın üstünü başını

    başak köklükaya oynamamış, yaşamış. kendi ölümünü izlemiş, ordan kalkmış, bir şiir yazmış. diğer ihtimalleri de düşünmüş. çünkü onlarla ayakta kalmış.

    yiğit özşener, tadını damakta bıraktı. çok güzel yaptı. dünyada merak kadar seksi bir şey var mı?
    "biraz daha yok mu?" dedirtmek istemez miyiz aslında biz de? her zaman? herkese?

    öykü karayel, minicikti. içi dolu turşucuktu. hem ölüm meleği - kocamış kadın hem de misket yuvarlayan, sakar çocuktu. o da bu şiirle hemhal olmuştu.

    ---
    muhsin bey gibi "incelikli" bir türk filmi. insanın insan yanından öpen...

    var ulan vaktimiz işte, durup incelikli şeyler düşünmeye...
    hatırlayın kim olduğunuzu!
    bu hoyratlıktan ne kadar da yorulduğunuzu...

    pelinim esmer... barışım bıçakçı...
    dünyanın en temiz göz yaşlarıydı bizden akan. en hazırlıksız ve utangaç kahkahalarıydı dudağımızdan taşan...

    kalbiniz dert görmesin. iyi ki tanıdım sizi bu filmle.

    sanat yönetmeni! sen de her kimsen, müthiş bi şeysin. her karede ayrı şiir dinlettin gözlerime, ayrı fotoğraflar çektin kulaklarıma... bin yaşa!

    gidin! koşa koşa...
    içinizin acımasına, ruhunuzun yanmasına hazır olarak -en çok bu yüzden hatta.

    çünkü...

    "şimdiden çekilecek acısı bunun,
    duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    böylesine sevilecek bu dünya
    "yaşadım" diyebilmen için... "
  • film değildi. fazlasıydı. bir barış bıçakçı kitabıydı, hem de en şiirselinden. incecikti-ipinceydi. güzelliğinden başım döndü. film; yönetmeninden figüranına, görüntü renklerinden tüm filmin altında akan müziklerine, içinde geçen edebiyat eserlerinden kargaya bir mutluluk sebebi. çok, çok uzun zamandır sinemadan bu kadar etkilenerek ayrılmamıştım.

    filmin ilk sahnelerinde kıpppkırmızı kapağıyla göz kırpan gülten akın.
    tren yolculuğu, tren rayları ve yolu. maviler ve kırmızılar ve turuncular. “ben turuncuyum ve hiçbir şey turuncuyla kafiyeli değil”.
    ve en çok yansımalar, eşlik eden pencereler ve aynalar. ölüm, şiir ve hayat ve her şey adına.
    muazzam güzellikte. bir teşekkür bu güzelliğe.

    dibenot: antalya'da bu filmi izlememi sağlayan başka sinema'ya sonnnsuz teşekkür.
    dibenot iki: filmde leyla'nın şiirini hatrında tutabilen, aktarabilen çıkarsa gözlerinden öpeceğim. <3
  • 21.15 büyülü fener seansı öncesi yiğit özşener ve pelin esmer'i görmek ayrıca misti öncelikle, burayı okurlarsa kendileri; normalde böyle cümleler kurmam fakat yüzlerinizin her şeyden umutlu bir ifadeye sahip olduğunun umarım farkındasınızdır, modum o kadar düşükken bunu hissettiysem de cidden öyleydiniz demektir hatta.

    film. uzun zamandır kendimi bu kadar bir filmin yerine koymamıştım. ve bütün salon nerdeyse koltuklarla beraber çıkacaktı dışarı, bir kalakaldık anlamadık neden :d film sonunda akan yazıların sonu vardı iyiki :d . bilemiyorum pek ama pek sevdim. sevdiler.

    çocukluğumun ailecek ankara-izmir arası yataklı vagonda yapılan seyahatlerle geçmesi, yakın zamanda uzun bir zaman sonra yaptığım o mavi tren yolculuğu, ve yakın zamanda yaşadığım daha bir sürü şeye cila oldu film velhasıl. elinize sağlık.

    --- spoiler ---

    cortazar'ın çiçeği.
    --- spoiler ---

    ha bi de spoiler edit:

    --- spoiler ---

    yemekli vagonda adamın "buraya da oturabilirsiniz" demesi ve "yok canım böyle iyi" gibi bir şey söyleyen ayşenil şamlıoğlu. ahah. güzel detaylardı o 3 kişi.

    bir de garsonun perdeyi örtmesi. taş atarlar & içki yüzünden?. bunu yaşayan var mı ve ben yaşasam nasıl tepki verirdim merak ettim.

    --- spoiler ---
  • 31 konusunda da fena sayılmaz. hatta gayet iyidir.
  • çarşamba akşamı pelin esmer ve yiğit özşener ile birlikte kars şehir sinemasında izleyeceğiz. bir nefes gibi, bir yudum su gibi gelecek, ne güzel olacak.
  • öncelikle ışığı o kadar güzel kıldığı için, aldığı ödülü sonuna kadar hakeden gökhan tiryaki'ye alkış... pelin esmer'e öpücükler...
    filmin geneli ise ortalamanın biraz üzerinde seyrediyor. ilk bir saat içindeki gerek görsel, gerekse şiirsel ritüel filmin sonlarına doğru maalesef kayboluyor. daha doğrusu film sanki trenden inildiği anda bitiyor. ben yavuz karakterine yiğit özşener'in tam oturmadığını düsünüyorum. ama başak köklükaya yok mu?... (ah o gözler, bakışlar... :)) izleyin efenim...
  • geçtiğimiz yıl bugünler kerala’dan bombay’e giden bir trenin yataklı vagonunda otuz dört saatlik yolculuktaydım. dillerini bilmediğim ancak uzun vakitlerdir yarenlik yaptığım o güzel ülkeye rağmen kendimi ilk kez yalnız hissetmiştim o yolculukta. ta ki tabletimde tesadüfen barış bıçakçı’nın bir süre yere paralel gittikten sonra’sını bulana kadar.

    barış bıçakçı’nın senaryosunu pelin esmer ile yazdığı, bir tren yolculuğu filmi olan işe yarar bir şey benim uzun zamandır sabırsızlandığım bir işti, nihayet bugün izleyebildim. bana uzun zamandır özlediğim “iyi bir film izledikten sonra parmakuçlarına kadar heyecanlanma” duygusunu yaşattı. mükemmel bir yönetmenlik ve görüntü yönetimi elinde mükemmel bir şiir ekrandan kalbimize gizli bir yolla uzanıyor bu filmde. tren raylarının sesi müthiş bir ezgiye dönüyor, her bir fotoğraf yaratıcısına şükran ilettirecek kadar kalbimize işliyor.

    iyi bir film izlediğimde her yakaladığıma o filmden bahsedip onun da izlemesini diliyorum. ne yazık ki bu duyguyu çok uzun zamandır yaşayamıyordum. her şeyden evvel öncelikle bunun için başta pelin esmer olmak üzere tüm yaratıcılara teşekkür ederim.

    ben türkiye’de öykü karayel diye bir aktrisin olduğunu bilmiyordum. (benim eksikliğim, başka bir çok kişiyi bilmediğim gibi) fakat öyle güzel bir oyunculuk çıkarmış ki ona sarılmak istedim. başak köklükaya büyük kanatlarını çırpa çırpa geçen bir kuş gibi, görünce kafanı yüz seksen derece döndürüp hayranlıkla izlediğin bir kuş.

    yiğit özşener’den ayrıca bahsetmek istiyorum. bana kalırsa yiğit özşener bir yönetmen için dünyanın en güzel manzarasının bir aktörün yüzü olduğuna ıspat. işe yarar bir şey’de türkiye’de meslek icracılarının yüzde doksanının yapamayacağını yapmış; gözlerine milyonlarca anlam yükleyip gözleriyle oynamış.

    şuan vizyonda olan birçok filmden milyonlarca kat daha iyi bu film, kesinlikle izlenmeli.
  • başka sinema'nın küçük şehirlere en güzel katkısı olan kars sinema topluluğunun çarşamba günü sunacağı güzel film.
    editleyeceğim izlediğimde. ancak izmir ankara arası ve mavi tren olması bile izlemek için değer. yazarları ve oyuncularına değinmiyorum bile!

    edit: yorum: mavi tren ve yolcuk için izlenmesi gereken bir film. katılıyorum!
    beni uzaklardan çocukluğuma götürdü. hatta trenle gezme tutkumu da arttırdı diyebilirim. aklımda deli planlar var sayesinde.

    kars sinema topluluğu sayesinde pelin esmer ve yiğit özşener ile birlikte izledik. bu arada yiğitcim, salona girerken iç çeken bir arkadaş vardı o bendim.***

    film tam barış bıçakçı kitabı gibiydi. bunu söyleyenlere katılıyorum. salondaki her insanda farklı yorumlar, farkı duygular oluşturdu. film boyunca kullanılan şiir de barış bıçakçının şiiriymiş. keşke filmin de kitabını yazsalar çok güzel olur.
    dikkat ettiğim ve yazmak istediğim pek çok ayrıntı var ama spoiler vermek istemiyorum. gidin bir şekilde izleyin bu filmi. ayrıntıların özellikle dikkat çektiği çekimler ve güzel müzikleri kulağı doldurdu. bu arada müzik olması için yalnızca müzik aletine gerek olmadığını, doğanın ve eşyaların kendi seslerinin de en güzel tamamlayıcı müzik olduğunu anlatan bir film olmuş.
    ben filmden çıkarken öykü karayel'in çocukluğunu, başak köklükaya'nın ruhunu, yiğit özşener'in hayatını anlayarak çıktım. kendimce güzel empatilerim ve bakış açıları farklarım oldu.
    son olarak yazın bu filmi festivalde izlemediğime pişman oldum.
  • film güzel, film güzel ona lafımız yok fakaaaat; öykü karayel ne acayip oynamış, dizi ünlüsü diye mi yazmadınız bilmem ama son zamanlarda seyrettiğim en müthiş performanslardan birisiydi. helal olsun. film de ayrı güzel yalnız, kaçırmayın derim.
hesabın var mı? giriş yap