• varoluşun kaynağı, tanrıya ait olan, sanılanın aksine doğasına ters bir varlık biçimine de dönüşebilen, renkleri var eden, karanlığı aydınlatan, gölgeyi gerçek kılan ve karanlığı yaratan...
    ışık, ışık olmadan, önce düşüncede, sonra sözde var olur yaradılış öykülerinde. varlığımızı olanaklı kılmadan önce, kendi varlığını olanaklı kılan, tek olanın zihninde beliren bir pırıltıdır sadece. tüm evreni gerçeğe dönüştüren ışık, ışık olmadan önce adını bulur. sonra ışığa dönüşür gözlerin görebildiği. ismiyle varoluşunun ardından var eder, kendi kutsallığına eş.

    karanlığın ortasında yankılanan kelimeleri duyuyorum gözlerimi kapatıp, ilahi karanlığın aciz bir benzerini zihnimde uyandırdığımda:

    fiat lux!*

    ve zihine düşen ışık tohumları, yüz buluyor isminden sonra kendi varlığına. ardından gelen tanrının ellerinden akıyor, binbir renge bulanmış, her biri ayrı bir soluğu yaratan ellerinden. varoluşu renklerle boyuyor. sonrasında anladığımız, ışığı neden var ettiği oluyor sözlerinin ardından bir anlığına.

    renkler isigin acilaridir...

    renklerle bezeniyor yaradılışımız. her üflenen soluk varlığımıza, daha da renklenmesini sağlıyor evrenin. ışıktan var oluyoruz, ışık oluyoruz diyoruz renklerin içinden doğuyoruz...

    gözlerimizi biraz daha etrafımızda gezdirdiğimizde ne buluyoruz ışığa dair? ışık olana, ışığa ait olana dair? yaşamın kaynağı, renklerin kaynağı olmanın ötesinde, karanlığın içinde parlayan, boşluktan varlığı doğuran oluyor. doğurgan oluyor ışık. tek olana dair bir eril arketipi, yaratmanın doğurganlığa dair bir biçimini getiriyor zihne, belki bir ışığın tepesinde yolculuk ederek.

    karanlığı dağıtıyor ışık. aslında varlığımızın öncesinde var olan bilinmezliği bilinir kılıyor, gözle görülebilir renklere dönüştürüyor renksizliği. bu nedenle ışık tutmak diyoruz bilinmeyene. bu yüzden aydınlatmak diyoruz hem somut, hem soyut olan karanlığı. bu noktada karanlığa dönüyor tanım. ışık bilmeye, karanlık bilinmeyene eşitliyor kendini.

    bilmek isteyişe dair bir ışık oyunu yapıyoruz birden. bilmeyi umuyoruz, ışığı umuyoruz, ışığı umuda dönüştürüyoruz. ve en sonunda ışık oluyor umut.
    karanlığı aydınlatmayı umuyoruz, korkularımızdan arınmayı. cesaret buluyoruz ışıkta, karanlığa karşı silahımız oluyor. işığa dair yüklediğimiz anlam bilmek oluyor, bildikçe artıyor cesaretimiz, bildikçe artıyor inancımız, bildikçe artıyor gücümüz.

    bilgi güçtür!*

    ışığın ardından yürüyoruz, ışık ülkesini bulmak için. işığa denk ne varsa eşitliyoruz kutsal olana. tanrı diyoruz ışık için. ilahi ışık ile aydınlatıyoruz yolumuzu. tanrıya ulaşmanın adı, aydınlanma** oluyor. karanlığa, kötülüğe, nefse dair her ne varsa ruhumuzda arınıyoruz, arındıkça kavuşuyoruz tanrının ışığına. yaşamdan vazgeçişi anımsatıyor bu arınma. ölmeden öncek ölmek gerek diyoruz ışığı görmek için. akla, yaşamın içinde başlayan bir ölüm öyküsünü getiriyor, genç dante’nin vergilius’un ardından yürüdüğü yolda buluyoruz kendimizi. kötülüğün kalbinde başlayan karanlık yol ilerliyor, günün yükselmesinden önceki alacakaranlık izliyor onu, ruha dair arınma devam ederken. ve en sonunda, ilahi ışığa duyulan aşkla başlayan yol hedefine varıyor, tanrının ışığına. bu nedenle sonraki başlangıcımız, yeniden doğuş oluyor. karanlık içinde başlayan yolculuk, ışığa dönüyor, aydınlanıyor ruh. aydınlanan ruh tanrıya dönüyor, dönüşüm ölümden geçiyor.

    işıkla doğuyor, ışığı arıyor ve ışığa dönüyoruz ölümün ardından. ışık buyuruyor aç ruhlar, geriye dönerken*:

    ışık biraz daha ışık!*

    sonsuz ışık* ödülümüz oluyor.

    ışık içimizde, ışık hep içimizde diyor ışığın çocukları. sonsuza dek parlıyor ilk söz, ilk karanlığın içinde:

    "önce sessizlik vardı ve tanrı dedi ki: ışık olsun. ve ışık var oldu."

    *
  • ''- çıt.
    - bu kadar mı?
    - ne bu kadar mı? hanımefendi ölümden döndünüz.
    - tamam. sesi bu kadar mıydı ölümün? gözümde mi büyütmüşüm?
    - yok ölümün değil, ışık yaktık biz ameliyat bitince, onun sesiydi.
    - ışığın sesi mi?
    - uyuyun artık.
    - gözbebeğim mi büyüdü ışığı görünce? gözümden mi çıktı o ses?
    - göz kırılmaz bayan.
    - mide bulanır.
    - göz ses çıkarmaz.
    - çıt da mı demez?
    - demez.
    ...
    - adı ışık olsun mu hala yaşıyorsa?
    - yaşamıyor.
    - ben?
    - karanlıktasın.
    - ışık nerede?
    - geliyor tatlım, ıkın.
    - öldüğü rüya mıydı?
    - evet.
    ...
    - doğdu mu?
    - ışık gibi.
    - nerede?
    - sen önden gittin, o geliyor.
    - yine mi rüya?
    - değil. orada seni bekliyor.''
  • hiziyla unludur
  • taneciktir ama dalgasına bakar.
  • soyadı olarak kullanildiginda, sanal ortamda soyad sahibi kisiye bircok tahlihsizlikler dizisi yasatacak olan kelime.hatta oyle bir ornegi vardir ki boardlarda goruldugunde sokak ortasinda,caddede,alıs veris merkezinde vb ortamlarda gulme krızıne gırıp dıkkat cekmenıze sebep olabilir:

    (bkz: http://www.adilisik.com/)

    (bkz: adil ışık)

    tutun ki soyadınız ışık * *ve email adresi alacaksınız vay halinize soyle ki:
    isminiz gulten olsun mesela.email adresinizde soyle olacaktır malesef

    gultenisik@hotmail.com *

    (bkz: yazık)
  • insan gozuyle gorulebilen elektromanyetik radyasyona verdigimiz isim. hem tanecik, hem de dalga ozelliklerini gosterir. foton denilen tanecikler saniyede 300.000 km hizla dalga seklinde yayilirlar. frekans, dalga boyu ve dalga yuksekligi -amplitude-, isigin karaktersitik ozellikleridir ve olcumunde kullanilirlar.

    frekansin birimi saniyede yapilan tekrar sayisini ifade eden hertzdir. dalga boyu kisaldikca frekans, ve dolayisiyla da enerji artar.

    en kisa dalga boyundan en uzun dalga boyuna dogru siralanislari gama isinlari, x isinlari, ultraviolet -ya da morotesi-, gozle gorulebilen spektrum, infrared -ya da kizilotesi-, ve radyo dalgalari seklinde olan farkli elektromanyetik radyasyon turleri vardir. insan gozunun gorebildigi dalga boyu araligi 380 ile 780 nanometre arasidir.
  • onun teninden çıkıp bana doğru ilerleyen ışığı görebiliyordum. ışığın tenime çarptıktan sonra etrafa dağılan fotonları seçebiliyordum. uzun zamandır böyle bir şeye tanıklık edemememin şaşkınlığı ile cümle kuramıyor, onunla göz teması kurup içimden geçenleri bakışlarım ile anlatmaya çalışıyordum. neyseki beni anlamakta zorluk çekmiyor, konuşmadan, sadece bakışları ile bana karşılık verebiliyordu.

    her zaman merak konusu olan, çoğu zaman açıklanamayan ve hakkında cevapsız sorular bırakan ışığın tüm cevapsız sorularına cevaplarını verebiliyordum o an. o an ışığı açıklayabiliyordum, o an ışığı görebiliyordum.

    onun sayesinde, kendimi mutlu hissediyordum. o ışık yayarken etrafa -ki o ışığı ancak ve ancak ben görebiliyordum- ben ışığı açıklayabiliyordum sayesinde. ikimizinde özel olduğunu hissediyordum. uzun zamandır böyle bir his yaşamamıştım, uzun bir zamandır onu böyle arzulamamıştım, uzun bir zamandır onu böyle hissedememiştim ve uzun bir zamandır -ikimiz içinde geçerli olabilecek bir hissiyat- bu kadar huzurlu olmamıştık.

    ışık hızına ulaşıp, etraftaki canlıları ve maddeleri görünmez kılıyorduk. o ışığın ta kendisiydi, bense ışığı açıklayabilen kişiydim. ikimizde özeldik. şu zamanlarda ters dönen venüs'ü bile normal dönüş yönüne çevirebilecek özel kişilerdik.
  • karanlıkla ilgisi olmayan bişey,gözün sınırlarına insanoğlunun bulduğu bulduğu enteresan isim yani bu demek oluyorki kızılötesi görülemez olduğu için karanlıktır.ve karanlık öyle alelade bir ışıksızlık değildir.
  • madde denilen şey yoğunlaşmış ışık olduğuna göre,ışık hayatın temeli ve kaynağıdır.bu nedenle ışık,ilahi bir şeydir.
  • gölgelerin gücü adınadır.
hesabın var mı? giriş yap