• eski dostum, yeni ev arkadaşım olan kişinin başına gelen elim hadise.

    psikolojik sıkıntılarından ötürü, yaptığı işi daha fazla devam ettiremeyen yakın arkadaşım, eşi olacak kadın tarafından önce hor görüldü, sonra aldatıldı, ardından dünyalar güzeli kızını da kaybetmek suretiyle terk edildi.

    bu süreci yakından takip eden biri olarak neredeyse her detaya sahibim. arkadaşımın eşiyle, yani eski eşiyle, üniversite yıllarında pek yakındık. dünya görüşünü takdir ettiğim bir kızdı. çokça muhabbet etmişliğimiz de vardı. ama zamanla, sanırım ben evli olmadığım için, arkadaş ortamlarımız ayrıldı. alınmadım, evli tiplerle vakit geçirmeyi sevmiyorum zaten. yine de arkadaşımla aramız iyiydi, ben gitmesem bile o bana gelirdi, bazen de dışarıda buluşurduk, dertleşirdik, en kötü ihtimalle telefonda konuşurduk.

    her şey iki sene önce başladı. arkadaşım insanlarla iletişim kurarken kalp çarpıntısı yaşamaya başladı. mide bulantıları onu takip etti, stresi daha fazla kaldıramadı, uzman desteği yeterli olmadı, prozac ve türevleri de çözüm yaratamadı, en sonunda iş yerinde de performansına dair birtakım laflar edildi, her şey altı ayda bitiverdi. tazminat vermemek için iş yerindekiler daha da üstüne geldiler. daha fazla dayanamadı çocuk, işi bıraktı. neyse ki, güvencesi mevcuttu, babasının bir dükkânı vardı, çocukken yazları orada çalışırdı zaten, orayı gözüne kestirdi, dükkân dediğim de saat tamiri yapan ve buna benzer şeyler satan ufacık bir yer.

    arkadaşımın aşık olarak evlendiği kadın, başlarda bu durumu anlayışla karşıladı. arkadaşımın eşi bir plazada beyaz yakalı olarak çalışıyordu. hatta benzer işleri yapıyorlardı fakat arkadaşım daha üst mertebedeydi. oğlunun neden işi bıraktığını anlamayan s. amca başlarda durumu garipsese de pek ses etmedi, oğlunu tabii ki kabul etti. bir süre evinde nefes alan, kızıyla daha fazla vakit geçiren arkadaşım birkaç hafta sonra işe başladı. babasının çırağı gibiydi, tamir işleriyle ilgileniyordu, daha sakin hissediyordu, stresten biraz olsun kurtulmuştu. bu esnada iletişimimiz tıpkı üniversite yıllarında olduğu gibi ayyuka çıktı. dertlerini bana anlatıyor, aklından geçenleri söylüyor, daha iyi hissetmesine rağmen hayata dair birdenbire büyük bir hayal kırıklığının içine düştüğünü dillendiriyor ve bunu anlayamadığını belirtiyordu. insanlardan iyice uzaklaşmıştı, kimseyle görüşmüyordu, eşinin boş beleş arkadaşlarıyla zaman geçirmek de istemiyordu, zaten okuyan biriydi ama daha çok okumaya başladı. elinden dostoyevski'yi bırakmıyordu artık, ona sarılmıştı, yaşadığı buhranın çözümünü 19.yy rus edebiyatında aramıştı ama bulamamıştı: dostoyevski, tolstoy, gogol, turgenyev, gonçarov, puşkin, lermontov... hiçbiri çare etmedi. bana yaşama dair derin sorular sorardı o zamanlarda, ben ise basmakalıp şeyler söylemekten öteye gidemiyordum doğrusu.

    işten ayrıldıktan sonra, eşi daha önce umursamadığı şeyleri umursamaya başladı. arkadaşımın giyimini kuşamını yargılamaya başladı, 33 yaşına gelmiş birinin babasının yanında çalışmasının utanç verici olduğunu açık açık dillendirdi, arkadaşım bunları anlatırken "napıcaz be kamil?" modundaydı ardı arkası kesilmeden içtiğimiz bir akşamın ortasında. bilemiyordu, çıkış yolu yoktu, bulamıyordu.

    eşi zamanla arkadaşıma karşı sertleşti. ifadesi değişti. nahifliği yerini sertliğe bıraktı. işin garibi, bahsettiğim kadın üniversite yıllarında maddiyatın, statünün ve bu minvaldeki dünyevi şeylerin ne kadar boş ve mantıksız olduğunu sık sık dillendirirdi. insan denen canlı zamanla değişiyor olsa gerek, diye düşündüm ya da bahsettiği şeyleri hiç hissetmeden söylemişti. aynı kadın, hem de bir anne, dünyevi şeylerin tam ortasına düşmüş gibi arkadaşıma yani kızının babasına alenen saldırıyordu. tahammül çizgisi magmaya inmişti, en ufak bir mevzuda kavga etmeye başlamışlardı, bana anlatıldığı için ilişkinin bir parçası olmuştum artık, birkaç defa arkadaşımın eşiyle de konuştum, sanki yabancıymışım gibi davrandı bana, anlam veremedim.

    eskiden çok mutlu bir yuvaları vardı sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla. hafta sonları kızlarını da alıp bir yerlere giderlerdi, onların arkası kesildi, arkadaşım cumartesi öğlenlerini benimle geçirmeye başladı, tabii saat çok geç olmadan evine giderdi, araları daha da bozulsun istemezdi. velhasıl, zaman içinde eşinin sosyal statüsünden şikayetçi olmaya başladı kadın. maddiyat konusundan ziyade saygın bir işte çalışmıyor oluşu sanırım hanımefendiyi rahatsız etti. kızının babasının bir dükkânda çıraklık yapmasını kabullenemedi. bu süreçte tamamen neler yaşandı bilmiyorum, fakat bir gün arkadaşım ağlamaklı bir sesle "napıyosun?" dedi, sesinin neden öyle çıktığını bilmediğimden "napıyım amk, yatıyorum camış gibi" dedim. buluşmak istedi, çağırdım. aldatıldığını öğrenmiş, karısının yataktaki garip soğukluğu birtakım şüphelere yöneltmiş onu. eşinin telefonunu kurcalamış ve tinder'da bir sürü kişiyle mesajlaştığını, hatta biriyle buluşmak için sözleştiğini ve bunun da o çocukla evde otururken "kızlarla avm'ye gidiyorum" denilen bir pazar gününde yaşandığını görmüş. ağlıyordu garibim. bir erkeğin hüngür hüngür ağlaması sanki varoluşa ters gibi gösterildi bize, garipsedim o yüzden, diyecek bir şey bulamadım. ne söylenirdi ki işten atılan, aldatılan, terk edilen bir erkeğe? sırtını mı sıvazlamalıydım, bilemedim işte, elimdeki birayı uzattım, birası az önce bitmişti çünkü. içti. gözyaşları şişenin ağzına kadar geldi neredeyse. biraya karıştı karışacak... ne saçma, diye düşündüm, aldatılmak ve terk edilmek, insanlığa hakaret bu. terk edilmişti evet, karısına bu durumu sorunca üstüne erkekliğine laf edilmiş ve boşanma davasını yakında göreceği söylenmişti. karısı ya sen git ya da ben gideyim, demişti. o da çıkıp gelmişti yanıma. fakat sonra evine gittiğinde kimseyi bulamadı arkadaşım, bana geldi işte, evi de bomboş şimdi. sıcak yuvası iki senede yıkıldı bitti. ateş yandı, geriye küller kaldı, iç ısıtan güzel duygular buz oldu çığ gibi aktı, ruhu orada mahsur kaldı, yaşayan bir ölü gibi artık.
  • hikaye doğruysa, hayatın gerçeklerini tokat gibi yüzünde hissetmiş erkektir.

    şş uyanın la olm hepiniz bu kişi olma adayısınız. işiniz ve statünüz hariç hiçbir şey eşlerinizin umurunda değil. bir de yazar arkadaşı ötelemişler zamanında bekar diye. al amına koyum evlendiniz de ne bok yediniz sonuç bu. mutsuz (ve yüzde 99 sekssiz) evlilikler.
  • allah düşmanıma vermesin böyle kadın
  • iyi de güzel de camış gibi yatma yakınlığına varmış bir arkadaş ilişkisinde mutluluğunu sosyal medyadan takip etmek bu hikaye için çok camış sıçmığı olmuştur.
  • geri dönüşü muhteşem olacaktır.
  • aldatan insanların kişilik problemleri olduğunu düşünüyorum. yani aşağılık kompleksi ya da başka bir değersiz görülme sorunları gibi.
  • paran varsa bütün kadınlar senindir, paran yoksa karın bile senin değildir.
  • ne denir ki, geçmiş olsun. peki sizce de çok klişe değil mi bu olay ?
    buna benzer tonla hadise yaşanmamış mıdır ?
    eğer bir gün bahsedilen adam tekrar saygın bir mesleğe kavuşursa, kadının barışmak için çabalamaya başladığını görmeyecek miyiz ?

    hepimizin kendi kişiliği, kendi düşünceleri var ama esasen hepimiz aynı ilkel mekanizma tarafından yönlendiriliyoruz. bunu kavrayabildiğimiz zaman, insanlara o kadar da güvenilemeyeceğini öğreneceğiz.

    tanım: yanlış insanla beraber olan her erkeğin başına gelebilecek olan hadise.
  • türk kadınları erkekten değil makamdan hoşlanır
  • buna benzer hikaye başıma gelmişti.tabi evli değildim.lise zamanından beridir beraber olduğum sevgilim iyi bölümü kazanınca benim okuduğum bölümü beğenmemeye küçümsemeye başladı.kendini avukat dr gibi birilerine layık görüyordu.en azından bunu belli ediyordu sen neden iyi bölüm okumuyorsun kazanmıyorsuna getiriyordu.benim okulum bitince iyi maaş alıcam sen özel sektörde sürüneceksin derken ayrıldık hemen akabinde avukatla görüşmeye başladı..sonra avukatla ayrıldı otelci biriyle beraber oldu onlada olmadı en son şöförle evlendi.üniversiteyi bitirince amacı iyi maaşla devlet işiydi atanamadı..şuan ev kadınlığı yapıyor.yani ilahi adalet kesinlikle öyle insanların yakasını bırakmıyor.

    kariyer veya başka bişey için seninle beraber olan kadın elindeki işi veya kariyeri kaybedince seni her açıdan yetersiz görüyor.aldatmanın sebebini buna bağlıyorum.malesef insan hayatına aldığı kişinin kalitesini başına olumsuz birşey yaşamadan anlayamıyor.
hesabın var mı? giriş yap