• bayıla bayıla okuduğum bir kitap. aysun karakteri ile oturup bir çay içesim var..

    aysun'un mekana (dükkana) gelen islamcı bozuntuları hakkında düşündükleri;

    yıl 80'leri sonu 90'lar başı... islamcıların palazlanmayıp kendi sıralarının gelmesini bekledikleri zamanlar.

    --- spoiler ---

    + o kadar sessiz otururlar ki birazdan toplu intihara kalkışacaklar dersin.

    + ses tonları tekdüzedir en küçük bir kıvılcımlanma elektriklenme yoktur, kalp ve beyin kapıları sadece yemek yerken açılır.

    + uzun yıllar sonra adem babamızın cennetten 'bir abdest alayım' bahanesiyle selamsız sabahsız kaçtığına ben de iman ettim.

    +kapısını çalmadan izin istemeden içeri girme hakkına sahip olduklarının o gösterişli zengin lüks yerin adı: cennet.

    + kırkpınar güreşlerini seyrederken kispetin götten sıyrılmasını dua ederek beklerler 'vay laik devlet 'islam'ı ne hale getirdi.' diye kudurup bağırmak için, laiklik kelimesini boğaz söktürücü şurup niyetine kullanırlar...

    + atatürk türkiye'yi kurtarmamış işgal etmiş, atatürk resmi görünce far görmüş tavşan gibiler.

    + atatürk, düşmanı değil, müslümanları öldürmüş. atatürk'e deccal derken karagöz hacıvat oynuyor gibi sırıtırlar, bir tek atatürk'e küfrederken kendilerini çok özgür hissediyor, gevşiyor, rahatlıyorlar...

    + islam yorumlanmak için 1400 yıl bunları beklemiş.

    + islam'a hizmet, şeyhine hizmet, şeyhlerinden bahsederken dudaklarını büzerler...

    + bugüne kadar ilahi nizam kuramamalarının tek sebebi israil ve masonlar, başka tür bir düşman adı kaydedemedim.

    + örtbas etmekte kendi adamlarını büyütmek abartmakta onlarla kimse yarışamaz, çay bardakları önlerinde pislikten kararıncaya kadar durur ölü numarası yaparlar...

    + teşekkür ederim, zahmet oldu lafını kimseden duymadım, kırmızı ruj ve dekolteli bluz bunlar için ölüm demek...

    + bir insan hiç sevmediği bir insanı üç- beş saat hiç sıkılmadan dinleyebilir mi, bunlar dinliyor, yavaş ölümü hayat sanıyorlar.

    --- spoiler ---
  • cennetin derin uyku olduğunu ispatlayan "roman".

    bir çırpıda bitirdim.

    mahzenimdeki kuduz kara köpekler gün yüzüne çıktı, ortalıkta fink atıyorlar.

    tedirginim biraz.
  • küfür üzerine öyle tespit'i var ki nihat genç abimizin insanın okkalı bir küfür edesi gelir ;

    .. küfür lanet bela beynin acil refleks durumlarda ilk kullanacağı cephanelik.

    beden saflığını , anlamadan , düşünmeden , muhakeme etmeden , ateş açar gibi sarf ettiği , bu acil askeri mühimmatla koruyor.

    dini yapılar , kilise ya da ideoloji , neden insan doğasının acil durumlar içinde geliştridiği bu cephaneliği iptal ediyor.

    ya da hiç kullanmıyor !

    ve bu cephaneliği boşaltıp ‘’ hayrolsun , hayırdır , allah , bismillah , maşallah , inşallah ‘’ gibi güzel sıfatlarla yer değiştirip kodlayarak kullanıyor..

    doğal dilimizle dini dil arasında köklü bir ayrım var . dini dilimiz doğal bedenimizin en temel içgüdülerine karşı savaş halinde.

    ya bastırıyor ya yok sayıyor ya yerlerini dualarla değiştiriyor.

    diyelim üstümüze beklenmedik bir pislik sıçradı derhal ani bir savunma refklesi devreye girer , henüz kurumadan üstünüze yerleşmeden atmanız gerekir.

    yüzünüze tükürülmüş ya da boya atılmış , acil beklemeden ani bir refklesle siler , temizlersiniz , bu arada birkaç tane ‘’ amına koduğum çamuru ‘’ deyiverirsiniz..

    refleks yerine bu pislikleri ‘’ maşallah , hayırdır inşallah ‘’ la çıkartmak mümkün değildir, o çamurlar içeride dağ gibi birikir , beynin bütün giriş çıkışlarını tıkayıverir.

    boya ya da çamur ya da pislik ya da başınıza gelmiş kaza , talihsizlik , aksilik bu güzel sıfatların ruhani gücüyle temizlenmez , bu pislikler , beynin ağza en yakın cephaneliğiyle defedilir.

    .. bu pislikleri çıkartacak cephaneliğiniz yoksa gün gün cevap verme , karşılık verme , haddini bildirme , kişiliğinizi koruma sorumluluk yetileriniz körelir , her şeyi kabullenirsiniz , herşeyin üstünüze rahatlıkla çıkması sizi esir alır .

    dilimizi ifadelerimizi küfürden , edepsizlikten , lanetten güya güzel ahlaklı kelimelerle değiştirip güya güzel sıfatlara sığınıp koruyarak , aslında doğamıza , bedenimize karşı geliriz.

    .. dilini kişisel refleksler ve küfürlerden soyutlamış insanlar , gerçek değil hayali naylon insanlardır , tek tanrılı dinler , insanın huyunu suyunu karakterini doğal reflekslerini allah yapısını işte bu dille bozup çaresizleştirmiştir.

    hristiyanı , yahudisi , müslümanı dillerini soyutlamıştır .

    isa aşkına , musa aşkına , başlarına bir felaket gelince ‘’ siktir git ‘’ diyemez ‘’ allah korusun ‘’ der

    insani öfkeyi örterek yeni soyut bir ‘dil’ inşa ederler…

    .. yüz binlerce çocuk acımasızca öldürülürken feryat figan bir ‘’ allah hepinizin belasını versin ! ‘’
    ‘’ silahlarınızın da özgürlüğünüzün de amına koyayım! ‘’ çığlığı duyulmayan bir ülke vatan olamaz bağımsız olamaz , orada insanlar yaşıyordu denemez.

    nihat genç’in yazdığı , sürekli dini ortamda çevrede bulunan erol karakterinin ; yaşadığı , gördüğü , takip ettiği sürecin sonunda kafayı nasıl sıyırma noktasına geldiğini , kendine has üslubuyla bir solukta bitirilecek kitabını okumanızı tavsiye ederim.
  • islamcı ideolojiyi çok iyi gözlemleyip, edebiyata bir nakış gibi anlatmış nihat hoca.
    uzun zaman roman yazmamış nihat genç'in bu romanı da hikayeleri kadar etkileyici ve sürükleyici.
  • nihat genç 'in vurucu , yeraltı edebiyatı diline yakın özgün bir yazım şekli vardır. bu son romanında da bunun başarılı örneklerini sergilemiş. ama sanki biraz daha sadeleşmiş, durulmuş gibi geldi.

    sokağa, sağ ve muhafazakar dünyaya en hakim yazarlardan biri olan nihat genç, kitap boyunca kusursuz nokta atışı tespitlerle bugünün islamcı bataklığını sergiliyor. fakat kitabı bitirince, insanda tam tatmin edilmemiş his kalıyor.çünkü söyleyeceklerini yarı yamalak söyleyerek finale gelinmiş; ve derlenmiş toplanmış bir hava var .

    karakterlerin bir kısmı dağınık ve derinliksiz. güncel mevzularla , geçmiş mistik sisli bağlantılı geçişler romanın tarzına uymuyor. mücahitten müteahhitliğe ve müsaitliğe evrimleşme ve bugünün islamcı dünyasının süslüman sefaleti çok boyutlu ve katmanlı. böyle bir mevzuyu bu kadar hacimsiz bir romanla anlatmaya kalkışmak fazlaca cüretkar.

    bu olumsuzluklarına rağmen edebi tadı yüksek ve islamcılığın çağdaş perişanlığına ilişkin durumu tespitleyen az sayıdaki yapıttan biri olmasıyla değerini de bilmek gerekir.
  • bir çırpıda okunabilecek enfes bir kitap.
    nihat abinin gözlem ve analiz yeteneği bı kitapta hayat buluyor.
    tek sıkıntı kimi bölümlerde göze çokça takılan imla ve noktalama işaret hataları, hatta bir ara lan korsan kitap mı kakaladılar diye düşünmedim değil..
    nasıl bir editör ne şekil bir yayınevidir ki bunu böyle basabilmişler, hayret.
  • nihat genç'in yıllar sonra gelen romanı. gün itibariyle ön siparişte, gelecek hafta kitapçılarda. sade müslümanı, islamcılar arasında yaşanan akıl tutulmasını ondan dinlemek çok önemli.

    arka kapağında diyor ki:

    islamcı erol nasıl çıldırdı? tüm dünyanın merak ettiği, hepimizi düşündüren büyük soruya cevap veriyor: nasıl oldu da "sade müslümanlık" yıkıcı bir ideolojiye dönüştü?

    nihat genç, olağanüstü bir anlatımla, felsefi, psikolojik, siyasi, sosyolojik tespitler eşliğinde gerçekleri önümüze seriyor. roman, bir kişinin, zihniyetin ve toplumun dönüşümünü arka planıyla birlikte anlatıyor. cemaat içinde yalnızlık çeken erol, insan sarrafı aysun, kibirli ve riyakar bahri abi, avanesi osman, cilveli medya maymunu nur, dünyanın en mazlum güzeli dua... öbür dünyadan fırlatılan cesetler, vicdanın cephanesi, bir saniye süren aşk ve ruhsuzlar ile beyinsizlerin hiç bitmeyen savaşı...

    -bir kitabevinde çay içerek sessizce oturan insanlar niçin ve neden canavarlaştılar?
    -gönül huzuru peşindeyken, nasıl hırslı, vahşi kapitalistler haline geldiler?

    yakın dönemde yaşanan kültürel evrimi, şiirsel bir hızla, felsefi tespitler ve unutulmaz gözlemler eşliğinde okuyacaksınız.

    -manevi bir yolculuğun rotası nerede değişip sapıyor?
    -hangi yalanlar zinciri, daha büyük yalanlara ve şiddete bağlanıyor?
    -"hakikati" arayan yoksullar nasıl doyumsuzca lüks peşinde koşmaya başlıyor?

    islamcı erol nasıl çıldırdı? zihin açıcı, sürükleyici, heyecan dolu bir roman.
  • very be! dedirten roman, bir çırpıda okumak haricinde pek birşeye izin vermiyor, kurgu çok başarılı, roller taak! diye yerine oturmuş, bu mevzu ancak bu kadar sağlam anlatılabilirdi.

    ''derin uykudan daha güzel din yoktur.''
  • o islamcı erollar asıl bu kitabı okuduktan sonra çıldırırlar dedirten alınıp okunası bir kitap...

    bugün siyasetten tutun da toplumun her alanında karşımıza çıkan, yıllardır bitip tükenmek bilmeyen yobaz, gerici ama takım elbiseli o tipler var ya... işte o insanlara ağız dolusu küfür etmek serbest olsa bu kitabın yarattığı etkinin yanına bile yaklaşamayız.

    nihat genç kelimelerle dövmüş, ağzını burnunu kırmış... sonra kaldırmış bir daha vurmuş... bir yerden sonra dur nihat artık vurma, adam öldü diyesiniz geliyor... tamam tamam diyor, sonra dönüp bir tekme daha atıyor o kelimelerle...

    --- spoiler ---

    ayrıca kitapta bok üzerine bir bölüm var ki, sanırım nihat genç bu olgunluk çağında bir yazar olarak sınırlarını zorlamak istemiş ve bunu da hayranlık verici bir şekilde başarmış... sanki bok değil de bir sanat akımının entelektüel tartışmasını okuyorsunuz...
    --- spoiler ---
  • okumakta olduğum, nihat genç'in bir fikrin derinine, felsefi boyutu ve duygusuna inen roman harici düşün yazılarının tadı da alınabilen bir kitap. yüzeysel ve sanatsal bir boyutu olamayacağını düşünebileceğimiz tüm sıradanlıkları hatta çirkinlikleri oldukça iyi yazıyor nihat genç. romanında da öyle olmuş.

    fakat editör eli değmemiş gibi göründüğünü de söylemek gerekir. virgül olması gereken çok yer es geçilerek cümlelerin anlamını yakalamak zorlaştırılmış. aynı cümlede birbirinin yerine geçebilecek şekilde tekrar kullanılan sözcükler elenip düzeltilmemiş. benzer sebeplerle hatalı cümleler toparlanmamış... hızlı bir biçimde yazılıp, hızlı bir biçimde basılmış gibi duruyor. oysa yayınevinin nihat genç'e edebiyat için bastırdığı* bilgisini de paylaşmıştı yazar. daha iyi bir iş çıkartmalı yayınevleri...

    --- spoiler ---

    -"tuvalet kapısına çizilen şaheserler" bölümü ile ciddi bireysel, toplumsal, içsel, dışsal bir sorgulama yazmış. başarılı...

    -aysun'un mekanda olmayı o kadar sürdürmesi çok aklıma yatmadı. sanki çoktan uzaklaşmış, uzaklaştırılmış olurdu. barındırmazlık devreye girerdi diye düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    politik yönü, politik bir derdi de olan işlerin doğru ve güzel olduğunda etkisinin o kadar güçlü olacağının kanıtı bir kitap.

    *düzeltme: "yayınevinin nihat genç'e edebiyat için bastırdığı"ndan kastım, yayınevi yetkililerinin yazardan, gündem sebebiyle politik yanı ağır basan yazılar dışında, edebiyata dönerek bir iş çıkarmasını istemesidir.
hesabın var mı? giriş yap