• ismaili öğretisi, 7 dereceli bir tekamül zincirini içermektedir. örgüte üye olmak isteyen aday, bir yıl boyunca incelemeye alınmakta, uygun görülmesi halinde özel bir törenle, kabulü yapılmaktaydı. örgüte kabul edilenlere beyaz elbise giydirilir ve sonsuz itaat ve ketumiyet yemini ettirilirdi.

    birinci derecenin adı "müminler" derecesiydi. bu derecede islamiyet ve kur’an öğretilirdi. ismaililer için, semavi bir dini tam manasıyla tanımayan kişi, bu dinin ötesindeki öğretileri. anlayamazdı. müminler derecesinden ikinci dereceye en erken iki yılda geçilebilirdi.

    ikinci derece sahiplerine "mükellefler" adı verilirdi. mükelleflere, islam dininin yanı sıra diğer dinler de öğretilir ve tek geçerli dinin islamiyet olmadığı, aksine tüm dinlerin aynı hedefe yöneldikleri gösterilirdi. mükelleflerden beklenen, dış dünyada aday olabilecek kişilerle temasa geçmeleri ve onları yanlarına çekmeleriydi. bu derecede de yükselme süresi iki seneydi. daha sonraki derecelerde müritler altıncı dereceye kadar en erken, birer sene arayla yükselirlerdi.

    üçüncü derece, "dai'ler" derecesiydi. sır saklama ve ketumiyetin öğretildiği bu derecede, müritlere muhammed ve ondan önceki yedi peygamberin yaşam ve görüşlerinin yanı sıra, tarikatın sırları da yavaş yavaş verilmeye başlanırdı. marifet kapısı denilen bu dereceye haiz dai'ler, tarikata girmek isteyenler hakkında araştırma yapar, haklarında karar verirlerdi. dai'lerin bir başka görevi de, mezhep hakkında propaganda yapmaktı.

    "dai" kelimesi, arapça’da "çağıran" anlamına gelmektedir. dailer, kendilerinden önceki iki dereceli müritlerden sorumluydular ve aralarında kimin yükseleceğine de onlar karar verirlerdi. dai’ler tam bir gizlilik içinde çalışırlar, mecalis el hikme adı verilen toplantılarda, tarikatla ilgili kararlar alınırdı. mezhebe yeni giren müritler, bağlılık yemini ettikten sonra, ismaili kıyafetini kuşanırlardı. hiyerarşik örgütlenmede sır saklamak esastı. ismaili öğretisi kitleleri değil, tek tek bireyleri hedef alırdı. bu nedenle adaylar, dai’ler tarafından özenle seçilirdi. ancak gerekli eğitime sahip, ahlak düzeyi yüksek bireyler mezhebe kabul edilirdi.

    bir dai’nin, entelektüel düzeyi yeterli, dinler ve mezhepler konusundaki bilgileri tam olmalıydı. görevlendirildiği bölgedeki dillere hakim olmalı, gelenekleri bilmeliydi ki, ismaililiği yeterince temsil edebilsin. bu nedenle dai’lerin tamamı, dönemin üstün nitelikli filozofları olmuşlar ve önemli felsefi eserler yaratmışlardır. ismaililikte aşamalı bir eğitim sistemi uygulanmış ve zahiri bilimlerden batıni bilimlere dereceli bir silsile izlenmiştir. batıni bilimlerin öğretildiği dönemin en önemli eğitim müessesesi, kahire’deki el ehzer üniversitesi olmuştur.

    dördüncü derece "dai-yi ekber" yani, büyük dai derecesiydi. dai-yi ekber derecesini alan müritlere "baba" da denirdi. onlar gerçek kapısından tarikate girmeye hak kazanmışlardı. daha sonraki yüzyıllarda yesevilik'te ve bektaşilik'te, en üst mertebeye ulaşanlara verilen "baba" lakabı, ismaililerin bu geleneğine dayanmaktadır. dai-yi ekber'ler tüm dai'lerin başı durumundaydılar. onlar, mecalis el hikme’lere de başkanlık ederlerdi.

    tarikatın gerçek sırlarının verilmeye başlandığı derece, "tarikat kapısı" adı verilen beşinci dereceydi. bu derecede tüm dinlerin sadece, gerçeğe ulaşmak için yetersiz kalan birer yöntem olduğu anlatılır ve saliklerine, "bir yudum emenler" anlamına gelen "zu massa" denilirdi.

    hüccet adı verilen ve "hakikat kapısı" denilen altıncı derece, bir ismaili'nin ulaşabileceği son dereceydi. bu derecede evrende varolan ikilik, tanrının üçlü vasfı ve kainatı meydana getiren dört büyük güç gibi batıni doktrinin en önemli sırları verilir, tüm peygamberlerin, diğer bütün din kurucular gibi sadece birer kamil insan oldukları öğretilirdi. tanrısal nurun "işık" olduğunun belirtildiği bu derecede ona ulaşmak için derece salikleri ruhlarını arındırmak ve kamil insan konumuna yükselmekle mükelleftiler. ismaililer, tanrıya ancak altıncı derece sahiplerinin mükemmel bir yaşam sürdükten sonra, öldükleri zaman ulaşabileceklerine inanırlardı. yedinci derece en mükemmel dereceydi ve tanrısal bir niteliği vardı. bu dereceye sadece, tanrının yeryüzündeki tezahürü olduğuna inanılan, şeyh el cebel (doğanın şeyhi) sahipti. tüm ismaililerin lideri olan şeyhin diğer unvanları da, "belag-ı azam (kutsal kelam üstadı)" ve "namus-üi ekber (büyük sır üstadı)" idi.
  • şiiliğin değişik oldukça değişik bir türevidir. diğer tüm şiiler gibi halifeliğin hz.muhammed'ten sonra damadı ali’nin hakkı olduğuna inanırlar. ali’ nin torunu zeynelabidin’ in soyundan gelen cafer sadık’ın oğlu ismail’ in imamlığını kabul eden batınilerin örgütü olarak da tanımlanabilecek olan ekol, müslümanlığın ortodoks sünni sistemini kabul etmeyen farklı inanç ve ideolojilerin müslümanlık çatısı altında kendi inançlarını sürdürme çabalarının ifadesidir.

    nitekim, ismaili öğreti, kadim babil ekolüne ve pisagoryen öğretilere dayalı saabi inançlarının, maniciliğin, neo platonculuğun, hermetizm dahil omak üzere ezoterik tüm inançaları kendi içerisinde barındırmaktadır. haşhaşiler ile diretk olarak bağlantısı olmasada birçok batini örgüt ve kişinin birbirlerine destek verdiği de bilinmektedir.
  • hz. ali'nin kerbela katliamindan sag kalan tek torunu zeynelabidin'in soyundan gelen imam cafer sadik 'in oglu imam ismail'in kurdugu teskilata ismaili sufiler deniyordu. yedi dereceli torenleri vardi. beyaz tunik ve kirmizi kusak takarlardi. bu tarikatin tapinak sovalyelerini cok etkilediği ve onlara en son seyhul cebel derecesinin verildigi soylenir.
  • fatimi devleti'nin resmi mezhebidir.

    prof. dr. bernard lewis'in unlu oryantalist h.a.r. gibb danismanliginda hazirlamis oldugu doktora tezi, the origins of ismailism adini tasir.
    aradan altmis kusur sene gecmesine ragmen konuyla ilgili yapilmis calismalarin en basinda gelir bu tez. 1940 senesinde de "the origins of ismailism: the historical backround of the fatimid chaliphate" adi altinda cambridge university press tarafindan yayimlanmistir.
  • sanirim ingilizceden ceviri yapilarak, ali'nin kerbalada sag kalan tek torunu zeynel abidin'in soyundan gelen cafer' filan gibi soyagaclari yazilmis.
    sevgili canlarim, normal imamiye'deki gibi imam silsilesinin cafer sadik'a kadar normal devam ettigini, ondan imamiye'nin inandigi gibi musa kazim'a degil de, onun abisi ve cafer sadik hayattayken vefat etmis olan ismail'e gectigine ve ismailin son imam olduguna inanirlar. yani 12 imam yerine 7 imamlari vardir.
  • şiiliğin altkümelerindenmiş galiba. başlarında aga khan diye biri var. his highness filan diye bahsediliyor ağamdan. klasik soyum peygambere dayanıyor hikayesi. sanki n'oluyorsa?

    bir de texas'ta 30-40 bin müridi var deniyor. başka nerede ne kadar üyesi var bilmiyorum. allah akıl vere.

    http://www.akdn.org/about_imamat.asp
    http://www.akdn.org/about_agakhan.asp
  • ibn-i sina’nın(ismi hüseyin) babasının ve kardeşinin(ali) bağlı olduğu mezhepmiş.
  • diğer ismiyle ismailiyye - şiilik'in bir koludur. pek çok islam kolunca "sapkın" olarak anılmakla birlikte (en hafif tabirle "aşırı" diye anarlar), kendi meşrebince etkisi olan bir gruptur.

    şia'nın diğer kollarından en temel ayrışma noktası, 12 imam yerine yedi imam benimsemeleridir. bu kolda, 765 yılında vefat eden 6. imam cafer (es-sadık)'ın oğlu ismail'in 7. ve son imam olduğuna ve dünyaya adaleti tesis etmek üzere mehdi olarak döneceğine inancı mevcuttur. bu hikaye gerçekten çok acayiptir - geleneksel şia'da yine 6. imam cafer'in oğlu olan musa el-kazım 7. imamdır. ismaililer, imamlığın abi ismail'in hakkı olduğunu ve haksız bir biçimde ondan gasp edildiğini savunurlar. yani bütün bu mezhep farkı, imametin hangi oğla geçeceği yönündeki bir ihtilaftan doğmuştur.

    batıni, ezoterik, dini kaidelerin gizli alt anlamları olduğu yönünde dini mistisizmi artıran bir fikriyat söz konusudur.

    yemen ve hindistan'daki mustaliler, iran, afganistan, doğu afrika, suriye ve hindistan'da yer alan nizariler bu kolun alt kolları arasında yer alır. haşhaşiler nedeniyle nizariler daha çok bilinir. fatimiler'in yöneticileri de ismaili'ydiler. ağa han sülalesi de şeceresini ismail'e dayandırmaktadır. lübnan'da yaygın dürzilik ve de gücerat'ın "hoca" olarak anılan islami topluluğu da ismaililik'ten yoğun olarak etkilenmiştir.
  • (bkz: hashassiyun)
hesabın var mı? giriş yap