• sırtını cuntacılara falan dayamamış devlet adamı.

    gerektiği yerde kendi kimliğiyle, askerle siyaset arasına set çekmişliği çoktur. hatta iddia ediyorum; inönü olmasaydı 1960-70 arası her sene askeri darbe olur, bu kronik bir durum haline gelirdi. abarttığım falan sanılmasın, o dönemle ilgili az biraz okuma yapmak bu söylediğimi onaylamanıza yetecektir.

    zaten ihtilalci askerler** de kendisinden hiç hazzetmez, ona yakın görünenlere tavır alırlarmış.
  • çok partili düzene geçilmesine izin verme sebebi demokrasi sevdası değil uluslararası konjönktürde türkiyeyi ayakta ve bir arada tutma isteği olan devlet adamı. türkiye yok olmasın diye demokrasi denen illete geçiş yapmıştır.

    öncelikle demokrasi nedir onu açıklayalım:
    demokrasi hiç bir çağda aklı çalışan insanlar tarafından geçer yol görülmemiştir. demokrasinin beşiği abd bile 2 parti ve iki potansiyel başkan adayıyla yönetilmektedir. 300 küsur milyonluk nüfusa sahip ülkede iki partiyle demokrasi mi olurmuş? ne roma cumhuriyeti ne yunan şehirleri bugün bildiğimiz anlamda demokrasiyle yönetilmemiş, her zaman iktidarı elinde tutan vatandaşlar, patriciler, elitler olmuş ve bu tabakalar ülkeleri şehirleri halk yığınlarının saçma kararları sonucu oluşacak yıkımlardan korumuştur. halk her zaman üretmeden, icat etmeden, geliştirmeden kamu kaynaklarını ele geçirmek ister. prensipleri çok zayıftır. ancak güçlüler prensip sahibi olma lüksüne sahiptir. yığınlar yoktan geldikleri için de onursal ilkelere kendilerini çok az bağlı hissederler. her yüksek medeniyet, sınıflı toplum ve hiyerarşi ile oluşmuştur. bugün abd'nin dünyaya dayattığı demokrasinin anlamı şudur:
    siz oy hakkını eğitimsiz, fakir ve güçsüzlüğü nedeniyle özgür iradesi olmayan yığınların eline verin ben de onları güdecek ve onlardan oy alacak liderler bulup ülkenizi kontrol edeyim. abd demokrasisinin anlamı budur.

    demokrasi üzerine bu güzellemelerden sonra konumuza dönelim. ikinci dünya savaşı dönemi diplomasi tarihi hakkında biraz okuyanlar şunu açık olarak görecektir. dönem türkiye için tam anlamıyla dehşettir. çevre ülkeler korkunç yıkımlara maruz kalmıştır. milyonların öldüğünü zaten biliyorsunuz ama mesela doğu almanya'da milyonlarca kadın sovyet askerlerinin sistematik tecavüzüne maruz kalmıştır. tokyo şehrindeki binaların %95'i yıkılmıştır. savaş böyle bir şeydir işte bizim romantik lise tarih kitaplarımızda bunlardan bahsedilmez. ismet inönü milleti ekmeksiz bırakmış fakat hem babasız bırakmamış hem de babasının bir düşman askeri olmasını da önlemiştir. türkiye ucu ucuna bu yıkımlardan sağ kurtulmayı başarmış fakat kızıl ordu karşısında iddia uzmanlarınca kendisine 1e 9 verilmektedir. stalin amca türkiye'den toprak istemekte(burada bir parantez açalım bu toprak isteme olayı bir numara olabileceğinden şüpheleniyorum entry'nin sonunda buna değineceğim), belki ileride türkiye'nin de kuzey kore - güney kore gibi paylaşılabilmesi ihtimali ufukta gözükmektedir ve işin kötüsü böyle bir durum olursa türkiye'nin pek bir çaresi de gözükmemektedir.

    bu durumda ismet inönü abd koruması altına girmiştir. abd koruma sunmadan önce iktidarı millete ( dolaylı olarak kendisine ) devretmen lazım demiştir. inönü iktidarı direk olarak bir halk adamına devretse türkiye'nin direkt olarak karanlık çağa geri dönüş yapacağı barizdir (bugün mesela 2017 yılında teog kaldırılıp imam hatip lisesi açılıyor). ismet inönü de iktidarı cumhuriyet yönetimi ile halk yığınları arasında duran adnan menderese devretmiştir ve bence içinde bulunulan şartlarda verdiği doğru bir karardır.

    not: stalin'in türkiye'den toprak istemesi neden numara olabilir? böyle bir tehdit sonucu türkiye'nin batı kampının hegomonyasına kaçacağı bariz bir gerçek. peki buna rağmen neden böyle bir tehdit savruluyor? savaş sonrası abd ile sovyetler dünyayı paylaşıyorlar. şu ülkede asıl parti abd yanlısı, zayıf parti sovyet yanlısı olacak gibi ince ayarlar da oluyor diye okumuştum(ne yazık ki kaynak yok). masada türkiye'nin abd tarafında olacağına karar verilmiş olabilir. böyle bir durumda abd sovyetler'den türkiye'ye bir tehdit savurmasını ve böylece türkiye'nin kendi ağına düşmesini istemiş olabilir. elde veri olmadan biraz zorlama bir tahmin ama mantıklı geliyor, abd yerinde ben olsaydım öyle yapardım.
  • gençliğini ülkesi için cephelerde harcamış kurtuluş savaşımızın efsanevi komutanı 1. ve 2. inönü zaferlerinin mimarı mudanyada ve lozanda milletinin menfaatlerini savunmuş devlet adamı akıllı dış politikalar ile ülkesini dünya savaşının dışında tutarak milletinin çocuklarını babasız bırakmamış adam gibi adamdır onun yokluk zamanlarında yaptığının onda birini beceremeyen kimselerin haksız saldırısına uğramaktadır yazık çok yazık
  • 1956'da meclisteki toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu görüşmelerinde dp'li milletvekiline "aramızdaki farkı bilelim. biz mutlakiyetten bugüne geldik, siz bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz." diyerek ülkenin kısa bir özetini geçmiş devlet adamı.
  • 1937 yugoslavya ziyareti sırasında gazi hüsrev camiini ziyaret etmemesi rezalettir, fiyaskodur, akıl tutulmasıdır
    cahiller için not : ilgili seyahatinde bosna'daki hristiyan ve musevilerin dini mekanlarını ziyaret etmiş sadece gazi hüsrev camiini ziyaret etmemiştir.
  • hep aklima adama milli piyango buyuk ikramiyesinin cikmasi geliyor
  • saygı göstermek başka şeydir eleştirmek başka şey.
hesabın var mı? giriş yap