• ispanya devriminin ve iç savaşının tarihsel arka planı oldukça gerilere götürülebilir. 1931-1939 arası ise savaşın en yoğun olduğu dönemleri ve eşiğine kadar gelinen devrim ile tam karşı kutbundaki faşist ayaklanmayı özetleyebilmek için ilk bakılması gereken yerdir. ispanyol iç savaşının önemi, tarihteki en uzun süreli faşist diktayla sonuçlanmasının yanında, eşiğine kadar gelinen devrimin kaybedilişindeki trajedidir.

    1931'de ispanya'da 11 milyon olan çalışan nüfusun 8 milyon kadarı zar zor geçinebilen yoksullardan oluşmaktaydı. 2 milyon kişilik orta sınıf dışında 1 milyon civarı ayrıcalıklı insan mevcuttu. 50 bin büyük toprak sahibi, ispanya topraklarının yarısından fazlasına hakim durumdaydı [1]. bu korkunç adaletsizlik, ispanyol burjuva sınıfının egemenliğini korumak için nasıl gerekiyorsa öyle kullandığı devlet aygıtı ile sağlamlaştırılmıştı. 1930'larda ispanya'da sürekli büyüyen ancak yaşam şartları gittikçe kötüleşen emekçiler huzursuzlanıyor, zaten uzun süredir aralıklarla ülkeyi sarsan grev dalgaları yeniden baş gösteriyordu. üstelik bu kez daha güçlü biçimde.

    1931'de ortaya çıkan grev dalgalarıyla işçi sınıfı kaslarını esnetiyor, grevlerde sanayi işçilerinin yanında tarım işçileri ve köylüler de ayaklanıyor, toprakları işgal etmeye başlıyordu [2]. 1931'de yapılan seçimlerde dikta yıkılacak ve yerine cumhuriyet ilan edilecekti. seçilen hükümet tam anlamıyla bir burjuva hükümetiydi. ayaklanmakta olan işçi sınıfını yatıştırmak ve gelişmekte olan sol hareketleri dizginlemek için hükümete iki sosyalist bakan atandı ancak etkinlikleri sıfıra yakın bulunuyordu. sosyalist bakanlar indalecio prieto ve francisco largo caballero'nun hükümete katılımı göstermelikten ibaret kalıyor, halkın huzursuzluğu dinmiyor ve yeniden gösterilerle, grevlerle ezilenler gücünü iyiden iyiye gösteriyordu.

    o dönem ispanya'da etkin olan sendikalardan ugt'nin içinde önemli bir yere sahip olan caballero, tam bir burjuva gibi davranıyor, bir yandan 1931'deki 1 mayıs gösterilerinde ugt ile hareket ederken diğer taraftan barcelona'daki cnt eylemine polis yolluyor, bilbao'daki göstericilere ateş açtırıyordu [3].

    burada ilerlemeden önce ispanya'daki sol örgütlerin yapılarına bakmakta yarar var. iç savaşta en aktif rolü oynamış cnt'nin bu dönemde yaklaşık 1-1,5 milyon üyesi vardı. anarşist sendakalist bir örgüt olan cnt'nin birlikte hareket ettiği fai (iberya anarşist federasyonu) ise daha çok taban hareketinden beslenen radikal militanların oluşturduğu, hiçbir zaman merkezileşmemiş ve cumhuriyet ilan edilene kadar illegal olarak kalmış, daha sonra da resmiyet kazanmak için başvurmayı reddetmiş, halk arasında sevilen, saygı gösterilen bir yapıydı. faşist ayaklanmaya kadar cnt içindeki çekişmelerde fai, cnt liderlerinin cumhuriyete olan yaklaşımlarını sürekli eleştirmiş ve örgüt içinde reformist takılmayı düşünen liderlere hep karşı çıkmıştı. 1931'de cumhuriyetin kurulup işçi sınıfının ağzına bir parmak bal çalınmasının ardından cnt'de etkin olan fai militanları, o yaz ortaya çıkan grev dalgasının asıl örgütleyicileriydi. cnt liderlerinin uzlaşmacı yönelimlerine tabandan gelen tepkileri aktif bir harekete çeviren fai'liler dışında, örgütün etkinliğinden azade halk kitleleri de çoktan radikalleşmeye başlamıştı [4].

    cnt/fai dışında diğer önemli sendika ise ugt olarak karşımıza çıkmaktadır. 1930'ların başında bir kaç yüzbin üyeye sahip olan bu sendika, sosyalist parti (psoe) etkisindeydi. devrimin köküne kibrit suyu sıkılmasında başrolü oynayacak ispanya komünist partisi, pce'nin ise o dönemler 800 kadar üyesi bulunmakta, parti stalin güdümündeki komiterne bağlılığıyla bilinmekteydi. 1931'de henüz çük kadar olan pce'nin etkinliği stalinist sscb etkisi ve burjuvazi ile işbirliği hedefleyen programı sayesinde artmıştır. bu süreçte etkin olan bir diğer sol örgüt ise cnt'nin içinden çıkan ve stalinistlerin etkisiyle "troçkist" olarak mahkum edilen poum'dur. troçkist avına çıkan stalin sayesinde başına gelmeyen kalmamıştır. oysa değil troçkist olmak, troçki'den yediği ayarların bile göz önünde olduğu düşünülürse, otu boku hain ilan eden sscb'nin, 36'da ortaya çıkacak komitern güdümlü ve burjuvazi işbirlikçisi halk cephesi (popular front) hükümetinin kurbanı olduğu rahatça görülebilir.

    olaylara geri dönersek, zaman ilerlerken tabandaki huzursuzluk iyice artıyor, ispanya'nın hemen her yerinde silahlı ayaklanmalar çıkıyor, ülke şiddetle çalkalanıyordu. sonunda seçimlerin yapılması kaçınılmaz hale geldi ve bu kez, cnt seçimleri aktif olarak boykot etti. sürekli örgütlenme ve bilinçlendirme çabaları içine giren cnt'de bir adam yavaş yavaş ön plana çıkmaya başlamıştı: buenaventura durruti. kasım 1933'deki seçimlerden sağcıların (ceda) galip çıkmasıyla huzursuzluk ve baskı artmaya başlarken cnt grevleri ve gösterileri ardı arkasına geldi. baskı artarken durruti'nin de içinde bulunduğu bir grup devrimci tutuklandı. katalunya'da 1933 aralık'ta örgütlenen grevin ardından siyasi tutukluları serbest bırkmak için diğer bir grev dalgası geldi. kaçan tutuklular ceda'nın dışarıdan destek verdiği hükümetin canını sıkıyor, daha sonra tarım işçilerinin grev tehdidi ile geri adım atan hükümet ücretlerde iyileştirme vadediyordu. greve katılım düşük olunca cesaretlenen hükümetin içişleri bakanı "marksist devrimcilere karşı savaş zamanı geldi" diyor, yüzlerce tarım işçisini ve 4 sosyalist bakanı tutuklatıyordu. [5]

    cumhuriyetle birlikte gelen burjuva hükümete 1931-1933 için icraatın içinden bir bakış atarsak bilanço şu şekildeydi: 400 ölü, 3000 yaralı, 9000 tutuklu, 160 sürgün, 160 adet yasaklanan işçi yayını ve 4 adet kapatılan sağcı yayın. [6]

    tam bu dönemde, hitler'in de avrupa'da faşizm rüzgarları estirmeye başlamasıyla ispanya'daki ilk faşist örgütlenmeler, falanjlar ortaya çıkmaya başladı. kara yıllar artık gelmişti. ekim 1934'de sağcı birlik ceda'ya kısmen de olsa hükümette yer verildi. 5 ekim'de ayaklanan katalanların isyanı hükümet tarafından şiddetle bastırıldı. kurulduğu ilan edilen katalan devleti 2 gün yaşayabilmişti ancak bu sürede dahi anarşistlerin üzerine geldiler. tüm bunları gören cnt/fai liderleri, o sıralar psoe ve ugt öncülüğünde kurulmaya çalışılan alianza obrera'ya (işçi ittifakı) soğuk baktılar. [7]

    bu sırada asturya'da binlerce işçinin katıldığı silahlı bir ayaklanma çıkmıştı. ceda'nın hükümette edindiği yer sonrası faşizmin ayak seslerini duyan asturyalılar psoe ve ugt liderliğinde örgütlenmeye başladılar. ülkenin diğer yerlerinde başlarına geleni gören cnt üyesi madenciler de hiç tereddüt etmeden kardeşlerine katıldılar. psoe'nin (sosyalist parti) adanmışlığından şüphe eden cnt/fai liderleri işçi birliğine katılmakta tereddüt etse de asturyalı cnt/fai'liler tüm kalpleriyle ayaklanmaya dahil oldular.

    ülkenin diğer kesimlerinde grevler kanla bastırılırken asturya'daki madenciler ugt-cnt, sosyalist komünist falan ayırmadılar ve hep birlikte örgütlendiler. daha sonraları bir cnt'li iç savaş tarihçisi gaston leval, cnt'nin birlik içinde ayaklanmaya muhalefet etmesini "aptalca" olarak değerlendirecekti [8]. silahlanmaya başlayan asturyalı işçilerin arasındaki cnt'liler, ugt ile birlikte hareket etmeyi zaten uzun zamandır desteklemişler, uzlaşmaya karşı bir direnç göstermemişlerdi. asturya'da birlikte hareket eden anarşistler, komünistler ve sosyalistler toplamda 20.000 kişiye ulaştılar.

    4 ekimde başlayan ayaklanma sonrası şehir 6 ekim'de alındı. kardeşleriyle birlikte muazzam bir isyan başlatan işçilerin kurduğu komün ise ayaklanmanın ülke geneline yayılmaması yüzünden kısa sürede bastırıldı. franco'nun fas'tan getirdiği birlikleri asturyalıların üstüne salması sonrasında sadece 2 hafta kadar yaşayan komün yok edildi. 3.000 maden işçisi hayatını kaybetti. 35.000 kadarı tutuklanarak işkencehanelere tıkıldı.

    değinmeden geçmemek lazım; asturya ayaklanması sırasında kısa süreliğine kurulan komünde ugt ve cnt'nin etkin olduğu yerlerde sosyalizmin çok farklı iki yüzü de görülmüştür. sosyalistlerin kontrolündeki "sama" ve anarşistlerin yönetimindeki "la felguera" arasındaki fark şöyle anlatılıyor:

    <<the october insurrection triumphed immediately in the metallurgical and mining town...sama was organised along military lines. dictatorship of the proletariat, red army, central committee, discipline, authority...la felguera opted for comunismo libertario: the people in arms, liberty to come and go, respect for the technicians of the duro-felguera metallurgical plant, public deliberation of all issues, abolition of money, the rational distribution of food and clothing. enthusiasm and gaity ["gaiety" olmalı. d.] in la felguera; the sullenness of the barracks of sama.>> [9]

    hükümetteki sosyalistlerin, işçi sınıfı yerine burjuvazinin çıkarlarını kolladığını gören anarşistler ve komünistler, sosyalistler ile ittifakı tümden reddetti. ne yazık ki tam da buna uygun olarak, burjuvazi sosyalistlere ihtiyacı kalmadığını anladığı anda tasfiyeye başladı. işçi sınıfına verilen sözler, olağan şekilde, tutulmadı. binlerce devrimci tutuklandı, öldürüldü, işkenceye yollandı. ispanya solu, burjuvazinin çıkarları ile işçi sınıfının çıkarlarının asla uyuşmayacağını, faşizme karşı işbirliği halindeyken bile fırsatı bulan burjuvazinin anında saf değiştireceğini ilk elden deneyimliyordu. ve ne acı ki, deneyimleri 1934'te son bulmadı.

    1935'te komitern'in güdümündeki pce (komünist parti), sosyal demokratların dahi sağında yer alan liberal burjuvaları da içeren halk cephesi taktiğini ortaya attı. faşizme karşı burjuvazi ile ittifak öneren bu hilkat garibesi taktiğin sonuçları kaçınılmaz olacaktı ama stalinistler bunu ya göremediler ya da görmek işlerine gelmedi. kapıyı tekmelemekte olan faşist postalları dahi komünistleri uyandıramadı. işçi sınıfının faşizme karşı mücadelesini burjuva demokrasisine ve burjuvazinin ellerine bırakmaktan çekinmediler. halk cephesi, sosyalist parti tarafından kabul gördü ve onaylandı. poum ise önceleri bu politikadaki hataları gördü ancak daha sonra cepheye destek verdi.

    stalinizmin hastalıklı bürokrasisi ve işçi sınıfını burjuvazi ile uzlaşır kılmayı amaçlayan aptalca politikaları yüzünden ispanya devriminin bastırılması başlamak üzereydi. halk cephesi taktiği ile işçi sınıfına burjuvazi ile uzlaşmayı öneren, burjuvaziye tavizler vererek sınıfların uzlaşmaz çelişkilerini adeta reddeden ve burjuvazinin en vahşi aygıtı faşizme karşı yine burjuvazi ile beraber savaşmayı öğütleyen bu akıl küpü taktiklerin sonucunun ne olacağı apaçık ortadadır. franco'nun faşistleri fırsat kollarken ispanyol işçilerini, küçük burjuvaziyi kazanmak bahanesiyle, celladının koluna sokan stalin güdümlü halk cephesi politikası, uzlaşmacı tavrıyla, işbirlikçi programıyla, sınıflar arası çelişkileri görmezden gelerek proletaryayı resmen burjuvaziye satmasıyla tam anlamıyla karşıdevrimcidir. halk devrimini baskılamak, tabanın hareketliliğini ve enerjisini parlamentercilik oynamaya yönelterek köreltmek ve işçi sınıfının taleplerini burjuvazininkilerle ortak bir noktada buluşturarak (!) kitlelerin ateşini soğutmaktan başka bir boka yaramamıştır ve yaramayacağı da daha ilk ortaya çıktığı andan beri bellidir. faşizme karşı burjuvaziyle kolkola savaşa girişmek gerçek anlamıyla hayaldir. faşizm, burjuvaziyi hedef almaz. burjuvazinin bastırılmasıyla ilgilenmez. tam aksine faşizm, burjuvazinin en vahşi, en hoyrat, en umarsız aygıtıdır. burjuvazinin egemenliğini kanla veya zulümle, öyle veya böyle sınırsızca kullanmasını sağlar. faşizmin sınıf çelişkilerinden azade gelişen ve sınıflararası çelişkilerde taraf tutmayan, burjuvazinin de tüm kuvvetiyle karşısında olacağı bir ideoloji olduğunu sanmak kadar büyük bir aptallığa zor rastlanır.

    daha en başından bir siyasi parti olarak değil sendikal olarak örgütlenmiş ve grev dalgalarıyla tüm sistemi çökertebilecek üye sayısını hedeflemiş olan cnt, kuşkusuz bu taktiğe katılmadı. başta halk cephesi önerisine yerinde eleştiriler getiren poum gibi onlar da kuşkuyla bakıyorlardı. ancak gerek kapıdaki faşist ayaklanma tehlikesi, gerek o dönem güçlü olan sosyalist parti'nin bok varmış gibi bu hastalıklı politikayı benimsemesi, gerekse stalinist pce'nin asturya isyanından sonra güç kazanmaya başlamasıyla, pce'nin yürüttüğü rezil propagandalar yüzünden seçimleri boykot etmediler. cnt'nin boykottan kaçınmasında şüphesiz içeride olan 30.000 kadar militanı da etkiliydi. burjuva talepleryle harmanlanmış güya ilerici projeler içerisinde genel af umudu bulunması ve sözümona faşizme karşı birleşik olarak bütün sol ile hareket edecek olmanın getirdiği kafa karışıklığı ile aktif boykottan vazgeçtiler. devlet aygıtının parçalanması veya iktidarın doğrudan alınması dururken kitlelerin enerjisini oylamalara yönelten bu taktiğe ses edemediler.

    öte yandan 1936'da seçimler öncesinde fai gündeme şöyle bakıyordu:

    <<1936’da yapılacak yeni seçimlere yaklaşırken ‘halk cephesini desteklemeli mi, desteklememeli mi’ tartışması hız kazanır. devrim için zaman kazanmak için solun taktiksel olarak desteklenmesi eğilimi ağırlıkta görünür. fai’nin dergisinde tartışmaya dair şu açıklama yer alır: “biz oy vermesek ve seçimleri sağ kazansa elimizdeki tüm güçle sokakları alıp sağ iktidarına saldırmalıyız. oy versek ve sol kazansa ordu tarafından da desteklenen sağ-blok altı ay geçmeden darbeye kalkışır ve biz yine sokakları zapt edip ona karşı savaşmak durumunda kalırız. bu sebepten size ‘oy vermeyin’ demiyoruz. her birey kendi fikrince hareket etsin. ama ister sağ ister sol kazansın, hepiniz gerçek mücadelenin nihayete varacağı sokaklarda savaşmak için hazır olun”>> [4]

    16 şubat 1936'da yapılan seçimlerde kazanan, cnt'nin seçmenlerini serbest bırakması sayesinde halk cephesi oldu. halk cephesi 4 milyon 176 bin, sağ cephe 3 milyon 783 bin, bask milliyetçileri ise 176 bin oy alabildi. ancak bir sorun vardı. bir önceki hükümetin başbakanı olan azana'nın başkanlığını yaptığı sol cumhuriyetçiler listeler hazırlanırken yapılanlar sonucu gerçekte olandan daha fazla temsil hakkı kazanarak halk cephesi'nin sahip olduğu 286 sandalyeden 86'sını aldı. seçimlerde kitleyi cezbeden asıl parti sosyalistler ise 99 sandalye kazanmıştı. komünist partisi ise 17 sandalye ile temsil ediliyordu [10].

    seçimlerden sonra hükümeti sol cumhuriyetçiler kurdu ve sosyalist parti ile pce dışarıdan destekledi. ancak halk cephesi'nin seçimi kazanmasını sağlayan kitlesel taleplerin hiçbiri siyasetlerine dahil edilmemişti. yalnızca genel af ilan edildi ve katalan hükümetinin kurulmasına olanak sağlandı. ancak kitlesel talepler olan ücretlerin yeniden düzenlenmesi, çalışma saatlerinde iyileştirmeler gibi talepleri karşılayan yoktu. burjuvaziyle ortaklık yapmanın sonuçlarına dair ilk emareler görülmeye başlanmıştı. falanjları yasaklayan hükümet bunun yanında sıkı yönetimi genişletti ve anarşistlerin üstündeki baskılar arttı. bu sırada ordunun içindeki hareketlenmeler de artıyordu. daha seçimler öncesinde savaşa hazırlıktan bahseden cnt/fai'ye karşın cephe hükümeti tüm tehlikeyi reddediyor, halkı sakin olmaya çağırıyor, yatıştırmak için çabalıyordu. taleplerinin karşılanmadığını gören işçi sınıfı, hakkı olanı kendisi almak için kıpırdanmaya başlamıştı.

    1936 baharında artık hava iyice ısınmıştı. psoe ve pce'nin gençlik örgütleri de birleşerek juventudes socialistas unificadas, birleşik sosyalist gençlik'i kuruyordu. 1937'ye gelindiğinde bu örgüt, valencia'da toplanan ulusal kongresinde, siyasetlerini açıkça dillendiren şöyle bir bildiri yayınlayacaktı:

    <<we are not fighting for a social revolution. our organisation is neither socialist, not communist... the jsu is not marxist youth...>> [11]

    1936'nın yaz ayları başında tarım işçileri ayaklanmaya başlamıştı. 1930'larda görülen toprak işgalleri yeniden ortaya çıktı. madrid'de grevler patlak verdi. ardından psoe ve pce'nin katalan örgütleri merkezden ayrılarak psuc, katalunya birleşik sosyalist partisi'ni kurdular. kontrolü iyice kaybeden hükümete karşı girişilecek darbe için tüm fırsatlar olgunlaşıyordu. kendi içlerinde carlistler ve falanjistler olarak bölünmüş olan faşistler, saldırı için hazırlıklara başlamıştı.

    hükümet içindeki sol parti liderleri hala her şeyin yolunda olduğunu, "provokasyona" gelinmemesi gerektiğini söylüyor, halkı sakinleştirmeye çalışıyordu. halk cephesi taktiğiyle işçi sınıfının taleplerini oyalarken burjuvaziyle ittifak yapmanın bedelini ödemek üzereydi ispanya.

    hükümetteki sol liderlerden gelen telkinlerin dışında caballero ise artık işçilerin ve köylülerin silahlandırılması gerektiğinden bahsetmeye başlamış, psoe'nin aksine cnt ve poum ile aynı safta yer almıştı. faşizm artık kapıdan postalını uzatmıştı.

    önce 12 temmuz 1936'da ordu içindeki solcu subaylardan biri öldürüldü. daha sonra ise calvo sotelo'nun öldürülmesi faşist ayaklanmayı fişekleyen kıvılcım görevi gördü. aslında tezgah uzun süredir hazırlanıyordu ve sotelo'nun ölümü yalnızca bahane olarak kullanıldı.

    bir hafta kadar sonra fas'taki franco birlikleri ayaklandı. dışarıda dökülen ama kendi halkına karşı savaşta hep başarılı olan ispanya ordusu, bu kez ne kadar gerici varsa hepsinin desteğini alıyordu. sol örgütlerin çok güçlü olduğu ispanya'da direnişle karşılaşacaklarını tahmin eden faşistler her türlü hile hurdayı sahneye taşıdılar. artık ayakta duramayan hükümet çökmüş, 19 temmuz'a gelindiğinde ispanya'daki tüm devlet organları faşistleri destekler olmuştu. hükümetin tutumu iyice trajikomik bir hal aldı. faşistleri "sakinleşmeye" çağırıyorlardı. işçilerin silahlanmasına izin vermeyen, faşizm tehlikesini reddeden garabet halk cephesi politikasından doğma hükümet, bu kez de ricacı konumuna düşmüştü.

    solun ve anarşistlerin güçlü olduğu zaragoza, oviedo ve sevilla, faşistlerin aldatıcı taktikleri yüzünden çabuk düştü. yatıştırma politikası izleyen hükümetin yanı sıra, önce işçilerle ortak hareket ediyor gibi görünen, onlara taktikler öneren, destekçi gibi hareket eden faşist komutanların bir anda saf değiştirmesiyle solun kaleleri sayılan bu şehirler franco denetimine girdi.

    ancak abrcelona'da, yani cnt'nin en güçlü olduğu bölgede işler faşistler için beklendiği gibi gitmyecekti. 19 temmuz sabahı cnt/fai'nin yayın organı solidaridad obrera'da cumhuriyetçi hükümetin tüm sansürleme girişimlerine rağmen bir haber yayınlandı. cnt/fai silahlanma ve genel grev çağrısı yapıyordu. katalan hükümeti silah dağıtmayı reddetse de cnt/fai militanları silahları ele geçirdi. hükümet geri alınması yönünde talimat verdi ancak başarılı olunamadı. aynı şekilde madrid'de de cnt genel grev ve silahlanma çağrısı yaparak erken davranmıştı. barcelona'da haftalardır savunma komiteleri devriye atıyor, faşist ayaklanma bekleniyordu. fas ayaklanması duyulduğunda fabrikaların sirenleri çalmaya başladı ve tüm kent harekete geçti.

    barcelona'ya saldıran faşistler ile işçiler arasındaki çarpışmalar çok şiddetliydi. katalunya meydanı'nda faşistlere direnen işçiler çok kayıp verdiler ancak birlikleri püskürtmeyi başardılar. çok önemli bir nokta da, çarpışmanın en şiddetli anlarında sivil muhafızların komutanlarından birinin 4000 kişiyle işçilerin yanına geçmesidir. bu sayede faşistler yenilmiş ve işçiler kışlalara da saldırarak franco'nun birliklerini etkisiz hale getirmiştir. [12]

    benzer olarak madrid'de de faşistler yenildiler. artık neler olduğunun farkınada olan ugt ve cnt/fai, faşistler götünü kaldırana kadar kontrolü ele geçirmişti. valencia'da ise çeşitli sebeplerden işçilerin faşistleri püskürtmesi 15 gün kadar almıştır.

    bu sırada ispanya dışında ise faşist ayaklanma ile ilgili ne yapılacağı tartışılıyordu. 1936 ağustos'unda müdahalesizlik anlaşması imzalayan ülkeler arasında halk cephesi'nin iktidarda olduğu fransa ile ingiltere, portekiz, almanya, italya ve sscb vardı. başta bir miktar yardım yollayan fransızlar daha sonra yaklaşan dünya savaşı tehlikesini gerekçe göstererek yardımları kesti. halk cephesi taktiğini dayatan stalinistler ise ispanya'da olanları 19 temmuz'a kadar seyretmiş, propaganda faaliyeti dışında hiçbir yardım göndermemişti. sovyetlerden ulaşan ilk yardım gemileri faşist ayaklanmadan haftalar sonra ispanya'ya vardı. tabii bu sırada almanya ve italya da boş durmamış, franco'ya gerek asker gerek mühimmat olarak desteklerini yolluyorlardı.

    sözlükte daha önce de mevzubahis edilen ancak stalin'i tarikat şeyhi gibi koruma kollama peşinde olan cemaat üyelerinin sağını solunu kırpması ve gerçekte ne yazıldığını söylemek yerine yalan dolana başvurarak saklamaya çalışmaları sebebiyle bilerek eksik olarak aktarılan sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi'nde konuyla ilgili şunlar yazılı:

    <<..faşizmin iktidarda olmadığı devletler "müdahalesizlik politikasını" uygularken, almanya ve italya büyük boyutlu bir askeri yardıma derhal başladılar. tam donanımlı 70 bin civarında italyan "gönüllü" franco'nun asker açığını kapattı. alman-italyan uçak yardımı sayesinde franco, havada üstünlüğü derme çatma ispanyol hava kuvvetleri'nin elinden aldı. cumhuriyet'in klasik savaş yöntemleriyle franco'yu yenmesi artık imkansız hale gelmişti. sovyet silah yardımı sayesinde madrid savunması yapılabildi ve savaş uzadı. ancak sovyet yardımı yetersizdi, üstelik giderek azaldı. böylece bu kez franco'nun şanslı olduğu iç savaş'ın ikinci dönemi başladı..>> [12]

    bu noktada bir parantez açıp sözlükteki tartışmaya gönderme yapacağım. sürekli stalin'i aklamaya çalışan ve bunu da gönderdiği "yardım" üstünden yapma telaşı içinde olan günümüz stalincilerinin bu kadar büyük dezenformasyonlara kalkışmaları ibret vericidir. ikna etmek istedikleri kendileri midir yoksa bizler miyiz ben emin değilim. ansiklopediden yapılan alıntılardaki bilinçli kırpmaları gördükçe bu denli göz önünde bir çarpıtmanın nasıl yapılabildiğine şaşıyor olabilirdim ancak gayet de beklediğim bir şeydi. bu düzenbazlıklar, daha önce de aynı şekilde hortladığından beklenmeyecek bir hareket değil. asıl ilginç olan, zırt pırt kendi zihniyetine dayanak olarak sundukları kaynakları ya hiç okumamaları ve bizi de okumuyor sanmaları veya göstere göstere kaynakları bozundurmaya kalkışmaları. ya kendilerini çok uyanık sanıyorlar ya da bizi salak yerine koymaya çalışıyorlar. bir yayından kaynağını da göstererek "alıntı" yapılıyorsa, ya ilgili pasajın tamamının koyulmasını ya da pasajın tümünün koyulmadığına dair üç nokta, iki nokta falan koyulmasını beklerim. alınmamış cümleler olduğnun bir şekilde belirtilmesini beklerim. hep böyle gördük. bir paragraf alıntılanırken, cümlelerin ikisini alıp ardından gelen bir kaçı yokmuş gibi alıntıya devam etmek en hafif tabiriyle sahtekarlık yapmaktır. sovyet yardımı ile ilgili adı geçen kaynaktan daha önce alıntılanan metin şöyle: http://i.imgur.com/oemif.png

    oysa asıl metin bambaşka bir şey söylüyor:

    <<..sovyet yardımı önce dostluk ve dayanışma gösterileriyle başladı. bu dönemde sovyetler birliği cumhuriyeti destekledi. ekim 1936'dan itibaren giderek artan silah ve malzeme yardımı, 1938 yazından itibaren giderek azaldı ve durdu. ekim 1936'dan mart 1937'ye dek her ay 30-40 gemi ispanya'ya silah taşıdı. sovyet yardımının en önemli parçalarını kuşkusuz uçak ve tank malzemeleri oluşturuyordu. bir bütün olarak sovyet yardımı, alman ve italyan yardımı karşısında çok yetersiz kaldı. sovyetler daha çok teknik adam, pilot ve tank operatörü gönderdiler. ama yüksek rütbeli sovyet danışmanlar perde arkasında kalan etkin bir güç oldular..>> [13]
    [ http://i.imgur.com/7yjvb.png ]

    sovyet yardımı hakkında iki üç eleştirel cümleye bile tahammül edemeyip gizleme ihtiyacı güden ve bunu da "bilimsel sosyalizm" diye yutturmaya çalışanların acıklı halleri gerçekten üzücü. hemen yukarıda bahsettiğim dezenformasyon ve gizleyerek ikna etme eğilimine daha sonra yine dönerim ancak bilinsin ki stalin'in yardımları ile ilgili ortada yığınla soru ve argüman vardır. öncelikle stalin'in 510 ton altını ispanya'dan taşıttığı bilinmektedir. gönderilen "yardımların" karşılıksız olmadığı, daha iç savaş bitmeden ödemelerin yapıldığı gerek ispanyol merkez bankası arşivlerinde, gerek 1990 sonrası açılan sscb arşivlerinde araştırma yapanlarca ortaya çıkarılmış gerçeklerdir. bu konuda bahsedilenler "söylenceden" ibaret değildir. bu miktarlarda altının sovyetlere gönderildiği doğrudur. bugün bu olaydan bahseden ispanyol stalinistler dahi vardır ve altınların gönderilmemesi halinde direnişin bu kadar bile süremeyeceğini savunurlar. böyle bir olay yoktur diyen götünden atmaktadır. angel vinas, enrique moradiellos, ricardo miralles, guillermo cabanellas, francisco olaya morales gibi ispanyol yazarlar ispanya'daki yazışma kayıtlarından buldukları belgelere dayanarak hacimli kitaplar yazmışlardır. üstelik tüm saygınlığına rağmen vinas bir stalinist dahi sanılabilir; 1937'de barcelona'da anarşistlerin faşistlerle işbirliği yaptığını dahi ileri sürebilecek kadar yalancı bir adamdır. morales ve cabanellas ise sovyetlerin gözünün altınlarda olduğunu, bir yandan yardım önerirken diğer taraftan işi ticarete dökmeye çalıştıklarını, sattıkları yeni silahların bedelleri üstünde fiyatla ispanya'ya yollandığını ve bu silahların yollanma amaçlarından birinin de yeterliliklerini test etmek olduğunu yazarlar.

    bu yüzden "altın maltın olayı yok" diye götten sallamanın alemi yoktur. bu mevzu alengirlidir, gerald howson'ın kitabı [14] yanında yale university press'ten çıkan bir başka kitap daha vardır [15]. buna benzer pek çok yayın mevcuttur ancak yale'den çıkan kitap ve gerald howson'ın yazdıkları sovyet arşivlerinden çıkan belgelere yer vermektedir. yale'den çıkan kitap biraz daha tartışmalı olmakla birlikte howson'ınkine kuvvetli itirazlar gelmemiştir. howson, arms for spain'de sovyetlerin kurlar ile oynayarak o günün parasıyla 51 milyon dolarlık bir "hırsızlık" yaptığını ileri sürmektedir. doğru mudur değil midir yorum yapmadan asıl vurgulamak istediğim şey, 510 tonluk altın transferinin gerçekten yapıldığı, iddia edildiği gibi bu mevzunun bir "söylentiden ve emperyalist yalanlardan" ibaret olmadığı hususyla sınırlıdır. zira stalin cemaatinden gelen iddia bu yöndedir.

    tartışmadan uzaklaşıp yeniden iç savaşa dönersem, sovyet "yardımlarının" devrimi ne ilerletmeye ne de çökertmeye yettiğini, resmen ispanyol işçilerini süründürdüğünü eklemem gerek. bu sırada örgütlenen ve ispanya sokaklarında görülmeye başlanan enternasyonal tugaylar ilk kez 1936'da ülkeye ayak bastı. onlarca farklı ülkeden gelen 30.000 kadar devrimci, işçilerin saflarına katıldı.

    1 ekim 1936'da madrid'e hava akınları başladı. ancak enternasyonal tugaylar'ın desteğiyle, cephane ve silahlı kuvvet açısından zayıf olan işçiler madrid'i bırakmadılar. kasım 1936'da, barcelona'da ve zaragoza'da milisleriyle faşistleri dağıtan durruti madrid'e geldi. beraberinde 3000 adamı vardı. 19 kasım akşamı, halen nasıl olduğu bilinemeyen bir şekilde öldürüldü. barcelona'da düzenlenen cenazesinde yarım milyon insan ağlıyordu. 1937 ortalarına dek madrid'e saldırılar devam etti ve çeşitli defa saldıran faşistler püskürtüldü.

    faşizm, işçilerin kitlesel mücadelesiyle bastırılmıştı. artık cumhuriyet kontrolünde olan bölgelerde işçi komiteleri kuruluyor, milisler silahlandırılıyor, savunma komiteleri vasıtasıyla güvenlik sağlanıyordu. bu sıralarda anti-faşist milis komiteleri kuruldu ve merkezileştirildiler. yine de milisler bilindik anlamda bir ordu değildi. her şeyden önce gönüllülük esasına dayanıyor, ast-üst gibi rütbelere anlam yüklemiyor, verilen emirler emir oldukları için değil, gönülden desteklendikleri için yerine getiriyorlardı. durruti, 12 eylül 1936'da solidaridad obrera'da yayınlanan demecinde şöyle demişti:

    "we are not interested in medals or in general's sashes, we want neither committees or ministers" [16]

    ironik olarak, 1938'de hükümet, durruti'nin ölüm yıldönümünde o'na yarbay nişanı verdi.

    kurulan antifaşist milisler 100 bin civarındaydı ve bunun 50 bin kadarı cnt, 30 bin kadarı ugt, 10 bin kadarı pce ve 5 bin kadarı da poum milisydi. milisler cumhuriyetçilerin elinde olan pek çok yerde kontrolü ele alıyordu. haliyle bu, burjuvaziyi korkuttu.

    <<..faşizmin silahlı halk hareketiyle geri püskürtülmesinin hemen ardından martinez barrio "silaha hiç sarılmamış olması gerekenler, silahlarını bırakıp işlerinin başına dönsünler" diyordu. burjuva cumhuriyetçilerinin bu korkuları kendi açılarından pek yersiz değildi. çünkü silahlanmış işçi ve emekçilerin kurdukları komite ve konseyler fiili olarak iktidarı ele alıyor, burjuva düzenini sadece siyasal açıdan değil, ekonomik ve toplumsal açılardan da sarsacak ve dönüştürecek eylemlere girişiyorlardı. halk cephesinin etkin olduğu bölgelerde tüm siyasal tutuklular serbest bırakılmış, topraklara el konulup tapu kayıtları yakılmış, kiliseler ya yakılmış ya da hastane veya okula çevrilmişti. kişisel giyim bile değişmeye başlamıştı. kadınlar pantolon giyiyor, özellikle katalunya'da hemen herkes işçi tulumu ya da sıradan gömlek, pantolon ve sandalet giyiyordu; kravat ya da kasket dışındaki şapka türleri -burjuva simgesi olarak- küçümsendiğinden ortadan kalmıştı. doğum kontrolü ve kürtaj ysallaşmış, kadın özgürlükleri arttırılmıştı. barcelona'da genelev ve pavyonlar tümüyle kapatılmıştı. pek çok yerde ev kiraları ve kamu taşımacılığı ucuzlatılmıştı.

    ancak asıl önemli değişim mülkiyet ilişkilerinde yaşandı. topraklara ve fabrikalara işçi komiteleri el koydu. cnt'nin katalonya'daki gücü ugt'nin hemen hemen on misliydi ve cnt milislerinin aragon'un büyük bölümünü faşistlerin elinden geri alması, aragon'da ve ispanya'nın en önemli sanayi merkezi olan katalonya'da anarşizme uygun bir kamulaştırmayı en üst düzeye çıkardı. katalonya'da sanayinin %70'i kamulaştırıldı. anarko-sendikalist hedefler gerçekleştirilmiş ve işyerleri bizzat o fabrikada çalışanların özyönetimine bırakılmıştı. önce sahipleri kaçan ya da darbeye katılan işyerleri kamulaştırılırken, ardından "verimsiz çalışan" ve "işçi sağlığına dikkat etmeyen" küçük imalathanelerin birkaçı bir araya getirilerek büyük fabrikalar halinde örgütlenip yönetim, eski sahiplerinin de kısmen temsil edildiği işçi komitelerinin eline verildi. bu eyleme toplumsallaştırma adı veriliyordu. yiyecek kıtlığının da baskısıyla bakkallar, lokantalar vs. de giderek aynı işleme tabi tutuldular.

    sosyalistlerin kalesi olan asturias bölgesindeki madenler madenci işçiler tarafından yönetilmeye başlandı. bir süre sürtüştükten sonra cnt ve ugt ortak bir anlaşmayla toplumsallaştırmayı düzene oturttular. pce, sanayide faşistlerin ve kaçakların işyerlerine el konmasını, diğer yerlerde ise işçi komitelerinin denetimi ve yönetime katılımı ile yetinilmesini öneriyordu. tarımda ise kaçanların ve faşistlerin topraklarına el konulmasını, ancak köylülerin kolektifleştirmeyi kendiliğinden kabul etmemleri halinde toprağın yoksul köylüye dağıtılmasını öneriyordu. eğer mutlaka kolektifleştirme yapılacaksa bu toplumsallaştırma biçiminde değil millileştirme biçiminde olmalıydı. toplumsallaştırma ise tümüyle karşı devrimciydi. pce'nin asgari programı anti-faşist cepheyi kapsamayı, orta sınıfları ve liberal burjuvaziyi kazanmayı, işçi sınıfı ve yoksul köylülerin taleplerinin burjuvaziyi ürkütmesini engellemeyi hedefliyordu. yaşanan dinamik ile hedeflenenler arasındaki çelişki yerel militanların da kafasını karıştırdığından pce militanları çoğu yerdee genel dalgaya katılarak toplumsallaştırmaya katılmış, hatta kimi yerde bu eyleme kendileri önderlik etmişti.

    bu durumun temel nedenlerinden biri komünist enternasyonal'in geliştirdiği halk cephesi politikasıydı. sovyetler birliği'nin dış politikası yaklaşmakta olan savaşta batı demokrasileri arasında hitler almanyası'na karşı müttefik arama politikasını sekteye uğratacak komünist politikalardan kaçınılmasını gerektiriyordu. bu nedenle tüm avrupa'daki komünist partiler esas kimliklerini ikinci plana atıp sadece anti-faşist bir kimlikle tanınmaya çalışıyorlardı. ispanyol komünist partisinin politikaları, onun üye yapısında da bir değişime yol açtı. darbe öncesi kimi tahminlere göre 50 bin, partinin kendisine göre 100 bin olan üye sayısı ilk sekiz ay içinde 250 bin kişiye çıktı. partinin üyelerininsınıfsal bileşimi şöyleydi: 87.000 sanayi işçisi, esnaf ve zanaatkar, 62 bin tarım işçisi, 76 bin toprak sahibi köylü, 15.500 burjuva, 7 bin avukat, doktor, subay gibi meslek sahibi. sanayi işçileri ile küçük burjuvalar ayrıca sınıflandırıldıklarında ise birincilerin partinin %25'ini, diğerlerininse %10'unu oluşturdukları görülüyordu. pce'ye askerler devlet düzeninin ve otoritenin simgesi olduğu için, orta ve zengin çiftçiler ise küçük esnaf mülkiyetinin bekçisi gibi göründüğü için giriyorlardı. ortada bir yanlış anlama da yoktu. pce yetkilileri, l'humanite'ye "sadece iki amacımız var; cumhuriyet düzenini ve mülkiyeti korumak" diyorlardı..>> [17]

    pce'nin izlediği siyasete bakmak bile kimin karşıdevrimci olduğunu görmek için yeterlidir. burjuvaziyi memnun etmek için resmen debelenen pce'nin bu hale gelmesinde baş sorumlu stalin'dir. partinin yukarıda alıntılanan üye yapısına bakmak dahi kafidir. çoğunluğu burjuvazi-küçük burjuvazi tarafından işgal edilmiş bu üye yapısında bir partinin, yapısıyla uyumlu olarak izleyeceği politikalar da bellidir. ayrıca diğer yandan bakıldığında partinin üye yapısının bu hale gelmesinde bilinçli bir program izlenmiş ve stalinist taktiklerin uygulanması sonucu parti resmen burjuva partisi haline dönüşmüştür.

    öte yandan anarşistlerin gerçekleştirdiği toplumsallaştırmalarda da sorunlar çıkıyordu. tarihsel olarak farklı özellikler gösteren bazı yerlerde ne yapılacağına karar verilemiyordu. somut koşulların, tarihsel, sosyolojik ve ekonomik parametrelerin farklılık gösterdiği yerler için ne yapılacağı anarşistlerin önceden planladığı bir durum değildi. anarşistler ortak kullanımdan yanaydı. ancak bazı yerlerde toprağından ayrılmak istemeyen köylüler olabiliyor, kimisi kendiliğinden toplumsallaştırmaya katılırken bazısı da zorlanarak düzenlemeye ekleniyordu.

    tüm bunlar olurken, yani devrim ateşi harlanmışken sosyalistler, komünistler ve cumhuriyetçiler yine parlamentercilik oynamaya başladı. ancak bu kez bir fark olacaktı.

    4 eylül 1936'da hükümeti kuran caballero, sovyet yardımının kesilmesi tehlikesi ile korkutularak burjuvazi ile uzlaşan bir hükümet kurdu. önceliği faşizmin ortadan kaldırılmasına verdiğini söyleyen caballero'yu burjuvazi de destekledi. cnt, başta hükümete girmeyi reddetse de sonradan 4 bakan ile katalunya'daki hükümete katıldı! belki de cnt'nin yaptığı en büyük hata işte bu oldu. tüm devlet aygıtının yıkılmasını hedefleyen cnt, hükümete katılıyordu. cnt içinde çalkalanmalar başlamıştı. öte yandan milis birlikleri de hükümet tarafından dağıtılmaya, düzenli orduya geçmeye zorlanıyordu. reddeden milislere silah verilmedi. milislerin çoğu orduya katılmayı reddetti ama kendi insiyatifleriyle yine de cephede kaldılar.

    cnt'nin hükümete katılması anarşistler arasında hala tartışma konusudur. emma goldman'ın bu konudaki yorumu ise şöyleydi:

    "..with franco at the gate of madrid, i could hardly blame the cnt-fai for choosing a lesser evil--participation in the government rather than dictatorship, the most deadly evil.." [18]

    goldman'ın yanında gaston leval de şöyle diyor:

    <<..let us say straight out that what drove the anarchists in the first place to enter the spanish government was the war, the francoist attack and the fear of seeing the implantation of a fascism in spain the catastrophic consequences of which were easy to foresee..

    ..not being the prisoners of politico-philosophic principles, the people wanted the c.n.t. and even the considerably less important f.a.i. to enter the government in order to guarantee a coordination which they deemed indispensable. the leaders of the c.n.t. behind whom were to be found those of the f.a.i. (and it was not always possible to differentiate between them), first of all did what they could in order not to give in. they were undoubtedly inspired by their traditional attitude of opposition to all governmentalism and therefore to all governmental parties. but in fact in the face of the growing danger, the greatest unification possible was needed. they thought up a revolutionary solution: the government would be replaced by a defence council composed of five members from the c.n.t., five from the u.g.t. and four from the republican parties. in this way they sought to make clear the supremacy of the workers' syndical organisations over the political parties, and so kill two birds with one stone.." [19]

    9 ekim'de hükümetin kararı ile tüm yerel komiteler tasfiye edildi. hepsi merkeze bağlandı ve hükümet tüm iktidarı ele geçirerek aygıtını onarmayı denedi. tam da bu sırada moskova mahkemeleri, sovyetlerde sahne alıyordu. leon troçki ve troçkizm "faşist burjuvazinin doğrudan ajanı ve yoldaşı" ilan edilerek mahkum edildi. faşizme karşı işçi sınıfına kendi burjuvazisi ile dayanışmayı öğütleyen komitern, nihayet burjuvazinin faşizmle olan bağlarını keşfetmeşti! ama hala yanlış yerde avlanıyordu.

    bu sırada sscb'de de anarşistler hakkında ortaya atılan yalanlar ve sscb'nin radikal sol hareketlere karşı tutumu da keskinleşiyordu. bu dönemde pce'nin siyasal konumuna dair görüşler neredeyse tüm siyasal fraksiyonlar arasında aynıydı. rudolf rocker, 1937'de şöyle yazıyordu:

    <<..norman thomas, the well known leader of the socialist party of the united states, who recently returned from an investigating trip in spain, relates in "the nation" that there is a joke current there to the effect that when anyone is too conservative to join the left republicans he joins the communists. in reality, however, this is not a joke, but a stubborn fact that there is no way of getting around. concerning the role of the communist party in spain there is only one opinion among men of every political shade. thus, the liberal "manchester guardian" states:

    "the communists in spain are the right wing supporters of the government. they are in a sense conservatives, seeing that their declared aim is to re-establish republican democracy...
    "the anarchists, who command the majority of labor in catalonia, are the only party which puts revolution first. they, alone of all the spanish political movements, remain true revolutionaries, with the exception of the rather vveak p.o.u.m."

    even the conservative "new york times" was obliged to confirm this:

    "the communists are today perhaps the most moderate faction in spain, and in comparison with the anarchists, who stand to their left, they are flatly conservative. notwithstanding this, the prospects for a communist regime after the russian pattern are very small, as the anarchists are too strong."
    and dr. trabal, one of the best-known catalonian nationalist leaders, who a short time ago joined the communist p.s.u.c., declared with cynical frankness:

    "yes, i am now among the socialists. but let no one tell me that i have changed my position. i stand just where i always stood. it is the socialists and the communists who have changed their position. with their help i can go on working for my ideals."

    while the spanish stalinists were aligning themselves with the spanish bourgeoisie against the mass movement of the workers and peasants, there began in the russian press a savage campaign against the so-called "trotzkyists" in spain and the c.n.t., which for cowardly deceit and meanness of sentiment excelled anything that the most perverted fancy could invent. it is extremely sign)ficant that just at the time when the russian consul at barcelona was assuring the "manchester guardian," in the interview referred to, that "for these reasons russia could not but look sympathetically upon the catalan wqrl;ers' movement. it certainly has no intention of preventing their working out of their own salvation in the manner most suited to their national characteristics" -- just then "pravda" thought it fitting to report:

    "so far as catalonia is concerned, the cleaning up of trotzkyist and anarcho-syndicalist elements there has already begun, and it will be carried out there with the same energy as in the u.s.s.r." (pravda, december 17, 1936)..>> [20]

    o dönemde pravda'da çıkan makaleler, sovyetlerin ispanya'daki duruma nasıl baktığının önemli bir göstergesidir. troçkist avına çıkan ve sendikalistleri bastırmayı görev edinen sscb'nin, sınıflararası diyalog (!) önerdiği de göz önünde bulundurulursa, gönderdikleri "yardım" ve sundukları "destek" ile ilgili tüm tartışmaların yersiz olduğu anlaşılacaktır.

    iç savaşa ve ispanyol devrimine dair diğer bir önemli olay ise "barcelona may days" olarak bilinen ve hükümetin cnt/fai militanlarını alaşağı ederek poum'u ortadan kaldırma planlarını uygulamaya koyma biçimidir. parlamentercilik oynayan, hala daha burjuvazi ile ittifak kovalayanların bu tarihlerde yaptıkları ibret vericidir. bu konuya dair stalinist argüman "anarşistler hükümete başkaldırdı" olarak özetlenebilir. bu sığ ve çiğ bakışın ulu önder stalin hazretlerinin pce'ye komiserleri vasıtasyıla dikte ettirdiği siyasi taktik ile uyumluluğu gözlerden kaçmamalıdır. tarihin çoktan yargılayıp mahkum ettiği bu tutumu bugün dahi sürdürenler olduğunu bilmek, bu tutumun "ürünlerinin" hala daha "önce burjuva demokrasisi gelişmeliydi" dediklerini görmek üzücüdür.

    24 şubat 1937'de "gönüllü" gönderilmesini yasaklayan sscb [21], ispanya'da devrimci durum sürer, dünyanın bütün faşistleri birleşir, ordularını ispanyol işçilerinin üzerine yeniden sürmeye hazırlanırken troçkist ve anarşist peşinde koşmakta, iktidar da iktidar diye sayıklamaktadır.

    barcelona'da mayıs başında patlak verecek olan krizden önce, olacakların bir provası levante'de yapılmıştır. leval, bunu şöyle anlatıyor:

    <<..a complete account of the behaviour of the government authorities to the diverse achievements of socialisation, undertaken and realised by the spanish libertarians during the period 1936-1939 would show contradictory attitudes which could be commented on in different ways. that the ministry of industry, which in the early months was in the hands of a c.n.t. militant, juan peiró, did in some cases help undertakings by financial contributions, such as was the case of the s.i.c.e.p. in elda, there can be no question. but in general, that aid had as its objective not so much to help socialisation, which was not approved of, but to save the political situation by supporting war industries. this did not prevent the stalinists, when they were laying down the law inside the government, to sabotage even the manufacture of goods needed for the struggle against the francoist armies.

    but at the same time, the government authorities as well as the stalinist communist party, on many occasions waged war on the social achievements we have been describing. it will not come amiss to enumerate some of the more notorious with which we were acquainted.

    these events were sometimes accompanied by incredible violence. the first of these armed confrontations between the builders of the collectives and the government forces occurred in the region of the levante. in view of the growing strength of the collectives they represented as it were the alternative power to the central government (by then installed in valencia) in the event of military victory over franco's forces. the government reacted to this threat by launching an offensive against the collectives. duly militarised, the "carabineros", a branch of the civil guard, and the assault guards, another police corps, created by the republic, were chosen for this offensive the first of which took place in the levante in march 1937. the attackers came from alicante and murcia. their forces included an artillery section with large numbers of machine guns and tanks which could have been better employed at the front where they were short of them. (eighteen were counted in the gandia region and thirteen in the alfara del patriarca region.)... finally the intervention of the leaders of the c.n.t. brought the struggle to an end. prisoners and captured arms were exchanged, but in spite of everything some of our people, especially members of the libertarian youth, were imprisoned and only released later. there were dead and wounded, but the collectives were not destroyed; indeed the number increased at an even faster rate>> [19]

    alman anarşist augustin souchy'nin barcelona'da olanlar hakkında yazdıkları, ilk elden olmakla birlikte bu özelliği taşıyan çok az sayıda yayından biridir. kendisinden aktarmak sanırım en doğrusu. ancak zaten uzadıkça uzayan ve okunurluğunu kaybetmesinden endişe ettiğim entry'ye daha fazla hacim katmamak adına kısa bir başlangıcı buraya nakledip gerisini özetleyeceğim. en sona koyacağım kaynakçanın içinde link olacak, dileyen oradan da okuyabilir.

    <<..on april 25th, roldan cortada, prominent member of the psuc was killed near molins de llobregat. with this lamentable act as a pretext, the psuc tried, through their authority over the public forces, to take measures of repression against the sympathisers and members of the cnt and the fai. and although they did not accuse us directly of having committed the attentat, they nevertheless tried, through their actions, to place the moral responsibility for the criminal attentat upon our organisations. indignation spread over the entire province of barcelona, both for the deed, and for the harsh measures of the police. the director of public security, rodriguez salas, was responsible for these measures. his political career had been a varied one until then. he finally landed with the ugt. his actions against the cnt were considered as provocation's. he had been conducting a struggle against the cnt for several months.

    a few days later the anarchist mayor of puigcerda, antonio martin, and three of his comrades were shot. the members of the fal became very indignant over the murder of their comrade, whom they all loved and respected as one of the best. political tempers rose. the first of may was approaching. the negotiations between the cnt and the ugt for joint demonstrations failed, owing to the manoeuvres of the communists who controlled the ugt. bitterness turned gradually into hate. political passions dominated the scene.

    on may 3rd, rodriguez salas launched a new attack against the cnt. following a preconceived plan and carrying out the orders of the minister of the interior, issued behind the backs of the other councillors, he broke into the telephone building with a force of 200 police. this was the last straw. the avalanche finally broke loose. the patience of the workers at last was at an end. they took action against this provocation..>> [22]

    telefon görüşmelerinin dinlendiğini iddia eden ve tabii ki ortaya attığı yalanı bir güç gösterisi olarak kullanmaya ve cnt/fai ile poum'u bastırmaya niyetli hükümet, anarşistlerin kontrolündeki telefon idaresini basmaya kalkar. öncüleri de bir psuc bakanıdır. hani şu "ben olduğum yerde durdum, komünistler ve sosyalistler benim yanıma geldiler" diyen psuc'un bir bakanı. 5 gün süren çatışmalarda anarşistler ne binayı ne mevzilerini bırakır, şehrin her yerine barikatlar kurar. işte bu noktada, tam barcelona ele geçirilecekken cnt'nin hükümetteki bakanları akıl almaz bir hata yapar: işçilere sakinleşmelerini ve talimatları beklerken barışı ve huzuru sağlamalarını söylerler! kuşkusuz kaçırılan fırsatın ve yapılan hatanın büyüklüğünün farkına varamayan cnt'nin aptallığının yanında, 1937 mayısı'nda barcelona'da öldürülen 500 kişi ve 1,100 yaralının trajik sonları da gözönüne alınmalıdır. poum militanlarının barikatlardan çekilmesinden sonra cnt'liler de barikatları terk eder ve hükümet güçleri barcelona'yı ele geçirir. poum illegal ilan edilir. cnt ve poum militanları sokaklarda kurşunlanır [23]. bu sırada camillo berneri ve arkadaşı francisco barbieri de öldürülür. berneri ve arkadaşı infaz edilmiştir.

    hükümetteki komünistler anında poum'un aslında faşist olduğu, barcelona'da ayaklanmayı onların başlattığı yalanlarını ortaya atarlar ve stalinist tezgahın ispanya versiyonu da böylece sahnelenmeye başlar. caballero, poum hakkındaki yalanlara inanmaz ve bu oyuna alet olmayı reddeder. böylece bir hükümet krizi daha patlak verir. caballero'yu istifaya zorlayan komünist parti kendisine yakın bir kişi olan juan negrin'i başbakan seçtirir ve ardından poum lideri andres nin yakalanıp öldürülür. andres nin'in <<..cesedi bulunamadı. olay uluslararası bir skandal yarattı. negrin döneminde devrim iyice geriletildi. faşizme karşı sürdürülmeye çalışılan devrimci savaş tümüyle iki klasik ordunun savaşına dönüştürüldü, halk yavaş yavaş sahneden çekildi. savaşın sonucu batı demokrasilerinin ispanya'ya yardım edeceği ve sovyet yardımının süreceği varsayımına bağlandı..>> [24]

    kuşkusuz bu varsayımların hiçbiri gerçekleşmedi. stalinist pce ve onu kukla gibi kontrol eden sscb'nin sayesinde hem devrim hem savaş kaybedildi. bütün bunlar olurken almanlar 26 nisan 1937'de guernica'yı bombaladılar. 1654 kişi öldü, 889 kişi yaralandı ve geriye harap bir şehir kaldı. suç almanların üstüne kalınca franco saflarından yalanlama istendi ve faşistler, şehri geri çekilen anarşistlerin yaktığını iddia ettiler. [25]

    stalinist propganda durmak bilmeyecek ve madrid direnişinde no pasaran diye haykıran dolores ibarurri, kasım 1937'de şöyle buyuracaktı:

    "..the trotskyists have long been transformed into the agents of fascism, into the agents of the german gestapo. we saw this in practice during the may putsch in catalonia; we saw this clearly in the rebel outbreaks in various other localities..trotskyism must be rooted out of the proletarian ranks of our party as one roots out poisonous plants. the trotskyists must be rooted out and destroyed like wild beasts.." [26]

    bu sırada barcelona'da patlak veren krizde "friends of durruti" adlı milis örgütü işçileri ve milisleri yeniden şekillendirmeye çalıştı. durruti'nin izinden giden topluluk, apolitik anarşizmin terk edilmesini ve işçi birlikleriyle iktidarın ele geçirilmesini, savaşın bu şekilde kazanılmasını öne sürüyordu:

    "to beat franco -we need to crush the bourgeoisie and its stalinist and socialist allies. the capitalist state must be destroyed totally and there must be installed workers' power depending on rank and file workers' committees. a-political anarchism has failed" [27]

    ancak çok geç kalmışlardı. zaman artık hızla faşistlerin lehine işliyordu. stalinist pce'nin önderliğinde halk cephesi taktiği ile yavaş yavaş yok edilen halk devriminin yanında savaş da kaybediliyordu. oysa daha mart ayında fod milislerinin önde gelenlerinden jaime balius "we anarchists have arrived at the limits of our concessions... not another step back. it is the hour of action. save the revolution. if we continue to give up our position there is no doubt that in a short time we shall be overwhelmed. it is for this fundamental reason that it is necessary to develop a new orientation in our movement" demişti [27].

    fod'un 1938 ortalarında yayınladığı broşürde [16] programları ve yapılması gerektiğini düşündükleri ortaya konsa da hayata geçirilmesi mümkün olmadı. düzenli orduya, siyasi partilere, kapitalizme karşıydılar. işçilerin sendikalar aracılığıyla yönetimi kontrol etmesini, milislerin istendiğinde geri çağrılabilen delegelerden oluşan devrimci meclis vasıtasıyla yönlendirilmesini öneriyorlardı. devrimin ve faşizme karşı fiili savaşın yanyana sürdüğü bu ikili durumdan apolitik anarşizmle çıkılmasının imkansız olduğunu belirttiler. 1937 mayısı'nda barcelona'da güçlüydüler ve düşüncelerini yaymaya başladılar. ancak ortalığı yatıştırmayı kendine görev edinmiş cnt bakanları, fod'u provokatör ilan etti ve cnt'den atıldılar. cnt'ye göre onlar, anarşist diktatörlük peşindeydi ve anarşistler ilkeleri yüzünden her türlü diktatörlüğe karşıydılar. cnt liderleri, yani anarşistler, karşıdevrime ve faşizme karşı savaşı, hükümete bakan vererek sürdürmeyi tercih ettiler.

    iç savaş, hükümetin işlemez hale gelmesi, bitmek bilmeyen alman ve italyan yardımları, pce'nin ısrarla halk cephesi politikası dayatıp siyasetçilerle devlet aygıtını güçlendirmek ve bu sayede taban hareketi yaratmak istemesi, bunu yaparken sırtını sovyetlere dayamayı bir güç gösterisi olarak kullanmaya çalışması ve zaten varolan taban hareketini durdurup avrupa burjuva demokrasilerinden gelecek destekleri ürkütmemek için ispanyol burjuvazisi ile işbirliğine kalkışarak başlamış olan devrimi bastırması yüzünden kaybedildi.

    <<..franco'ya karşı savaş nisan 1939'a kadar sürdü. ancak mayıs 1937'de ispanya işçi sınıfının halk cephesi hükümeti tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra tüm cumhuriyetçi saflar teker teker yenik düşmeye başladı. ispanya iç savaşının cumhuriyetin yenilgisiyle sonuçlanmasının nedenleri arasında cumhuriyetçi bölgelerde kendiliğinden başlayan halk devriminin halk cephesi hükümetleri tarafından bastırılmasının da bulunduğu gözlenebilir. cumhuriyetçi safları birlik halinde tutmanın yolunun kapitalist düzen ve burjuva devletini korumaktan geçtiğine dayalı halk cephesi stratejisi, zorunlu olarak devrimin bastırılması noktasına kadar vardı. bu stratejinin ispanya'da cumhuriyetçilerin birliğini sağlayamadığı gibi, komünist partisi'nin asıl dayanağı olan işçi sınıfından ve emekçilerden kopmasına yol açtığı da görüldü. ispanya iç savaşı cumhuriyetin yalnızca faşizm karşısındaki yenilgisinin değil, toplumsal devrimin de burjuva cumhuriyeti karşısındaki yenilgisiyle örtüştü.>> [28]

    bu savaş, elbette franco'nun faşist birliklerine karşı verildi ve kaybedildi. ancak ispayol işçi sınıfı, burjuvaziye ve onun parlamenter sistemle desteklediği kapitalizme karşı da çarpışıyordu. daha güzel ve adil bir dünyanın varolabileceğine inandılar. yüreklerinde yeni bir dünya taşıyorlardı*.

    dünyanın onlarca farklı ülkesinden gelen ve enternasyonal tugaylar'ı oluşturan insanlar, ispanyol işçileri, köylüleri, emekçiler, her kesimden faşizme karşı mücadele isteyen, toplumsal devrimin peşinde olan bireyler, komünistler, sosyalistler ve anarşistler bu amaç uğruna cephelere koştular. binlercesi öldü. daha fazlası yaralandı. pek çoğu işkenceden geçirildi veya kaybedildi.

    onlar, yeni bir dünya kurmak istediler.

    "bunun için savaştılar,
    ve bu uğurda öldüler."*

    ~

    [1] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 850-851
    [2] ozan demirci, ispanya iç savaşı, 12 haziran 2004
    http://www.marksist.com/…irci/ispanya_ic_savasi.htm
    [3] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 852
    [4] stuart christie; we, the anarchists! a study of the iberian anarchist federation (fai) 1927-1937 http://www.anarkismo.net/article/4995
    [5] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 853
    [6] http://flag.blackened.net/…fodtrans/p4_bor_rep.html
    [7] josé luis mulas hernandez, the asturian commune of 1934, ekim 1993
    http://www.katesharpleylibrary.net/4f4rh2
    [8] gaston leval, collectives in the spanish revolution (bölüm 6), freedom press, london, 1975
    http://libcom.org/library/collectives-leval-6
    [9] alex aspden, 1934: the asturias revolt, 2007
    http://libcom.org/history/1934-asturias-revolt
    [10] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 855
    [11] camillo berneri, counter revolution on the march, guerra di class, 5 mayıs 1937
    http://flag.blackened.net/…berneri/counter_rev.html
    [12] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 860
    [13] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 862
    [14] gerlad howson, arms for spain
    http://flag.blackened.net/…in/review_arms_gold.html
    [15] professor ronald radosh, mary habeck, grigory sevostianov; spain betrayed
    http://yalepress.yale.edu/…k.asp?isbn=9780300089813
    [16] towards a fresh revolution (friends of durruti broşürü), 1938
    http://struggle.ws/pdfs/anarkismo/towardfr.pdf
    [17] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 862-864
    [18] emma goldman, address to the international working men's association congress
    http://dwardmac.pitzer.edu/…goldman/addressiwa.html
    [19] gaston leval, collectives in the spanish revolution, (bölüm 5)
    http://libcom.org/library/collectives-leval-5#ch15
    [20] rudolf rocker, the tragedy of spain, ekim 1937
    http://dwardmac.pitzer.edu/…ragedy.html#moscow_lies
    [21] http://hispanopolis.com/…n/efemerides.cgi?year=1937
    [22] augustin souchy, the tragic week in may
    http://flag.blackened.net/…lt/spain/souchy_may.html
    [23] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 868
    [24] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 869
    [25] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 870
    [26] dolores ibárruri, reply to the enemies, slanderers and wavering elements, 1937
    http://www.marxists.org/…ve/ibarruri/1937/08/10.htm
    [27] eddie conlon, the spanish civil war: anarchism in action, workers solidarity movement, 1986
    http://flag.blackened.net/…evolt/spain/pam_ch4.html
    tamamı http://flag.blackened.net/…erty/spunk/spunk336.html
    [28] sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi, cilt 3, s. 871
  • hayret nasıl olmuş da daha önce kimse yazmamış:

    sol ögütlerin öncelikle anarşistlerin saldırılarına maruz kaldığı olaylara sahne olan ve stalin'in öncülüğündeki sbkp'nin ispanya'da devrimci güçlere 806 savaş uçağını, 362 tankı ve 1,555 top bataryasını * ve kızıl orduya bağlı özel bir operasyon birimi çerçevesinde 3000 asker ve subayı bölgeye yollayarak faşizme karşı iştirak ettiği savaştır. *

    kaynaklar:
    * academy of sciences of the ussr, international solidarity with the spanish republic, 1936-1939 (moscow: progress, 1974), s. 329-30
    * graham, helen. the spanish civil war. a very short introduction. oxford university press (new york: 2005), s. 92

    oysa ki herkes bilir ki:

    sol ögütlerin öncelikle anarşistlerin saldırılarına maruz kaldığı olaylara sahne olan ve stalin'in öncülüğündeki sbkp'nin ispanya'da devrimci güçlere 806 savaş uçağını, 362 tankı ve 1,555 top bataryasını * ve kızıl orduya bağlı özel bir operasyon birimi çerçevesinde 3000 asker ve subayı bölgeye yollayarak faşizme karşı iştirak ettiği savaştır. *

    kaynaklar:
    * academy of sciences of the ussr, international solidarity with the spanish republic, 1936-1939 (moscow: progress, 1974), s. 329-30
    * graham, helen. the spanish civil war. a very short introduction. oxford university press (new york: 2005), s. 92

    yani neymiş?

    sol ögütlerin öncelikle anarşistlerin saldırılarına maruz kaldığı olaylara sahne olan ve stalin'in öncülüğündeki sbkp'nin ispanya'da devrimci güçlere 806 savaş uçağını, 362 tankı ve 1,555 top bataryasını * ve kızıl orduya bağlı özel bir operasyon birimi çerçevesinde 3000 asker ve subayı bölgeye yollayarak faşizme karşı iştirak ettiği savaştır. *

    kaynaklar:
    * academy of sciences of the ussr, international solidarity with the spanish republic, 1936-1939 (moscow: progress, 1974), s. 329-30
    * graham, helen. the spanish civil war. a very short introduction. oxford university press (new york: 2005), s. 92

    ona göre.

    not:

    sol ögütlerin öncelikle anarşistlerin saldırılarına maruz kaldığı olaylara sahne olan ve stalin'in öncülüğündeki sbkp'nin ispanya'da devrimci güçlere 806 savaş uçağını, 362 tankı ve 1,555 top bataryasını * ve kızıl orduya bağlı özel bir operasyon birimi çerçevesinde 3000 asker ve subayı bölgeye yollayarak faşizme karşı iştirak ettiği savaştır. *

    kaynaklar:
    * academy of sciences of the ussr, international solidarity with the spanish republic, 1936-1939 (moscow: progress, 1974), s. 329-30
    * graham, helen. the spanish civil war. a very short introduction. oxford university press (new york: 2005), s. 92

    edit:

    şimdi mesajla uyardılar,

    ''sol ögütlerin öncelikle anarşistlerin saldırılarına maruz kaldığı olaylara sahne olan ve stalin'in öncülüğündeki sbkp'nin ispanya'da devrimci güçlere 806 savaş uçağını, 362 tankı ve 1,555 top bataryasını * ve kızıl orduya bağlı özel bir operasyon birimi çerçevesinde 3000 asker ve subayı bölgeye yollayarak faşizme karşı iştirak ettiği savaştır. *

    kaynaklar:
    * academy of sciences of the ussr, international solidarity with the spanish republic, 1936-1939 (moscow: progress, 1974), s. 329-30
    * graham, helen. the spanish civil war. a very short introduction. oxford university press (new york: 2005), s. 92''

    gibi de bir durum varmış. krasnoya 4 kere yazmış bunu: (bkz: #20274655) (bkz: #20266354) (bkz: #20265709) (bkz: #20265531)

    olsun. ne zararı var?
  • "ispanya'da dövüşen gönüllüler, bu savaşın anılarını yüreklerinde kötü bir yara gibi taşımışlardır. çünkü insan, haklı olduğu halde yenilebileceğini, zorbalığın gayrete boyun eğdirebileceğini, kimi zaman cesaretin mükafatının olmadığını ispanya'da öğrenmiştir." (albert camus)
  • genel yüzeysel bi bilgi vermek isterim zira türkiye de pek lafı geçmeyen ana 20. yüzyıl ın çok önemli olaylarından birisidir. nedenleri
    (1936-1939)
    ülkede daha önce de var olan ve de 1898 de afrikadaki son önemli kolonilerin kaybedilmesi yle hızlanan ekonomik buna ek olarak sosyal politik bozuklukların sonucu oluşmuş yaklaşık 600 000 kişinin ölmüş olduğu aynı milletten insanların birbirini kesip biçtiği savaş.
    1923 de diktatör general de rivera başa geçene kadar 33 tane kabine değişmiştir, ülkenin yeni monarşik yapısında politik açıdan istikrarsız bi durumda oluşu ekonomik ve sosyal durumu çok kötü bi biçimde etkilemiştir. bu iç savaş için gerekli tabanı oluşturmuştur. yönetim 19. yüzyılda çıkarmış olduğu yasayla kliseye sürekli bir maddi yardım sağlamış (tabiki klisenin krala mutlak destek vermesi koşuluyla) bu da zaten katolik olan ülkedeki konumunun gittikçe süperleşmesine ve toprakların büyük bi kısmına sahip olmasına neden olmuştur. aynı zamanda asiller ve ordunun karşılıklı çıkarlar nedeniyle kralcı ve dolayısıyla sağ görüşlü olması gibi bir durum söz konusuydu.
    halkın çok büyük bi kesimi eğitimden yoksun ve neredeyse açlık sınırında olması bunun yanısıra ülkedeki çok büyük bi kısmın vur patlasın çal oynasın şeklinde davrandığı durum bu sosyal patlamanın nedenlerinden biriydi, bunun dışında avrupadaki faşist ve komünist eğilimler de ülkedeki polarizasyonun nasıl olacağını biçimlendiren etkenlerdendi. genelde halk ve katalonya basktaki işçi sınıfı, sınıfların eşitliğini savunan komünist, anarşist, sosyalist grupların yanında yer almayı tercih ederken ülkede önemli bir de milleyetçi faşist kesim de vardı.
    bu gruplar de rivera nın döneminde biraz daha durulmuş gözükselerde yine de onun kendilerini zaptedememesi sonucu yönetimden gitmesi sonrası kurulan 2. cumhuriyet te nasyonalistler ve sonrasında cumhuriyetçiler yönetime gelmişler ama ülke içersinde büyüyen karmaşaya engelleyememişlerdir. 1936 yılında cumhuriyetçi lider sotelo nun öldürülmesi sonrası iç savaş başlamış ülkedeki cumhuriyetçiler avrupada görülmüş en zorlu mücadelelerden birini vermiş ama sonucunda franco gelmiş ve olayı bitirmiştir.
  • anarşistlerin tarih sahnesinde en ciddi biçimde kendini gösterdiği ve faşizme karşı çok fedakar bir savaş verdiği ancak sovyet güdümlü marksistlerin iktidarı ele geçirme tutkusuyla silahsız ve savunmasız bırakılarak kırdırıldıkları ve sscb tarafından fransayla yapılan anlaşma mahiyetinde ülkenin franco'ya göz göre göre teslim edildiği, çok büyük bir tarihi fırsatın kaçırıldığı savaş.
  • silahlar o kadar rezalettir ki akıl almaz. top gülleleri patlamaz. orwell'in de anılarında yazdığı üzere dört gülleden biri patlamamaktadır. karşı taraf gülle patlamazsa onarır diğer tarafa ateşler. hatta bir gülle defalarca patlamamış, cepheden cepheye uçup durmuş, kendisine isim takılmıştır.
  • ispanyol halkının birbirini kestiği ve sonucunda franco'nun iktidarı ele geçirerek, medyanın tabiriyle 40 yıl boyu ülkeyi demir yumruğuyla yönettiği savaş.. iç savaşta yenilen sol kesimin belli başlı sembolleri vardır; kırmızı karanfil ve uçlarının ikisi de arkaya atılmış siyah atki..
    (bkz: viva la muerte)
  • stalinizmin halk cephesi taktiği ile ihanet ettiği dünya devrim halkalarından bir tanesidir ispanya iç savaşı.kaç tanesini sayayım, yunanistan, ispanya, 1968, polonya ... şimdi burjuvaziyi ya da egemenleri bahane edip stalin'i ve tek ülkede sosyalizmi aklamaya çalışmamalı. bizler sıkıldık artık, tarihin mahkum ettiği olayları kıskançça aklamaya çalışanlara hep aynı şeyleri söylemekten. üstelik, sonu hazin bir şekilde biten bir savaştan bile stalin'e payeler çıkarmaya çalışmak.. tarihin akışını tersine çevirerek mi okuyalım..hafıza gerçeklikten uzaklaştıkça esner, yanılır.

    20. yüzyılda marksizmin başına gelmiş en büyük musubettir stalin, stalinizm ve onun dünya devrimine ihaneti. aklıma 2. dünya savaşında sınırda ölen milyonlarca rus köylüsü, yunanistan'da ölen halk milisleri, ispanyalı devrimciler ve dayanışma hareketiyle kendi ülkesindeki baskıcı generaller tarafından yok edilen işçi demokrasisi, 1968'de isyan eden öğrencilere küçük burjuva diyen fkp geliyor... stalin diyorduk değil mi ? evet büyük insanmış tarihin en çok komünist öldüren lideri!

    ispanya iç savaşı hakkında bilgi edinmek isteyenler için türkçe'ye çevrilmiş güzel bir eser; (bkz: ispanya'nın kanı)
  • "ispanya’da dövüşen gönüllüler,
    bu savaşın anılarını yüreklerinde kötü bir yara
    gibi taşımışlardır. çünkü insan, haklı olduğu halde
    yenilebileceğini, zorbalığın gayrete boyun eğdireceğini,
    kimi zaman cesaretin mükafatının olmadığını
    ispanya’da öğrenmiştir."

    albert camus

    katalonya bağımsızlık referandumu'nun dünya gündemini işgal ettiği şu günlerde meselenin tarihsel boyutunu anlamak açısından hayati öneme sahip iç savaş. bu iç savaşı maddeler halinde kısaca ve kabaca özetlemeye çalışacağım.

    1) ispanya’da cumhuriyet 1931 yılında kurulmuştur. ilk başbakan manuel azana olmuştur. 1936 yılının şubat ayında frente popular (halk cephesi) adlı sol koalisyonla cumhuriyetçiler iktidarı ele almışlardır. iç savaş öncesinde sol fraksiyonlar arasında ciddi çatışmalar ve ayrılıklar olmasına rağmen iç savaş sürecinde sol güçler (cumhuriyetçiler, komünistler, sosyalistler ve anarşistler) büyük oranda birlik olmuş ve faşizme karşı ortak mücade etmişlerdir.

    2) katalonya iç savaş sürecinde devrimin ve direnişin sembolü bir bölge oldu. katalonya, cumhuriyet hükümetini destekleyen anarşist grupların hâkimiyetindeydi. darbe başladığında halkın ve yurtsever subayların direnişiyle franco yanlısı kuvvetler burada ağır kayıplar verdiler. (fakat sonra iç savaşın seyri franco güçlerinin lehine değişti ve savaşın sonlarına doğru katalonya franco güçlerinin eline geçti. pek çok direnişçi franco yanlıları tarafından infaz edildi, katalonya başkanı lluís companys , barcelona kulübünün başkanı ve bir oyuncusu da öldürülenler arasındaydı. sonraki süreçte katalanların siyasi partisi yasaklandı, binlerce direnişçi gözaltına alındı. ıı. cumhuriyet devrinde, 1932 yılında özerklik elde eden ilk bölge olan katalonya'nın özerkliği kaldırıldı, katalanca yasaklandı. bölgeye ekonomik ambargo uygulandı.)

    3) solcuların devleti ve toplumsal yaşamı laikleştirme (laïcisation ) çabaları kilise tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. bu gerilim kilisenin mallarına el konulması ve toplumsal yaşamı düzenleyen yetkilerinin elinden alınması (anti-klerikalizm ) ile devam etmiştir. burada kilisenin tepkisini çeken meselelerin başında devletten aldığı maddi desteğin son bulması, medeni nikah ve boşanma, kadınlara oy hakkı, kilisenin eğitim kurumları açma yetkisinin elinde alınması geliyordu. 1936 yılında almanya ve italya destekli darbe girişimi (coup d’etat ), frente popular’ın iktidara gelişinden sadece beş ay sonra, temmuz ayında başladığında, darbecilere en büyük destek katolik kilisesinden gelmiştir. kilise, darbeyle başlayıp iç savaşa evrilen süreci kendisinin ve hıristiyanlığın varoluş meselesi olarak algılamış ve cumhuriyetçiler ile komünistlere karşı verilen mücadelenin kafirlere karşı yapılmış haçlı seferleri ’nden farkı olmadığı yönünde propagandalar yapmıştır. kilise savaşın seyrini milliyetçilerden yana değiştiren güçlerden olmuştur.

    4) katolik kilisesi ispanya’da her daim zenginlerin ve güçlülerin yanında yer almıştır.halk ciddi bir yoksulluk çekerken kilise büyük bir ekonomik güce sahipti. sınıfsal bir bilinçle hareket eden cumhuriyetçiler ve solcular bu çelişik durumun farkındaydı, kilisenin iç savaş sırasında takındığı tavır da buna eklenince kilise ve din adamları iç savaş boyunca başlıca hedeflerden biri oldu. pek çok kiliseye zarar verildi ve birçok din adamı öldürüldü.

    5) cnt isimli anarko-sendikalist yapı bir devrim yaparak doğrudan iktidarı kendi ele almak istediğinden diğer sol güçlerle zaman zaman çatışmalar yaşamıştır.

    marjinalolamayaninsan arkadaşımız bana şöyle bir not yollamış, kendisine tekrar teşekkür edip buraya iliştiriyorum:

    " savaş devam ederken sscb'nin tavırları da bu savaşın faşiştlerin lehine sonuçlanmasında önemli rol oynamıştır. cumhuriyetçilerde sadece faşiştlerin yenilmesine odaklanan iki sendika vardı: poum ve cnt/fai. savaş devam ederken sscb'nin ideolojisine uymadıkları için sscb destekli hükümet tarafından azledildiler. hatta tavsiye ettiğiniz kitaplar arasındaki "katalonya'ya selam" kitabının yazarı george orwell'de bizzat bu azledilme olayını kendi bakış açısından anlatıyor. kısacası: savaş devam ederken sscb'nin ideolojik kaygıları ile iki çok önemli sendika azledilmiştir; bu sendikaya üye olanların silah taşıması yasaklanmış ve direniş gösterenlere de savaş açılmıştır."

    6) fransa ve ingiltere benevolent neutrality (hayırhah tarafsızlık) ilan ederek ispanya iç savaşı’na seyirci kalmayı tercih ettiler. cumhuriyetçilerin seçimle gelen meşru hükümetini desteklemiyorlardı çünkü ispanya bu hükümetle kızıl renge bürünebilir ve yanı başlarında sovyetler’in müttefiki bir devlete dönüşebilirdi. franco’nun hareketini de desteklemiyorlardı çünkü almanya ve italya’dan büyük destekler aldığı bilinen franco da avrupa için bir tehdit oluşturma potansiyeline sahipti. yine de en kötüsü komünizm ve kızıllardı. ingiltere yatıştırma politikası (appeasement policy ) çerçevesinde bu savaşta çoktan taraf olmuş nazi almanyası ve faşist italya ’ya karşı bir adım atmak istemediğinden iç savaşa müdahil olmadı. fransa ise dibinde yaşanan olaylara kayıtsız kalmayı tercih ediyordu çünkü hitler korkusu zaten fransızları tir tir titretiyordu. savaşın belli dönemlerinde faşist franco’ya fransa sınırlarından silah taşınmasına dahi razı olmuştur fransa. ingiltere ve fransa’nın bu tavrı en çok franco’nun işine yaramıştır. tabii yeri gelmişken cumhuriyetçilere de sovyetler’in yardım ettiğinı hattâ devlet hazinesindeki altınların faşistlerin ele geçirme tehdidine karşı sovyetler birliği ’ne gemilerle taşındığını da söyleyelim. bunun dışında hem cumhuriyetçilere hem de milliyetçilere katılmak üzere farklı ülkelerden milis güçler ispanya’ya gelmişti. kısacası ispanya uluslararası güçlerin ve ideolojilerin çatışma sahasına dönüşmüştü.

    7) şurası bir gerçek ki, nazi almanyası ve faşist italya’nın çok büyük desteği olmasa franco önderliğindeki milliyetçiler ispanya iç savaşı’nı kesinlikle kazanamazlardı. ispanya, mihver devletler için yeni üretilen silahlarını ve uçaklarını ıı. dünya savaşı öncesinde test ettikleri bir alan olmuştu. büyük savaş öncesi yaptıkları prova ile hem güçlerini görüyorlar hem de nefret ettikleri ingiltere ve sovyetler’in cesaretini sınıyorlardı bu yolla. burada ayrıca belirtmek gerekir ki italya’nın çatlak lideri benito mussolini franco’ya italya’nın gücünün çok üzerinde savaş malzemesi, mühimmat desteği vermiştir. italya’nın ıı. dünya savaşı’nda yaşadığı ekonomik sorunların, hazırlıksızlığının yanında bu aşırı destek de italya’yı olumsuz etkilemiştir.

    p.s. düşünün italya’nın bütün üretim kapasitesiyle bir yılda ürettiği uçakları, abd sadece bir hafta da üretebiliyordu. almanya için de durum benzerdi, özellikle albert speer sayesinde üretim kapasiteleri çok yükselmişti.

    8) bask kimliğinin sembolü olan guernica , milliyetçi cephenin talimatıyla 1937 yılında alman hava kuvvetleri tarafından bombalanmış ve yüzlerce sivil pazar yerinde can vermiştir. burada akıllara pablo picasso ’nun guernica tablosu gelmiştir sanırım.

    9) avrupalı devletler ve sovyetler birliği, ispanya iç savaşı’na adem-i müdahale antlaşması imzalamışlarsa da almanya ve italya bu antlaşmaya savaş boyunca hiç uymamış ve sürekli franco’ya destek vermişlerdir. eğer adolf hitler ve mussolini ispanya iç savaşı’na müdahale etmemiş olsaydı, muhtemelen iç savaş başladığı tarih olan 1936’da son bulacak ve darbeci faşistler kaybedeceklerdi. mussolini ve hitler’in desteği iç savaşın kaderini değiştirdi.

    10) ünlü şair federico garcia lorca , 38 yaşında faşistler tarafından katledildi. sonraki yıllarda katillerden birisi çevresine, ibnelerden bıktığını ve lorca’nın kıçına iki mermi sıkacak onu öldürdüğünü anlatacaktı.

    11) üç yıl süren savaşta (1936-1939) on binlerce insan öldü. yine en az o kadar insan franco tarafından hapishanelere yollandı. valencia ve barcelona gibi şehirler yerle bir edildi.

    okuma tavsiyesi: julian casanova’nın ispanya iç savaşının kısa tarihi ve george orwell ’in katalonya’ya selam , kitaplarını tavsiye ederim. ispanya tarihi ve kültürü ile ilgili boğaziçi üniversitesi yayınları’ndan çıkmış ispanya’nın kısa tarihi ve gül ışık ’ın ispanya* eserleri de okunabilir.

    referandum ile gelişmeleri barcelona'da yaşayan mehmet çiftçi'nin twitter hesabından takip edebilirsiniz.: https://twitter.com/mehmetbarcelona

    medyascope şöyle bir yayın yaptı geçtiğimiz haftalarda:
    https://www.youtube.com/watch?v=ntwhbhfqai8

    ispanya iç savaşı'nı anlatan ay, carmela filmi de izlenebilir:
    izlemek için: https://www.politikfilm.org/…a-1990-filmi-izle.html

    direnişin güzel şarkısı:
    https://www.youtube.com/watch?v=ofzlwsa-si8
  • "ihanete uğrayan" bir başka devrimdir.

    kaybedilmesinde en büyük etken anarşist ve troçkist devrimcilerden oluşan gerilla müfrezelerinin stalinistler tarafından silahsızlandırılmaları ve yasadışı ilan edilmeleridir. "savaş makinesini durdurabilecek" tek şey olduğu iddia edilen diğer "savaş makinesi" "düzenli ordu" anarşist ve troçkist "başıbozukların" kazandığı mevzileri birer birer kaybetmiştir.
hesabın var mı? giriş yap