• kuran'a göre "zamanında" üstün kılındığı açıkça belirtilmiş ırk/soy/sop.

    bakara:
    (47) ey israiloğulları! size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.

    câsiye
    (16) andolsun biz, israiloğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.

    ...

    şahsen aynı dönemde yaşayıp bu ırka dahil olmayan birisi olsaydım, ne bileyim kuzey avrupa ya da uzak doğuda falan yaşıyor olsaydım çok net alınır, üzülürdüm. "iyi de, neden? eşitlik?" diye sorsan olmaz, hikmetinden sual olunmuyor zira...
    "nyse, israiloğulları ile sna ii eglnclr, bzden dha üstn sncta onlr." diye trip de atamazsın evrensellik iddiasındaki dinin tanrısına. ayıp. koskoca allah sonuçta, ırklardan birini diğerlerine üstün kıldığını dürüstçe söylemiş, ne var yani?
    öyle üzüldüğümle kalırdım.

    sonuç olarak, o dönemde yaşamayan insanlar olarak şanslıyız. teşekkürler alemlerin rabbi.

    "imagine all the people..." (hz. lennon, imagine/1)
  • misir hiyerogliflerinde tasvir edilen denize atilan ya da bogazlari kesilen bebek motiflerinin mensubu oldugu kavim.
    nedeni; firavuna bi falcinin ilerde kendisini israilogullarindan birinin oldurcek olmasini soylemesidir. ama (bkz: hz.musa) bi sepetle nehre birakilir, tesaduf odur ya firavunun bahcesine kadar gelir, e$i bulur ve onu evlat edinir.
  • kur'an da lanetlenmiş tek kavimdir...
  • allah'ın lanetlediği kavim.
    "mesh"
    (“aşağilik maymunlar olun!”)

    “içinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: ‘aşağılık maymunlar olun!’ dediklerimizi elbette bilmektesiniz. biz bunu (maymunlaşmış insanları), hâdiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.” (2/bakara, 65-66)

    “onlar hayvanlar gibidirler. hatta daha da aşağıdırlar.” (7/a’râf, 179)

    isrâiloğulları, dünyaya aşırı şekilde meyl etmiş, para ve madde sevgisi gönüllerini kaplamıştı. allah’tan sadece ibadete ayıracakları, hiçbir dünya işiyle meşgul olmayacakları özel bir gün istemişlerdi. allah da onların dünyevîleşen hayatlarını dinîleştirmek için cumartesi gününü seçti. onlar, toplumsal zaaf halinde kendilerini saran dünyevîleşmenin ahtapot kollarının arasında bu yasağı da çiğnediler. hâşâ allah’ı kandırmak istercesine hile yoluyla te’villere saptılar. cuma akşamından ağlarını denize geriyorlar, cumartesi günü yasak sona erince balıkları topluyorlardı. allah’a isyan etmenin, ilâhî yasağa uymamanın cezası da benzer şekilde ağırdı: “aşağılık maymunlar olun!”

    bu maymun kılığına sokulma, maymunlaşma olayı, a’râf sûresinde daha tafsilâtlı olarak anlatılır: “onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezdi. işte böylece biz, fıskları/yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk. içlerinden bir topluluk: ‘allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?’ dedi. (öğüt verenler) dediler ki: ‘rabbinize mâzeret beyan edelim diye, bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz). onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık. kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara: ‘aşağılık maymunlar olun!’ dedik.” (7/a’râf, 163-166)

    allah bu olağanüstü alçaltıcı cezayı, ihanetlerine bir karşılık ve insanlığa bir ibret olsun diye vermişti onlara (2/bakara, 66; 7/a’râf, 166)

    mesh:
    şeklin bozulması, cismin kendi aslî şeklinden çıkması, kılık değiştirmek, hilkat garibesi anlamlarına gelir. “mesh”, bir sûreti, kendisinden daha kötü ve çirkin bir şekle çevirme veya o şekle girme demektir. bir insan şeklinin değiştirilip hayvan şekline konulmasına “mesh” denir. türkçeye “başkalaşım” diye tercüme edebileceğimiz mesh’e, batı dillerinde “metamorfoz” denilir.

    mesh, yalnız mânevî veya hem sûret (görünüş olarak), hem de sîret (mânevî durum, hal ve hareketler, ahlâk ve karakter) olmak üzere iki türlüdür. mânevî mesh, ahlâk ve karakterlerdeki düşüklükle sonuçlanan psikolojik değişme; hakiki ve tam mesh de ahlâkî çöküntü ile birlikte hayatî ve şekil/beden değişikliğini de doğuran dönüşümdür. tam ve gerçek değişime uğrayanlarda tenâsül/üreme olmaz. geçmiş ümmetlerde, özellikle isrâiloğullarında mesh vuku bulmuştur. hıristiyanlarda da, hz. isa’nın mâide/sofra mûcizesi konusunda inkârcıların meshe uğradıkları rivâyet edilir. hz. muhammed ümmetinden, peygamberimiz’in âlemlere rahmet olarak gönderildiği için tam meshin kaldırıldığı hadis rivâyetleriyle belirtilir.

    isrâiloğullarından allah'a isyanda ısrar eden ve allah’la alay eder gibi yasakları hevâları istikametinde te’vil edenlerin, allah’ın lânet ve gazabının bir sonucu olarak mesh cezasına çarptırıldıkları kur’an’da açıklanır. bu insanların ibâdet ve istirahat günleri olan cumartesi gününün kutsiyet ve yasağını çiğnediklerinden, içlerinden bazılarının ısrarlı öğütlerini de kibirlerinden dolayı dinlemeyip bile bile isyanda bulunmaya devam ettiklerinden dolayı böylesine dehşetli bir cezaya çarptırıldıklarını kur’an haber vermektedir.

    mesh olayının nasıl olduğu konusunda görüş ayrılıkları vardır. âlimlerin çoğu onların fiziksel olarak maymuna çevrildikleri görüşündedirler. bazı az sayıda bazı müfessir ise, onların o zamandan itibaren maymun gibi davranmaya başladıklarını, yani zihniyet ve karakter olarak maymunlaşmış olduklarını söylerler. bunların başında, tâbiîn’in meşhurlarından müfessir mücâhid gelir. mücâhid’e göre allah onların fizyolojik yapılarını değil; sadece kalplerini döndürmüştür.
  • antik mısır malum. nil boyunca verimli topraklar, kendini tanrı addeden firavunlar, piramitlerin inşası ve tarım için gereken insan gücü, bunun için oluşan bir köle sınıfı...

    musa diye biri çıkıyor, bu belki yedi milletten köle sınıfını bilinçlendiriyor, ayaklandırıyor. bunların bir kısmı mısır'dan ayrılıp bugünkü israil'e geliyorlar. musa bunlara kanunlar koyuyor. bu köleliğin ezikliğini "biz çok taşaklı bir kavimiz" diye kapatıyorlar. bununla ilgili kitaplar yazıyorlar. aralarından çıkan meczuplara, şamanlara, ihtiyar bilgelere, rahip krallara (süleyman, davud falan) "peygamber" (ya da ibrancası neyse) diyorlar. "allah bizi öyle seviyor ki bütün peygamberleri bize gönderiyor" diyorlar (bütün cinler de islam ülkelerinde, bütün şeytan musallat olma vakaları da katolik ülkelerde ya, o hesap).

    başlarına bela geldiğinde "ulan allah'ı kızdırdık, hakettik amk" diyorlar (bkz: 7.4 yetmedimi). başarılı olduklarında "allah'ın sevgili kuluyuz, eki eki" diyorlar.

    bu peygamberlik müessesesi tutuyor o bölgede. işte isa çıkıyor, onu peygamber olarak beğenmiyorlar. sonra muhammed çıkıyor, aynı kültürün devamı. bir şekilde muhammed'in ortaya koyduğu bir kitap var, bana allah gönderdi diyor muhammed bu kitabı. e muhammed'in iddia ettiği peygamberlik'in mucidi zaten israiloğulları. yani muhammed, bugün israiliyyat denen o mitler ve halk hikayelerinin ana iskeletini kabul ederek çıkıyor yola. kuran da haliyle "israiloğulları süper kavimdi, ama işte mallık ettiler, dağıldılar" falan gibi bir şeyler diyor.

    1500 yıl geçiyor. 2012 oluyor. insanlar israiloğullarının allah'a isyan edip nasıl helak olmadığına, israiloğullarının neden seçilmiş millet olduğuna falan şaşıyorlar.

    çok ilginç hakikaten.
  • hani şeytan adem'e(asm) haset edip kibre kapılarak allah'ın rızasını kaybedince hırslanıyor da hesap gününe kadar insanları saptırmaya niyetleniyor ya; bu israiloğulları da sanki benzer bir hissiyat ile hınçlarını müslümanlardan, hatta kendileri dışında diğer herkesten, alıyor gibiler. öylesine karanlık, şeytani bir yanları var.

    insan öfkeleniyor, üzülüyor, bunlar insani duygular ama biliyoruz ki "onların bir planı varsa, allah'ın da planı var." doğum, sancısız olmuyor. zahmetsiz rahmet, külfetsiz nimet olmuyor. inşallah yıllardır süregelen karabağ meselesinin birtakım sıkıntılar nihayetinde güzel bir neticeye bağlanması gibi, filistin meselesi de son yaşananlar sonrasında beklenmedik hayırlara gebedir.
  • israiloğulları genetik olarak diğer insanlardan üstündürler. bugün "bilim" adı verilen yöntemin asıl geliştiricileri de onlardır. israiloğulları tüm dünyaya dağılmış ve değişik ırklarla karışmış durumda oldukları için köken tespiti yapmak kolay bir iş değildir. pek çok ünlü bilim adamının yahudi olduğu biliniyor zaten. ancak benim kanaatim diğer çığır açıcı icatlar yapan bilim adamlarının da çoğunun öyle veya böyle yahudi genleri taşıdığı yolunda.

    kısacası, "bilim" bir yahudi sanatı veya zanaatıdır. peki insanlık bir türlü bu ırkı niçin bağrına basamıyor ve hep belli bir çekincesi var yahudilere karşı?

    çünkü yahudiler dark side'a; karanlık yüze geçmişler ve sanatlarını da deccalın hizmetine sunmuşlardır. "bilim" artık inkarcı bir dünya görüşüne payanda yapılmıştır. insanlık bunu içten içe hissediyor ve yahudilere karşı mesafeli duruyor.
  • israiloğullarıyla ilgili kuran'daki kıssalar "ne kadar da kibirli bir toplummuş, boşuna lanetlenmemişler" demeniz için indirilmedi.

    kendinizi tartmanız, onların düştüğü hatalara düşmemeniz, hatalıysanız düzeltmeniz için indirildi.

    kuran kendisini okuyanları uyarmak ve doğru yola yöneltmek için indirilmiştir, haşa hikaye anlatmak için değil.

    örneğin bir ineği öldürmeleri emrediidiğinde, şu soruyu sormuşlardır.

    «bizim adımıza rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın» dediler. musa: allah diyor ki: «o, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek.» size emredileni hemen yapın, dedi.
    ( 2 - bakara 286/68. ayet )

    dediler ki: bizim için rabbına dua et de onun ne renk olduğunu bize iyice açıklasın. o da: rabbım diyor ki: o bakanları rahatlatacak sapsarı renkli bir inektir, demişti.
    ( 2 - bakara 286/69. ayet )

    «(ey musa!) bizim için, rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz» dediler.
    ( 2 - bakara 286/70. ayet )

    musa: «rabbim, 'o, boyunduruğa koşulup toprak sürmemiş, toprak sulamada kullanılmamış, özürsüz ve alacasız bir sığırdır' diyor» dedi. bunun üzerine onlar «işte şimdi hakkı ile anlattın» diyerek tanımlanan sığırı kestiler, neredeyse bunu yapmayacaklardı.
    ( 2 - bakara 286/71. ayet )

    allah diyor ki, ramazan ayı boyunca akşama kadar yemeyin içmeyin, cinsel ilişkiye girmeyin orucunuzu tamamlayın.

    diyolar ki sakız çiğnemek orucu bozar mı?
    diyorlar ki öpüşmek orucu bozar mı?
    diyorlar ki taharet esnasında makata kaçan su orucu bozar mı?

    bu kuran sizin kavminize indirilseydi peygamberimize bunları mı soracaktınız? lütfen biraz haya gösterin!

    ne farkımız kaldı kesilmesi emredilen ineğin detaylarını ısrarla isteyen israiloğullarından?

    allah bize yiyip içmek ve cinsel ilişki yasak dedi, bitti. yemek, içmek, cinsel ilişki yasak. siz allah'ın dinini mi deniyorsunuz? yoksa siz allah'a dinini mi öğretiyorsunuz?

    de ki: siz dininizi allah'a mı öğretiyorsunuz? oysa allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. allah her şeyi hakkıyla bilendir.
    ( 49 - hucurât 18/16. ayet )

    beğenmiyor musunuz bu dini? yeterli gelmiyor mu size? yeterince açıklanmamış mı? açıklamak için kitaplar, hocalar, şeyhler, veliler mi edindiniz?

    rabbinizden size indirilene (kur'an'a) uyun. o'nu bırakıp da başka velilerin peşlerinden gitmeyin. ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
    ( 7 - a'râf 206/3. ayet )

    kuran size yetmiyorsa, gidin beğendiğiniz dini size öğreten başka kitaplar okuyun, allah'ın dinine kendi dininizi karıştırmayın.

    sizin dininiz size, benim dinim de banadır.
    ( 109 - kâfirûn 6/6. ayet )
  • kuran-ı kerim de beni israil olarak geçer.
  • arapoğullarının sol kulvardan kalktığı atak sonucu medeniyetsizlik yarışında bir boy geriye düşmüştür.
hesabın var mı? giriş yap