• kendini geliştirmeyen iş bulamaz bu kadar net...
    kendini geliştiren dağları aşmış, kendini geliştirmeyen düz yolda şaşmış...

    bu konuyla ilgili bir şiirim var:

    sen geliş ki geliş ki,
    bu ne yaman çelişki,
    fitness'a mı gittin sen?
    kasların da şişik mi?

    bir de işe girince saate bakmaktan iş yapamayanlar var ki onlar ayrı bir grup.
    hemen mesai bitsin eve gideyim modunda olanlar. vah ki ne vah...
    bir de fazladan çalışınca ek para isteyenler, yani açgözlüler...

    ya resmen iş beğenmeyenler var ne diyeyim ki :(((

    not: lütfen kyk ve gss borçlarınızı ödeyiniz :)))
  • insanın içini kemiren durum. genç işsizliğin yuzde 30u geçtiği bir ülkede sorunun tamamen sizde olmadığını bilir ama yine de içinizi sogutamazsınız. aileniz hissettirmemeye çalışsa da kendinizi fazlalık hissedersiniz. düzen kurup hayata başlamanız gereken yıllarda elinize geçen üç kuruşu da antidepresanlara verirsiniz.
    ülkenin en iyi birkaç üniversitesinden geçtiğimiz yıl mezun oldum. dönemimde benimle mezun olan 50 kişiden işe girebildiğini bildiğim yalnızca 10-15 kişi var, onların da bir kısmı aile işi, bir kısmı torpille yerleştirmeler.
    3 yıldır iş bulamayan iktisat mezunu çocukluk arkadaşım 1 yılda 20 kilo verip sonunda asgari ücrete depo elemanı oldu. fizyoterapist arkadaşım bari polis olayım diye kpss'ye çalışıyor. mühendisler üç kuruşa iş kovalıyor. hukuk mezunu arkadaşlarım sigortasız staj bulunca öpüp başına koyuyor. koca bir jenerasyonu bu hale getirenlere lanet olsun.
  • genç insanların intiharına sebep olan, çoğunlukla devlet eliyle yaratılan kahrolası kavram..
  • bir adama 4 yerden maaş bağlayarak ihaleleri hep aynı şirketlere vererek sittin sene çözülemeyecek sorundur.
  • (bkz: #109491965)
  • makroekonomideki temel parametrelerden insani boyutu en dramatik olan parametredir. cüneyt hoca sağ olsun, para nasıl yaratılmaz sorusuna verilen cevabın semptomudur işsizlik.

    ekonomik parametre başlıkları arasında belki de en uzun süredir takip ettiğim ama sosyal dram boyutu nedeniyle yazmaya cesaretimi çok zor topladığım bir alandır. neyse bir şeyler saçmalayayım.

    para nasıl yaratılır?

    aslında parayı yaratan bankalardır. her kredi verildiğinde o kredinin karşılığı kadar para sistemde yaratılmış olur. kredi alan ise bu parayla yaptırmak istediği şey diğer ekonomik aktörlerin gönüllü bir şekilde yapabilmesini sağlar.

    para; eğer harcarsanız insanlara yaptırmak istediğiniz şeyleri gönüllü bir şekilde yaptırabilmenizi sağlayan, harcamazsanız da gönüllü olarak insanlara ne kadar şey yaptırabileceğinizi ölçen bir değişim aracıdır.

    devletle çok benzerlik taşısa da en temel farkı gönüllülüktür. devlet yaptırmak istediğini meşru şiddet uygulama hakkını saklı tutarak yaptırır, daha doğrusu yaptırabilir çünkü bu hakkı meşruiyete sahip yegane kurumdur. para bunu sizin gönüllü bir şekilde yapmanızı sağlar.

    paranın değeri ne zaman düşer?

    paranın değeri aslında o parayı kullanan bütün insanların para karşılığında yaptığı eylemlerin geçmişten günümüze bir sonucudur. uzak geçmişteki eylemler paranın finansal değerini, yakın geçmişteki eylemlerse paranın makroekonomik değerini gösterir diyebiliriz.

    klasik iktisat der ki yaratılan kredi, daha doğrusu yaratılan para, tasarruf edilen paraya eşit olursa paranın değeri düşmez.

    klasik iktisat haklı mıdır?

    kredi eğer birine borç yükümlülüğü altında insanlara gönüllü olarak birtakım eylemler yaptırabilme hakkı vermekse, tasarruf da birinin nefsine hakimiyet kurarak yaptırabileceklerinden vazgeçmesidir.

    banka burada kar amacı güden bir aracıdır. paranın değerinin artması için hakkından vazgeçenlerin bu hakkı borç yükümlülüğü altında devralanın yaptığı eylemler neticesinde ortaya çıkan sonuç için daha çok aktörün gönüllü olarak o sonuca para ödemesi gerekir.

    hiç kimse bir köprüden geçmek için 200 lira ödemek istemez ama devlet ödemek isterse herkes ödemiş olur. heyhat, devletin meşru şiddet uygulama hakkının üzerine ödenmiş olan her para değer kaybına uğrar. gönüllülük esası aşınarak harcanan her para, o paraya değer kaybettirir.

    devletin alacağı ve harcayacağı her kuruş gönüllülükten çok meşru şiddet uygulama hakkı üzerine inşa edildiğinden dolayı incelikle hesaplanmalıdır.

    baştaki soruya geri dönecek olursak, klasik iktisat klasikte kaldığı şartlar için haklıdır. tasarruf birilerinin yapabileceklerinden vazgeçmesi ve kredi ise hakkın kiralanmasıdır.

    şurası kesin ki, vazgeçilen hak içinde bulunulan anın bir fonksiyonu iken, ödünç alınan hak sonucunda yapılan eylemlerin ortaya gelecekte koyacağı değer kadardır.

    biri bugündeyken, diğeri gelecektedir ama bugünün geleceği olduğu zamanlar da bir zamanın geçmişiydi çünkü zaman semi-infinite bir domaindir.

    şurası doğru ki vazgeçilen hakkın ödünç alınan borç yükümlülüklü hak kadar olması durumunda para döngüsünün verimine bağlı olarak klasik iktisat çalışacaktır, eğer bu denge zaman domaininde kendi time constant ının üzerine çıkacak kadar uzun bir süre korunursa.

    peki klasik iktisat nerede yanılır?

    klasik iktisadın yanıldığı nokta bu hakları para ile ölçmesidir. sermaye birikiminin olmadığı toplumlarda bu kural işler. çünkü bu toplumlarda herkes aynı refah düzeyinde yaşar.

    yapılan toplam tasarrufu para ile ölçtüğünüzde ödünç alınan tasarruf üzerine atılacak adımların sonucu homojen ödenir. herkes geçmişten beri aynı refah düzeyinde ise tasarrufun ölçümünde asimetri oluşmaz.

    peki ya değilse?

    bir ülke ekonomisinde zamana bağlı gini katsayısını yazdırıp onun altında kalan alanı başka ülkelerle kıyaslarsanız, o ülkelerdeki tasarrufların asimetrisi hakkında fikir sahibi olunabilir. tasarruf asimetrik olduğunda karşılığında alınan kredinin yapabilecekleri de kendine bu asimetri içinde alan açar.

    zamana bağlı gelişen talep asimetrisinde devletin meşru şiddet uygulama hakkı üzerine oluşturulmuş her uygulama asimetrik talep eğrisindeki hareketlerin kırılımlarını artırır. o eğri, tarihteki darbe, savaş, katliam vb. toplumsal travmalar haricinde türevlenebilir bir manifolda benzetilebilir. eğrinin ortogonal bileşeni olan zamanın semi infinite olduğunu yeniden hatırlatmakta fayda var.

    iktisattaki her hareket kendine bir talep alanı bulduğu için iktisadidir. bulduğu talep alanı ise refah üretme potansiyeliyle katma değer yayınım katsayısına ait bir fonksiyondur. kısacası manifoldun neresinde olduğunuzu o makroekonominin sermaye birikim tekniği belirlediği kadar o model içerisinde birikimini devraldıklarınızın geçmiş manifoldlardaki yeri de belirler.

    işsizlik manifolda nereden girer?

    refah üretme potansiyeliyle, katma değer yayınım katsayısı manifoldun neresinde bulunabileceğine dair işsizliğe sınırlar çizer. devlet gücüyle dahi bu potansiyel ve bu katsayı kati suretle belirlenemez. devlet istese bile işsizlik bir eşiğin altına inemezken, istese bile bir eşiğin üstüne çıkamaz. çünkü üretilebilecek refah ile yayılabilecek katma değer gönüllülüğün ve iktisadi verimliliğin fonksiyonlarıdır. devlet meşru gücünü kullanma şiddetini yükselttikçe refah üretimi yavaşlar.

    bu nedenledir ki işsizlik, üretilemeyen refah sonucu yayılmasına izin verilmeyen katma değerin sınırlarının genişlemesidir. bu aynı zamanda parasal döngüdeki verime de bir alt limit çizer. refah üretilse bile, tabana yayılamaz. atıl sermaye olarak durağanlaşır.
  • evin, dünyanın en değersiz insanı olmak demektir.
    çünkü herşey para , paran kadar değerin var ve sende de o yok, başkasının parasına bağlısın.
    evin hizmetçisi olursun, para kazananın da köpeği.
    insansın duyguların var vs geçiniz
    isteklerin mi var, sen kazan da yap o zaman bi zahmet durumları
  • ülkenin gerçek gündemi ama birileri sosyal medya kapatmaktan bahsediyor. merak etme o medya hesapları kapanmadan senin çenen kapanacak.
  • ailemle her gün kavga ediyorum 32 yaşındayım baş vurmadığım yer kalmadı ailenin dikili 1 ağaç bile yok

    sevdiğim kız vardı parasızlık ayrıldık..
    şimdi soruyorum bu ülke için ölür müsün diye bir başlık vardı..

    ülke için ölmeme gerek kalmadı ülke ben ve benim gibi tüm gençliğini çalarak öldürdü zaten..

    allah’a da inan bir insan değilim ama allah varsa ve bu hayatı bize sunan yöneticileri bildiği gibi yapsın daha ne diyeyim..
  • dönüp durduğum kürkçü dükkanı. bir kere ayağı alışınca insanın, kaçarı yok.
hesabın var mı? giriş yap