• sadece böyle olsa iyi, kaynar suya atılmadan önce poposundan kafasına kadar şiş sokuluyor. neden? kaynar suya atıldığında kıskaçlarını sıkıca kapattığı için sonradan etini ayıklamak zor oluyormuş. şiş sokunca kapatamıyor kıskaçları. peki neden her şey canlı iken yapılıyor? çünkü öldüğü an üzerindeki bi ton bakteri deli gibi çoğalıp toksin salıyor ve gıda zehirlenmesine neden olabiliyor. eti de anında bozulup kokuyor, zehirlemese de yiyemiyormuş insanlar. zavallı aç insanlar.
    beyni yok bilmemne diye sallamayın, hayvanın kanında kortizon seviyelerinin arttığı ve kuyruğunu çektiğine dair bir çok çalışma var. yani acı çekiyor ve kaçmak istiyor.
    bir diğer pişirme yolu da ızgara, onun için ise hayvanı tek hamlede ortadan ikiye ayırıp pişiriyorlarmış, o daha mı acısız bilemem. beni ortadan ikiye kessinler istemem. kesene anlık gelebilir de bana gelmez bence.

    bir de pişirmeden önce dondurucuya koyma olayı var daha az acı hissetsinler diye de yalan o. daha az adrenalin salgılasın ve eti lezzetli olsun diye. neyi onlar için yapmışız ki bunu yapalım. başka yollar da var yok gözüne vur bayılsın yok kafasına vur. bir kere bu arkadaşın sinir sistemi daha çözülemedi, sen mi çözdün de acı çekmiyor diyorsun. aksine insandan bile daha çok acı çektiği söyleniyor çünkü acı çekince şoka giremiyor. şoka girse kurtaracak ama yok ölene kadar hissediyor.

    bok yiyin yani onu demek istiyorum.
  • hayvanı acısızca öldürmenin yolunu aramayan üşengeç yavşakların kullandığı yöntem. başka yolu yoksa sen de yeme yarraam, anan istakozla mı besledi seni?
  • hayvanlara yapılan lüzumsuz işkenceyi "o zaman vejetaryen olun yea" diye savunma festivallerinin 12.'sine hoş geldiniz.

    et yemek insan için bir ihtiyaçtır. düzgün bir gelişim için et yemek zorundasın. hayvanı canlı yiyemeyeceğine göre de bir şekilde öldüreceksin. bu öldürme işleminin kötü uygulanışını eleştirmek de gayet haklı bir harekettir. hatta bence mezbahalarda veyahut kurban bayramlarında üşengeçlikten ya da beceriksizlikten hayvana fazladan acı çektirenlere hapis cezası verilmeli. hayvana yapılan işkencenin cezası üç kuruş cezayla sınırlı kalmamalı (hatta sokak kedilerine, köpeklerine işkence yapanlara fiziksel ceza da verilebilir. hümanizmi sikeyim).

    doğadaki o şirin hayvanlar da hayatta kalmak için başka şirin hayvanları yerler. bitki-acı çekme olayı için de çeşitli bilimsel araştırmalar var. bilmediğimden girmiyorum oraya. kısaca hayatta kalmak istiyorsan can alacaksın.

    gel gör ki üç günlük entelliğinle diline doladığın 'kültürel görecelik' mantığı o şekilde işlemiyor güzel kardeşim. eğer coğrafi kısıtlamalardan dolayı yalnızca istakoza erişimi olan bir yöre varsa ve istakozu pişirmenin başka yolu yoksa mecburen bu yolu kullanır. çükümün ucu kadar (inşallah gözünüzde canlanır da bi taa yiyemezsiniz) etin oh my god lezzeti için hayvanı canlı canlı pişirmekle başka yiyecek bulamadığı için için pişirmek arasında fark var. aynı akdeniz ikliminde yaşayıp havası için kürk giyen kokoş orospularla eskimo'nun zorunluluktan kürke sarılmasının arasında fark olduğu gibi. senin o "everyway that i can" usulü kullandığın kültürel görecelik böyle durumlarda işler. yoksa zevk için maymunun kafasını canlı canlı açıp beynini yiyen, balığın yarısını pişirip canlı canlı sunan, zevk için avlanan orospu evlatları da senin kültürel görecelik kontenjanından faydalanabiliyor.
  • kabuklu deniz canlılarının büyük bölümü canlıyken pişer. midyeler örneğin, pişirmeden önce kabuğuna bir tıklatıp açık olanlar kabuğu kapatıyor mu diye kontrol edilir, ölü olanlar pişirilmez. büyük boy yengeçler buzlu ortamda bekletilir ki sinirlerinin hassaslığı gitsin ve kaynar suya tepki verene kadar çoktan ölü hale geçmiş olsun.

    ıstakozu ızgara pişirmek için palayla lak diye canlıyken ortadan girerek tek hamlede diklemesine ikiye bölünür. ancak haşlaması daha şık görünen bir yöntem olduğu için, her ne kadar kanaatimce lezzeti ızgaraya göre daha az ise de, bir çok restoranda bu çeşit pişirme ve sunum yöntemi kullanılır.

    ıstakoz seven bir insan olmama rağmen acı çekmediklerini iddia edemeyeceğim. bu konuda iki farklı uçta da bilimsel makaleler mevcut. ancak ölene kadar geçen bir kaç saniyede, her ne kadar sinir sistemleri basit olsa da hoşnut kalmadıkları bu durumdan kaçma tandanslı kas hareketleri yaptığı da bilinmektedir. dananın kesilme esnasında kaçmaya yeltenmesi, balığın oltadan kurtulmaya çalışması gibi.

    benim anlamadığım "ceaaannlııı caoouuaaanlı pişiriyorlaaar yoaaaa" tepkileri daha ziyade. net bir şekilde gırtlağı kesilen hayvan, havasızlıktan ölen balık daha fazla debeleniyor ıstakozdan. ıstakoz maksimum 2-3 saniye içinde (ki çoğu kez anında) ölüyor. ölmeden yemiyoruz ki. yine ölünce yiyoruz. canlı sushi kafası değil bu, yarısı pişmiş yarısı canlı balık hikayesiyle de alakası yok.

    ölmeyi sağlayan aksiyonla, takibinde pişmeyi sağlayan aksiyonun aynı tencere içinde gerçekleşmesi ise sorun, mantığınızı ıstakoz girmemiş başka bir tencerede pişirmişsiniz demektir. yediğiniz her ineğin kesilme anını ıstakoz pişme videosu gibi defaaten izleseniz, bir çoğunuz aynı tepkiyi verirdiniz zira. ıstakoza verilen tepki, ölme anının kaydının daha erişilebilir ve daha kansız olduğundan mütevellit daha izlenilebilir olmasından ötürü, vermesi kolay bir tepki; bir nevi tatlısu tepkiciliği ürünü. ne yemek, ne de izlemek zorundasın. bu kural tüm hayvanlar için de geçerli.

    aslanın yediği ceylan acı çekiyor, üstelik önceki yaşadığı paniğin üstüne perişan oluyor. o aslan bizi de yese benzer acıyı çekeceğiz. yeri geliyor aldığı yaradaki bakteriler aslanı yiyor ve aslan acı çekerek ölüyor. diyeceğim o ki, insanı doğadan soyut, doğadan üstün ve rafine bir varlık olarak görerek doğadan ayrılaştırmaya çalışmak, fikri yanlışların en alası. doğa adil değil, masum ya da acısız da değil; üstelik olmak zorunda da değil. doğada canlılar doğası gereği gücü yettiğini tüketerek yaşıyor. ister kafanı kuma göm ister kaç. biz ıstakoz yemek zorunda değiliz, dana yemek zorunda da değiliz. köpekbalığı foku bırakıp bizi yemek zorunda da değil; gelgelelim denk getirdi mi yiyor. sebep? merak; ya da sadece açlık.

    tercih etmezsiniz o ayrı, ancak ıstakozu bu şekilde pişirmenin eleştirisini sadece karnivor olmayanlar (ör: vegan, vejetaryen, frutaryen vs.) doğru şekilde yapabilir. o da sinir sistemi olan canlıyı yemeyi doğru bulmayışları üzerine bina edilir. "aman ben görmeyeyim de ne olursa olsun" diyip, ocak başına gidince süt kuzu pirzolasına gömülenler değil.
  • http://tr.wikipedia.org/wiki/istakoz

    "ani ölüm gereklidir yoksa su dışında kalan istakoz bir çeşit salgıyla ölmeden evvel kendi etini yenilmez hale getirir hatta zehirlenmeye sebebiyet verebilir."
  • yav benim derdim usulün maksimum eziyete yol açmasıyla ilgili. arkadaşım bu hayvanların sinir siteminin daha ilkel olması korkunç bir acı çekmedikleri anlamına gelmez. hayatının bi kısmını istakoz olarak mı ifa ettin de bu kadar emin konuşuyosun? diyelim ki uzaydan yarrak diye bi canlı türü geldi. insanlar bu yarrakların haşlanırken hissedebildiği çok daha acayip boyutlardaki şeyleri hissedemiyor diye canlı canlı yahni mi yapılsın?

    ya da her öldürme biçimi aynı acıyı mı verir? sen kendini binanın tepesinden atmak ya da kafasına kurşun sıkmak yerine kendini haşlayarak intihar etmeyi seçen kaç kişi gördün? şu siktiğimin dünyasında su ve mineraller dışında bir şeyle beslenmek istiyorsan öldüreceksin maalesef ama yaparken en acısızını seç. o hayvanı yemek için aşırı eziyet etmen gerekiyorsa onu yeme de daha az acıyla öldürebileceğin bi yaratığı ye. mesela alabalık çiftliğinde kovadan balığı alıp bıçağın sırtıyla kafasına bi vururlar, saniyesinde bayılır hayvan. sonra da pişirir yersin. canlı balığın yarısını pişirmek gibi bi dalyaraklık yapmazsın örneğin.

    ha bi derdim rtük değil, o toptan kalksın zaten. kurban bayramı da kalksa umrumda olmaz.
  • insanı rahatsız eden bir öldürme şekli, fakat kendim de dahil et yiyen bireyler olarak bu konuda birşey söyleme hakkımız olmadığını düşünüyorum. çünkü yediğimiz etlerin çoğu daha "güzel" şekilde öldürülmüyorlar. bir şekilde acı çektirilmiş hayvanları yiyoruz yani. vicdanımı rahatsız ediyor mu, biraz ediyor, "yok canım onları insanice acı çektirmeden öldürüyorlardır" filan diye kendimi kandırmaya çalışıyorum. ama öyle değil işte.
  • orospu çocukluğunda level atlatır.
  • 1 mart'tan itibaren isvicre'de yasak olan eylem.

    isvicre, hayvanlari koruma kanunu cercevesinde istakoz ve benzeri kabuklu hayvanlarin uyusturulmadan canli canli pisirilmesini yasakladi. uyusturmanin elektrosokla veya beyne vurulacak bir darbe ile yapilacagi düsünülüyor.

    ayni zamanda bu hayvanlarin buz üzerinde nakliyesi de yasaklandi. sogutulmus sistemlerle tasinabilecekler ama su anda oldugu gibi buz üzerinde tasinmalari yasak.

    https://www.srf.ch/…ur-noch-betaeubt-gekocht-werden
    https://www.theguardian.com/…stunned-before-boiling
  • ıstakoz hayvanının en pratik pişirme yöntemidir. internet dünyası ve alan davidsonın akdeniz balık yemekleri kitabı, ıstakoz anatomisinde yeterli uzmanlaşma sonrasında ilginç bir bıçak darbesiyle de hayvanı öldürmenin mümkün olduğunu söyler. bahsedilen, sadece kafaya bıçak darbesi değil bir nevi five point palm exploding heart technique diyebiliriz zira wikipedia der ki:

    the most common way of killing a lobster is by placing it, live, in boiling water, or by splitting: severing the body in half, lengthwise. lobsters may also be killed or rendered insensate immediately before boiling through a stab into the brain, in the belief that this will stop suffering. however, a lobster's brain operates from not one but several ganglia and disabling only the frontal ganglion does not usually result in death or unconsciousness. the boiling method is illegal in some places, such as in reggio emilia, italy, where offenders face fines of up to eur 495.

    özet tefsiri ve meali: ıstakozun dağıtık bir sinir sistemi var, beyni olarak gördüğünüz yere bıçağı sapladığınızda ölmeyebilir, bilinci kaybolmayabilir. italya, vaktinde yunus etinin yenebildiği yerlerden birisiymiş, dolayısıyla 495 euroya kanmayın.

    işin başka bir boyutu da "ıstakoz yemezsek ölür müyüz" sorusunun cevabı.

    edit: düzeltmeler için shubulubapshubaptishaluva'ya teşekkür.
hesabın var mı? giriş yap