*

  • bir çaylak arkadaşım geçtiğimiz günlerde kök hücre bağışının tüm aşamalarını tamamladı. ilk örneğin alınmasından en sondaki hücre toplanma işlemine kadar her aşamayı da kaleme aldı. kök hücre bağışı merak edilen, tereddütle yaklaşılabilen, hakkında pek çok yalan yanlış bilgi üretilen bir konu. bu yüzden kutsal bilgi kaynağına taşımak istedik konuyu. sorularınıza seve seve yanıt vereceğine eminim.

    ---------------
    kök hücre donörü olmak
    bu aralar kendimi harika hissetmemi sağlayan imkân. müteşekkirim!

    hayır hayır, kan örneği vermekten bahsetmiyorum. benim iki sene önce verdiğim kök hücre örneği, nakle ihtiyacı olan biriyle eşleşti. eşleşme haberinden sonra yaklaşık iki ay sürenin ardından kök hücrelerim çoğaltıldı, bir kısmı benden alındı ve şu anda başka bir bedende iş başındalar. umarım ona çok iyi gelirler.
    kan hücreleri, vücudun bütün kemiklerinin içinde bulunan kemik iliklerinde üretiliyor. bu üretim sürecindeki aksilikler çeşitli kan kanserlerine sebep oluyor. bazı insanlar için o kan hastalıklarından kurtulmanın tek yolu, kök hücre / ilik nakli. çok da eski olmayan, tamamen insanın insanla paylaşımına dayalı muhteşem bir tedavi bu: sağlıklı bir insanın kan yapmaya yarayan sağlıklı hücrelerini alıp, hastanın hastalık üreten hücrelerinin yerine bunu koyuyorlar. kök hücrelerini veren sağlıklı kişi yani donör için pek bir sıkıntısı olmayan bu işlem, bir başka insanı yaşatıyor. fakat bu kan vermek gibi, kan grubunuzun uyuştuğu herhangi bir kişiye yapılabilecek bir nakil değil. hasta için, “hla dokusunun” büyük oranda (en az 10’da 9) örtüştüğü bir donör bulunmalı. o donörün bulunması için de, sistemin 2015’te kurulduğu türkiye’de çok daha fazla kişinin gönüllü olarak kök hücre örneği (hani hep söyledikleri o “üç tüp kan”) bağışlaması ve tabii eşleşme sağlandığında da vazgeçmemesi lazım. donör olarak bu süreçte heyecan verici birçok şey öğrendim, konuyu merak edenler ve özellikle kaygıları olanlar için, buyrun, bir sürü ayrıntıyla, donör gözüyle kök hücre nakli.

    üç tüp kan ve eşleşme

    sözlükte nehir temizay adında bir bebek için kök hücre arandığı duyurusunu görmüştüm ve kan grubu benimkiyle aynıydı, a negatif çok bulunan bir kan değil. kök hücre eşleşmesinde kan grubunun aynı olması gerekmiyormuş aslında ama ben o zaman bunu bilmiyordum. o günlerde "ısrarla" gidip kök hücre örneği vermiştim. ısrarla diyorum çünkü her kızılay kan merkezi’nden kök hücre bağışı için kan örneği alınmıyor. örnek alabildiği söylenen kadıköy’deki kan aracında personel yoktu, o yoktu bu yoktu derken üç defa giderek verdim kan örneğini.

    içimden bir his bana, bir gün gerçekten de birine kök hücre bağışında bulunacağımı söylemiyordu. bu çok küçük bir ihtimaldi, bana denk gelmezdi. yine de, kök hücrelerim "gizli" gibi kalmasın, birinin işine yarayacaksa bunu bilmiyor olmayayım diyerek kan vermiştim aslında. bendeki kök hücrelere kimsenin ihtiyacının olmadığını bilmek de bir şeydir. çünkü hastalar ve yakınları, "ihtiyacım olan ilik belki de şuradan geçen kadında ve bundan haberimiz bile yok" diye de hırpalanabiliyor... tabii ki biriyle eşleşmeyi çok isteyerek kan örneği vermiştim ama, sonuçta düşünsenize, bir insan ilik nakli gerekecek kadar hasta olacak, iliğinin uyumlu olma ihtimali en yüksek olan kişilerle, yani kardeşleriyle, ailesiyle uyum çıkmayacak, ilik bankasına bakılacak, orada bir kişiyle iliği uyumlu olacak ve o kişi ben olacağım... ama oldu işte!

    vapurdayken telefon geldi, tanımadığım bir numara, "...’la mı görüşüyorum" dedi. ben de yine bankadır, telekomdur diye "önce nereden aradığınızı söyler misiniz" dedim ters ters. özür dileyip kök hücre merkezinden aradığını söyleyince inanamadım. bir sevindim ki vapurun yarısı bana baktı.

    kök hücre konusu aslında takip ettiğim bir konu ve bana kiminle eşleştiğimi söylemeyeceklerini biliyordum, sormadım. ama yetişkin bir erkek ve türkiye vatandaşı olduğunu, bir de hastalığının adını söylediler. bağışçı olmayı elbette kabul ettim.
    bu arada, yaşantım ve işim gereği türkiye’de ve dünyada insanın insana ettiği ağır kötülüklerden fazlasıyla haberdarım. kök hücre nakli işi bana bu yüzden de çok çok iyi geldi: insanları yaşatmak üstüne kurulu, gönüllülüğe dayalı müthiş bir sistem var burada. insanlığın iyi yüzünü, türkiye’nin de dâhil olduğu doğru işleri görmeye ve takdir etmeye ihtiyacımız var aslında.
    eğer daha yeni kök hücre örneği verdiyseniz, verdiğiniz örnek incelenir incelenmez, yani doku tiplemesi yapılır yapılmaz, kök hücre bankası kayıtlarında eşleşme arandığı zaten bilinen bir hastayla eşleşme ihtimaliniz var. benim örneğim iki senedir kök hücre bankasında olduğu için aradan geçen zamanda duyduğum hastaların, mesela sonat emre’nin, öykü arin’in ihtiyaç duyduğu kök hücrelerin benimkiler olmadığını biliyordum. şimdi hla dokusu benimle uyumlu olan kişi için türkök’e bakıldığında vakit kaybetmeden benim örnekleri bulmuş olsalar gerek.
    hla uyumu ne demek?
    hla, human leukocyte antigen, yani insan lökosit antijeni demek. lökosit, beyaz kan hücresi, diğer adıyla akyuvar. beyaz kan hücreleri vücudumuzun savunma sisteminin hücreleri, bağışıklığımızı onlar sağlıyor. vücutta yabancı, hastalık yapıcı bir madde olduğunu anlayan, mikroplara karşı savaşan (bu arada mesela ateşimizin çıkmasına sebep olan) bu beyaz kan hücreleri.
    bağışıklık sistemi çok ilginç bir konu; bağışıklığın yabancı maddeyi tanıması için vücudun kendi hücreleriyle, dışarıdan gelen zararlı maddeyi ayırt etmesi lazım, ki vücudu koruması gereken mekanizma vücudun kendisine saldırmasın. (ayırt etme işlemi yanlış yapıldığında çeşitli sorunlar yaşıyoruz, en basitinden alerji böyle bir şey: yediğimiz çileğin aslında bize zararı yok ama bağışıklık çileği zararlı zannedip ona saldırırsa kaşınıyoruz, midemiz bozuluyor vesaire.) işte bu yüzden, kan üreten kök hücreler, tanıma sistemi “eşleşen” insanlardan transfer ediliyor. antijenler bağışıklık sisteminin yabancı şey olarak tanıyıp tepki ver(ebil)diği şeyler. donörün antijenleriyle hastanın antijenlerinin eşleşmesi demek, hücrelerimiz benzer antijenler taşıyorlar demek. benim hücrelerimle onun hücreleri ayni giyiniyorlarmış gibi. yani benim hücrelerim, hastanın bağışıklık sisteminin “bu benim kendi hücrem” diye bildiği şeylere benziyor. böylece benden yapılacak kök hücre naklinde, o kök hücrelerin bu hastanın bağışıklık sistemiyle çok uyumlu kan hücreleri üretmesi bekleniyor. eşleşme bu demek. bence harika bir fikir! insanlar şu hayata dair ne çok şey anlamış…
    kök hücrelerin toplanması işlemini yöneten ve bir sürü sorumu çok güzel bir şekilde açıklayan biyolog hanım, “hücreler çok akıllılar” demişti. kök hücreler alıcıya transfer edilince onun iliklerine yerleşiyor ve orada çoğalarak vücudun neye ihtiyacı varsa ona dönüşüyorlar, kimi beyaz kan hücresi, kimi kırmızı kan hücresi oluyor.
    eşleşmenin doğrulanması ve sağlık muayenesi
    eşleşme haberini aldıktan sonra ilk aşama, eşleşmenin doğrulanması. çünkü kök hücre / ilik nakli, benim için değil ama alıcı için hayati risk taşıyan bir işlem. bu onun en son çaresi. nakilden önce alıcıya ağır bir kemoterapi uygulanıyor ve bu işlemle ilikleri de boşalmış oluyor. eğer eşleşmeyle ilgili bir hata varsa ve nakil gerçekleşemezse alıcının hayatta kalması çok zor. benimki gibi, bağış tarihi ile eşleşme tarihi arasında uzun zaman geçtiği durumlarda donörün hıv, hepatit gibi hastalıklar kapıp kapmadığının da kontrol edilmesi gerekiyor.
    beni arayıp eşleşme olduğunu söylediklerinin ertesi günü kızılay’ın bölge kan merkezine gidip doğrulama için yeniden kan örneği verdim. bundan üç hafta kadar sonra telefon edip eşleşmenin doğrulandığını söylediler. kök hücre vermenin hem benim sağlığım hem de alıcı için hiçbir sakıncası olmadığından emin olmak için beni çok kapsamlı bir sağlık muayenesinden geçireceklerdi, bu muayenenin ve naklin tarihleri belirlendi.

    bu aşamadan itibaren iş kızılay'dan sağlık bakanlığı'na geçiyor. türkök'le çalışan bir görevli beni istediğim noktadan alıp arabayla hastaneye götürdü, hastanedeki işlemler boyunca refakat etti. bundan sonraki sürecin de her ayrıntısıyla ilgilendi. isim veremiyorum (donörün ve alıcının kimliği gizli kalmalı, yer de belli olmamalı) ama kendisine çok teşekkür ederim.
    sağlık muayenesinin yapıldığı hastanede, türkök'ün kurulmasından (2015) yıllar öncesinden beri türkiye'deki alıcılar ve uluslararası kök hücre bankasıyla çalışan biyologlar süreci gayet iyi anlattılar. aklıma gelen ne varsa sordum, hepsini de cevapladılar.
    periferik kök hücre vermem için, yani kök hücrelerin kemik içindeki ilikten değil kolumdaki damardan alınması için damar yapım uygundu. üç hafta sonra 4-5 saat aferez makinesine bağlanıp kök hücre verecektim. normalde kanda bulunan kök hücre miktarı binde 3'müş. nakil için bunun arttırılması gerekiyor. bunun için, nakilden önceki 5 gün boyunca iğne olacaktım. içeriği filgrastim diye bir madde, ilikte beyaz kan hücresi yapımını ve kök hücrelerin ilikten kana geçişini arttırıyor, böylece kanda bolca beyaz kan hücresi ve kök hücre bulunmasını sağlıyor (kök hücre bağışçıları dışında, mesela kemoterapiden dolayı beyaz kan hücreleri azalan kanser hastalarının bu hücrelerini arttırmak, çeşitli hastalıklardan dolayı bağışıklığı zayıflayanlarda bunu güçlendirmek için kullanılan bir ilaç). vücudumuz parmak kemiklerinin iliğinde bile kan üretiyormuş, kök hücre üretimi için ilikler uyarılınca eklem yerlerinde ağrı hissedebilirmişiz. en çok kök hücre en büyük kemiklerde, yani leğen kemiğinde ve kaburga kemiklerinin arasındaki imam tahtasında üretildiğinden bel ağrısı da olabileceğini söyledi benden sorumlu olan bir görevli.
    nakilden sonra vücudum kök hücre üretmeye devam edecek. bir gün bir yakınıma veya başka birine lazım olursa yine kök hücre verebilirim. kökü bende sonuçta, kök hücreleri hep üretiyorum. her konuda endişeli biri olan sevgili annem, bu işlemle bağışıklığımın şimdiye kadar öğrendiği her şeyi, olduğum aşıları, geçirdiğim hastalıkları “unutacağını” ve benim bağışıklıksız kalacağımı düşünüp her türlü mikroptan korunmam gerektiğine karar verdi. öyle bir şey yok tabii, kök hücre nakli bağışıklığımı benden almıyor. saç kestirmek gibi düşünebiliriz bence bunu, saçın yine uzar ve kestirmeden önce nasılsa yine öyle bir saç olur.

    aferez cihazına bağlı kaldığım sürede kanın pıhtılaşmasını engellemek için verilen madde vücudumdaki kalsiyumu bağladığından uyuşma ve karıncalanma hissedebilirmişim. bu durumda süt veya kalsiyum veriliyormuş. tüm bunları anlattılar, buna göre düzenlenen onam formlarını imzaladım.

    merak ettiğim bir şey vardı, alıcının hastalığını biliyorum ve bunun (kemiklerde kan hücresi yapımıyla ilgili) bir gen mutasyonundan kaynaklandığını öğrendim. peki bu kişiyle benim dokularımız uyduğuna göre bende de böyle bir genetik yatkınlık olabilir miydi? o genlerle bu genlerin hiçbir ilgisi yokmuş :)

    bolca kök hücre
    sağlık muayenesinde sorun çıkmadı; donörlerle ilgilenen türkök görevlisi aradı, kandaki kök hücrelerin artmasını sağlayacak iğneleri ne zaman olacağımı planladık. vücut saatine göre bu iğnelerin sabah erkenden, 7-7.30 arasında yapılması gerek. nakil gününden önceki dört gün boyunca görevli her sabah erkenden beni alıp iğne olmaya götürdü.
    burada kullanılan ilaç (fraven) alıcının ve vericinin kilosuna göre ayarlanıyor, saati, dozajı şaşarsa nakil günü toplanan kök hücreler yeterli olmayabilir. normal enjektörden daha küçük boyda iğnelerle iki kolumdan birer iğne oldum.
    ilikler harıl harıl çalışmaya başladı, normalden daha çok kök hücre üretmeleri lazımdı. ilk iki gün hafif bir sızı hissettim; hani biz masabaşı insanlarının doğada gezinip alışık olmadığımız hareketler yapınca kaslarımız ağrıyor ya hamlıktan, öyle, keyifli bir sızlama. galiba kemiklerimi ilk defa hissediyorum, güzelmiş. insan vücuduna bak sen, kaburgalarda bile his var. ayrıca bu iyiye işaret: ilaç işe yarıyor demek. sonraki günlerde sızlamalar biraz arttı, kaburgalar filan sorun değil de, leğen kemiği oturup kalkınca acıtmaya başladı, kadın dizisindeki bahar gibi aksıyor muyum derken nihayet parol almak aklıma geldi. kök hücre donörleri parasetamol kullanabiliyor, bir parol’le bütün sızılar uçtu gitti.
    bu süreçte sağlık bakanlığı donörün iş yerinden izinli sayılmasını rica eden bir yazı hazırlıyor. kendi işimi yaptığım için iznimi de kafama göre ayarladım. nakil günü dışında çalışmama engel bir durum yaşamadım, ama ilaçlar biraz yordu, biraz uyuklattı beni. bu işi heyecanla takip eden ve bana destek olan ailem ve arkadaşlarımdan destek almak iyi oldu: bize yemek yapan, nakil günü çocuklarıma bakan, hikâyeyi paylaşan herkese teşekkürler!
    ve nakil
    nakil günü son iğneyi olduktan sonra yine kan verdim. ilikler görevlerini yapmış, kanda bol bol kök hücre olduğu görüldü. saat 9 gibi aferez cihazına geçtim – birkaç saat süren işlem boyunca buradan kalkamayacağım için, öncesinde çok sıvı almamam gerekiyordu.
    bütün bu işlemlerde, söylenen yerde bulunmak ve nakilden vazgeçmemek dışında hiçbir şey yapmadım, her şeyi onlar ayarladılar. iki koluma dirsek hizasından damar yolu açıldı, sağ kolumdan alınan kan, pıhtılaşma önleyici ilaçla birlikte aferez cihazına girip çıkıyor ve sol kolumdan bana geri veriliyor. aferez cihazı çamaşır makinesi gibi sesler çıkaran çok acayip bir makine, işleyişi de çamaşır makinesine biraz benziyor anladığım kadarıyla: biyolog hanım makinenin santrifüj yaparak kan hücrelerinin ağırlığına göre tabaka tabaka ayrılmasını sağladığını anlattı. en altta eritrosit (demir), sonra trombosit (kırmızı kan hücresi, alyuvar), ardından lökosit (beyaz kan hücreleri, kök hücreler de burada) ve son olarak plazma tabakası. bunun sırasını karıştırmış olabilirim…
    hastanın işine yarayacak olanlar, kök hücrelerle plazma. geri kalanlar sol kolumdan bana geri dönüyor. kan dolaşımımın bir kısmı dışarıdan bir tur atıp geliyor yani. bu arada makinenin kanı düzenli bir hızla çekmesi gerek, sağ kolumu oynatırsam veya başka bir sebeple akış aksarsa makine bip bip edip koluma bir titreşim yolluyor, o zaman yumruğumu sıkıp bırakmam gerekiyor.
    makine kök hücrelerle plazmaları iki ayrı torbaya topluyor. ne kadar lazım olduğunu yine hastanın durumuna göre hesaplıyorlar. kan bağışında veya serum vermekte kullanılan torbaları biliyorsanız, benden alınan miktar işte o torbaların yarısı kadar bile değildi, 4 saatte makineyle işimiz bitti. ben de o arada kitap okudum, uyukladım, görevlilerle sohbet ettik.
    evet, pıhtılaşmayı engelleyen madde karıncalanma hissi yaptı bende de. işlem başlarken “bunu hissettiğinizde ‘dayanırım’ demeyin, söyleyin” demişlerdi. bir süre sonra yanaklarım ve el parmaklarım uyuşmaya başladı. süt verince bu his kayboluyormuş, ben süt sevmediğimden ayran verdiler. donörler sultan muamelesi görüyor zaten. ayran uyuşmaları tam gidermiyor, ama süt içeceğime uyuşmayı tercih ederim dedim, onlar da “içim ürperir gibi” güçlü bir his duymadığım sürece sorun olmayacağını söylediler. öyle içten içten uyuşmadım, dolasıyla bana kalsiyum filan vermeleri de gerekmedi (uyuşma diş tedavisinde acı hissetmeyelim diye kullanılan maddeye benzer bir his veriyor, elini ayağını iyi kontrol edemeyecekmişsin gibi).
    kök hücre toplama işinin sonlarına doğru, bunları alıp alıcıya götürecek olan kuryenin havaalanına indiğini söylediler. alıcıya bir an önce ulaşması için türkök’ün bu işle görevli çalışanları uçakla götürüyor kök hücreleri.
    işlem tamamlandıktan sonra, sonuçları beklerken bol yoğurtlu bir şeyler yedim. o arada, toplanan kök hücrelerin yeterli olup olmadığına bakıldı. yetersizse ertesi gün yeniden makineye bağlanıp bir posta daha toplanacaktı. bende buna gerek olmadı, kurye üstünde türkök yazan lacivert çantayla kök hücreleri, plazmaları alıp hızla çıktı. hastanın kim olduğunu bilmediğim gibi, nerede olduğunu da bilmemem gerekiyor ve hastanede benim işlemlerimi yapanlar da bilmiyor bunu (hatta benim adımı da bilmiyorlar). aynı gün ya da ertesi gün nakil gerçekleşmiş olsa gerek. iyi çalışmalar kök hücreler!
    akşama doğru uyuşmalar geçmiş, o kemik sızlamaları da tamamen bitmişti bende. pıhtılaşma engelleyici maddenin sebep olduğu kalsiyum eksikliği için bir hafta bolca süt ürünü, muz ve patates yememi söylediler. nakilden sonraki 10 gün ile 1 ay içinde tekrar kan vereceğim, bende her şey yolunda mı diye son bir kontrol bu. şu anda gayet iyiyim, hatta süper iyiyim, çünkü, biyolog hanımın dediğine göre, kanımdaki kök hücre miktarı diyelim 40 bine çıktıktan sonra bunun 20 bini alınmış benden, oysa normalde bu 3-4 bin düzeyindeymiş. yani bir süre bağışıklığım ekstra güçlü olacak.
    sürecin benim için bir zorluğu ve riski yok ama alıcı için hayati tehlikesi var. nakil başarılı olsa bile, sonraki 100 gün içinde alıcı enfeksiyon kaparsa veya başka sorunları olursa ölebilir. türkiye’de kemik iliği naklinde başarı oranı yüzde 75-80'miş, bu da dünya ortalamasıymış. "umarım kök hücre verdiğim kişi iyileşir" dedim, "siz kendi rolünüzü en iyi şekilde oynuyorsunuz, eğer diğer oyuncunun ayağı takılıp tökezlerse sizin elinizden gelen bir şey yok" dediler. 3 ay sonra telefon ederek öğrenebilirmişim alıcının durumunu.

    ve bu kadar kritik bir işte, vazgeçenler var. aferez makinesine bağlandıktan sonra vazgeçen bile varmış. "kök hücre verdiğin kişinin hastalığı 5 yıl sonra sende de çıkar," yok "kısır olursun" falan gibi saçma sapan laflar dolaşıyormuş ve insanlar bu yüzden vazgeçiyorlarmış. bana da "ya senin kök hücrenle yaşayacak olan kişi x partisindense? ya kötü biriyse?" gibi abuk subuk yorum yapanlar, çocuksa kök hücreleri vermemi ama yetişkinse vermememi söyleyenler oldu. ne yapayım arkadaş, x partisindense ölsün mü bu insan? yetişkinse yaşamasına değmez mi, iyileşmesini bekleyen arkadaşları, ailesi, belki çocukları yok mudur? kök hücre örneğinizin eşleştiği biri olursa ona donör olmamak, başka donör yoksa onu ölüme terk etmek demek. durum bu kadar net.
    türkiye’nin kök hücre bankasında bugün 400 bin kadar donörün doku örneği var. bu konuyla ilgili çalışanlara göre, hastalara uygun ilik bulunması için 2 milyon donör olması gerekiyor. kök hücre donörü olmak bana çok çok iyi hissettirdi, bu sistemi geliştiren herkese, türkiye’de bunu uygulayan kızılay’a ve sağlık bakanlığı’na çok teşekkür ederim. ve kök hücre / ilik nakline ihtiyacı olan herkes için daha fazlasını istiyorum: verilen örneklerin doku tiplemesinin daha hızlı yapılması gerekiyor. öykü arin için yapılan kampanyada toplanan 150 bin örneğin bir kısmı hâlâ değerlendirilmemiş. türkök’ün ayrı bir laboratuvarı yok, bu işlemleri hastanelerden hizmet alımı yaparak yürütüyor. o halde daha fazla yatırım ve çaba gerek. eğer kök hücre örneği verdiyseniz 168’i arayıp örneğinizin doku tiplemesinin yapılıp yapılmadığını sorun. (keşke bu işlemler doğrudan türkök’e ait bir laboratuvarda, sağlık bakanlığı’na bağlı personel tarafından yapılsa, daha çok personel olsa… hem insanların kurtulmasına, hem de ülkemizde bilimin gelişimine katkı olmaz mı?)
    kilonuz, kan grubunuz ne olursa olsun, 18-50 yaş arası sağlıklı bir kişiyseniz üşenmeyip kök hücre örneği verin. içki ya da sigara içiyor olmak buna engel değil. günün birinde bir hastayla eşleşme olursa sakın vazgeçmeyin... belki de bir insanın yaşaması size bağlıdır.
    bugünlerde öykü arin için yapılan kampanyadan dolayı pek çok yerde kök hücre örneği alınıyor. öykü arin'e umut ol hesaplarını bulup sosyal medyadan takip ederseniz sizin orada da bir bağış noktası görebilirsiniz. kanver.org'da tüm sabit bağış noktalarının listesi var.
  • yazıyı ilk gördüğümde okuyamadım daha yeni bakabildim bence çok yararlı bir yazı olmuş umarım birazda olsa farkındalık yaratır.
  • kök hücre bağışıyla ilgili kafasında soru işareti olanların aydınlanması için (bkz: up)
  • öncelikle bu koca yürekli insanı tebrik ederim. yazıyı sonuna kadar okudum. ve mutlaka ilk fırsatta kan örneği vereceğim.
  • kimsenin -saçma sapan nedenlerle- cesaret edemediğini yapan yazarın kök hücre naklini anlattığı yazı.

    bu arada yazı müthiş bir şekilde ele alınmış, sözlükte yazar olanların yarısında paragraflarca yazıdaki kadar dilbilgisi yok. bu yüzden yirmidokuzsubat isimli çaylağın sözlük moderasyonu tarafından acilen yazar yapılması lazım. böyle yazarlar buraya lazım.
  • hastanın bilgilerinin bağışçıya neden verilmediğini anlamıyorum. çok kötü bir insana bağış yapılma ihtimali var. kim kötü bir insana bağış yapmak ister?
  • oldukça bilgilendirici bir yazı olmuş. yazan arkadaşa teşekkürler.
    bu konuyla ilgili yazıları her okuduğumda son anda vazgeçenlerin anlatıldığı kısımlar beni çok üzüyor. çevremdekilere her fırsatta donör olmalarını öneriyorum ama öncelikle iyice düşünüp net bir karar vermelerini söylüyorum ki vazgeçmesinler. ölmek üzere olan birine umut verip son anda vazgeçmek o kişiyi bir de moralmen çökerteceği için çok ciddi bir durum.
    4 yıl önce donör oldum, umarım ben de birilerine faydalı olabilirim. o kişi iyiymiş kötüymüş bunları geçelim, önce biz iyi olalım da.

    edit: soranlar olmuş. türkök'ün iki tarafın da bilgilerini gizli tutmasındaki amaç her iki tarafın da güvenliğini sağlamak. donör, hastanın bilgilerine sahip olursa hastayla iletişime geçip para isteyebilir. ya da donör son anda vazgeçerse hasta yakınları kendisine ulaşıp bağışa zorlayabilir.
  • ben de örnek vereli sanırım 2 yılı geçmiştir. henüz haber çıkmadı. ancak örnek verecek yer bulmak zorlayıcı olabiliyor. izmir'de genelde üçkuyular metro üzerinde bulunan kızılay konteynerinde kan veririm ama kök hücre örneğini almıyorlar. alsancak şube de yanılmıyorsam almıyordu. neyse uğraşa uğraşa ege üniversitesi hastanesi'nde verdim. kan grubu a-. umarım faydamız olur.
  • geçenlerde ilik nakli olan yakınım nedeniyle ekstra duyarlı okuduğum yazı. gayet bilgilendirici olmuş. aynı duyarı gösterdiğimizde asıl (bkz: her şey çok güzel olacak)
  • yazıyı yazan kök hücre donörü benim. bir süredir çaylak değilim. konu hakkında sorunuz varsa buyrun.
hesabın var mı? giriş yap