• izmir'den istanbul'a ilk kez arabayla gelen babamı şaşırtmış trafiktir.

    babam kartal yönünden e-5'e giriş yapar, tam iş çıkış saatidir, bu sebeple trafik vardır. 35 plaka arabasıyla kendini trafiğin içinde bulan babam camı açar, yandaki arabaya seslenir. "kardeş kaza mı olmuş???"
  • bir gun bir daha hic acilmamasina kitlenecek. böyle dügmük olacak. 5 cm ilerleyemicek kimse. herkes kornaya abanicak. oyle bir ses cikacak ki uzaydan duyulacak. komşu illerden yardima kosacaklar ama hicbir sekilde istanbula giris olamayacak. ınsanlar havayoluyla kurtarilacak. trafikte kalanlara helikopterden ekmek ve su atilacak.
  • en büyük nedenlerinden biri de maalesef budur.
  • bugün yaşanan versiyonu tamamen takdir-i ilahidir.
    yetkililer nereden bilebilir ki trafik kazası olacağını?
    elbette son derece inanılması güç bir olay olan bu kazanın kaldırılması da uzun sürüyor.
    hani deseniz ki istanbul sık sık trafik kazası yaşanan bir şehir, amenna, hepimiz kızalım yetkililere.
    ancak en son kazanın 1953 yılında yaşandığı bir dostluk, barış, kardeşlik ve sevgi kentinden söz ediyoruz. lütfen eleştirirken bunu da göz önüne alın, yapıcı eleştirin, edebsizlik yapmayın.
  • benim arabayla 1,5 saatte ulaştığım yere mahallemizin delisinin koşarak benden önce ulaştığı trafiktir.
  • toplu tasıma ile çözülemeyecek olan trafiktir. ülkemizde toplu taşıma kar etmek için yapılan bir eylemdir. bu yüzden otobus sayısı azdır sefer sayıları da azdır. metro vb de de yine sefer sayısı azdır. haliyle kucak kucağa gidilen pahalı bir toplu taşıma ile çözülemez. oradan gelen parayı lalelere yatırıp eşini dostunu sevindirmeye alışmış yönetim de bunu yapmaz.

    denizin kullanımı ise iç anadolu çomarının deniz taşıtı kullanamaması dolayısı ile rant sağlanaması nedeni ile neredeyse ihmal edilmiştir.

    ümraniyeden cnr a iki kişi toplu taşıma ile gitmek arabadan pahalıya geliyorsa kimseyi indiremezsiniz o arabalardan.

    özetle doğrudan toplu taşımayı kar edilecek bir hizmet olarak gören ibbnin suçudur. oy aldıkları kitle de istanbulda yaşayıp deniz görmemiş tayfa olduğu için toplu taşıma kimsenin bir tarafında olmaz.
  • hazır 12 mayıs 2014 tarihinde efsanevi bir trafik yoğunluğu yaşanmış, dedim ki yeni başlayacaklar için bi istanbul trafiği kullanım kılavuzu, efendime söyleyeyim bir user manuyıl, ya da ne bileyim bi fırekuinli askd kuyesçıns neden yok dedim sevgili okur. amme hizmeti olarak özellikle istanbul trafiğinde kullanılan bazı jest ve reveransların teorik anlamlarıyla, gerçekte ne anlama geldiklerini anlatmaya çalıştım. bu kılavuzun istanbul'da tüm okullara dağıtılması gerektiğini düşünüyorum. öyle deli kılavuz sevgili okur. hatta avrupa'da bile okutulsun, kendimi durduracak değilim. millet hep yanlış yapıyo trafikte.

    -güvenli takip mesafesi;

    teori: neymiş efendim öndeki araba fren yaparsa diye önünde mesafe olacakmış. yok efendim 90 km/h hızla gidiyosan takip mesafen 45 metre olmalıymış. 88 89 kuralı var ki, değinmek istemiyorum. ne zaman aklıma gelse çıldırcek gibi oluyorum.

    gerçek: öncelikle bunu söyleyen adamın cünüp olduğunu söyleyeyim sevgili okur. cünüp adamın dediğini yapmak zaten mantıksız fakat yine de gerçeği anlatayım. hayır bi de tahret muslukları bile yok biliyo musun? göt yıkamak nedir bilmezler, alın desen secde görmemiş. domuz yiye yiye böyle bi şey olmuşlar, tövbe tövbe. arabanın tamponu önündeki arabanın tamponunu değecek aga. toz alacaksın böyle. ortalama b sınıfı bir aracın 4,5 metre olduğunu varsayarsan 45 metre takip mesafesine 10 tane araba sığar. bir tane önde, bir tane en sonda, eder 12 araç. her araç böyle göt göte gitmeli. trafik problemi de böylece çözülür.

    -sinyal;

    teori: nereye döneceğini bildirmekmişmiş. ay arkadakilere önden haber etmekmişmiş. miş.

    gerçek: bir başka gereksiz uygulama. yani neymiş, dönüyorum diye önümdekine arkamdakine işaret verecekmişim. biliyorsun ki sevgili okur, bu her şeyden önce benim özgürlüğüme bir kısıtlama. ayrıca yukarıda talep ettiğim gibi trafik göt göte olsa, önümdeki arkamdaki zaten anlayacak döneceğimi.

    -dörtlü flaşör;

    teori: ani fren yaptım, önüme gergedan çıktı vesair. arkamdaki dikkatli ol.

    gerçek: dörtlü flaşör şöföre arabasını istediği yerde bırakma hakkı veren bir imtiyazdır sevgili okur. tek şeritli yolda mısın, otobanda mısın, sıkışık trafikte misin, hiç farketmez; o dörtlüyü çaktığın an kompil şerit senin. bak mesela geçtiğimiz ay içinde bir hanım abla tekerleği patladı diye tem otoyolunun sol şeridinde dörtlüleri yakıp servis beklemeye başlamıştı da dörtlü flaşör gerçeğini bilmeyen 6 araba bu zavallı kadının arabasına çarpıp zincirleme kazaya sebep olmuşlardı. elim kazanın nedeni kuralın doğru bilinmemesi. halbuki ankara'ya kadar sol şerit ablanın hakkıyıdı. sonuçta yakmış dörtlüleri. en azıncan can kaybı yok ama ders almalıyız.

    -emniyet şeridi;

    teori: acil bir durum, acil bir ihtiyaç, bir arıza, yerine göre hasta taşıyan ambulanslar gibi trafikte normal olmayan durumlarda istifade edilmek üzere oluşturulmuş bir şerit.

    gerçek: israf. yol sıkışıkken neymiş kullanmayacakmışım. ya sevgili okur, rica edicem, böyle saçmalık olur mu? tabii ki hemen emniyet şeridini kullanarak yoluma bakacağım. o trafikteki herkes salak, tek akıllı benim. ayrıca benim işim çok acil. emniyet şeridini ısrarla kullanmayan insanlar gördükçe ise içim parçalanıyor sevgili okur, lütfen kullanalım şeridi. ne olur kullanalım.

    -selektör yapmak;

    teori: yol istemek.

    gerçek: büyük anlamda gerçek manasında kullanılıyor fakat bi şeye değinmek istiyorum; şimdi malumun sevgili okur, istanbul'da çoğu zaman 4. vites, akan trafik filan ütopya. mesela soldan kopmuş gidiyorum, önümdeki araba ise önündeki arabayla güvenli takip mesafesi denilen o gavur icadı mesafeyi korumaya çalışıyor. rahat edemiyorum sevgili okur, çi denizim dalgalanıyor, çakralarım hep tıkanıyor, içimde bir şeyler ölüyor. o boşluk derhal dolmalı. ivedilikle selektörlere asılmak suretiyle öndeki arabaya musallat oluyorum ve yoldan çekilene kadar türlü şekilde uyarıyorum. adam yoldan çekiliyor, aynı ritüeli öndeki araba için yapmaya başlıyorum. trafik duracak raddeye gelene kadar bunu yapmazsam o gece uyku uyuyamıyorum. arada dikiz aynasından "nere gidicen amına koduğumunun çocuğu, nere gidicen? görmüyo musun trafiği?" der gibi reveranslar yapan sürücüler görüp çok üzülüyorum. sevgili okur, lütfen bilinçlenelim. trafikte hakkım bunları yapmak.

    şimdi de bazı kabuller;

    -minibüsler. ah o minibüsler ve şöförleri. neden en sevilen meslek grubu taksicilerdir anlamam. asıl sevgiye mahzar olan grup minibüsçülerdir bence. istanbul'daki yolların tamamı, minibüsçüler tarafından yaptırılmıştır sevgili okur. hepsinin hissesi var yollarda. minibüsler izin verdiği müddetçe yola girebilir, araç kullanabilir, trafikten istifade edebilirsin. o yüzden ne yaparlarsa yapsınlar, haklıdırlar. yeşil ışıkta yolcu için durup, arkasındaki insanların beklemesine neden olabilirler, çok normal. karşılıklı tek şerit git gel yolda 2 minibüs şöförü araçları yan yana durdurup hasbihal edebilirler, memleket meselesi konuşuyorlar. adam sana trafiği lütfetmiş, sen 2 dakika dayanamıyorsun. rica edicem.

    -kadın şöförler... trafiğe çıkan kadın şöför taciz edilmelidir sevgili okur. otomobil kullanmak o kadar karmaşık, o kadar zor bi şey ki sadece biz erkekler yapabiliriz. o kadar deli zor yani. kontak, vites, debriyaj, direksiyon, sonra hiç kaputunu açıp ne var bunun içinde demediğin motor filan inanılmaz zor. o yüzden kadın gördüğünde hemen taciz etmeli, sıkıştırmalı, korna çalmalı, arabanın cama telefon numaranı yapıştırmalısın. kadınlar bayılırlar bu hareketlere. hatta bi tane kadın arabayı durdurup tüm benliğimle seninim, al götür beni demişti bana. başkası kölem olmayı teklif etti, ben kabul etmedim. bakarsın sana da denk gelir benzeri.

    -sarı ışık diye bir şey yoktur. gerçi biraz düşündüm de kırmızı ışık da yoktur. belki turuncu.

    -şirket arabaları minibüslerin uzaktan akrabalarıdır. onları da sev, onları da say.

    yukarıdaki rehberden istifade ederek sen de istanbul'un cevval mi cevval şöförlerinden biri olabilirsin aga. bu kıyağımı unutmuyosun, kendine de çok iyi bakıyosun. arivederçi.

    ekleme: tamam taksiler de çok süper. oğlum o kadar seviyosanız bana söylemeyin, bi taksi çevirin ona söyleyin lan. hayret bi şey.
  • planlanamayan ulaşımı değil, şehrin kendisidir. orta boy bir şehre, orta boy bir ülkenin nüfusu kadar insanı doldurursanız olacaklar tam da böyledir, niye şaşırılıyor ki?

    sanki başka şehir kalmadı. kalan 80 ile haksızlık, ayıp bu muamele. adamdan saymamaktır onları. ağzımızdan vatan güzellemeleri düşmüyor, böyle mi yapılır vatana? bir şehir ülkenin yükünün yarısını çeker, kalan iller de ıssızlığa mı terk edilir?

    akılcı bir planlamayla niçin diğer illerin potansiyeli kullanılmaz ve böylece istanbul da rahatlatılmaz? yoksa istanbul'un rantı tatlı mı geliyor?
  • ara ara altına mal toplayan başlık.gelmiş tipini siktiğim bir arabada bir kişi var geyiği.

    * bok gibi şehir planlayanların suçu yok
    * istanbul'dan başka cazibe merkezi kuramayanın suçu yok
    * dolayısıyla kontrolsüz göçü önleyemeyenin suçu yok
    * sikko toplu taşıma yapıp bir araca binmek için 25 dk bekletenlerin suçu yok.
    * ahlaksiz şerefsiz kaynak yapan makas atan , adam gibi kullanmayanların suçu yok ( her gün düz yolda kaza mı olur aq)

    evet tek başına arabaya bindiler diye aferim çok güzel tespit yapmışsın. lütfen zirvede bırak. senin gibi dolmuşçu kafasındakiler şehri planlamaya kalkıyor sonra servisi kaldıracaz felan diyor sanki yeterli toplu taşıma alt yapısı var şehrin
  • başlık altında yazılanlardan hiçbirinin gerçek sebebi olmadığı trafik. buraya bu trafiğe yol açan yüzlerce sebep yazılabilir ve bu başlıkta da bunlardan çoğu var. fakat x'in sebebi y'dir diyorsanız y'yi ortadan kaldırdığınızda x de kalkması lazım.

    birincisi şunun kabul edilmesi lazım. istanbul mevsimlik hareketlerle birlikte zaman zaman 20 milyona yaklaşan bir nüfusa ev sahipliği yapıyor. hadi biz o küsüratları atalım yapalım bunu 16 milyon.

    dünya'daki ülkeleri nüfus bakımından sıralarsanız, 247 ülkelik listenin 64. sırasında 16 milyon nüfusuyla hollanda'yı görürsünüz. yani 247 ülkeden 180'ininden daha kalabalıktır istanbul.

    ilk sebep aşırı nüfustur trafik için. bu derece nüfusu olan şehirlerde trafik olmak zorundadır. moskova'da new york'ta trafik olmak zorundadır. müthiş bir metro ağına sahip olmalarına rağmen trafik sorununu çözemezsiniz. zaten bu şehirlerin yöneticilerinin de öyle bir isteği yoktur mantıklı olarak.

    nedne yoktur? çünkü bir şehir arabalara göre planlanmaz insanlara göre planlanır. insanların rahat hareket edebileceği şehirler planlamaktır yöneticilerin görevi. halbuki türkiye'de gelenek arabaların rahat hareket edebileceği yerler planlamak. bir tane belediye başkanı adayı çıkıp dese ki " sokayım arabası olana ulan arabasız bile bir yere gidemiyorum ben bu istanbul'da onun için bu sorunu çözecem " partisine bakmadan basacam oyumu. ama yok üçüncü köprüyü yapalım, beşinci köprüyü yapalım, arabalara tüp geçit yapalım diye diye arabaların hareketine çözüm ararsanız bu iş yürümez.

    türkiye'de ulaşım planlamasının mantıklı kafalardan çıkmadığına dair sizlere bir örnek verecem. ben yıllardır trafik mühendisliği ile uğraşan biriyim. bu alandaki bilgi birikimimi tecrübemi bir kenara bırakarak çok minik bir gündelik hayat bilgisine sahip olan insanlar için anlatacam şimdi diyeceklerimi.

    huni ile bir şişeye bir şeyler doldurmaya çalışanınız olmuştur eminim. hiç böyle bir şey denemediyseniz bile aklınızda canlandırmanız kolaydır. şimdi size canlandırmaya yardımcı olması için aktörlerimizi tanıtayım.

    1) huni: https://3.bp.blogspot.com/…ru2j5kxem/s1600/huni.jpg

    2) damacana: http://www.pasabahcemagazalari.com/…large/14804.jpg

    diyelim ki elinizde bir damacana dolusu benzin var ve bunu bir arabanın deposuna boşaltacaksınız.

    huniyi benzin deposunun girişine koydunuz. damacanayı sırtladınız. boşattınız damacanadaki benzini huniye foşşş diye.

    ne olur? eğer çok fazla benzin dökerseniz huniye, bir kısmı huninin ağzından (dar kısmından) aşağı doğru dökülür geri kalan kısmı yukarıda huninin geniş kısmında birikmeye başlar. siz hiç istifinizi bozmadan aynen benzini huniye dökmeye devam ederseniz hunide de benzin aynı şekilde birikir birikir ve en son huninin geniş kısmının kapasitesi aşılınca taşar.

    biz aslında bunu akıl edebilirdik en baştan ki eminim siz de akıl edip ben bunları yazarken " foşş diye dökülür mü lan o mal mıyız" demişsinizdir. huniye benzini damacanadan yavaş yavaş dökersiniz değil mi? neden?

    damacanadan birim zamanda huniye gelen benzin ile huniden depoya birim zamanda akan benzin eşit olsun diye. eğer bizim yukarıdaki örnekte olduğu gibi foşşş diye dökerseniz benzin birikir demiştik hunide. neden birikti çünkü birim zamanda huniden depoya giden benzinden daha fazlasını döktük damacanadan. peki damacanayı çok çok az eğip çok çok az benzin dökersek ne olur? huniden depoya birim zamanda giden benzinden daha az benzini huniye yollamış oluruz. bu durumda normalde depoyu doldurmamız 5 dakika sürecekse biz bu süreyi 10dkya falan çıkarırız.

    bu örnek sanırım kafamızda artık yer etmiştir. şimdi diyeceksiniz ki biz deli miyiz neden hunilerle bu kadar haşır neşir olduk. deli değiliz ama birileri tam bir çılgın.

    şimdi size müthiş bir görsel göstereceğim ve yukarıdaki örneğimiz dışında başka bir mühendislik bilgisi falan kullanamadan trafik sorununa çözüm arayacağız. en azından mevcut çözümü analiz edeceğiz. söz verdiğim gibi yukarıdaki örnekteki bilgilerden fazlasını istemiyorum sizden.

    madem başlık istanbul trafiğinden ve en çok bahsi geçen mevzu köprü geçişleri gelin 2. köprünün avrupa-anadolu geçişini inceleyelim.

    aşağıdaki fotoğrafa bakın:

    http://s4.postimg.org/66weka87h/fsm_trafik.jpg

    az önce örnekte bize yardım eden aktörlerden birini gördünüz mü? göremediyseniz araçların avrupa-anadolu geçişinde nerelerde yoğun olduğuna bakın. köprü üzerine pek yoğunluk yok ama bir yerlerde araçlar yoğun. yine göremediyseniz ben paint terk halimle size yardımcı olmaya çalışayım.

    http://s27.postimg.org/…dwqhudkj/fsm_trafikhuni.jpg

    bu bizim az önceki örnekte bahsettiğimiz huni.

    nasıl benzini foşş diye doldurursak huninin geniş kısmında birikiyorsa benzin, aynı şekilde köprüye (huninin ağzının dar olduğu kısma denk) araçları foşş diye yollarsak araçlar gişe bölgesinde ve arkasında (huninin geniş kısmına denk) birikirler.

    gişe sayısını arttırmanın köprü trafiğini rahatlatacağını düşündüler. inanılır gibi değil. bu mantıkla yan yana 200 gişe falan yapsak hiç sorun kalmayacak. o köprüde 3 şeritlik yol varsa o köprüye 3 şeritten fazla bir trafik bağlanırsa köprünün arkasında kuyruk oluşması kaçınılmazdır.

    bakın biz beraber bu sonuca ulaşırken yüksek özellikli bilgisayar analizlerimizi falan kullanmadık. günlük hayattan edinilen bazı basit bilgileri kullandık.

    bir başka huni daha görmek ister misiniz?

    buyrun sizi şöyle alalım:

    http://s11.postimg.org/441zuh2wz/huni2.jpg

    bunu tem boyunca da d-100 boyunca da sık sık görürsünüz. neden görürsünüz çünkü planlama yok.

    öyle zırt pırt katılımlar koyarsanız bu yollara elbette ki darboğazlar oluşacaktır. zırt pırt katılım koymaktan başka çare yok türkiye'de. neden? çünkü oraya o yol yapılırken bir de stad yapılacağı belli değildi dibine. sonra yolun dibine iki tane hayvan kadar toplu konut yapıldı, hastaneler, avmler falan derken her yerden bağlantı gerekti .çünkü o toplu konuta toplu taşıma az ya da hiç yok. dolayısıyla adam kendi arabasını kullanmak istiyor, zort diye tem'e bağlanamayacaksa niye gidip tem kenarından ev alsın adam. mütahit bastırıyor, yeni bağlantılar açılıyor. müthiş bir planlama. bunun gibi planlama eksikliği ile dolu bir ton nokta var. maslak-levent bölgesinin alışveriş merkezleriyle doldurulması gibi. çok kısa mesafe içerisinde, sapphire-özdilek-lanyon-metro city- zorlu var biraz uzaklarında istinye park, mecidiyeköy taraflarında astoria-cevahir- profilo var. 9 tane alışveriş merkezi saydım size küçük bir alana sıkışmış.

    peki o yolların mevcut talebi bile karşılayamayacağı bir halde buralara 9 alışveriş merkezi yapmak nedir?

    hadi bunlar sorun değil. çünkü bir çoğuna artık metro gidiyor. hiç yeryüzüne çıkmadan metro geçişleriyle bir çoğuna ulaşıyorsunuz da başakşehir tarafındaki alışveriş merkezlerini ne yapacağız? oradaki toplu konutların yollarını ne yapacağız? orada ev alan adama bırak arabanı kardeşim trafik oluyor diyebilir misiniz?

    bu plansızlık mevcut belediyenin tek başına hatası değil. bu plansızlık en az 30-40 yıllık bir plansızlık. mevcut belediyenin eğer gerçekleştirebilirse metro hamleleri oldukça mantıklı. en azından güzergah seçimleri çok doğru. mahmutbey-mecidiyeköy gibi bir hat bana kalırsa rüya gibi. yapımı da başladığına göre biter elbette bir ara. bunun dışında halkalıya kadar metro götürülmesi, bunun uzantılarının başakşehir ve bahçeşehir'e uzatılması ihtimali konuşuluyor. başakşehir kısmı tamamlandı benim bildiğim kadarıyla ve bayağıdır kullanılıyor. bahçeşehir kısmı da üçüncü havaalanı işi ile tamamlanacak sanırsam.

    bu bahsedilen metro hatları trafiği çözecek mi hayır. çözmesin zaten öyle bir derdimiz olmamalı. ama şu sorunu çözebilmeli. bahçeşehirdeki adam arabasını kullanmaya gerek kalmadan metro ile istediği yere ulaşabilmeli. hem avrupa yakasına hem anadolu yakasına. ama metro varken kendisi hala arabasını kullanıp trafikte cebelleşmek isterse bu da kendi tercihi. şehrin merkezi kısımlarına girişe bir ücretlendirme getirilir. bu durumda taksim beşktaş ya da tarihi yarımadaya illa kendi arabasıyla girmek isteyenler bu ücretleri öderler.

    özetle trafik sorununu sadece tek bir sebebe bağlamak mantıklı değil çözüm de getirmez. artık istanbul'u yeniden planlayıp 20 milyona yaklaşan nüfusu 3 milyona falan da indiremeyeceğimize göre çözümü mevcut duruma göre üretmemiz lazım. mevcut durumda bireysel arabalarıyla hareket etmek isteyenlerin yolculuk kalitesini arttırma girişiminden vazgeçilmeli, üçüncü köprü ya da tüp geçit gibi projeler bırakılmalı ne kadar bütçe varsa hepsi metro yapımına harcanmalı. üçüncü köprü de açılsa beşinci köprü de açılsa, köprünün girişindeki gişe sayısı 800e de çıksa çözüm olmayacak. ama insanlar mevcut durumda arabaya mecbur. metrobüs zaten şu anda kapasitesinin üstüne çıktı. iş çıkışlarında ara duraklardan binmek işkence. sen bu durumda adama arabanı bırak metrobüs kullan diyemezsin. ya da arabanı bırak evden işe 1 vapur 3 otobüsle git diyemezsin. ne kadar benzin parası da ödese ne kadar trafik de çekse 2-3 otobüs vapur falan değiştirmeyi göze almaz çoğu insan ve haklı da.

    metrobüs ciddi bir hataydı mesela, belediye başkanı çıkıp dese ki biz bir bok yedik metrobüs yaptık ama buraya metro yapaydık daha iyi olurdu, o zaman gram bir şey diyemem. çünkü bir insanın hatasını, kötü yanını görmesi demek onun gelişim için ilk adımı atması demek. fakat körü körüne hala metrobüslere yatırım yapmak, metrobüs hatlarının uzatılmasını sağlamak çok daha büyük zararlar verecektir ileride. şimdiki haliyle bile mevcut talebi karşılayamayan (iş çıkışında ilk gelen otobüse binemeyip ikinci hatta üçüncü otobüsü beklemekten bahsediyhorum) bu sistemin nüfus artışıyla daha da içinden çıkılamaz bir duruma geleceğini söylemek yanlış olmaz. kaldı ki burada yapılacak olan bir metro hattının diğer hatlarla bağlantısı da metrobüse göre çok daha kolay olacaktır. gayrettepe istasyonu bir aktarma noktası olur. gayrettepe'ye hem taksim yönüne giden hem de bakırköy yönüne giden metro gelir. isteyen istediğine biner. böylelikle metrobüsten çık hayvan gibi yol yürü merdivenler in çık, yürüyen bantları kullan sonra metroya ulaş derdi de biter.

    son olarak bir de bilgi teknolojilerinin bu kadar muhteşem geliştiği bir dönemde bunlardan yararlanmamak da ciddi bir hatadır. sen eğer bugün herkesin elindeki cep telefonuna sağlıklı veri gönderemiyorsan bu nimetten yararlanamıyorsun demektir. sağlıklı veriden kastım ne?

    ibb cep trafik uygulaması ile rota planlayıp mevcut trafik durumuna ve beklenen trafik analizine göre bu rotayı ne kadar sürede alabileceğiniz bilgisi buna bir örnektir. bunun yerine kırmızı ve yeşil iki renk var uygulamada. kameraların yarısı çalışmıyor. sadece ana arterlerden veri alınıyor, aynı güzergah için bir metro öneremiyor. halbuki adama şöyle bir bilgi sunsan cuma akşamı;

    senin girdiğin iki nokta arasında tahmini yolculuk süreniz 88 dakika ve tahmini yakıt masrafınız 2.7 lira.

    aynı güzergahı şu otobüs ve şu metro kombinasyonuyla 70 dakika ve bilmem kaç liraya gidebilirsin.

    şimdi adam bu veriye sahip olsa belki arabasıyla çıkmayacak. sen ne yapıyorsun kırmızı veriyorsun adama. tamam da ne kadar sürecek bu yolculuk? kırmızı da ne kadar kırmızı bu zıkkım? alternatif üretemiyorsun da üstelik. sadece adamın çekeceği işkenceyi gösteriyorsun adama. adamın o kırmızıya bakıp alternatif üretmesini bekliyorsun. bu anlattığım şey çok zor bir şey değil de ha. 3. sınıfta okuyan bir elektronik mühendisliği öğrencisi ile bilgisayar mühendisliği öğrencisini çağır yaparlar bunu. hadi başlarına da bir iki doktora öğrencisi falan koyalım. ceplerine harçlıklarını verirsin 1500-2000 tl aylık. onlar mutlu, kullanıcılar mutlu. sonra seçim meydanında bangır bangır anlat işte. al sana oy patlaması.

    ama onun yerine kavşak açtık dersin ancak millet de ne boka yarar kavşak bilmeden alkışlar. kavşakların trafiğe nasıl berbat bir etki yaptıklarını bilseler alkışlayıp sana oy vermezler ya neyse.
hesabın var mı? giriş yap