• başka şehirden gelen misafirleri "hadi gezdireyim seni" deyip avm'ye götürmek.
  • otobüs sırası diye bir şeyin olması. çok şaşırmıştım ilk gördüğümde, "bu insanlar neden sıra olmuş?" diye sormuştum da bana "nolmuş ki, onlar otobüs bekliyorlar" demişlerdi. hiç unutmam iki dakika boyunca içten içe ağladım kendi halime.
  • söğütözü'nde, armada'nın karşısında hala yıkılmayan çelik yığını.
  • okuduğumda istanbulluların istanbul'da değil aslında stockholm'de yaşadığını anlamış olduğum enstantaneler. yahu kimi kandırıyorsunuz allasen? yemin ediyorum kendimden şüphe eder oldum. geçen yıl boyunca metro kullandım, ne vodafone çekiyordu ne turkcell. şimdi şimdi başlamış çekmeye, eyvallah. dedim acaba ben mi beceremiyordum çektirmeyi, bir düğmeye filan mı basmamız gerekiyordu?
  • en işlek caddesinde bile saat 23:00'dan sonra insan kalmaması. ilk gittiğinizde gerçekten burası bir memur şehri diyebiliyorsunuz. sigaraya ateş arasan isteyecek adam yok lan öyle bir şehir.
  • hassasiyetleri.

    şöyle ki, 2 sene önce ankara'ya gittiğimde kuş gribi ya da domuz gribi salgını vardı tüm dünyada. ben de o sıralar üşütmüşüm biraz, arada hapşırıyorum filan. normalde istanbul'da hapşırdığımda kimse tepki vermiyorken, ankarada metro da bir hapşırdım, insanlar kaçıştı resmen civarımdan. zaten insanların yarısının yüzünde maske. bana "ne işin var insanlar içinde, git evinde yat, iyileş, bize de bulaştırma hastalığını" bakışı. kendimi çok kötü hissetmiştim sözlük.
  • düğünümden sonra eğlence olsun diye, yol kenarına arabaları çekiğ misket oynamıştık. istanbuldan gelen arkadaşım, ciddi bir şekilde gözlerini fal taşı gibi açmış, ağız bir karış...
    ne oldu hacı dedim, "olm biz böyle şeyleri youtube dan izliyoduk gerçek mi diye" dedi.
    aynı arkadaşla, biz istanbula gittikten sonra 1-2 hafta "la" ve "bebe " yi ağzından düşüremediğinden, arkadaşları dalga geçiyormuş.
  • - bir hitap şekli olarak bebe kelimesini kullanmak. lan neyi garip olm bunun, bildiğin bebe işte. biz angara bebesiyiz.
    - sınırları içinde deniz olmamasını hiç yadırgamamak. denizsiz de yaşanıyor olm, umrumuzda değil yani.
  • ankaralıların oldukça yavaş yürümesi. bir istanbullu ankara kalesinden atakuleye 20 dakikada yürüyebilir.
    bir ankaralı gariban ise biner 413 e gene de istanbulludan sonra varır atakuleye.
  • - kırmızı ışıkta sağa dönülmesi
    - aynı iş yapan dükkanların genellikle bir arada bulunması
    - otobüs geldiğinde tüm bekleyenlerin otobüse binmemesi, oturmak için beklemeye devam eden insanların olması
    - düzgün otobüs sıralarının olması
    - ulaşımın en uzak yere max 45 dk sürmesi
    - aşti (genel olarak garipsiyorlar neyi varsa sanki)
    - ankaray ve metroda telefon çekmemesi

    biri de geçen gün "metro ve ankaray var, ikisine de aynı kartı kullanıyosunuz öööle mi?" dedi. yuh artık. bence garipsediğinden değil de cahilliğinden dedi.

    ps: yemekseverkisi diyor ki; "istanbul'da zaten tüm ulaşım araçları için aynı kart kullanılıyor."
    demek ki bunu bana söyleyen adam aslında yozgatlı ama istanbullu ayağına yatıyor. kendisi sözlük yazarı bu arada. şimdi çemkirir bana, neyse ki deşifre etmedim dua etsin. *
hesabın var mı? giriş yap