• istanbulda yogun kar yagisi nedeniyle yapilmasi zaruri olan eylem, uygulanmadigi takdirde ofiste mahsur kalmak sozkonusu olabilir.
  • bazi durumlarda mesai bitimini beklemeden cikmak anlamina gelebilecegi gibi, yogun tempoyla calisan insanlar icin isten erken cikmak gece yarisindan once isten cikmak anlamina da gelebilir.
  • her gün çıktığın saatten önce işlerin bitmesi, müdürün olmaması yada o akşam toplantı yapmayacağını söylemesi üzerine gerçekleşen durumdur. önce bir şaşkınlık yaşanır gitsem mi diye.eger yaz aylarındaysa bu durum ve güneş daha batmamışsa hemen kendini dışarı atmak istersin. fakat ilk çıkan olmaya cesaret edilemez hiç bir zaman sürekli öbür personele gaz verilir; onlardan birini çıkmasıyla bir anda işyeri boşalır.güvenlik görevliside kıllık yapıp işyerinden ayrılmayanların gözüne bakar boşalsa şurasıda kapıları kapatıp gitsem diye. güzel bir şeydir ara sıra yapmak gerekir.
  • iş hayatının yarattığı dilin bir parçası. kişi aslında zamanında çıkmaktadır fakat haftanın çoğu günü normalden 1-2 saat “geç” çıktığı için normal çıkış saatinde çıkınca erken çıkılmış gibi algılanır. iş arkadaşları ve patron “ooo erkencisin bugün” şeklinde imalı laflar ederler. bu lafın altında yatan “10-12 saat çalışsana kardeşim, nereye gidiyorsun? ”dur. bundan dolayı kişi gereksiz yere kendini suçlu hisseder. halbuki hiç gerek yoktur, el kol sallanarak çıkılır ve dışarıda da bir hayatın olduğu anlaşılır.
  • sürekli fazla mesai yapan biri* için 'işten normal saatte çıkmak' ile aynı anlamı taşıyan kelime öbeği
  • aksam olsa da eve gitsem diye beklerken gerçekleşebilen mucize.
  • okuldan erken cikinca kendini kelebek gibi hafif hisseden insanlara, bi 10 sene sonra ayni duygulari hissettiren olay.superdir.ozellikle de cuma ise.
  • rutinin bozulması sebebiyle, insanın bu işte bir yanlışlık var demesine neden olabilecek durumdur.
    özel bir işinizi halletmek için, işten öğlen çıkıp, işinizi düşündüğünüzden erken bitirdikten sonra, kafayı kaldırıp etrafa bakılması sonucunda, yeni bir oyuncak sahibi olmuş çocuk sevinci ve şaşkınlığı içine düşülebilir.
    öğle vakti, insanların kadıköyde sokağa atılmış masalarda kahve içtiğini görüp, hayvanat bahçesinde gezen insan tavrıyla uzaktan bakarsınız. sonra canınız çeker, oturur, bir orta kahve de siz söylersiniz. insanlar geçer önünüzden, sabah saatlerinden farklı olarak kimse koşmaz. insanlar ağır adımlarla, sohbet ederek, o anın gevşekliğini sonuna kadar yaşayarak yürür. siz şaşkın bakarsınız. doğal çevrenizden, ofisin dört duvar, üç penceresinden uzakta, tekinsiz ama çekici bir yerde olmak aklınızı çeler. ‘’bu insanlar neden işte değil, niye sadece ben çalışıyorum, ben de burada oturup kahve içmek istiyorum, tamam lan, ofise gidip istifayı veriyorum’’ gibi fantastik fikirler dolanır kafanızda. sonra içtiğiniz kahve için önünüze bir hesap gelir ve anlarsınız neden çalıştığınızı.
  • (bkz: süzülmek)
  • daha önce yaşamıyormuş da o an hayata karışmış gibi hissetmeye sebep olur, esnaf olup dükkan önünde tavla atmaya, çay söylemeye, komşu esnafa dükkanı emanet edip bir koşu biryerlere gidip gelmeye özendirir insanı.
hesabın var mı? giriş yap