• (bkz: nato/#137549858)
    türkiye'ye karşı düşmanlıkları geçmişten günümüze devâm ediyor. eğer takiyyeyle yalan dolanla oldubittiye getirerek bir şekilde nato'ya kapağı atarlarsa, ikinci yunanistan'ı karşımıza alacağımız anlaşılıyor. isveç'i yöneten elitlerin/kraliyetin küresel sermâyeyle doğrudan bağlantıları bulunduğundan bir şekilde bunlara şemsiye olmak isteyecekler. sonuç olarak nato ve batı, artık türkiye'ye dar gelmeye başlıyor ve tıpkı avrupa birliği projesinin amaçladığı gibi bizi de tektipleştirmeye ve millî menfaâtsizleştirmeye çalışıyorlar. batı'yla yaşadığımız sorunların temeli aslında bu gerçeğe dayanıyor. ya kendi menfaâtlerimizi savunarak ya da batı'nın taleplerini yerine getirerek yola devâm edeceğiz. her iki şekilde de türkiye'yi aydınlık günlerin beklemediği ve bunun siyâset üstü nedenlerden kaynaklandığı âşikâr.

    türkiye, gayrimillî odaklar tarafından pragmatist ve günü kurtarmacı bir anlayışla doğru dürüst yönetilemediği ve dolayısıyla güçsüz düştüğü için bu kadar çok sıkıntı çekiyor. hâlbuki atatürk gibi dirâyetli ve irâde sâhibi millî bir devlet erkiyle yoksul olsak da ne kadar güçlü olduğumuzu ve durduğumuzu hatırlamalıyız. devlet, artık vatandaşı için vâr olduğunu hatırlamalı.
  • yıllarca savunma harcaması yapmamaları sebebiyle oluşturdukları maddi refaha aldanıp kendilerini dev aynasında gören küçük ülke.

    medenilermiş, refah yüksekmiş, insanları çok mutluymuş, yok amanında aman ne çıtır başbakanları varmış, savunma bakanları bir çocukmuş falan filan..hepsi yalan, yalan değilse bile tamamen şartların ve coğrafyanın kendilerine sağladığı imtiyazlar. ruslar biraz kapıya dayanır gibi oldu, götü başı nasıl dağıttıklarını hepimiz gördük. nato kapılarında ağlamaya başladılar, bunlar ortadoğu'da olsalar isveç diye bir devlet 3 ay yaşamını sürdüremez.

    bir de utanmadan sıkılmadan, "büyük devletler de bizim arkamızda, türkiye kabul etse kendisi için iyi olur" falan demezler mi.. bu insanoğlu arkasına aldığıyla neden bu kadar övünür anlamış değilim, hele ki söz konusu bir devlet olunca!

    kim büyük kim küçük siz de anlayacaksınız, tıpkı tarihinizdeki en büyük kral olan "demirbaş şarl" gibi.
  • gerçek isveç bu değil.
  • aha buraya yazıyorum, isveç de finlandiya da nato'ya girecek...
    türkiye'nin bunun engelleyebileceğini düşünen varsa saftır!

    bütün batı dünyası rusya'ya karşı birleşmiş ve atacakları en büyük gol bu üyelik iken bunu durdurmaya çalışana önce "hadi biraz taviz verelim kabul edin, uzatmayın" derler. o da pkk'yı terör örgütü olarak tanımak olur.

    daha da uzatırsak konuyu isveç ve finlandiya ile değil abd ile görüşürüz. çünkü bu proje direkt abd projesi.

    bir de bizim askerimiz neden sizin için savaşın diyen kafası güzeller var.
    bu ülkeler türkiye'nin değil amerika'nın askeri gücünü istiyor!

    "finlandiya ve isveç'in nato üyeliği çözülür; türkiye yine kriz çıkaran ülke oldu"
    https://t24.com.tr/…nato-cikisinin-amaci-ne,1034693

    ''bu tür pazarlıklar benim bildiğim kadarıyla kapalı kapılar ardında yapılır''

    tükiye finlandiya cumhurbaşkanına telefonda olur deyip basına "olumlu karşılamıyoruz" diyerek ne elde edecek?
    iç politikada biraz oy mu?
  • görünür sebep teröristleri ağırlayan isveç ve finlandiya olsa da arkaplanda rusya'nın olduğu aşikar. çıkarlarımız rusya'dan yana olduğu açık seçik ortada.
  • türkiye'nin isveç'i nato'ya alması için önerdiği şartlar asıl beni hayalkırıklığına uğratan. 17 tane aranan pkk bağlantılı önemsiz şahsın iadesine karşılık koca bir ülkeyi nato'ya almayı kabul ediyormuş haşmetli asrın lideri. bir defa da demiyorlar ki lan şu milletin insanları için bir şeyler isteyelim. iste yahu eline koz geçmiş hazır de işte kıbrıs konusunda bize olan tavrınızı değiştirin de mesela. gümrük avantajı istiyoruz de, size mal ihraç ederken gümrük serbestisi istiyoruz de. vatandaşın götünde ayı bağırıyor ekonomik sıkıntılardan. sokayım 17 tane pkk'lıya banane lan pkk'lıdan. o 17 terörist türkiye'ye gelse vatandaş ne kazanacak? 17 tane scania kamyon istesek daha iyiydi amk. bu arada 17 kişi için bile mırın kırın ediyor isveç, öyle al tamam hadi demiyor. halbuki daha etkin ticaret istese türkiye, daha yakın olalım dese, daha uzun vadeli menfaatleri koysa masaya bu kadar problem olmayacaktı. zaten başından beri 50 senedir türkiye pragmatik davransa dış politikada bunlarla ortada bir terörist aldın verdin meselesi olmayacaktı. anlayamadı türko kafalar.

    tam bir kezban bu ülke diplomasisi. yılmazı meseneden sileceğsin diyin tam olsun. negatif bakıyoruz diyip başta yok dedi erdoğan. tavra bak ya. desene açık açık sıkıntılarımız var çözsünler kabul edelim. açık ol net ol. alırlar nato'ya isveç'i hiç merak etmeyin benim üzüldüğüm nokta bundan hiçbir kazanım elde edilemeyecek olması.
  • dönem dönem ekşisözlük iyi isveç yapıyor. analizler, çıkarımlar birbiri ardına akıp ne yazılsa debeye giriyor. ben de 13 yıldır yaşadığım, paralı/gönüllü pek çok işte çalışıp, türkiye'de şans bulamadığım kadar farklı sosyal ortamlarına girip çıktığım ülkeyi silbaştan öğreniyorum. çoğunun gerçekdışılığına anlam veremiyorum, bazen de türkiye-isveç paradigma farklarının arasındaki uçurumu anlamama yardım ediyorlar. en nihayetinde insanların saçmalama patternini çıkarttım ve paylaşmak boynumun borcu:

    isveç'e dışardan bakan biri, isveç'e gelen bir göçmen ve isveçli popülist milliyetçi* kendisini kısa süre içerisinde benzer konumda buluyor: isveç, güzel, soğuk, oldukça gelişmiş, lakin anlam veremediği bir salaklıkla yönetilen, her şeyin göz göre göre yanlış yapıldığı bir ülkedir. ülkenin yakında tepetaklak gitmesi kaçınılmazdır. konuşmalarda bahsi geçen tüm sistemler yıkılmak üzeredir. sağlık sistemi çökecek, emlak balonu patlayacak, emeklilik sistemi ekonominin geleceğini mahvedecek, göçmen politikası yüzünden ortada isveç kültürü kalmayacak, polisin gevşekliğinden asayiş bozulacak, sosyal adalet kotaları ve cinsiyet eşitliği zorlamaları şirketlerin çalışmasını engelleyip piyasaları çökertecek... aman allahım! herregud!

    10 seneyi aşkındır arkadaş muhabbetlerinde, whatsapp gruplarında, kızgın sağcı youtuber videolarında, reddit forumlarında ve tabi ki ekşisözlük'te hep bunu okuyorum ve elim ayağım titreyerek kontrol ettiğimde ne çöken bir sistem, ne işini göçmenlere kaybetmiş bir isveçli, ne patlamış aşayiş, ne tepetaklak olmuş bir ekonomi, ne de yokolmuş bir kültürle karşılaşmıyorum. isveç, sosyal gelişmişlikte, ekonomik kalkınmada, pasaport değeri ve yaşam kalitesi karşılaştırmalarında hala dünyanın en önde gelen ülkeleri havuzunda duruyor çok şükür. sokağa adımımı attığımda hayatın kötüleşmekte olduğunu hissetmiyorum. tüm dünyadaki ekonomik dalgalanma, covid salgını, mülteci krizi isveç'i diğer kuzey avrupa ülkelerinden daha fazla vurmuş değil. üstelik covid kısıtlamalarını daha az uyguladığı ve daha fazla mülteci aldığı halde!

    peki bu nasıl olabiliyor? nasıl ha çöktü ha çökecek denilen onlarca sistem bunca zamandır yan yana durabiliyor?

    --------

    her şeyden önce, türkiye'de kullanılan kelimeler, kurumlar ve kavramlar isveç bağlamında aynı şeye tekabül etmiyor. örneğin “sendika”, devletle ilişkisi dikkate alındığında, iki ülkede başka anlama geliyor çünkü en başta “sosyal demokrat” aynı şey değil. entrilerde geçen “polis” her zaman bizim türkiye'den veya amerikan filmlerinden bildiğimiz polis değil. o polis sokakta görünmemeye çalışıyor. ”emlakçı” başka bir iş yapıyor, çünkü evler açık artırmayla satılıyor. ev kiralama yine kendi içinde alt dallara ayrılan bambaşka bir dünya. “düşünce özgürlüğü” türkiye'de istediğini söyleyebilme sanılırken, isveç'te (dünyanın en özgür ülkelerinden birinde) herhangi bir ayrımcı söylemde bulunmanın sosyal ve yasal anlamda ciddi geri dönüşü olabiliyor. gazeteler suçluların etnik kimliğini, cinsel yönelimlerini yazamıyor. solcuların tabiriyle “faşistin sokakta konuşma hakkı yok”. devlet tarafından kutsanan birim “aile” değil “birey”. dolayısıyla da kanunlar bireyi koruyacak şekilde yapılıyor. bu da dolaylı yoldan erkek/kadın rollerini ekonomik, yasal ve sosyal anlamda silikleştiriyor. "insan fıtratı" hukuk karşısında calışmıyor. daha uzar gider...

    eğer bu kavramlara türkiye'de türkçe atadığınız değerlerle akıl yürütürseniz, yaptığınız çıkarımın saçmalığına şaşırıyorsunuz. bu farklılıkların hepsi bir araya geldiğinde bambaşka, ancak kendi içinde kavranabilecek ve eleştirilebilecek bir sistem oluşturuyor. içerisindeki elemanlardan bir tanesini çekip, türkiye bağlamına alıp işletemiyoruz. ya hemen çöküveriyor, ya da gerçek olamayacak kadar güzel tınlıyor, çünkü kültür aynı değil, eğilimler aynı değil, yasalar aynı değil, kurumlar aynı değil ki kelimeler aynı anlama gelsin.

    bir de saçmasapan sosyal medya hesaplarından gelen, sadece sizi manipüle etmek için yapılmış haberleri sanki her gün her yerde oluyormuş gibi kabul ettiğinizi düşünün. nereye varıyoruz?

    sözlük üzerinden bir gün bana mesaj atan bir akademisyen stockholm'den kabul aldığını, okuduğu bir kaç haber sonrası buradaki hayat güvenliğinden endişe ettiğini söylemişti. sokağa adım attığı anda g.tünü keseceklerini düşünüyordu. adam mecidiyeköy'de oturuyor ve stockholm'deki hayat güvenliğinden korkup gelmeyecek kadar gerçeklik algısı çarpılmış. delilik resmen.

    --------

    isveç'te herşeyin süper işlediğini iddia etmiyorum tabi ki. rahatsız olduğum ve sürdürülemeyeceğini düşündüğüm şeyleri sıralasam kim okuyacak bunu dersiniz. tek iddiam: eğer bir sistem çökecekse bu kendi dinamiği içerisinde gerçekleşecektir ve türkiye perspektifinden üretilmiş hiçbir düşünce bunu öngöremeyecektir.

    öngörürse götümü keserim.
  • türkiye nato konusunda taş koyunca konuşmak üzere başbakanları isvecden ayrılmış. hayır türkiye'ye gelmiyor niye öyle düşündünki? saf mısın? başbakanları amerikaya doğru yola çıkmış ülke.
  • bu birinci dünya ülkelerinin şımarık halkları alışmışlar hayatta her istediklerinin olmasına. önlerine herhangi bir pürüz çıkınca da böyle elinden şekeri alınan çocuklara dönüyorlar. aynen kardeşim aynen, sizin pembe götünüz güneşte esmerleşmesin diye türk askeri gelip sizin için şehit olacak. bu sırada sizin için ölen türk ordusunun düşmanı olan teröristleri de beslemeye devam edeceksiniz. niye? çünkü siz birinci dünya ülkesisiniz. dünyanın geri kalanı sadece sizin için yaşıyor, sizin için çalışıp sizin için ölüyor. hiç de önemli değil onlara ne oldukları. yeter ki o pembe götünüz güneşte kalmasın.

    sırf şunların bu çaresiz hallerini görmek bile bana keyif veriyor. isveç halkına rus ayısı karşısında bol şans diliyor ve en içten dileklerimizi gönderiyoruz. bıçak kemiğe dayanınca profillerimize isveç bayrağı filtresi koyarız gerekirse. hadi siktirin gidin şimdi.
  • böbreklerini satacak olan üstteki yazara tavsiye; buna gerek yok uçak biletin borçla alıp siktirolup gidebilirsin. her gün uçak var. indiğinde de pkk lıyım falan dersen zaten sana yardım edeceklerdir. ama döneyim dersen o sıkıntı olabilir.
hesabın var mı? giriş yap