• rahat batıyor adamlara resmen.

    hayatla cebelleşmek gibi bir dertleri olmadığından böyle manyaklıklar yapıyorlar. bizim buradakiler de yaşadıkları hayat yüzünden ve yasakçı zihniyet yüzünden kafayı yiyorlar ondan yapıyorlar.

    kısaca alayınızın amk.
  • kusura bakmayin savunmuyorum dunyanin her yerinde boyle zirvaliklar olur elbette.. ama turkiyeyle istemsizce kiyaslayinca laf etme hakkini kendimde bulmuyorum..
  • çocuk istismarı ile aynı kategoride olan eylem.

    her fırsatta, bunlar çocuk, ama bunlar daha çocuk diye bağıran tayfayı görmek istediğim başlıktır. evet bunlar çocuk ve bu tür yönlendirmeler kesinlikle istismardır.

    (bkz: çocuk istismarı)

    ondan sonra kıyamet kopunca waavvvwww!
  • yazik o cocuklara.

    ayriyetten isvec'te butun okullar bu sekilde degil , bir kiz ve bir oglum var. gittikleri anaokulunda böyle bir ortam mevcut degil.
  • beni şaşırtmayan durum. asıl komik olan dünyanın dört bir yanındaki feminik arkadaşların ve sosyal adalet paladinlerinin tepkisi.

    erkek bir çocuğun tüm cinsiyet algısı yok ediliyor, dişi bir birey muamelesi görüyor, etek giydiriliyor. buraya kadar bu arkadaşlar için hiçbir sıkıntı yok. ama aynı hareket bir kız çocuğuna yapılsaydı oooouuuuuvvvv.

    sadece çocuk istismarı değil aynı zamanda çocuğun erkek oluşu dışında herhangi başka bir sebep içermemesi yüzünden sike sike nefret suçudur.

    sonra muhabbeti dönünce "biz qadın erkeq eşitliqini sawunuyorz yhaaaaa .s" hassiktirin lan oradan.

    sosyal adalet bu dünya üzerinde var olmuş en iki yüzlü konsepttir.
  • entry'nin editleri kendisinden önemli konuma geldiğinden yerleri değiştirilmiştir. yukarıdaki videonun başına üstünkörü göz atmıştım ilk entry'i yazdığımda. çocuğa pembe çorap giydirmişler bu çocuğun seçimi mi diye bir mesaj aldım. eğer ki değilse ilk editte belirttiğim gibi istismardır. çocuk pembe giymek istersen maviye zorlamak istismar olduğu gibi, mavi giymek isterken pembe giydirmek de istismardır. sizin anlamadığınız şu. esas olan karışmamak. zorlamamak. baskılamamak.

    cinsiyetsiz yetiştirmek demek çocuğun cinsiyetini değiştirmeye zorlamak degildir. ay biz kız bekliyorduk deyip erkek çocuğa zorla etek giydirmekle, erkek adam bebeklerle oynamaz deyip çocuğun istediği gibi davranmasını engellemek aynı şeydir ve çocuk istismarıdır. bizim ülkemizde ikinci tip oldukça yaygın bir istismardır. cinsiyet zaten doğuşla bellidir. cinsiyetsiz çocuk yetiştirmek demek, çocuğun cinsel yönelimine karışmamak demektir. eğer bir erkek çocuk barbie bebekle oynamayı kendi istiyorsa, arabalar yerine o oyuncağı almak istiyorsa buna engel olmamaktır. çünkü bu çocuğun kararıdır. adı üzerinde o bir çocuk. ileride bak nasıl assslaaan gibi evlat doğurdum diyebilmek için bir çocuğa olmadığı bir şeyleri empoze etmektir yanlış olan.

    al şunu bir izle ya. https://www.youtube.com/watch?v=e0v_idyvjco eğer buradaki çocuğun ailesi bu çocuğu dövseydi, hayır erkek adam böyle olmaz deseydi işte size istismar olurdu!

    (bkz: #70490701) sana gelince. güç var kardeş. ışıd eşcinselleri uçurumdan aşağı atıyor mesela. iran feminen erkekleri ya da maskülen kadınları vinçlerde sallandırıyor. (bkz: yallah iran'a)(bkz: yallah arabistan'a)(bkz: yallah hilafetine)

    --------------------------------
    edit1: öncelikle farklı bir görüşe karşı nasıl eleştiri yapılabilmesi gerektiğini bilmeyen insanlara cevap verme gereği duymaktan hüzün duyuyorum.

    bu insanlar neden intihar ediyor biliyor musunuz?(bkz: #70490701) tam olarak bundan dolayı işte insanlar intihar ediyor. tam olarak bundan dolayı kendileri olamıyor. çünkü cinsiyet değiştirmeyi seçmiş insanlara haketmiş olsalar dahi iş vermiyorsunuz. çünkü eğitim almak için okula gitmek istediklerinde "erkek" gibi olmadığı için zorbalığa başvuruyor, bunu teşvik ediyorsunuz. istiyorsunuz ki çocuklarınız da sizin inandığınız kültürün inandığınız dinin onlar için çizdiği kalıplarda yaşasınlar. istiyorsunuz ki kadınlar geri planda dursun evde çocuk baksın. erkek evin reisi olsun.

    o göç etmek için her türlü yolu denediğin ülkelere gitme sebebin bu işte senin. saygı. burda muhalifsin ya da değilsin saygı bekliyorsun ama görmüyorsun. gitmek istiyorsun. ama sen kendin en başta hoşuna gitmeyen hiçbir şeye saygı göstermiyorsun! bu yüzden uyum sağlayamacaksın, bu yüzden sonra gelip buralarda imi bizi ikinci sinif vitindiş yipiyirlir diye ağlacaksın.

    ama bunları nerede konuşuyoruz? daha biyolojik cinsiyeti ve onun toplumca beklenen özelliklerini yerine getiren insanların bile öldürüldüğü bir ülkede! kadın cinayetlerinin tavan yaptığı, devletin çocukları gerçek istismarcılardan koruyamadığı, ailelerin eşcinsel çocuklarını öldürdüğü, transeksüellerin seks işçisi olmaya itildiği, evden kaçmak zorunda bırakılıp, töreymiş diye babasından kaçan insanları koruyamayan bir devletin, bunları hak gören yozlaşmış bir toplumun hakim olduğu yerlerde!

    (bkz: türkiyeden siktir olup gitmek)

    ---- asıl entry---
    cinsiyet değiştirme ameliyatlarından sonra intihar oranlarının sebebi, ameliyatın kendisi değil cinsiyet değiştirmiş çocuğun toplumdan dışlanması, ötekileştirilmesidir

    çocukların cinsiyetsiz büyütülmesi bir istismar değil gelecekleri için bir özgürlüktür. maskülen davranışlarda bulunmaları yasaklanıyor gibi bir şey zaten söz konusu olamaz cinsiyetsiz büyütülen çocuklarda. çünkü bu onun istediği gibi olmaya kendi karar vermesi sürecidir. ailesinin değil. aksi halde cinsiyetsiz büyütülmemiş demektir.

    erkek cocuklarının feminen davranışlarının nasıl yasaklandığını da burada görüyoruz. kısaca çocuklara cinsiyet rolleri yükleyip karşı gelmemeleri için zorlamak istismardir. bu değil.
  • çocuk istismarı tanımı doğrudur.

    cinsiyet algısı bir çocukta çok küçük yaşta oluşur. çocuğun o cinsiyete uygun bir rol model görmesi ve onun davranışlarını örnek alabilmesi gerekir. rol model imkanına kavuşamayan çocuklar psikolojik sorunlar yaşar ya da cinsiyet algısına daha geç kavuşur - ve bunun eşcinsellikle hiçbir alakası yok. eşcinseller de bir cinsiyete sahip.

    bir çocuğu kuş veya köpek olduğuna inandırarak büyütmek neyse cinsiyetsiz büyütmeye çalışmak odur.
  • tüm problemler dünyaya getirdiğimiz çocuklar üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğumuzu düşünmemizden kaynaklanmaktadır. yani o çocuğu dünyaya getirdik diye kendi istediklerimizi uygulatmak ne kadar doğru? hangi hakla çocuğun bedeni ve düşünceleri üzerinde tasarruf hakkımızın olduğunu iddia edebiliyoruz? geçin şu ben anayım ben babayım kaç küsür sene büyüttüm edebiyatlarını. bu klişeleri bir kenara bırakın. bişeylerin yanlış olduğunu hepimizi biliyoruz. 3 aylık bebeği sünnet ettirmekle bu videodaki gibi çocuğu cinsiyetsizleştirmeye çalışmanın teorik olarak hiçbir farkı yok aslında. çocuğa sordun mu sen cinsiyetsizleşmek istiyor musun diye? onun adına neyin iyi neyin kötü olduğuna sen nasıl karar veriyorsun? yaptığın bu eylemin çocuk için faydalı olacağını nereden biliyorsun? tüm hayatlar üzerinde tasarruf hakkımızın olduğu düşüncesi insanda nasıl ortaya çıktı bilmiyorum ama şunu iyi biliyorum; bu egomuz sonumuz olacak.
  • (bkz: the red pill)
  • yargılamadan önce anlamak gerek. bir şeyin sizin için doğru ve yapılabilir olmaması, dünyanın başka yerindeki bir insan için de doğru ve yapılabilir olmadığı anlamına gelmiyor. "yapılan kesinlikle doğrudur, harikadır" demiyorum. neymiş önce bir öğreneyim diyorum. videonun bir kısmını izledim. yazılara da göz attım. tamamını okuyup izledikten sonra yazıyı düzeltip eklemelerde bulunurum; ama yazmak istediğim şeyler var.

    sosyal psikoloji alanında doktora yapan bir psikoloji mezunu olarak işin kültürel ve sosyal boyutuyla ilgili çok fazla araştırma okudum. cinsiyet rollerinin nasıl kurgulandığını ve davranış kalıpları haline nasıl geldiğini, doğumdan itibaren kız çocuklarıyla erkek çocuklarının birbirininden nasıl farklı sosyalleştiğini zaten biliyorum; ama kafamı kurcalayan şey, tüm bunların ne kadarının öğrenilmiş/kültürel/sosyal olduğu. işin biyolojik ve evrimsel kısmını biliyor olsam da üzerimizdeki etkilerini göz ardı etmiş olabileceğimizi düşünüyorum.

    sağlıklı cinsel organlarla doğmuş bir insanın cinsiyetsiz büyütülebilmesi bana mümkünmüş gibi gelmiyor. cinsiyet rollerinden bağımsız büyütülebilir elbette. daha doğrusu, cinsiyetlere ilişkin belirli kalıpyargılardan bağımsız büyütülebilir. son birkaç gündür cinsiyetlerle ilgili okumalar yapıyorum ve bir de video izledim. simon baron cohen adını daha önce duymuş ama araştırmalarını çok fazla okumamıştım. özellikle otizm konusunda yaptığı çalışmalarla biliniyor. cinsiyetlere ilişkin çalışmaları da var. toplumsal cinsiyet arkeolojisi diye bir ders alırken hocam bu araştırmacının bulgularından söz etmişti. baron cohen'nin bulgularına göre kadın beyni ve erkek beyni diye iki ayrı beyinden söz etmek mümkün olsa da bireysel farklılıklar da var. yani her şeyi cinsiyet temelinde açıklayamıyoruz. baron cohen, cinsiyetler arasındaki belirli farklılıkların anne karnındayken hangi hormonlara ne kadar maruz kaldığınız ve sonrasında da vücudunuzda bu hormonların ne derece salgılandığına bağlı olarak ortaya çıktığını söylüyor. söz gelimi, erkeklerde testosteron seviyeleri kadınlarındakinden daha yüksek olduğu için empati yeteneklerinin daha düşük ve daha saldırgan olduklarını söylüyor. daha yeni doğan bebeklerle yaptığı çalışmalarda kendilerine üzerinde insan yüzü olan ve bir makine olan resimler gösterilen kız ve erkek bebeklerin hangisine daha uzun baktıkları kaydedilmiş ve kızların insan yüzüne, erkeklerinse makineye daha uzun baktıklarını bulmuş (çalışmayı ayrıntılı şekilde okuduktan sonra ekleme yapacağım tam buraya). baron cohen, cinsiyetlerin doğası gereği farklı davranma eğilimi gösterdiklerini, ancak tüm bu cinsiyetlere ilişkin her şeyin biyoloji ile kültürün bir bileşimi olduğunu da söyledi. açıkçası bana mantıklı geldiyse de kafama yatmayan noktalar var. onları da araştırmaları okuduktan sonra açıklayarak eklerim.

    amacımızın cinsiyetsiz bireyler yetiştirmek olmadığını düşünüyorum. bence önemli olan cinsiyetlere ilişkin kalıpyargılardan bağımsız bireyler yetiştirebilmek. çocuklar herhangi bir kalıpyargının kısıtlayıcı etkilerine maruz kalmamalı ya da cam tavan etkisiyle karşılayıp mağdur olmamalılar yetişkin olduklarında.

    şimdi gidip ayrıntılı şekilde okuyayım.

    ekleme: videoyu izledim. mapa'nın söylediklerini anlıyor ve yapısal olarak parçalanıyorum. hayır, parçalanmıyorum. bence olayı gerçekten en iyi anlayan kişi anneanne. cinsiyetten bağımsız şekilde yetişebilmek güzel bir şey aslında. düşünsenize, sizi kısıtlayan saçma sapan kalıpyargılar ve beklentiler yok. bir kadın olarak hoşlandığınız erkeğe gidip ondan hoşlandığınızı söyleyebileceğinizi ya da bir erkek olarak duygularınızı belli edebileceğinizi düşünün. toplumsal baskı yok. bence mükemmel bir şey; ama bu videodaki çiftin çocuklarını yetiştirme yöntemlerinde eleştirdiğim şeyler var. erkek kadının tersi değildir. cinsiyetleri nötralize etmek demek sağlıklı erkek cinsel organlarıyla doğmuş bir çocuğa tırnaklarını boyamasını göstermek, ona elbiseler giydirmek ya da saçlarını uzatıp örmek onu cinsiyetsiz yapmaz. "erkek cinsel organlarıyla doğdun; ama kızlar için üretilen giysileri giyebilirsin sen de" mantığıyla ya da "hayır, sen cinsiyetsizsin. sen hen'sin (cinsiyetsiz seslenme şekli)" diyerek biyolojik cinsiyetin öğretilmemesini yanlış buldum ben açıkçası. çocuklar erkek ama, kız çocuklar için üretilmiş giysileri giyiyorlar, kızlar için üretilmiş kozmetik ıvır zıvırlarıyla oynamalarına teşvik ediliyor ya da kız çocuklarına yapıldığı gibi saçlar uzatılıp toplanıyor. bana "cinsiyetsiz" ya da "cinsiyetten bağımsız" gibi görünmedi bunlar. büyük çocuğun arabalar ve trenlerle daha çok oynaması ve bebeklere hiç ilgi göstermemesi, "büyüyünce inşaatçı (builder diyordu, ne diye çevireceğimi bilemedim)" demesi, öteki çocuğun da (diğer ailenin çocuğunun) en çok örümcek adamlı giysilerini sevmesi de ayrıca ilginç. "tırnaklarına oje sürüyordu ama" diyebilirsiniz. eline boya verdiğiniz her çocuk her yeri boyuyor zaten. anneannenin de dediği gibi, çocuk elbisesi giymeyi mi seviyor, yoksa mama'sı ile mapa'sı mı onun elbise giymesini seviyor ve elbise giydiğinde "ay ne yakışmış" mı diyorlar işte orası biraz karışık. cinsiyetten bağımsız bir eşitlik güzel ama, yönteminin bu olduğu konusunda ciddi kuşkularım var (cinsiyetsiz anaokulundan söz etmiyorum. o çok hoşuma gitti. tüm çocukların yalnızca çocuk ve arkadaş olarak her şeyi birlikte yapmalarını hayranlıkla izledim. ben söz konusu çocukların yetiştirilme biçiminden söz ediyorum. bütünüyle reddetmesem de kafama yatmadı; ama dediğim gibi, benim için doğru olmaması bir başkası için de doğru olmadığı anlamına gelmiyor).
hesabın var mı? giriş yap