iyi bir filmin sahip olması gereken özellikler
-
sonunun güzel olması.
güzelden kastım herkes istediğine kavuşsun falan değil, öyle bir bitmeli ki film bitince yerinizden kalkamayıp bir süre etkisinden kurtulmaya çalışmalısınız.
muhteşem bir son, aslında izlerken sıkıldığınız filmlerle ilgili düşüncelerinizi bile değiştirebilecek güçtedir bence. -
iyi kurgu, iyi senaryo, en az bir iyi oyunculuk.
-
charlie kaufman senaryosu
-
(bkz: hans zimmer)
-
beyin gerçek ve hayal arasındaki farkı bilemez. o yüzden filmler ve romanlar insanlara sanki gerçekmiş gibi bir deneyim yaşatırlar. dolayısıyla gerçek hayatta bizi mutlu edecek şeyler filmde de mutlu eder. bu bakış açısından;
1. ölümden korkmamak en çok heyecan ve zevk veren şeylerdir. o yüzden kahramanlar cesur olurlar. bombalara kafa atar. sıkıysa çek ulan o tetiği derler. çoğu filmin kahramanı cesurdur.
2. haksızlığa uğrayıp intikam almak. (bkz: esaretin bedeli), (bkz: monte kristo kontu)
3. ezik olup sabırla çalışıp mükafatını almak. (bkz: pursuit of happiness).
4. aniden gelen tesadüf sonucu oluşan başarı ve zenginlik. (bkz: the wolf of wall street)
5. dünyaya ve insanlığa çok faydası olan bir şeyler yapmak. (bkz: a beautiful mind), bütün kıyamet filmleri.
6. çok büyük bir beladan kurtulmak. (bkz: zombi filmleri mesela)
7. dostluk ve aşk filmleri. tesadüf sonucu olabilir. büyük zorluklar atlatıp kavuşmak olabilir vb.
filmlerden ilk aklıma gelen örnekleri verdim. spoiler sayılmaz merak etmeyin. -
evet yine ben yine ''şu şöyle olmalı, bu böyle olmalı tadında bir entry''.
iyi bir filmin izleyen kişiye göre değişir. herkesin beklentileri farklı. fakat yine de madde madde gidersek
%70-80 ortak bir şeyler yakalayabiliriz.
- şaşırtıcı, sıradan olmayan, bilinçaltının dışarı vurulduğu, farklı bakan bir konu: bu ana eksen. 50 bin defa işlenmiş sıradan konular sahiden sıkıcı. e bu konuda 100 bin film var. niye seni seyredeyim? iyiler-kötüler vs geyiğine gireceksen, sıradan aşk geyiğiyle uyutacaksan seni niye tercih edeyim?
- gerçekçilik: bu tartışılabilir. fakat bence gerçekçilik insanı filmin içine çeker. bir adamın 6 kişiyi aynı anda dövmesi, boktan kahramanlar, zombiler, yaratıklar, vampir temaları tamamen boktan. mesela batman saçma sapan bir kurguya sahiptir ama heath ledger bu saçma kurguda joker karakterinin gerçekçiliğiyle filmi bir tık öteye taşımıştı.
- bayık bakışlı sağlam bir aktör: benicio del toro, mads mikkelsen, javier bardem, edward norton,
leonardo di caprio (son zamanları), kevin spacey, gael garcía bernal, jean reno, marlon brando (orta yaşları), jack nicholson ... daha sayamadığımız da var ama bu tarzda aktörler bir filmi genelde bir tık öteye taşıyor.
- sağlam soundtrack: illaki filmde sağlam şarkıların geçmesi gerekiyor. tam zamanında alttan giren 10 saniyelik bir melodi bile filmin etkisini en az %10 arttırıyor. mesela bu da ince bir çizgi. eğer ki soundtrack'e çok kasılmışsa bu da filmin etkisini düşürüyor.
- kameranın çok hareket etmemesi: bence bu da önemli. kameranın çok hareket ettiği filmler filmin gerçekçiliğini düşürüyor ve insanı yoruyor. aynı zamanda filmi sizin gözünüzden olmaktan çıkarıp, teknoloji kastık biz'e getiriyor. bizim mal yönetmenler bazen 5 milyon dolarlık helikopterli kamera kullandık geyiğine giriyor. ulan kullanmışsın da kullandığın belli olmuş. e ne kıymeti kaldı? göster amcalara kameranı gibi.
- diyalogların filmin kurgusunun önüne geçmemesi: kimisi diyalog hastasıdır ama diyaloglar gerçek hayattan kopuk olunca olay varoluşçu bir yazarın kitabına dönüşüyor. gerçek hayatta insanlar nasıl konuşuyorsa öyle konuşturmak en iyisi. diyalog kasacağım diye çoğu film heba oluyor. özellikle türk filmlerinin çoğunun sakilliği bundan.
- yardımcı aktörlerin fazlaca başarılı olması: zaten filmi genelde götüren başrölden çok bu karakterdir. burdaki kadın veya adamlar filmin başarısını doğrudan etkiler. başröle bakınca daha özgür ve gerçekçidirler. daha bizdendirler. bunların başarısı filmi direkt etkiler.
- klişelerden uzak durulması: çoğu yönetmenin-senaristin düştüğü en büyük tuzak. kardeşim sen yönetmensin, senaristsin klişelerden en uzak durması gereken adamsın. 21. yüzyılda hala fakir erkek-zengin kız geyiği, hasta ölümü yaklaşmış kız, osurukla güldürme, babanın oturma odasına girip ''yine ne kaynatıyorsunuz'' gülüşüyle girmesi vs klişe adamıysan bi siktir git alla sen.
- film sırasında insanı etkileme-içine alma: bu bambaşka bir şey. eğer ki bir film insanı kendi atmosferine çekiyorsa, içinde hissettiriyorsa ve bunu yaparken klişelerden, klasik taraf tutmadan beslenmiyorsa o film olmuştur.
- film bitiminde kendinden konuşturma: bu da çok önemli. bunun için sıradışı ve evrensel bir ana temaya sahip olması lazım. film hakkında bolca konuşturuyorsa iyidir. -
"mutsuz sonla bitmesi."
bir film mutsuz sonla bitiyorsa güzeldir,etkileyicidir,akılda kalır.
mutlu son ne ki,gereksiz. -
hitap ettiği, ulaşmayı amaçladığı kitleden beğeni almış olması.
-
iyi film = derinlik + akıcılık.
bu iki faktörden hangisi eksik olursa o film, iyi film olmaktan uzaklaşıyor. genellikle finansal kaygılar ile çekilen filmler belirli bir matematiğe sadık kaldıkları için akıcılık noktasında sıkıntısı yaşamasalar da derinlikten yoksun oluyorlar. festival filmi olarak geçen, insanın odaklanmasının mümkün olmayan sürelere sahip filmler bir mesaj kaygısı taşısalar da akıcılıktan uzak kalıp, seyredene hitap edemeyerek anlamını yitiriyorlar. bir derde sahip olup bunu izleyeni canlı tutarak anlatabilen filmler ise türünden bağımsız olarak iyi film haline geliyor. -
(bkz: merak duygusu)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap