• nereden duydum hatırlamıyorum, bana anlatılalı çok yıllar oldu. kıssadan hisse minvalinde didaktik bir hikaye.

    bir şirkette bir yönetici var. adamın departmanı gayet güzel çalışıyor, her şey yolunda bi problem vs yok. ancak müdür bey odasına oyuncak tren rayı kurmuş, diğer üst yönetim vs kim ne zaman odaya girse bu müdürü laga luga trenleriyle oynarken buluyorlar. e diyorlar, herifin hiçbir iş yaptığı yok, bi araba da para veriyoz biz buna. neyse gönderiyorlar bunu ve yeni, çok enerjik bir yönetici alıyorlar. bu yeni abi pire gibi, kıçının üzerine oturmuyor, çat üretimde çat satınalmada her işle bizzat ilgileniyor, gece yarılarına kadar şirketten çıkmıyor, her şeyin tepesinde... hah diyor yönetim, işte yönetici dediğin böyle olur.

    fakat gel zaman git zaman bütün göstergeler aşağı dönmeye başlıyor, performans düşüyor, sorun sorun üstüne, hata hata üstüne yapılıyor, istifalar yeni elemanlar derken birim kaotik bir durum alıyor. yeni müdür arı gibi çalışıyor gerçekten, ama bir şeyi yanlış yapıyor olmalı. yönetim işin içinden çıkamayınca eski “yatan” yöneticiyle tekrar temasa geçiyor, destek istiyor. tüm gün laga luga yapıp yattığı halde nasıl o kadar iyi sonuçlar elde ettiğini anlamak istiyorlar. adam önce yüksek arkalıklı deri bi koltuk istiyor. getiriyorlar. koltuğa oturup arkasını dönüyor. uzun bi süre sessizce bekledikten sonra şlak diye önüne dönüyor eleman, bacak bacak üstüne atmış, elde puro... “hani birr zamanlar kapınızdan kovduğunuz çalışmayann fakat başarılı birr yönetici vardı” diyor. hah işte geri zekalılar, birimin o başarısının sırrı tam da benim çalışmamın sebebiydi. çünkü ben sistem kurdum, benim varlığıma, her adımda karar vericiliğime ihtiyaç duymayan, herkesin rolünü sorumluluğunu bilip kendi fonksiyonunda inisiyatif aldığı, benim sürekli müdahale etmeme gerek duymayan sistem... böylece ekipteki kişiler kendi fonksiyonlarını yerine getirip günlük sorunlarını tıkır tıkır hızlıca çözer ve devam eder hale geldi, ben de strateji geliştirmeyle ilgilendim ve sistemin çalışırlığını güvencede tutmak ve majör tıkanmalarda müdahale edebilmek için sadece odamda hazır bulundum, o arada da trenlerimle oynadım. yeni yöneticiniz işte bu sistemi yıkmış ve her aşamaya kendisini dahil etmiş. ekibin inisiyatif alarak 30 dakikada çözebileceği sorunlar bile böylece onun müdahalesini karar vericiliğini bekler hale gelmiş. o çok çalışmış ayrı ama tek kişi her şeye yetişemeyeceği için bir yanda işlerin düğüm olmasına gecikmesine sebep olmuş, diğer yanda eksik bilgiyle hatalı kararlar vermiş ve son olarak insanların bir işi çözüp sonuçlandırma tatminini ellerinden alarak motivasyonlarını katletmiş. özetle, sorun budur... “

    bunun üzerine yönetim kurulu düşünmüş taşınmış ve eski yöneticinin tembelliğine kılıf uydurduğuna hükmetmiş. birimin başına da daha da çok çalışan, gece 2’de insanlara mail atıp sabah 6’ya toplantı koyan, her adıma karışıp insanların ensesinde boza pişiren android bi yönetici bulup işe almış.
  • küçük bir şirket de olsa edindiğim tecrübeleri yazayım.

    1- çalışanlarla "dost" olmamak.

    mutlaka işler tamamlanmıyor veya geç tamamlanıyor. birdenbire salıyorlar. yarım yamalak işler teslim ediliyor. en iyisi normal olmak.

    2- çalışanlara işi tam öğretmeden iş vermemek

    hem kendisi üstünde gereksiz baskı yaratıyor hem de işte mutlaka hata çıkıyor. siz zararlı çıkıyorsunuz. üstüne o da hata yaptığı için kendini kötü hissediyor ve battı balık yan gidiyor. hatalar zinciri başlıyor.

    3- alım yaparken iş bilgisi kadar mizacına da bakmak

    sürekli kötümser olan birini, her şeyden şikâyet eden birini işe almayın. sizin de modunuzu düşürür.

    4- çalıştığı yere saygı duymayan biriyle çalışmamak

    "of şurası şu işi yaptı, milyon dolarlık iş. biz hâlâ üç beş kuruşluk işlerle çalışmaya devam edelim. işte burası bu kadar anca..." falan gibi bir konuşma duyarsanız yollarınızı ayırın. çünkü bu kafadaki insanlarla asla yüksek seviyeye ulaşamazsınız zaten.

    5- herkesin ücretini tam zamanında ve eksiksiz ödemek. bu sizin yetkinizde değilse bu konuda ödemeyi yapacak birim üstünde baskı kurmak.

    parasını tam veya zamanında almayan kişi verimli çalışamaz. nokta.

    6- çalışanlara asla tamamen güvenmeyin. çok önemli bir işte yarı yolda bırakılabilirsiniz. hasta olabilir, acil bir işi çıkabilir. veya sahiden gıcıklığına da yapabilir. sürekli yedek bir planınız bulunsun.

    7- işi bilmek

    siz işi bilmiyorsanız çalışanın işini iyi yapıp yapmadığını, kimin takdir edilmesi gerektiğini kimin ikaz edilmesi gerektiğini bilemezsiniz. işi en iyi siz bileceksiniz.
  • cv, kac yabanci dil bildigi, ne yedigi, ne ictigi, nereleri gezdigi, ne kadar kazandigi? bunlar bos nazarimda.
    oncelik; insan olmayi ve insanca davranmayi basarabilmesi. oyle...
  • şunu net bir şekilde söylemek gerekir.

    eğer bir yönetici iyiyse, geçmişinde mutlaka şu anda yönettiği kişilerin yerinde bulunmuşluğu vardır.

    bu ölçüt tek başına bir yöneticiyi iyi yapmaz ama iyi yöneticilerde de hep bulunur.

    düzeltme: imlâ.
  • omurga ve hakkaniyet
  • bana kalırsa "güven". gerek özel gerek iş hayatımda güven benim önem verdiğim bir kavram. bazı başlıkları şöyle açar bir okurum, kim ne yazmış diye. bu başlığı şukela modunda okuduğumda geçen yıl yazılmış bir entrye denk geldim. önerilerden birkaçı çalışanlara güvenmemek, çalışanlarla dost olmamak. kendi adıma hem karşımdaki insandan güven beklerim hem de kendim güven vermek isterim. güven olmayan bir ortamda işler düzgün ilerlemez çünkü. bazen öyle işler oluyor ki karşımdakine güvenmesem, kendisiyle dost olmasam "bu benim işim değil" veya "mesaim bitti" der, geçerim ama geçmiyorum. çalıştığınız insanlara güvenin ve güvenmediğiniz insanlarla yollarınızı ayırın. adil davranmayan yöneticilere kimse güvenmez ve bunun eğitimle pek bir ilgisi yok maalesef. bana göre tamamen içsel bir şey. öyle olmuş olsaydı kurumsal firmalar adil yöneticilerle dolup taşardı ama öyle değil. yöneticilerinizden kaçının adil olduğunu düşünüyorsunuz?

    yönetici demişken şerif kaynar'ı anmamak olmaz. tedx konuşmasında bir şirkete yönetici seçerken yöneticide aradığı özellikleri şu şekilde sıralamış:
    1-uzlaşma kültürü
    2-satış becerileri
    3-etik yöneticilik
    4-sıfırdan başlayabilme
    5-önüne çıkan şansları/fırsatları yakalayabilme becerisi
    6-sevilen biri ve paylaşımcı olmak
    7-network
    8-liderlik vasfı
    9-hayal gücü
    10-öğrenme kabiliyeti
    11-cömert olmak
    12-saygı

    edit: aranan özelliklerin hiçbirinde yapılan işi iyi bilmek yoktur, iş sonradan öğrenir zaten. yönetici olmak, yönetmek çok çok farklı bir şey. işi iyi bilmek önemli olsa uluslararası şirketlerin başına farklı sektörlerden insanları atamazlardı.
  • insiyatif alabilmek.

    malesef onca yıllık iş hayatımda bu özelliğe sahip tanıdığım yönetici sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

    sırf bulunduğu yeri, mail altındaki imzasını ve kartvizitinde yer alan ünvanı korumak için şablonun gram dışına çıkmayan insanlar gördüm.

    şimdi bunun dışına çıkarak bir şeyler yapmaya çalışıyorum. tahmin edeceğiniz üzere oldukça zor oluyor.
  • altında çalışanların yetenek ve ilgilerini iyi analiz edip onları doğru iş koluna, alana yönlendirebilmek
  • duygularını kontrol etmeyi öğrenmek.
    ölçüsüz agresiflik, fazla merhamet, fazla merak, çok konuşmak... bunlar olmamalı... altında çalışanlarla hep bir mesafen olmalı.
  • 1. kriz yönetimi eğitimi almış olmak.
    2. örgüt yönetimi eğitimi almış olmak.
    3. yönetim psikolojisi eğitimi almış olmak.

    kısacası eğitim almış olmak gerekir arkadaşlar.
    yoksa liyakatli yöneticiler yerine sadakatli yöneticilerle karşılaşmaya ve dert yanmaya devam edersiniz
hesabın var mı? giriş yap