• hicbir rüya, tümüyle rüya degildir

    arthur schnitzler-rüya roman
  • daha önce defalarca yazılmıştır:
    kitabın ilk cümlesi olarak : "hayatımın en mutlu anıymış. bilmiyordum. evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki bir kaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti." (bkz: masumiyet müzesi) (bkz: orhan pamuk)

    çok okudum, çok kitaptan çok fazla etkili cümleler kalmıştır hafzalamda ama bu çok basit, çok duyulagelen bir cümle olarak aklıma geldiğinde acıtır.
    bence anın anlamını yaşayamamak insanoğlunun en büyük buglarından biri.
  • dünya, tüm yararlı uğraşlarda ya yerinde saymakta ya da geriye gitmektedir.

    (bkz: 1984)
    (bkz: george orwell)
  • "güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar."

    milan kundera - var olmanın dayanılmaz hafifliği
  • "cesur adam, o korkak adamcağızdır ki cesaret isteyen yerde, hele diğer insanların önünde korkuya yenilmez. her şeyi sarsan korkuya rağmen dizlerini bükmemeyi, sesini kaybetmemeyi, ayakta kalmayı becerir. en garibi, bu kuvveti de ona karşısındakiler, yani kendisini korkutanlar verir."

    (bkz: esir şehrin insanları)
  • büyükleri anlamak gerçekten zor.
  • ''.. oysa sanık kadını değil kediyi öldürdüğü için yargılanıyor..''
  • kimseden çekmedi islam, müslümanlardan çektiği kadar.
  • ... ve bağırdı annem tam kapıdan çıkarken
    " yüreğini ört"
    "insanlar soğuk üşürsün.. "

    mehmed uzun
  • acı çekmek hiçbir anlamda bir ayrıcalık, bir soyluluk belirtisi, tanrı yı haırlatan bir özellik değildir. acı çekmek hayvanca, insanı hırpalayan, sıradan, gereksiz ve hava gibi doğal bir şeydir. elle tutulamayacak bir şeydir acı; insan ne kavrayabilir, ne de karşı çıkılabilir; zaman içinde vardır- zamanla aynı şeydir; olmadık zamanlarda insanın karşısına çıkması sadece kendisini izleyen anlarda, insanın son işkence anını yeniden yaşadığı ve bir sonraki nöbeti beklediği sürede acı çeken kimseyi savunmasız bırakmak içindir. bu nöbetler gerçek anlamda acı değil, bize gerçek acının süresini, sıkıcı ve bıktırıcı sonsuzluğunu duyuran sinirsel canlılık anlarıdır. acı çeken kimse her zaman daha sonraki ve ondan sonraki nöbetin bekleyişi içindedir. o an, acının onu beklemekten yeğ tutabileceği sırada gelir. o an, insanın boş yere zamanın akışı kesmek için, bir şey olduğunu hissetmek için, bu hayvanca acının sonsuz etkisini bir an için bozma amacıyla haykırması gelir - bu haykırış acıyı daha da korkunçlaştırsa bile. ara sıra, ölümün ve cehennemin de böyle zaman ve sonsuzluk içinde değişmeden, anlara bölünmeden, bir daha hiç ölmeyecek bir gövdede akan kan gibi durmadan akan bir acı olduğu kuşkusuna kapılır insan. ah! şu kayıtsızlığın gücü! budur taşlara milyonlarca yıl değişmeden dayanabilme olanağı veren..
    (bkz: yaşama uğraşı) (bkz: cesare pavese)
hesabın var mı? giriş yap